Sandıktan korkan birisinin, demokrasiyle bir gram ilişkisi olamaz.

Vunerov 17 March 2014
BU DA GEÇER

 

Adnan Menderes diktatörlüğe gidiyor, bir bakanının evinde 4 milyon lira bulundu torbalar içinde. Özal bir diktatör ve yüz milyon dolar serveti götürdü bir şekilde. Son diktatörümüz Tayyip Erdoğan. Artık o milyon dolarlarla idare edemez, ona milyar yakışır.

 

Devlet gazetelerinin manşetleriydi yukarıda yazılı olanlar. Alışkınız.

 

Oğul Aydın Menderes’in pekte zengin bir hayat yaşamadığını biliyoruz ölene kadar. Özal’ın üç çocuğu müflis, hepsi icra’lık – yüz milyarı yemiş bitirmişler demek. Kızı Jaguarı satmış – ismini hatırlayan yok.

 

Bilal Erdoğan’ın nasıl bir zenginlik yaşayacağını bilmiyoruz ama İsmet İnönü’nün çocukları bir gün bile geçim sıkıntısı çekmedi bunu biliyoruz. Buna damat Metin Toker’de dâhil. Maçka köşkü ile Pembe köşk apartmanları sülaleye yeter.

 

Atatürk, kendi döneminde ülkenin açık ara en zengin adamıydı. Belki de tek. Kemalistler baksınlar bir ara, serveti ne kadarmış. ( Atatürk’ün serveti / İsmail Cem)

 

Merkez basının ve ona yanaşmış olan Fethullah Hoca medyasının kavrayamadığı şey sosyolojik değişim. Halk çok tecrübeli, yemiyor artık bunları. DHKP-C’nin taşeron cinayetler serisi halk tarafından ‘halkın haklı silahlı mücadelesi’ olarak görülmüyor. Dünyanın en pahalı ceketlerini satan Cem Boyner ‘Çapulcu’ olmuş. Sevsinler.

 

Putin gibi bir diktatöre bir gram laf etmeyen bizim bazı Abhaz arkadaşlarımız, eski Brecht menkıbeleriyle idare ediyorlar. Susarsan sıra sana gelecek falan filan. Gelsin. O zaman bakarız.

 

12 Eylül’de güçlü değildi tamam ama 12 Mart’ta en az Erdoğan kadar oyu vardı Demirel’in. Halkı darbecilere teslim etti, gitti Güniz sokağa oturdu. Halkın iradesine sahip çıkmadı. Darbeciler üç idam kararı verdiler ve Demirel’in partisine de mecliste onaylattılar bunu. (144 CHP milletvekilinin 97’si idamı onayladı 47 si reddetti. Darbenin başbakanı CHP’li Nihat Erim’di bu arada, şimdiki palavralara bakmayın).

 

Menderes’in bir tecrübesi yoktu hadi, darbe yapılacağını düşünemedi diyelim. Demirel neyin ne olduğunu biliyordu, halkı terk etti/devlet oldu.

 

Erdoğan bütün bu tecrübelerden süzülmüş biri ve çok güçlü. Gücünü siyasetten yana kullanıyor ve bu, bugün fark edilmiyor olsa bile halk için büyük şans. Boynunu kırıp Kasımpaşa’ya dönmüyor – dönmedi.

 

Bir Nisan günü durum sakinleşecek merak etmeyin, şöyle bir üç ay için.

 

Sürecin en olumlu yanı, devletten geçinen çok çeşitli çetelerin bir bir ifşa ediliyor olması. Sıra Fethullah Hoca çetesinde. Ergenekon sanıklarının bir kısmı cezaevine geri dönecek kaygılanmayın. FG çetesi ile ilgili soruşturma seçim sonrasında başlar.

 

Arkan da halk durmuyorsa ne yapsan – ne uydursan boş. Arkan da halk varsa, önüne hangi kumpas kurulursa kurulursun bir işe yaramaz. Kavranması gereken esas şey bu.

