24.09.2014 tarihinde National Geographic web sayfasında Çerkes tarihi ve Çerkes dili ile ilgilenenler açısından son derece önemli bir haber yayınlandı. “Amazon Warrior’s Nickname: ‘Hot Flanks’” başlıklı haber, Stanford Üniversitesi araştırmacısı Adrienne Mayor, J.Paul Getty Müzesi asistan küratörü David Saunders ve Kanada’daki McMaster Üniversitesi’nde Kafkas dilleri hakkında bir uzman olan John Colarusso tarafından yapılmış olan bir araştırma hakkında. Araştırma, Hesperia Dergisi’nin (Atina’daki Amerikan Klasik Çalışmalar Okulu’nun yayın organı) 83.3 no’lu sayısında yayınlanmayı bekliyor.

Araştırmanın hikayesi kısaca şöyle: Araştırmacılar Adrianne Mayor ve David Saunders, M.Ö.550-450 yıllarından kalma, üzerinde efsanevi savaşçı kadınlar Amazonlar’ın avlanma, savaş ve ok atma sahneleri gibi resimler ve resimlerin yanında birtakım yazılar bulunan 12 antik vazoyu inceliyorlar. Vazoların üzerindeki yazılar Grek alfabesi ile yazılmış, ancak kelimeler Yunanca değil, bir başka dile ait. Bunun üzerine Grek harfleri ile yazılmış bu yazıları, günümüzde fonetik (sesbilim) uzmanlarının kullandığı yazıya çeviriyorlar. Fonetik alfabeye çevrilmiş olan bu yazıları Kafkas dilleri uzmanı olan John Colarusso’ya okutuyorlar. Araştırmanın en ilginç noktası burası, çünkü John Colarusso’ya vazoları, vazoların üzerindeki Amazon resimlerini ya da Grek alfabesi ile yazılmış yazıları göstermiyorlar. Yazıların nereden alındığından, neden bahsettiğinden ve hangi dilde yazıldığından habersiz olan Colarusso, ilk iki araştırmacıya anlamsız gelen bu kelimeleri, Kafkas dilleri bilgisi sayesinde çözümlüyor. Asıl şaşırtıcı olan ise, Colarusso’nun vazoların üzerindeki resimleri ve hikaye edilen olayları görmeden yaptığı çözümlemelerin, vazoların üzerindeki resimlerin bağlamı ile tamamen örtüşmesi! Resimlerin yanındaki kelimelerin Amazon savaşçılarının isimleri ya da aile isimleri değil, muhtemelen onların takma isimleri, kahramanlık ünvanları ya da lakapları olduğu düşünülüyor. Colarusso, Kafkasya bölgesindeki dilleri konuşan insanların günümüzde bile gerçek isimler yerine takma adları veya lakapları kullanmayı tercih ettiklerini belirtiyor.

Bu araştırmada 12 vazo incelenmiş. Aynı dönemden kalma, üzerinde Grek alfabesi ile yazılmış yazılar bulunan ancak yazılar Yunanca olmadığı için “anlamsız” bulunmuş olan 1500’den fazla vazonun bulunduğu ifade ediliyor.

Adrienne Mayor, arkeologlar İskit mezarlarında gerçek kadın savaşçılara ait buluntuları ortaya çıkarıncaya değin Amazonlar’ın tamamen mitolojik olduklarının düşünüldüğünü söylüyor. Mayor’a göre Yunanlılar Amazonlara saygı ve hayranlık besliyorlardı. Yunanlıların toplumdan çok daha ayrı ve eşit olmayan koşullarda yaşayan kadınları ile karşılaştırıldığında erkek gibi giyinen ve dövüşen Amazon kadınlarının Yunanlılara ilgi çekici geldiğini söylüyor.

David Saunders, Yunanlıların bu hayranlığının, onların sanatlarına da yansıdığını, M.Ö.550 yıllarından önceki tarihlerden itibaren Amazonlara sanatlarında yer verdiklerini söylüyor.

Colarusso, 3000 yıl yaşındaki sesleri çözümlemekte olduklarını farkettiğinde tüylerinin diken diken olduğunu söylüyor. Tüylerinin diken diken olmasına neden olan belki de “New York Kaz Oyunu Vazosu” (New York Goose Play Vase) adı verilen vazonun üzerindeki sahnenin çözümlenmesi olabilir.

New York Metropolitan Sanat Müzesinde bulunan ve M.Ö.400 yıllarından kalma olan vazonun üzerinde resmedilen sahne şöyle: Vazonun üzerinde 3 karakter var. Ortadaki karakter, hırsızlık nedeni ile cezalandırılmakta olduğu belli olan birisi. Çaldığı şeyler (bir sepet ve ölü bir kaz) sağ taraftaki platformun üzerinde görülüyor. Bu karakterin konuşması Yunanca olarak yazıldığı için çözümlenebilmiş. “O, benim ellerimi yukarıdan bağladı” diyor. Zaten ellerinin pozisyonu da buna işaret ediyor. Sağdaki karakter ise yaşlı bir kadın ya da erkek. Onun da konuşması çözümlenebilmiş. Soldaki karakter ise elinde sopa bulunan ve hırsızı dövmeye hazırlanan bir gardiyan. Gardiyanın ağzından çıkan sözler Grek alfabesi ile yazılmış ancak Yunanca olmadığı için şimdiye kadar çözümlenememişti. John Colarusso gardiyanın sözlerini –hem de yazıyı ve resmin betimlediği olayı görmeden- çözümlemeyi başardı. Gardiyanın eski Çerkesçe olarak “Bu aşırıcı (ufak tefek hırsızı) şuradaki adamdan çalıyor” dediğini çözümledi.

Sözü edilen bu vazoların pek çoğunun, İskitlerin oldukça nadir bulunduğu düşünülen Kuzey İtalya’ya ihraç edildiği ve oradaki Etrüsk gömütlerinden çıkarıldığı ifade ediliyor. Bu ayrıntı, Etrüskler ile Kafkas halklarının ilişkili olduğuna inananların ilgisini çekecek gibi görünüyor.

Yazıları çözümleyen John Colarusso, Türkiye Çerkes Diyasporası tarafından da tanınan ve izlenen bir bilim adamı. Bu yeni gelişmelerin ışığında kendisinin Türkiye’ye konferans için davet edilmesi ilgi çekici olacaktır.

Perit TAYMAZ