Özgür,eşit ve dayanışma içinde birlikte yaşamak

Nurdan Şahin 12 January 2015
Bugün Ben Charlie Hebdo’yum

 

“Charlie Hebdo’nun yayın yaklaşımını eleştirel ve komik olmaktan çok saygısız buluyorum ama hiçbir nedenin başka bir insanı değil öldürmek, korkutmak için bile geçerli olduğunu düşünmüyorum; şiddeti külliyen lanetliyorum onun için bugün JeSuisCharlieHebdo –Ben CharlieHebdo’yum.”

 

“Charlie Hebdo’ya yapılan terör saldırısını elbette lanetliyorum ama onlar da çok kötü yayınlar yaptılar, değerlere hakaret ettiler, onun için Ben Charlie Hebdo değilim “

 

Bu iki cümlede de “ama” var ama, tamamen farklı noktalara vurgu yapıyorlar.

 

AMAların yerlerinden kaynaklanan anlam farkını Gürbüz Özaltınlı çok iyi ifade etmişti Taraf’taki bir yazısında. İki cümle birbirine ama ile bağlanıyorsa, dikkat çeken ya da vurgu yapılan cümle “ama”dan sonra gelendir.

 

Ben ilk cümle gibi düşünüyorum; onun için bu korkunç olayın akabinde, sosyal medyada “Ben Charlie Hebdo’yum” dedim tereddüt etmeden. Yayın politikası ne olursa olsun, yazma-çizme ile ilgili faaliyete verilecek cevap yine yazma çizme ile, bilemedin protesto ya da boykot ederek veya yasal yollara başvurarak yapılır. Bırakın yazmayı- çizmeyi, hiçbir neden şiddetin gerekçesi olamaz. Silahsız, sivil insanlara yapılan hiçbir saldırı, ucunda ölüm olsun olmasın hiçbir haklı gerekçeye dayandırılamaz. Yıllar önce 1996’da Çeçen mücahitler Avrasya feribotunu kaçırdığında, bu yaklaşımım nedeniyle epeyce tartışmıştık arkadaşlarla. Benim için konu son derece net: o gemide kızım olsaydı ne hissederdim – kötü bir eylem ama bu dava uğruna varsın kızım zarar görsün diyebilir miydim? Elbette hayır-hiçbir ebeveyn diyemez. O zaman, nedeni, şekli, dozu ne olursa olsun tüm şiddet eylemlerine hayır!

 

New York Times’ın muhafazakar yazarlarından David Brooks, Charlie Hebdo’nun, herhangi bir Amerikan Üniversitesinde yayın yapan bir dergi olsaydı, çok kısa sürede ayrımcılık ve nefret suçundan dolayı kapatılacağını söylemiş dün yayınlanan makalesinde. Basın özgürlüğünün hakareti, ayrımcılığı, ırkçılığı kapsamadığını söylüyor ve yapılan eylemi lanetlemekle birlikte “ben Charlie Hebdo değilim” diyor. (1)

 

Ben, Brooks’un söylediği bir çok noktaya katılmakla birlikte, bugün yapılması gerekenin yaşam hakkına ve ifade özgürlüğüne sahip , şiddetin her türlüsüne de kuvvetle karşı çıkmak olduğu görüşündeyim. Onun için bir kez daha Je Suis Charlie Ebdo!

 

Öte yandan, bugünden tezi yok, aklı başında herkesin kendine düşenler konusunda düşünmesi ve sorumluluk yüklenmesi gerekir. Herkes derken hem bireyler, hem hükümetler, sivil toplum kuruluşları, cemaatler; hem doğu hem batı, hem kuzey hem güney!

 

“Hiçbir din şiddeti savunmaz , hele İslam asla” yaklaşımı bizi hiçbir yere götürmez; teorisi öyle olsa da – ki ondan da emin değilim- son yıllarda dünyayı sarsan neredeyse bütün terör eylemleri, birileri tarafından İslam adına yapılıyor, o halde bununla yüzleşmek, nedenlerini sorgulamak, çözmeye çalışmak gerekir.. Bu işin bir yüzü; ancak dünyanın şu anki koşullarında, İslam dini olmasaydı bu tür olaylar olmayacak mıydı? Muhtemelen başka bir yüce kimlik etrafında, belki başka “hedeflerle” ama büyük ihtimalle olacaktı; çünkü sorunun kökeninde yoksulluk, dışlanmışlık, ezilmişlik ve bunlardan , yani, ”öteki” olmaktan kaynaklanan bir öfke var. Bu koşulları ve duyguları, tarihsel olarak onların yaratılmasına neden olanlar – kalkınmış Batı- mutlaka anlamaya ve “ötekiler”le birlikte çözmeye çalışmalı. Salt kendi tercihlerini ve çözümlerini dayatmak, sorunu büyütmekten başka bir işe yaramıyor çünkü. Ancak bu sadece Batı’nın yarattığı bir tarihsel süreç ve sonuç değil kuşkusuz – “ ötekiler”in de bunu anlayıp, sadece karşıya değil, kendilerine de bakıp, kendi kusurlarını değerlendirip, birlikte yaşayabilmek için çözüme katkıda bulunma çabasında olmaları lazım.

 

Paris’te dün yapılan bir yürüyüşte en önde taşınan pankart galiba işin özeti:

 

 

 

Özgür,eşit ve dayanışma içinde birlikte yaşamak

 

tabii, farklılıklarımızla birlikte. Bunu gerçekleştirmek üzere acilen bir çaba içine girmezse insanoğlu, birbirinden zor günlere doğru savrulacağız hep birlikte muhtemelen.

……………

2015’in bu ilk yazısını, 2015’ten beklentilerime ayırmayı düşünmüştüm; hatta ilk cümle de şöyle olacaktı:

 

“Mümkün olsa da, seçimlere kadar olan zamanı yani ilk 6 ayı, başka bir yerde geçirsem ve böylece dozu muhtemelen her geçen gün artacak olan siyasi ve toplumsal gerginliklerden uzak kalabilsem “

 

Ama görünen o ki , başka bir yer yok…O zaman Kavafis’i analım bir kez daha; her şeye rağmen enseyi karartmadan, burada, bu köşecikte, daha iyi bir dünya için uğraşmaya devam ederek:

 

……Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.

Bu şehir arkandan gelecektir.

…..Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.

Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte

Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.

 

(1) (http://www.nytimes.com/2015/01/09/opinion/david-brooks-i-am-not-charlie-hebdo.html?_r=0

 

 

Comments are closed.