 

Sandığa varmadan indirelim şu iktidarı diyorlar ve sandıktan çok korkuyorlar.

 

Sandıktan korkan birisinin, demokrasiyle bir gram ilişkisi olamaz.

Yorumlar (18)
  1. yagan-pha on said:

    yani? “bütün bu tecrübelerden süzülmüş biri ve çok güçlü. gücünü siyasetten yana kullanıyor ve bu, bugün fark edilmiyor olsa bile halk için büyük şans.” derken?

    fethullahçı değilim, chp’li değilim, mhp’li değilim. öncelikle mutabık olalım. sonra “vay efendim senin amacın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek, tayyip erdoğan gitsin de ne olursa olsun!” demeyin de.

    halk için büyük şans olan nedir? iliğimizin kemiğimizin sömürüldüğü mü iftira? cezaevindeki onlarca gazeteci mi şans? askeri, kemalist tayfayı tasfiye ederken tahakkümün 100 katını kendisinin kurmaya çalışmasını mı kutlayalım şimdi? evladı ölen anneyi yuhalatması mı halk için şans? örnekler maalesef ki çoğaltılabilir. sağır sultanın duyup da “yok artık montaj falan değil!” dediği “euroları poşetle götür evladım, hadi bakalım!” mı iftira?

    evlerinde tutamadığı meşhur %50’nin oyları mı tüm bu “görünen o ki hesabı ancak ahirette verilecek” haksızlıklara haklı zemin hazırlayan? yoksa “kim çalmadı ki, çalıyor ama çalışıyor yea!” mı diyorsunuz? halkın akp’ye oy vermeyen geri kalanına hayatını dar etmek için mi alındı o oylar?

    şu yorgun demokrat hallerinizi bir kenara bırakın artık. seçilmiş iktidarı darbe ile cebren iktidardan alıkoymak kabul edilebilir bir husus değil ama kelimenin tam manasıyla “hırsızın hiç mi suçu yok?”

    demokrasi dediğiniz şey “sandık”tan çıkan “şey” değil maalesef. “oyumu aldım, ülke artık benim. oynatmıyorum!” da değil.

    not: konudan bağımsız bir maruzatım var sayın vunerov. lütfen biraz dilbilgisi kuralı, lütfen.

  2. Sencer Shumaf on said:

    Vunerov yazdigina gore saka yapiyo deyip oyle mi anlasak mi yaziyi? Velevki ciddi yaziyorsa, sunu soyleyebilirim; bugun olan bitenleri Menderes veya Ozal dönemlerinin denklemleriyle aciklamak mumkun degil.

    Surec cok farkli oncelikle; ortada beraber devleti yonlendiren iki grubun arasinda cikan bir kavga var. Menderes veya Ozal doneminde kavga klasik devlet vs. hukumet kavgasiydi. 90’larin ortasinda kendisiyle yapilan bir roportajda Erdogan sunu soylemisti: “Bizimle beraber yanliz oyuncular degil, senaryo degisecek”. Hakliydi, senaryo degisti ve o eski catisma modelleri bugunu tarif etmek yada bir tarafi mesru kilmak icin kullanilamiyor. O yuzden mazlumiyet silsilesi hikayesini ve Turkce rock sarkilarindaki “Dadaloglu derki” gibisinden merhum Menderesi refere etmenin bir manasi yok.

    Yazinizda ikinci bir carpitma, yargi ve polis ile ilgili. Bu iki kurum 17 Aralik oncesi kimin elindeydi bilmiyorum ama (diyelim ki cemaatin), suan hukumetin emrindedir. Ve bu asamada, Veli Kucuklerin, Perinceklerin, Kerincsizlerin disari salinmasi ve ayni durumdaki KCK’lilarin iceride tutulmasi, bu arada HDP ve BDP’ye yapilan saldirilar hukumetin sorumlulugundadir. Siz, “hersey duzelir” derken, 30 Mart’tan sonra AKP zaferi kazanirsa, artik bu saldirilara ve hukuksuzluklara gerek kalmaz, kullanisli milli gucler geri yerlerine doner mi diyorsunuz?

