Artık “muhacir mahallelerinde” yaşamasak da, çoğumuzun kökleri muhacir.

Nurdan Şahin 13 July 2016
MUHACİR MAHALLESİ

 

Çocukken, henüz özel arabamız olmadığından, köye otobüsle giderdik. Adapazarı otobüsüne binip, İzmit’ten 7 km sonra, Ankara asfaltı üzerindeki benzincide iner, karşıya geçip yemyeşil ağaçlarla çevrili bir yoldan köye doğru yürürdük. Önce, yolun solundaki “muhacir mahallesi” geçilirdi; epeyce bir aradan sonra anneannemle dedemin yaşadığı aşağı mahalle, uzunca bir yokuşu tırmandıktan sonra da bizim evin olduğu yukarı mahalleye varırdık. Kaldığımız bir ay boyunca, şimdiki çocukların hamurdan yaptıklarını biz çamurdan yapar, arkadaşlarımızla buluşabilmek için aşağı mahalle ile yukarı mahalle arasında mekik dokurduk da, muhacir mahallesine bir kez bile gittiğimizi hatırlamıyorum.

 

Muhacir mahallesi, Balkan göçmenlerinin oturduğu yerdi; 1910’lu yıllarda, Balkanlarda başlayan bağımsızlık – ya da bizim tarihe göre isyan – mücadelelerinin sonucunda binlerce insan yerinden yurdundan olmuş; devlet, gelenleri çeşitli yerlerde iskân etmişti. Bunların kısmetine de Uzuntarla köyü düşmüştü. Geldikleri köy de aslında topu topu bir 50 yıl önce kurulmuştu; 1864 ve sonrasında Çarlık Rusyası tarafından topraklarına göz dikilerek tehcire zorlanan Çerkesler kurmuştu bu köyü. Misafirperverliği ile tanınan bu halk, kendisinden kısa bir süre sonra, ayni olmasa da, benzer zorluklar yaşamış başka bir halka elbette iyi davranıyor, yardım ediyor ama içine de almıyordu – onlar muhacirdi!

 

Şu anda Türkiye’de 3 milyon civarında “muhacir” Suriyeli var – Suriyeli geniş bir tanım; muhtemelen çoğunluk Arap olmakla birlikte Kürt, Türkmen, Çerkes, Ezidi  de var. Bu insanlar, ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlar. Elbette bunun nedenleri konuşulmalı, konuşuluyor da zaten ama bütün bunlar sonucu değiştirmiyor. Yersiz yurtsuz 3 milyon insan. Türkiye’de resmen mülteci değiller, çünkü Türkiye sadece batıdan göçenlere mülteci statüsü veriyor. Sersefil, perişan bir şekilde yaşıyorlar. Aç gözlü işverenler tarafından, sosyal güvencesiz ve son derece düşük ücretlerle kaçak olarak çalıştırılıyorlar, ya da dileniyorlar. Cumhurbaşkanının vatandaşlık verme sözüyle birden bire artan düşmanlık kampanyaları da çabası. Bu insanlara devletçe verilen destek, eski ve yeni medyada bilinçli olarak abartılıyor ki düşmanlık duyguları körüklensin; en beklenmeyecek insanlar – hani o çok önemsenen eğitimli, hali vakti yerinde, şehirli hatta en azından görünüşte biraz sol eğilimli olanlar  – öyle şeyler paylaşıyor ki sosyal medyada, insanlığından utanıyor insan.

 

Oysa bu topraklarda yaşayanların büyük çoğunluğu zorunlu bir göç sonucu gelmiş bu topraklara; bir kısmı yüzlerce yıl önce, bizimkiler 150, Balkan göçmenleri yaklaşık 100 yıl önce. 3 milyonu absorbe edemeyiz diyenlere, 1800lerin sonunda 1 milyon civarında Çerkes bu topraklara sürüldüğünde, Osmanlı nüfusunun 20 milyonun altında olduğunu hatırlatmakta fayda var.

 

Yapılması gereken vatandaşlık verilmesi midir onu bilemem. Bildiğim, Suriyeli sığınmacıların (Türkiye’de bu tanım da yok resmi olarak!) yaklaşık 2 milyonu 18 yaşın altında, yani çocuk. Bu çocukların büyük bölümü okumuyor, bir çoğu travma geçirmiş, bir çoğu ciddi depresyonda. Bu insanlarla birlikte yaşıyoruz ve yaşayacağız, en azından uzun bir süre ve bu şartlarda yaşamaya devam ederlerse, sonuç ne onlar ne de bizim için iyi olmayacak.

 

Bu çocukların aileleriyle birlikte asgari koşullarda da olsa, normal bir yaşama kavuşmaları, mutlaka ve mutlaka eğitimlerine başlamaları/devam etmeleri gerekiyor. Herhalde acil entegrasyon çalışmaları yapılması gerekiyor. Aslında bu dünyanın ilk kez yaşadığı bir olay değil; bu konuda sosyal bilimcilerin mutlaka diyecekleri, siyasi partilerin mutlaka geliştirdikleri politikaları vardır ya da olmalıdır. Özellikle insanı merkeze alması gereken “sol” tandanslı partilerimiz; vatandaşlık önerisini referanduma sunmak dışında siz ne diyorsunuz, ne öneriyorsunuz? İnsan hakları ile ilgili bir sorun referanduma sunulmalı mı? CHP ve HDP’nin Suriyeli sığınmacılarla ilgili (referandum dışında)ne önerdiğini, ne dediğini bilen var mı? Seçmenleri olan herkes, hepimiz sorsak bir cevap alabilir miyiz, ya da politika üretmeye zorlayabilir miyiz?

 

Bunun dışında ne yapabiliriz? Artık “muhacir mahallelerinde” yaşamasak da, çoğumuzun kökleri muhacir. İster yurtdışından, ister yurtiçinden yerini yurdunu bırakıp gelmek zorunda kalan ve yeni “muhacir mahalleleri” kuranlara, bizim de düşmanlık yerine dostluğu, çaresizlik yerine umudu yeşertecek katkılarımız olabilir belki ve inanın buna değer.

Comments are closed.