Aylardan Mayıs…

Yeni bir hikayenin peşine, toplanmış valizimle vardığım ve kameramla yerleştiğim Afrika’nın batısında bir küçük ülke… Gambiya

Sochi ve Tuapse’nin sürgün limanlarından yüklediğimiz ve Karadeniz’in karanlık sularından çekip çıkarttığımız Çerkeslerin hazin öyküsünden sonra bambaşka bir coğrafyadayım. Bizim kuşağımızın ‘Kökler’ dizisinden hatırlayacağı Kunta Kinte’nin memleketi ve yeni bir liman; Banjul.. boynundan, bileklerinden zincire vurulmuş, Okyanus ötesine köle olarak taşınmış bir halk… O zincirler artık müzede sergileniyor ne var ki bu halkın kaderini yazan kalemler için değil…

Kıtaya ilk ayak bastığımda aklım, yukarıda bıraktığım üç noktanın devamında, yazmadığım cümlelerin peşinsıra gitme heveslisiydi. Ne var ki buraya geliş nedenim bu sefer umut veren ‘Dünya’da güzel şeyler de oluyor’ dedirten cümleleri sıralatacak yeni bir belgesel projesi.

Belgeselin en son aşamasını tamamlamak üzere bir kere daha Gambiya’dayım…

Sürdürülebilir kalkınma ve mikro kredi projelerinin bölge insanının yaşamında yarattığı hayati önemdeki gelişimi anlatan bir belgesel olacak tamamlandığında. No Sochi! Belgeselini ve Çerkesleri bir süreliğine Türkiye’de bırakmış olsam da beni Gambiya’da karşılayan proje koordinatörü bir Çerkes. Sevgili Tuncay Bozkurt’un yardımıyla son çekimleri yapmak üzere en yoksul kırsalda yapılan çalışmaların son halini kaydetmeye koyuluyorum.

Yaşamın kurgusuna akıl sır ermiyor… Gambiya’da bir Çerkes ve bir Çecen’in bir araya geldiği pek görülmüş şey değil.

Günlerden 21 Mayıs…

Vakit Missira’nın aydınlanma ve ahalisinin ezanla uyanma vakti.

Oysa biz uyuyamadık… Soma’da uyanamayan yüzlerce madencinin matemi ile yüreği dağlanmış nice aile nice kömür karası yürek ile içimiz yandı… uyumadık.

Krasnodar’da eli sopalı onlarca faşistin gencecik bir Çerkes delikanlısı Aşine Timur’a saldırdığı, döverek öldürdüğü görüntüleri izledik… uyuyamadık…

Günlerden 21 Mayıs…

Vakit ana kucağı Çerkesya’nın toprağında 150 yıldır uyuyan, kılıçtan geçirilmiş bir halkın, Karadeniz’in sularında yakomozlar gibi parlayan genç kızların, delikanlıların ve göğün yüzünde ışıldayan kamalarıyla savaşcı ruhların uyanma vakti…

Vakit bir duanın orta yerinde kopmuş tespih taneleri gibi dünyanın her yanına dağılmış sürgün bir halkın atalarını yad etme vakti…

Bugün 21 Mayıs, Çerkes Soykırımı’nın 150. yılı.

Afrika’nın en küçük ülkesinin bir küçük mahallesinde Adigelerin Bırs sülalesinden bir Çerkes…

Günlerce öncesinden başlayan telaşı… pazaryeri alışverişi, bahçe düzeni, soğuk içecek temini, anmaya gelecek dostlar ve okunacak Kuran için hazırlık…

Saat 10.00

Tuncay’ın arkadaşları, mahalleden dostları teker teker gelmeye başladı… Tuncay, Sen – De – Gel derneğinin ortak çalışma yürüttüğü WACC koordinatörlerinden Fatou ve arkadaşını almaya gittiği için ilk gelenleri karşılamak bana düştü. Konuklar Gambiya’da konuşulan bir kaç dilden biri olan Mandinka usulü uzun uzun selamlaşmaların ardından yerlerini aldı ve ‘Madi’yi beklemeye başladı.

Madi Ceesay Tuncay’a Gambiya’da verilen yerel isim.

Bahçede asılı Çerkesya bayrağını çevreleyen konuklar kendi aralarında konuşurken, genç bir delikanlı bana dönerek ‘Bu nerenin bayrağı?’ diye sordu. Mango ağacının gölgesinde asılı bayrağa baktım. Bir Çerkes’in Dünya’nın neresine giderse gitsin yüreğini yasladığı, başının üzerinde kutsal bir emanet gibi sallanan bayrağı… Anavatanının, tarihinin, kültürünün, acımasızca katledilmiş atalarının emaneti o bayrak…’Çerkeslerin bayrağı’ demekle yetindim… Çok geçmeden Madi kucağında bir kazan olduğu halde yanında Fatou ve arkadaşı ile geldi.

Fatou dört aylık gebe haliyle Madi’nin hatırına ‘hayır’ yemeği yapmak üzere bahçenin arkasındaki boş alana arkadaşıyla beraber odunları sermeye koyuldu. Ben misafirleri Tuncay’a bıraktım ve mutfaktan malzemeleri derme çatma ocağımıza taşımaya başladım.

Aynı zamanda Çerkesya Yurtseverlerinin bir temsilcisi olan Tuncay yaklaşık 30 – 35 kişilik dost meclisinde yerini aldı, herbirinin gözlerinin içine baktı… İngilizce bilmeyenler için çeviri yapacak olan WACC derneğinin başkanı Lamin’le en son göz göze geldi ve konuşmasına başladı.

‘Bu gün Dünya’da ki bütün Çerkesler için yas günü. Atalarımız 150 yıl önce bugün katledildi ve anavatanlarından sürüldü…’

Belki de Çerkes kelimesini ömürlerinde ilk defa duyan Gambiyalı dostlar derin bir sessizlik içinde Tuncay’ın anlatımından bir halkın trajedisini yaşadılar… yüreklerinde acı birikti ve konuşmanın sonunda avuçlarını gökyüzünün sahibine açarak hunharca kılıçtan geçirilmiş, sürgün gemilerinin nicesiyle Karadeniz’in karanlık sularına gömülmüş ve ayağını bastığı topraklarda hastalıktan, yokluktan kırılmış Çerkeslerin ruhlarına rahmet dilediler… Soma madeninde göz göre göre ölüme gönderilen madencileri ve Rus faşistlerinin döverek öldürdüğü Çerkes delikanlısı Aşine Timur’u da unutmadılar. Kuran hatmettiler…

Bugün günlerden 21 Mayıs

Bir halkı vatanından sürebilirsiniz ama yüreğinden sevgisini, aklından bilgisini, dilinden lisanını, beşiğinden ninnilerini alamazsınız… 21 Mayıs 2014 Çerkes Soykırımının 150.yılı. Çerkesler Dünya’nın neresinde olursa olsun unutmuyor…

Ateşe, suya, toprağa düşmüş, katledilmiş bir halk… dualarımızla rahmetle anıyoruz…

 

Didem Şahin (Binta Jammeh)