  3. Handan Demiröz on said:

    Keşke bu yazıyı hiç yazmamış olsaydın Erhan. Gezi olaylarında gözgöre göre öldürülen onca genci, gözleri hedef alınarak ateş edip kör bırakılan insanları, ayakkabı kutularından taşan milyon dolarları, 15 yaşında bir çocuğun ölümüne üzülmeyen bir taş yüreği, insan hakları sıralamasında Türkiyenin Afrika ülkelerinden bile geriye düşmesini, tutuklu gazeteci sayısında dünya rekoru kırıyor olmamızı, medya patronlarına aleni baskıları , AB nin seçimin adil bir seçim olacağından endişe edip 3. Dünya ülkelerine yolladığı gözlemcileri bize de yollamak istemesini , daha düne kadar beraber yürüdük biz bu yollarda dediği cemaatle dalaştığı için ortaya saçılan tapeleri ve tapelerdeki aleni suç unsurlarını, sıcak para girişine endekslenmiş yalancı ekonomiyi, dün ben savcısıyım dediği ergenekon davasının sanıklarına bugün kumpas kuruldu demesini , ‘camide içki iiçildi ,başörtülü bacıma saldırıldı’ yalanlarını, ne kadar içeceğimizden ne kadar doğuracağımıza kadar her şeye karışmasını ve daha sıralamakla bitmez onca olumsuzluğu görmeyip SANDIK konusunu bu kadar kutsamanı anlamak mümkün değil. Unutma Hitler de seçimle gelmişti.

    • alhas on said:

      Ah şu Türkiye siyasetinde yürüttüğünüz aklı, bi de Rusya için de kullanabilseniz…

  4. Narzan Lepsuk on said:

    Kısaca cambaza bak diyorsun. O ses kayıtlarını, tapeleri ortalığa saçılmış pislikleri hiç duyma, hiç görme diyorsun! Erdoğan kadar demokrat, Erdoğan kadar özgürlükçü bir lider bu topraklara gelmedi diyorsun! En başta sen inanıyormusun bu yazdıklarına?
    Havuz medyasında R.O.K’un yanında bir köşen olman dileğiyle sayın E.H.

  5. Enver SAĞLAM on said:

    “Sandık her şey demek değildir” diyerek, demokrasinin ardına ve ırzına geçme düşüncelerinin arkası hiç kesilmedi ve görünüşe göre kesilmeyecek de… Son dönemde camiamızda okuduğum en akl-ı selim yazılardan birine imza attığı için yazarı kutluyorum.Sandıkla geleni sandıkla değil de tabutla gönderme çabaları karşısında artık millet uyandı. Elitist tavırları da yemiyor. Beyaz Türkler’in ve onların değirmenine su taşıyan Beyaz Çerkesler’in ve de koroya yeni katılan “Beyaz Müslümanlar” a geçmiş olsun. Zenciler artık arka koltuklarda oturmuyor. Ön koltuklarda oturdukları gibi direksiyona da onlar geçti. Sizin anlamak istemediğiniz, daha da doğrusu kabullenmek istemediğiniz husus bu. Bizim “çapulcu” Big Boos ve Mrs. Boss da sanırım bizi YDH ayağı ile “gezdirmişler” bir dönem. Ya o dönem söylediklerinde bir yanlış var, ya şimdi. Daha önce ona ithafen bir yerlerde yazdığımı tekrarlamak istiyorum:”Biz seni çaputçu bilirdik. Meğerse sen çapulcu imişsin. Bu çapaçulluk sana yakışmıyor!.. Ha, bir kelam da (haddim olmayarak),”dilbilgisi” talepkarı hemşerime: El aleme verir talkımı, kendi yutar salkımı. Sevgilerimle.

