Seçim sonuçlarından memnunum çünkü oyum amacına ulaştı; HDP barajı geçti, böylece anti-demokratik baraj da fiilen lav oldu.

Nurdan Şahin 19 June 2015
YANILDIM AMA MUTLUYUM…

 

İtiraf ediyorum yanıldım; tahminlerim doğru çıkmadı ama bundan şikayetçi değilim doğrusu.

 

Seçimlere yaklaşık bir ay kala, HDP’nin barajı geçeceğini, ama en çok %11 civarında bir oy alacağını bekliyordum; AKP’nin de %43-45 bandında kalacağını ve zar zor da olsa tek başına hükümet kuracağını. CHP ve MHP’yi ise doğru tahmin ettim ama bunlar zaten çok da belirleyici değil.

 

Kendi adıma, seçimden de, sonuçlarından da memnunum. 7 Haziran sabahına kadar Türkiye’de seçimlerde her türlü hile, desise, katakulli vb. yapılacağı iddia edilirken, seçim sonuçlarından sonra bütün bu iddialar rafa kalktı. Sivil inisiyatifin – Oy ve ötesi başta olmak üzere – sandığa sahip çıkması gerçekten kutlanacak bir olay ama hadi eğri oturup doğru konuşalım, bu memlekette düzgün işleyen ender sistemlerden biri de seçimlerdir oldum olası. Bazı ufak tefek olaylar ya da hatalı sayımlar olabilir, ama bunlar hiçbir zaman sonucu etkileyecek boyuta varmaz. Seçim sonuçlarından sonra, seçmen şunu dedi bunu dedi muhabbetini ise hep çok komik bulmuşumdur – seçmenler bir araya gelip “hımm, hadi gelin canos, şunlara bir ders verelim de bir araya gelsinler” falan gibi bir ortak akıl çalışması yapıyorlar sanki.

 

Neyse, seçim sonuçlarından memnunum çünkü oyum amacına ulaştı; HDP barajı geçti, böylece anti-demokratik baraj da fiilen lav oldu. Seçim sonuçlarından memnunum çünkü, 7 Haziran akşamına kadar bizim mahallenin en azından bir kısmı tarafından cahil, eğitimsiz, faydacı, tek adama biat eden bir sürü gözüyle bakılan Ak parti seçmeni, zor günlerinde yanında olduğu, arkasında durduğu partisine ciddi bir uyarı verdi, herhalde en çok da her türlü anayasal sınırlamayı elinin tersiyle itip, her konuya müdahil olan, seçim kampanyası yürüten, biat edildiği zannedilen Erdoğan’a. Ülkenin demokratik geleceği açısından son derece umut veren böyle bir tablodan memnun olmamak için bir neden var mı? Seçim sonuçlarından memnunum çünkü Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Ermeni, Ezidi, Süryani ve Roman vekiller, hem de kimliklerini açık seçik beyan ederek vekil oldular. Seçim sonuçlarından memnunum çünkü ilk kez kadın vekillerin oranı %20’ye ulaştı; yetmez elbet ama fena olmayan bir gelişme. Seçim sonuçlarından memnunum çünkü zaten bir toplum olmayı bir türlü becerememiş ve son yıllarda iyice ayrışmış bu ülke halkının önüne tarihi bir uzlaşma zemini çıktı; tabii siyasiler tarafından değerlendirilebilirse.

 

Bu ülkede, dindar-muhafazakar kesim ile Kürtlerin katılmadığı, destek vermediği bir gelişmenin sürdürülmesi mümkün değil. Ancak bu, laik kesimin dışarıda bırakılması anlamına da gelmiyor, zaten bu durumda toplumsal barış gerçekleşmiyor. 7 Haziran seçimleri bize bu imkanı sunuyor. HDP destekli bir AKP-CHP koalisyonu, ülkenin büyük çoğunluğu tarafından destek görecek, dolayısıyla son derece meşru bir sivil anayasa yapabilir. İki ileri bir geri giden, ama yine de 2 yıldır silahların sustuğu ve eşit vatandaşlık yolunda adımların atıldığı, hala ülkenin gündemindeki en önemli mesele olan çözüm süreci yeniden hız kazanabilir. CHP’nin son yıllarda attığı ürkek demokrasi adımları cesaret bulabilir; AKP’nin, bir zamandır raydan çıkmış tren gibi kontrolsüz gidişi durulabilir. Yapıcı muhalefetin(HDP) mümkün olduğu görülür. Yan yana ama hep birbirine kapalı cemaatler halinde yaşayan toplum kesimleri nihayet, hiç kimsenin ötekileşmediği, bir arada yaşayan bir “toplum olma” yolunda ilerleyebilir. Muhtemelen oluşması en zor, ama en doğru çözüm bu diye düşünüyorum.

 

Bu geniş tabanlı çözüm gerçekleşmezse, ikinci iyi olasılık AKP-HDP koalisyonu olur. Yine toplumun büyük bir kesimini temsil eder; bugüne kadar karşılıklı salvolarla da olsa, zaten bu iki kesimin başlattığı ve yürüttüğü çözüm süreci devam eder ve ilk alternatif kadar geniş tabanlı olmasa da meşru bir sivil anayasa yapılabilir.

 

Tabii her iki durumda da, halkın Başkan değil, CB olarak görmek istediği Erdoğan’ın anayasal görev tanımının içinde kalması elzem.

 

Bunlar dışındaki çözümler herhangi bir ümit vaat etmiyor. Bizim mahallenin bazı yazar çizerlerinin öne sürdükleri, hatta gerçekleşmesi için internet gazetelerinden Devlet Bahçeli’ye ricalarda bulundukları CHP-MHP-HDP (içerden ya da dışarıdan) koalisyonu , zaten eşyanın tabiatına aykırı ama ola ki gerçekleşti – bir toplum olma umudunun sonu olur. Dindar kesimi yeniden “idarenin dışına itme” hevesi artık tutmaz. Olasılık olarak daha mümkün görünen AKP- MHP koalisyonu da öncelikle çözüm sürecinin sona ermesi demek olur muhtemelen ve o zaman gerçekten bu ülkeye çok yazık olur.

 

Uzlaşma kültüründen oldukça yoksun olan ülkemizde, koalisyon oluşturmak da, sürdürmek de zor kuşkusuz. Hükümet kurulamaz ve erken seçim olursa ne olacağını kestirmek zor doğrusu.

 

Sadece yazan çizen, kanaat önderi olan ya da kendini öyle zannedenlerin değil, sosyal medyada boy gösteren tüm ahalinin, kısacası herkesin, hepimizin siyasiler kadar sorumluluk taşıdığı bir döneme girdik. Öncelikle dilimizi değiştirmemiz lazım. Saldırgan, intikam çığlıkları atan kavga dilinden, eleştirel ama sakin , saygılı ve yapıcı bir üsluba geçmenin zamanı geldi – hep birlikte belirlediğimiz sandık sonuçları bunu ima ediyor. Dilde başlayan düzelme, düşüncelere ve davranışlara da yansıyacaktır kuşkusuz. Siyasiler de toplumun aynası olarak benzer bir değişime girebilirler belki, kim bilir…

 

Comments are closed.