İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 19. kez düzenlenecek olan İstanbul Tiyatro Festivalinde perde Polonya’dan katılan “Ne Yaptıysak Nafile” oyunu ile 9 Mayıs Cuma günü açılıyor. 5 Haziran’a kadar devam edecek olan festivalde 7 yabancı, 34 yerli eser sahneye koyulacak. Festivalde sahne alacak yerli oyunların önümüzdeki sezonda da gösterimleri devam edeceğinden tiyatro severlere önceliği yurtdışından katılan oyunlara vermelerini tavsiye ediyorum. 2014 yılının Shakespeare yılı ilan edilmesinden ötürü festival kapsamında Shakespeare’e geniş yer verilmiş. 450 yıldır tiyatronun mihenk taşlarından ve vazgeçilmezlerinden olmaya devam eden Shakespeare eserlerinin modern uyarlamaları İngiliz Propeller ve Baltık Dans Tiyatrolarının performanslarıyla festivalde yer alacak. Tüm dünya tarafından başarılı bir yönetmen olarak nitelendirilen Ostermeier’in “Bir Halk Düşmanı” oyunu da festivalin en izlenmeye değer oyunlarından biri.

27 Mart Dünya Tiyatrolar günüydü…sessiz sedasız geçti. Ardı ardına toplumu yeni yasaklara kavuşturan kanunların çıkarıldığı, sosyal medya araçlarının kapatıldığı, iktidar partisinin oy kaybetme korkusu ve gündem değiştirme kaygısı sebebiyle ülkeyi güney sınırında neredeyse bir savaşa sürüklemek üzere olduğu bir zaman diliminde tiyatro ya da genel anlamda sanat ile ilgili bir konu Türkiye gündeminde ne kadar tutunabilir ki? Özgürlüklerin kısıtlanma eğiliminin çok yüksek olduğu bu ülkede sanat eserleri ne kadar üretilebilir ve sergilenebilir ki? Yürürlüğe girmesi tasarlanan Türkiye Sanat Kurumu Kanunu sanatsal faaliyetlerin devletin ve iktidarın tekeline alınmasını mı amaçlıyor? Sanat camiası tarafından eleştirilen ve tiyatro, opera, bale, dans, müzik, edebiyat, görsel ve geleneksel sanatlar alanlarında geçerli olacak esasları belirleyecek Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) neye ne kadar katkı sağlayabilecek?

Herşeyden önce sanat özgür yapılacak bir kavram dolayısıyla devletin kültür ve sanat politikaları objektif olmalı.

Devletin maddi destek haricinde sanatsal kurumlarla bağlantısı bulunmamalı.

Sanat Kurumu pek çok ülkede var olan bir yapı fakat devletten ve iktidardan bağımsız. Doyısıyla TÜSAK da sanatçılardan oluşan ve sanatçılara bağlı bir kurum olmalı, devlete bağlı değil.

TÜSAK, Kültür ve Turizm Bakanlığına dolayısıyla da Başbakanlığa bağlı bir kurum olarak faaliyet gösterecek. İktidar partisinin ve özellikle de Başbakan’ın yasakçı bir zihniyete sahip olduğunu ve eleştiriye tahammül edemediğini, politikalarını ve eylemlerini eleştiren yazarları ve yayın organlarını susturduğunu biliyoruz. Kurum, sanatsal projelerin desteklenmesine ve desteklenen projelerin amacına uygun olup olmadığına hangi kriterlere göre karar verecek? Sanatsal eserler büyük maddi destekler gerektirebiliyor fakat kurumca kararlaştırılan destek miktarı, değerlendirmelere göre belirlenen proje giderlerinin % 50’sini aşamayacak ancak sanat dalı ve projenin niteliği itibariyle bu oran arttırılabilecek. Dolayısıyla iktidara muhalif eserler nitelikli proje olarak değerlendirilmeyip destek alamazken, iktidar yanlısı eserlerin maximum desteği alabilmesi söz konusu olabilecek. Tasarıda proje destekleme karar sürecinin uzun tutulması motivasyonun düşmesine neden olup yeni proje sayısının azalmasına neden olabilecek.

Esas sorun kurumun bağımsızlığının ve tarafsızlığının garantisinin nasıl sağlanacağı konusunda düğümleniyor. Son günlerde yaşadığımız tüm olaylardan sonra bu konuda iyimser olmak mümkün değil. TBMM’nin taslağı kanuna dönüştürmeden önce sanatın ve sanatçının özgür biçimde varlığını sürdürebilmesini sağlayacak normları göz önünde tutması ve sanat camiası tarafından yapılan eleştirileri dikkate alarak gerekli düzeltmeleri talep etmesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde önümüzdeki yıl İKSV tiyatro festivalinin 20. yılı organize edilemeyecek ya da edilse bile bu sene izleyeceğimiz kalitede eserleri seyredemeyebileceğiz.

Nefin Çakır