  6. seriday on said:

    sandığı çoğulculuk değil çoğunlukçuluk olarak görenlerin demokrasi ile o kaç kg işleri olur acaba sayın vunerovnede olsa demokrsi tartı aleti liboşların elinde şu an. tart tart sat

  7. Mehdi Çetinbaş on said:

    Görüşlerinizin tamamına katılıyorum Erhan, Tepeden inmeci,jakoben ve toplum mühendisleri sandığı hiç sevmezler. Cumhuriyetin kuruluşu sırasında ellerine geçirdikleri muktedir olma halini kaybetme korkusu çıldırtıyor onları.
    Asıl soygunun Cuumhuriyet elitleri tarafından yapıldığını kimse inkar edemez. Bugün hala Türkiye’nin en büyük tröstleri bu milletin alın terinin çalınması ile oluşturulmuştur.CHP’nin beyaz Türkleri dokuz göbek sülalelerine yetecek kadar çalmışlardır.O paralarla bu gün bile sefahat içinde yaşıyorlar.
    Ankara’da bakkal dükkanından gelip Türkiye’nin iliğini emenler,yıllarca montaj sanayi ve distrübütörlüklerle milleti soyanları da çok iyi biliyoruz. Anadolu insanının ve Anadolu sermayesinin güçlenmesi karşısında paniğe kapılanların kurduğu tezgahlar artık işe yaramayacak.
    Bu millete o kadar çok oyun oynandı ki artık inandırıcılığı olacak senaryo kalmadı.Bu iktidar döneminde yolsuzluk yok mu? Varsa da diğer iktidarlar döneminde yapılan kadardır.
    Benim için şu anda en önemli mesele evimizin içini dikizleyen ahlaksızların yok edilmesidir. Bu aşamadan sonra yayınlanacak hiç bir kayıt benim görüşümü değiştirmeyecektir. Yasadışı yollardan elde edilen bütün dinlemeleri yok sayıyorum.
    Seçimler bitip de AKP’i % 45 ler seviyesinde görürseniz şaşırmatın

  8. yagan-pha on said:

    Oncelikle ne alkimi ne talkimi? Tanisiyor muyuz? Ben sizinle ilk defa bu ortamda karsilastim. Daha once kose yazisi yazip da -de’yi, -mi’yi israrla yanlis yazdigimi mi gordunuz de haberim yok?

    Ikincisi kimse “demokrasi yalnizca sandikta degil” derken “hirsiz” da olsa kimse iktidari devirip darbe yapsin de demokrasiye sekte vursun demiyor. Cogulculuk-cogunlukculuk ekseninde degerlendiriyoruz olayi, mevcut iktidara oy vermemis insanlari hice saymamak vs.

    Ayrica ne zencisinden bahsediyorsunuz siz? Adamlar almis yurumus, memleketin yarisini zimmere gecirmis, hala neyin magduriyeti bu? Herkes yedi onlar da mi yesin yani?

    Nasil bir akliselim, nasil bir ruh hali bu anlayamiyorum.

  9. Mert Selek on said:

    Bu da geçer tabi ama şu an yaşadıklarımızın ve Tayyip Erdoğan’ın üslubunun,yaptıklarını da normal karşılamayı da anlayamıyorum.Ergenekoncular,beraat ettik havasındalar ve çıkarken söyledikleri ortada.2015’e 1 kala aynı zamanda,yolsuzlukların üstünü örtmek için bunlara başvurmaları ne halde olduğumuzu gösteriyor.HDP’ye yapılan saldırılar ortada.Hükümetin kaymakamı,tabela indirmekte beis görmüyor.Bu kadar polis şiddeti ve ölen insanlar varken,kimse benden hükümeti savunmayı beklemesin.İnsanların sokağa çıkıp protesto etme hakları vardır.Kendi beğenmediğim görüşte olsa onun da eylem yapma,propaganda yapma hakkı vardır.Protestocuları,nekrofili ve darbeci olarak tanımlamakta tam anlamıyla ayıptır.Sandıktan korkan birisinin, demokrasiyle bir gram ilişkisi olamaz demişsiniz doğrudur.Sandıktan çıkan da kendi gibi düşünmeyenin haklarını güvence altına almak zorundadır.Yolsuzluğun ve devlet şiddetinin yeri de yargıdır.Sandıktan çıkan yönetimde hak sahibidir.Yolsuzluk yaptıysa da hesabını vereceği yer yargıdır.

