Rusya ile Çerkeslerin tarihteki son 300 yılına kısaca bakarsak, Rusya Çarlık İmparatorluğunun Kafkasya’yı işgal ettikleri 1763-1864 ‘de kadar 101 yıl süren, büyük bir Çerkes soykırımı ve sürgünüyle sonuçlanan Rus-Çerkes Savaşı (yani Rus-Kafkas Savaşlarının son halkası, Kafkasya’nın en büyük ve kalabalık halkı olan Çerkesler (Adığeler) ile I.Petro’nun planladığı ve II. Yekaterina’nın başlattığı Kafkasya’yı tümden ele geçirip sıcak denizlere inme planının uygulandığı dönem)

21 Mayıs 1864’de Rus-Kafkas savaşlarının bittiği ancak savaşarak bitiremedikleri Çerkes nüfusu sürgün ederek anayurtlarından boşalttıkları II. Döneme ayırmak mümkündür.

1864 Büyük Sürgünden sonra 1878 (93Harbi) ve Berlin Antlaşmasıyla Baklanlara yerleşen Çerkeslerin II. Sürgüne tabi tutan Rus Sürgünü…

Osmanlı İmparatorluğunun parçalanma döneminde Çarlık Rusyası da Bolşevik Devrimiyle yıkılmış Çerkesler anavatanda SSCB yönetimi altında, sürgündeki Çerkesler de Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasıyla Kuzey Afrika’dan Orta Doğuya kadar yeni kurulan devler içinde kalarak varlıklarını sürdüre gelmişlerdir. En büyük Çerkes nüfusu sırasıyla yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Suriye, Ürdün ve İsrail olmak üzere bugün sayıları tahmini olarak tüm diasporada 54 ülkeye yayılmış 7-10 milyonu bulmaktadır .Buna karşılık anavatan Kafkasya’da toplam 700 bin kadar Çerkes kalmıştır.

Dünyadaki Çerkeslerin genel durumuna baktığımızda daha çok Çarlık Rusyası,Osmanlı İmparatorlu ve Batılı devletlerin baş rol oyuncusu olduğu, bugün hala onların mirasçısı devletler tarafından etkin bir şekilde yürütülen “ÇERKESLERİN YOK EDİLME” süreci hala devam ediyor.

O halde çok rahatlıkla dünya gündemine gelmese de bir “ÇERKES SORUNU VARDIR” . Bu sorunun baş aktörleri ve muhatapları Çarlık Rusya’sı ile Osmanlı İmparatorluğu, onların bugünkü mirasçısı ve hala aynı politikaları yürüten Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyetidir.

‘Çerkes Sorunu’nunu yaşayan, hem anavatanda hem diasporada yok oluşun eşiğine gelen Çerkes (Adığe) Halkıdır. Bu temel sorunu çözmenin yolu ilgili devletlerle müzakere etmektir.

“Çerkes Sorunu”nuna muhatap hiç bir devlet “gelin bu sorunu çözelim” demeyecektir elbet. Hatta böyle bir sorunun varlığını bile kabul etmeyecektir. Soruna sahip olan, bu sorunu yaşayan Çerkesler’dir. O halde “çözümü” zorlayacak olan taraf da Çerkeslerdir.

Çerkes Halkının sorunlarını doğru tespit etmek, muhataplarına doğru şekilde (temsiliyet ile) götürmek bizim görevimizdir.

Bu aşamada Çerkes Halkının kendisini temsil etmeye yetkili güçlü kurumsal yapılanmayı tamamlaması gerekir. Bu sorunu aşmak bir süre ve çalışma gerektirir. Yine de farklı siyasi ve politik görüşleri taşıyan yapılar veya kurumlar da olacaktır. Bu yapılarla ortak hedefler belirlenebilir. Çok parçalı, farklı yapılar kolay maniple edilmeye müsaittir.

