Oyumu kazanmak için CHP pek bir şey yapmadı doğrusu; kararımda Cumhur ittifakı sözcülerinin ve yayın organlarının rolü büyük.

Nurdan Şahin 27 March 2019
YA SİZ?

 

2003 yılında kızımla birlikte Mısır’a gitmiştik. Büyüleyici Nil yolculuğu ile Luxor’dan Abu Simbel’e kadar inanılmaz etkileyici arkeolojik sit alanlarından sonra Kahire’ye gelmiştik. Kahire’nin “bizim şehrimiz” olması uzun sürmedi. Tüm karmaşasına, felaket trafiğine, hiç kesilmeyen korna seslerine ve kirliliğine rağmen çok hoş bir şehir olan Kahire’de, bize tek sevimsiz gelen görüntü ise tüm billboardların, yerin göğün aynı insanın resimleriyle kaplı olmasıydı: Hüsnü Mübarek’in! Gülerken, gülmezken, spor kıyafetle, resmi kıyafetle, açılışlarda, kapanışlarda, çocuklarla, gençlerle, yaşlılarla – tüm değişen dekora karşın değişmeyen tek şey Hüsnü Mübarek’in mübarek suratıydı. Gerçekten şaşırmıştık.

 

Şu anda İstanbul’a gelen bir turist de sanırım benzer duygulara kapılır. Her yerde ama her yerde Cumhurbaşkanının resmi var. Dışardan gelenin burada bir seçim olduğunu, üstelik de yerel yönetim seçimi olduğunu tahmin etmesi mümkün değil çünkü her yerde Cumhurbaşkanının yalnız veya yanında bazı adamlar ve cüz’i miktarda kadınlar olan afişleri asılı. Arada sırada başka insanların olduğu afişler de görülmüyor değil ancak Cumhurbaşkanlı afişler o kadar baskın ki, diğerlerini fark edebilmek için bayağı dikkat etmek lazım.

 

Televizyonlar deseniz keza- tüm kanallar aynı anda Cumhurbaşkanının mitinglerine bağlanıyor ama Cumhurbaşkanı bu kimliğiyle değil, parti başkanı kimliğiyle konuşuyor. Fotoğraflardaki göklere bakarken gülümseyen, yumuşak yüz ifadesinden, aşklı sevdalı sloganlardan konuşmalarda eser yok. Hep öfkeli, hep “düşmanları” hedef alan, hep “beka” sorunundan dem vuran, hep muhalefetin tamamını bir bütün ve çeşitli terör örgütleriyle ilintili gösteren, kızan, tehdit eden, korkutan, hala alışamadığım, tuhaf bir üslup. Yazılı basın derseniz, amiral gemisi Hürriyet’in de sahibinin sesi haline gelmesiyle artık yok hükmünde.

 

Bu seçimler de bir tuhaf zaten – 2 ittifak yarışacak, yarış pek adil olmasa da. İttifakların dışında olanların pek esamisi okunmuyor. Ortalıkta pek kamuoyu araştırması da dolaşmıyor. Birçok kişi oy kullanmama eğiliminde, çünkü bir önceki seçimde, seçmen listelerinden seçim sonuçlarına kadar pek çok konuda ortaya atılan şaibe iddiaları ne YSK, ne iktidar ne de muhalefet tarafından yeterince aydınlatılamadı. Seçim kampanyalarındaki adaletsizlik, tüm devlet imkânlarının, tüm medya kanallarının Cumhur ittifakına kanalize olması insanlardaki isteksizliği daha da arttırdı.

 

Oy kullanma konusundaki isteksizliğin sadece bizim mahallede olmadığı kanısındayım. Ak Parti seçmeni de yoruldu bu üsluptan; sürekli gündemde tutulan bir “beka” sorunu- belediye seçimleriyle ne alakası varsa-; içişleri bakanının her gün daha da sertlik/korkutma dozu artan ve sokak kavgasını andıran demeçleri/tehditleri, tek elden çıkmış izlenimi veren basın ve elbette çarşı pazardaki yangın muhafazakâr mahalleyi de rahatsız ediyor muhtemelen. Son olarak, Yeni Zelanda’daki korkunç katliama iki ülke liderince gösterilen tepkilerin farklılığı bile bu isteksizliği körükleyebilir. Basının hep bir ağızdan iktidar yanlısı olması da çok önemli değil çünkü artık bu ülkenin % 90’dan fazlası şehirlerde yaşıyor; cep telefonu ve internet kullanımı çok yaygın. Dolayısıyla, alternatif bilgi kanallarına herkes istese de istemese de ulaşıyor. Üstelik bu cenahta, bizim mahallede olan, tepki oyu motivasyonu da yok!