  10. nart can on said:

    Sn. Vunerov, olmasını istediğin Ak Parti ile olan Ak Parti bir değil, olmasını istediğin RTE ile olan RTE bir değil. Demokrasiyi savunanlar elbette sandıktan korkmamalı, fakat seçim süreçleride demokratik kazanımlara uygun olmalı, değilmi? Bu seçimde bir sıkıntı olacağını da sanmıyorum. İki islamcı yapı kapıştığı için, sağın kullandığı tüm araçlar karşılıklı olarak kapışıyor. Bu anlamda bir eşitlikten söz edilebilir. Türkiye halkı nasıl oy vereceğini iyi biliyor. 30 mart dan sonra iki islamcı hareket birbiri ile mücadele ettiğinde ne olacağını göreceğiz. Önemli bir deneyim olacak. CHP ye karşı seçime girmeye benzemeyecek bu seçim, Ak Parti için.

  11. Sencer Shumaf on said:

    Yaziya hayli cok yorum gelmis. AKP’yi savunan hemsehrilerimizin soylemleri asagi yukari ayni. Anladigim kadariyla henuz eski hortumculara yetisemedigi icin AKP’yi mazur goruyorlar hala. AKP’nin 11 yildir Anayasayi degistirip Kemalizm’e kurumsal olarak bir son verememesi de pek umurlarinda degil gibi. AKP’yi savunmalarinin esas temeli sanirim dune kadar beraber operasyonlar yapan iki grubun birbirine dusmesi. “Ehven-i ser” mantigi ile “ben yanilmis olamam” arasi bir inat ile savunmadalar. Zira kavgaya dusenlerin birbirine karsi yaptiklari teshirlerin AKP aleyhinde olanlariyla hic ilgilenmiyorlar. Buna partizanlik diyebiliriz, saygi da duyariz ama siyasi tutarlilik diye bir sey duymadiniz mi?

  12. Ahmet Juğ on said:

    Sayın Wunerov merhaba, sizi şahsen tanımıyorum fakat sizin gibi analiz yaptığımı sanarken siyaset yapmamak adına aşağıdaki rakamları paylaşmak istedim. Lütfen üşenmeyiniz ve göz atınız. En başta yazan rakamlar Türkiyenin sıralamasını göstermekte.

    120… Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) tarafından hazırlanan kadın-erkek eşitliği tablosunda Türkiye’nin 2013 yılındaki yeri. Ekonomi, eğitim, sağlık ve siyasi hayat gibi alanlarda kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizliği ölçen ve 136 ülkeyi kapsayan bu tabloda Türkiye’nin altında sadece 16 ülke var! Tabloda Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Uganda, Azerbaycan, Bangladeş, Çin, Katar, Kuveyt, Ürdün, Etiyopya, Kazakistan, Kırgızistan gibi dünyanın en gelişmiş demokrasileri arasında sayılamayacak ülkelerin Türkiye’nin üzerinde yer aldığını, Türkiye’nin 2006 yılında 105.nci sıradayken son 7 yılda 15 sıra gerilediğini de ekleyelim.