Büyük devletler kendi içindeki veya kendilerine sorun yaratan halklarla mücadele ederken çok uzun yıllara yaydıkları bir çok politikayı hayata geçirip sorunları bertaraf etme yoluna giderler. Rusya Federasyonu Çarlık döneminden kalma “Çerkes Soykırım ve Sürgünü” sorununu anavatandaki Cumhuriyetleri baskı altına alarak, korkutarak, uzun vadeli planlarla üstesinden gelmeyi tercih ettiği anlaşılıyor. Son yıllarda Dünya Çerkes Birliği’ni kullanmak suretiyle diasporada yaşayan Çerkesleri ayrıştırmaya, “bizden yana olanlar (KAFFED), ve bizden yana olmayanlar; (Çerkes Soykırım ve Sürgününü dillendiren tüm kurum ve grupları) Batının Rusya’yı zayıflatmak için kullandığı düşman cephe olarak maniple etmekte ve ilan etmektedir. Tehlikeli radikal bir düşman yaratıp terörize etmek Rusya’nın kullandığı en bilindik yöntemdir.

DÇB ve Rusya istediği kadar bu grupları düşman ilan etsin, istediği kadar Batı yanlısı Rus düşmanı ilan etsin, tüm bu grupların hepsi barışçı gerçek Çerkeslerdir ve aynı cephededirler. Yani Rusya’nın sürgün ettiği milyonlarca “SÜRGÜNDEKİ ÇERKESLER” dir. Hiç bir grup eline silah alıp sorunu silah yoluyla çözmeye kalkmamıştır, kalkmayacaktır da.

10 milyona varan Çerkes nüfusu diasporada sürgün olduğu ve yok olmanın eşiğinde yaşadığı sürece başka başka düşmanlar yaratmanıza hiç gerek yoktur. Başka kötü niyetli güçler elbette bu durumu kullanmak isteyecektir.

DÇB Başkanı dünyadaki Çerkeş aktivistlerin Ukrayna’ya “Çerkes Soykırım ve Sürgününü Tanıması” için yaptıkları başvuruyu, Batıya alet olan, kendilerinden olmayan, Rus düşmanı taraf olarak ilan etmektedir. Bu sorunu başkaları değil, biz kendi aramızda çözeceğiz mesajı vermektedir.

Peki o halde niçin Rusya Federasyonu,1990’lı yıllarında Adığe ve Kabartay Balkar Parlamentolarının kabul ederek Rusya Federasyonuna yaptığı “Çerkes Soykırım ve Sürgün” kararını tanımaya yönelik tek bir adım atmamıştır?

2014 yılında Nalçık’da yapılan bir konferansta Cumhurbaşkanı Kokov “ Rus-Kafkas Savaşlarında atalarımız bir trajedi yaşamışlardır, onların yaşadığı tarihe saygı duyalım.” diyerek geçiştirdiği, yani Çerkes Soykırımının üstünü örtmeye çalışarak mı kendi aranızda halledeceksiniz? Bu yaklaşım diasporada yaşayan 10 milyon Çerkesin hayatında bir değişiklik getirecek mi?

Rusya’nın 2000’li yıllarda hala Çarlık Rusya’sının politikalarıyla dünyadaki Çerkesleri yönetmeye devam ederse, yıldan yıla “ÇERKES SORUNU” yuvarlanarak büyüyen kar topu gibi büyüyecektir.

Kafkasya’da Rus varlığının geleceği, Rusya’nın bugünden Çerkes sorununu akılcı çözümler getirmesine bağlıdır. Kafkas halklarıyla tarihi sorunlarını çözmüş bir Rusya Federasyonu gelecekte kendini Güneyde güvence altına alabilir. Aksi halde her zaman kabuslar görmeye devem edecektir.

Türkiye’de KAFFED en kısa zamanda Çerkeslerin sahip olduğu bütün Çerkes kurumlarıyla birlik çalışmaları başlatmalı, en yüksek temsil gücüne ulaştıktan sonra da Rusya ile görüşmelere başlamak için başvuru yapmalıdır.

Çerkes Soykırım ve Sürgününün 150. yılında Çerkesler Rusya ile müzakere masasında olmalıydı. Olmadı.

Bugün dünyanın hangi köşesinde yaşıyorsa yaşasın her Çerkes yok oluş sürecini tersine çevirecek mücadeleyi vermekle mükelleftir. Her yaşayan Çerkes nesil kendi yaşadığı dönemden sorumludur. Bugün bize düşen görev tarihin Çerkesler adına kötü akışını lehimize çevirmenin yollarını aramaktır.

Son söz “Adalet er yada geç tecelli eder.”

Chussha Ömer Şahin,

Filolog,İzmir, 02/11/2014