 

Oysa Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Cumhur ittifakının tüm yetkili ağızlarının Cumhur ittifakı dışında kalan neredeyse herkesi kelimenin tam anlamıyla “bloklaştırması”, oluşturdukları bu bloku ise sürekli düşmanlaştırmaları, bizim mahallede, seçmekten vaz geçmiş insanların, en azından önemli bir kısmının, fikrini değiştirdi: bu bloka oy vermeye karar verdiler. Oy kullanmak istemeyen muhalifleri, bizzat Cumhur ittifakının sözcüleri, negatif yaklaşımla, oy kullanmaya motive etti; kendi seçmenini konsolide etmeye çalışırken, galiba muhalefeti konsolide etti.

 

Bu durumun seçim sonuçlarında etkili olacağını düşünüyorum. Cumhur ittifakının oyu muhtemelen toplamda düşecek. Ak Parti seçmeninin oyu bir başka partiye gitmez kolay kolay; bu seçmen tepkisini sandığa gitmeyerek gösterebilir; ayni 7 Haziranda olduğu gibi. MHP oylarında ise İyi Partiye kayış olabilir. Ama hangi ilde ne olur, tahmin etmek gerçekten çok zor.

 

Ben kendi adıma her ne olursa olsun, oy kullanmaktan yanayım. Seçmek, hem hakkımız, hem de sorumluluğumuz. Bu seçime gerçek bir yerel seçim gibi bakabilseydik eğer, adayları ve projelerini inceler, ona göre oy verebilirdim. Yirmi beş yıldır Ak Partili belediyeler tarafından yönetilen İstanbul’da su, ısınma, ulaşım vb gibi alt yapı sorunlarının oldukça iyi çözüldüğünü, özellikle toplu taşıma konusunda çok gelişme yaşandığını reddedemeyiz. Ancak bu olumlu adımları gölgede bırakan öyle korkunç bir “kentsel dönüşüm”, öyle bir inşaat furyası var ki, sormayın gitsin! Canım şehir gerçekten bir büyük şantiyeye dönüştü. O güzelim yatay profil, oradan buradan yükselen şekilsiz binalarla berbat edildi. Her şeyin “en büyüğü” ne sahip olma tutkusu hem gereksiz israf yarattı, hem de zaten epeyce azalmış olan estetik kaygıyı yerle bir etti. Daha yeni, dünyanın en iyi 5 havaalanından biri seçilen Atatürk Havalimanı terkedilip, şehre kilometrelerce uzaklıkta neden yeni bir havaalanı yapılır acaba? İlave olsa, canım yanmaz. Kuğu gibi süzülen o güzelim vapurların yerine alınan, şekilsiz, ucubik, klimalı “şeyler” bile var olan yönetime oy vermemi engellerdi.

 

Ama zaten bu seçimler artık bir yerel seçim olma özelliğini yitirdi. Dolayısı ile adaylardan çok, hangi ittifak sorusu önem kazandı.

 

Düşüncem boş oy vermekti; çünkü iki ittifakın ortaklarıyla da pek ortak yanım yok. Ayrıca, kadınlara bu kadar az yer veren siyasilerle de işim olmaz normalinde.  Ancak, sürekli gündeme getirilen beka sorunu, dozu giderek artan korkutan/gözdağı veren söylemler, 16 yıldır yapılan Kadınlar Günü Yürüyüşünün engellenmesi ve bunu gözden kaçırmak için, en yetkili ağızlardan ezanın protesto edildiğine dair asılsız iddialar, en son da 300 küsur belediye meclis üyesi adayı ile ilgili ortaya atılan ipe sapa gelmez suçlamalar vb fikrimi değiştirdi(1). Ben de tepki oyu kullanacağım ve galiba 20-25 yıldır ilk kez CHP adaylarına oy vereceğim, hem büyükşehirde, hem de Kadıköy’de. Benim oyumu kazanmak için CHP pek bir şey yapmadı doğrusu; kararımda Cumhur ittifakı sözcülerinin ve yayın organlarının rolü büyük. Muhtar seçiminde ise işim kolay; özgeçmişi de gayet iyi görünen bir kadın aday var, tepkiyle değil, gönül rahatlığıyla ona vereceğim oyumu.

 

Ya siz?

 

Comments are closed.