    2… Haber kanalı Bloomberg tarafından hazırlanan dünyanın en çok polis gücüne sahip ülkeleri sıralamasında Türkiye’nin yeri. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de her 100.000 kişiye düşen polis sayısı 474,8. 53 ülkeyi kapsayan bu listede Türkiye’yi geçebilen tek ülke Rusya. (Durmadan Rusya eleştirmekten körelmişiz bence)

    154… Sınır Tanımayan Muhabirler (Reporters Without Borders) tarafından hazırlanan Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 2013 yılındaki yeri. Liste 179 ülkeyi kapsıyor ve Namibya, Gana, Tayvan, Moldova, Senegal, Sırbistan, Tanzanya, Kenya, Ermenistan, Kuveyt, Doğu Timor, Moğolistan, Lübnan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kamerun, Güney Sudan, Libya, Ürdün, Fas, Bangladeş, Irak gibi ülkeler basın özgürlüğü açısından Türkiye’den ileride. Bu noktada Türkiye’nin AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 100. sırada olduğunu da belirtelim.

    49… Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre (Committee to Protect Journalists) raporun hazırlandığı 2012 yılında tutuklu bulunan gazeteci sayısı. Bu kez Türkiye birinciliği kimseye kaptırmamış! CPJ’ye göre Türkiye’yi 45 tutuklu gazeteciyle İran, 32 tutuklu gazeteciyle de Rusya izliyor. Aynı rapora göre tutuklu bulunan 49 gazeteciden yüzde 80’i, sonuçlar kamuoyuyla paylaşıldığında henüz hiçbir şeyle suçlanmamış.

    123… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AIHM) 2012 yılında Türkiye hakkında karara varılan dava sayısı. Bu davaların 117’sinde Turkiye suçlu bulunmuş! Bu konuda da Turkiye’yi geride bırakmayı “başaran” tek ülke 134 dava ile Rusya (122’sinde suçlu bulunmuş).

    11.5… 30 Eylül 2013 itibariyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AIHM) değerlendirilmeyi bekleyen başvuru yüzdesi. AIHM’ye yapılan 111,350 başvurunun 12,850’i Türkiye’yle ilgili. Bu konuda da Türkiye Rusya, İtalya ve Ukrayna’nın ardından 4. sırada.

    4,900… İçişleri Bakanlığı verilerine göre Gezi olayları süresince (23 Haziran itibariyle) gözaltına alınan kişi sayısı.

    130,000… Hükümetin açıkladığı rakamlara göre Gezi olaylarının ilk 20 günü boyunca harcanan gaz kapsülü toplamı. Aynı hükümet 13 Ağustos itibariyle azalan biber gazı stoğunu yenilemek amacıyla 400,000 kapsül sipariş etmiş durumda (detaylar için Uluslararası Af Orgütü’nün Gezi Parkı için hazırladığı rapora bakılabilir).

    Ne kadar parlak bir tablo değil mi? Üstelik bu tabloyu ortaya çıkarmak için öyle uzun uzadıya araştırma yapmaya da gerek yok. Yazının başında da belirttiğim gibi, bu rakamların çoğu Gezi’den bu yana, yani son aylar içinde yayımlandı. Biraz olan bitenle ilgiliyseniz, Hele demokratikleşmenin, özgürlüklerin bu kadar tartışıldığı bir dönemde. Hafızanız zayıfsa bile google diye bir şey var, yani rakamlar bir tık ötenizde.

    Öte yandan bu tablonun eksik olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Rakamlarla ölçülemeyecek dağ gibi sorunlar çözüm bekliyor. Barış sürecinden Alevi sorununa, azınlık haklarından dış politikaya, saymakla bitmeyecek sorunlar. Peki bu sırada hükümet ne yapıyor? “Kızlı erkekli öğrenci evleriyle” uğraşıyor! Hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 90 yıllık Kemalist/askeri vesayeti aratmayan bir dille “meşru hayat”-“gayrımeşru hayat” ayrımı yapıyor ve “biz gayrımeşru hayatı kabul edemeyiz” diyor. Yani alenen toplumu kendi ahlak anlayışına göre ikiye ayırıyor. Elbette bu konuda kendine soru yöneltenleri azarlamayı ihmal etmeden. Demokratik olduğu iddiasında bir devlet özel hayata karışabilir miymiş, yasalar ve Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmeler buna imkan tanır mıymış, bunları düşünmeden. Konuşuyor, konuşuyor. Ve en önemlisi gencecik insanlar ölüyor!

    Sadece konuşsa iyi. Konuştukça kendi partisine zarar veriyor, iktidarın altındaki meşruiyet halısı kayıyor. Asıl kaybedense Türkiye oluyor. Türkiye’nin geleceği oluyor. Gençleri oluyor..

    Tüm bu verilerden sonra size bir kaç sorum var; Oy ve sandık demokratlığı uğruna kuralları esnetmek, yok saymak, yeniden yazmak sadece AKP’ye tanınmış bir ayrıcalık mı? eğer öyle ise sizce de bir sorun yok mu? Sizin dünyanızda tek siyasi aktör AKP mi? Tüm bunlara tepki duyan kitlelerin şiddete başvurmadıkları sürece haklarını sokakta aramaları da siyaset değil mi?

    Lafı daha fazla uzatmayayım. yazınız siyaseten ebleh. Cünkü; Memlekette ki her siyasi aktör hükümeti devirmeye çalışan gayrımeşru bir yapının parçası değil. Dahası, seçmen desteğine sahip olduğu için AKP’nin her yaptığı meşru değil.
    Yani siz aslında analiz yapmıyor, siyaset yapıyorsunuz. Yazınızda, Uzunca bir süreden beri AKP’nin politikalarını destekleyen, onları meşrulaştıran, dolayısıyla sözünü hiç etmediğiniz “otoriterleşme “algısının” pekişmesini kolaylaştıran, hatta buna katkıda bulunan bir “organik aydın” ya da “ideolog” gibi davranmışsınız. Memleketimin “vitrin demokratı” olmaya adayımsınız.

  13. Ahmet Juğ on said:

    Hırsızlıklara sıra dahi gelememiş yazıda. Varın siz düşünün..

  14. Nejla(Mualla)Habat on said:

    Erhan,merak ediyorum Tayyib’i eleştirebilmen için daha ne yapması gerekiyor.Özetliyelim,Gencecik çocukların ölümüne sebep olup,yas tutan anneyi kitleye yuhalatması,Tayyib’çi olmayan herkesi karşısın da görüp savaş açması, İnternet konusunda Kuzey Kore ile yarışması ,mesleklerini yapmaları nedeniyle içeri de tutulan gazeteciler,liste uzun…….

    Adı Tayyip olan biri senin nazarında,hangi koşul altında eleştirilebilir?

    Ayrıca,Tayyib’e böyle kredi açmışken,Boyner’in mağazaların da, yas günü müziği kapattırıp,internet ulaşımını paylaşması seni neden bu kadar rahatsız etti?

    Boyner dünyanın en pahalı ceketini satıyor.
    Camide de seks yaptılar.
    Başka?

  15. alihan on said:

    Wunerow ölmüş.

  16. Ergün Synduk on said:

    Erhan abi Wunerow’a bunu etmeseydin iyi olurdu. Yazık olmuş bir dönemin kült ismine, köşesine. Ne diyelim köşe senin, kahraman senin. Talihsiz bir yazı.

  17. Junior mıwunorow on said:

    sayın vunerow gerçektende yazık ettiniz BEYAZ TÜRK olma şansını elinizin tersiyle ittiniz.eski dost ahpablarınızı kızdırmanız işin cabası.şimdi sorasım var wunorovun oyu diğer nuh-teremlerle esit değerde olabilirmi..wunorovu anlamak ömcelikle kapasite meselesi vermeyince mabut ne yapsın vunerov.neyse tekmili bir arada wunerov ne yaptın diyorsa vunerov bir kez daha farkını ve büyüklüğünü ortaya koydu denebilir.bu arada wunerow sana katılıyorum diyen tuğracılarıda dikkate alma….bütün yollar her halükarda wunerova çıkar….