Geçtiğimiz aylarda amatör bir grup tarafından 21 Mayıs öncesinde sosyal medya üzerinden yayınlanan Çerkesler hakkındaki sokak röportajlarını izledim ve bir kez daha Çerkeslerin dışarıdan tavuğu, kızı ve dansı ile tanındığı gerçeğini fark ettim. Bu yazıda tavuk ve dans ile değil, kadın sorunu ile ilgileneceğim.

Röportajda “Çerkesleri nasıl tanırsınız?” diye sokaktan geçen insanlara mikrofon yöneltiliyor. Çoğunluğun yanıtı tahmin ettiğiniz gibi; “Çerkesler güzel kızlarıyla meşhurdur.” Haklı bir yargı mı, haksız bir yargı mı olduğunu tartışmaya gerek yok. “Çerkes kadınları güzeldir!” Fakat bununla birlikte Çerkeslerde kadına değer verilir önermesini biraz eşeleyelim derim.

Çerkes kadınına toplumda yüklenen iki önemli vasıf var: Güzellik ve xabzeye uygun davranmak. Bu ikisinin oluşturduğu comboya “adiğe pşase” diyoruz. Xabze konusuna değinmeden önce güzellik konusuna bakarsak, Kafkasyanın aslında zeki olan bu insanlarına sadece güzellik vasfı yükleyerek büyük haksızlık yapıldığını bir ortaya koyalım. Çünkü sadece dışarıdaki topluluklar değil, içeridekiler de Çerkes kadınından neredeyse sadece güzel olmasını bekliyor. Düğünlerde güzel dans eden ve göze güzel gözüken bir adiğe psasenin başka hiç birşey yapmasına gerek yok. Yaparsa hobi olarak yine yapsın ama toplumun ondan beklentisi sadece güzel olmak.

Bu konu çok acımasız ve sert bir konu aslında. Kendi küçük gettolarımız olan dernek yapılanmalarına bir uzatın bakalım başınızı neler göreceksiniz. Genel olarak diasporanın genç kuşağının toplumsal meselelere duyarsız olduğunu görürsünüz. Rusya, Türkiye, insan hakları, Timur Kuashev, din, eğitim, özgürlük, Kürtler, anavatan, Kadirov vs. Bunlar bu gettolarda geçerli anahtar kelimeler değil. Anahtar kelimeler tleperuj, zexes, qafe, asalet, ara sıra duygusal vatanseverlikler.. Bu çerçevenin içine baktığınızda ise kadınların oldukça geri planda olduğunu rahatlıkla fark edersiniz. Birkaç tane toplumsal davayla ilgilenen kadın varsa da, ya eşi ya abisi ya da kaşeni toplumda oldukça politik bir karakterdir ve bizim kızımız da oradan cesaret almaktadır..

Bu sorun yeni bir sorun da değil, dernekleşme sürecinin ilk başladığı yıllarda da kadınların politika belirleyici, farklı bir fikir ileri süren, cesaret eden, risk alan bir durumlarının olmadığını görürsünüz.. Yakın zaman önce kurulan ve eski kurumun sadece adını alan Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti’nin en akılda kalıcı etkinliği bir defile etkinliği olmuştu nitekim. Tarihsel olarak Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti’nin etkinliklerindeki kadınlar topluma birşeyler kazandırdığı için değerliydi. Şimdiki yapı ise, oldukça gerçekçi şekilde ve görmek istediğimiz şekilde bize kadın imajını, aslında kadın meselesini sundu.

Siz kadının toplumdaki misyonunu güzellik ve iyi dans etmek olarak tanımlarsanız, dışarıdaki topluluk da sizi güzel kadınlarınızla tanır. Ardından ise yine kadınların yaptığı tavuk ve ettikleri dans gelir. O zaman dışarıya değil kendimize bakmamız gerekiyor, problem içimizde.

Kadının xabze konusundaki yeri de oldukça can yakıcı. Ve hatta iki yüzlüdür açık söylemek gerekirse. Çok daha doğrudan olanını söyleyelim, bugünkü Türk-İslam bakış açısında kadının yeri neyse Çerkes toplumundaki kadının yeri bunun daha insanı halidir. Evet, sadece daha insanî hali! Çünkü kadına yüklenen namus algısı Türk toplumunda kadına yüklenen namusluluk algısından farklı değildir.

Namuslu olmanın birinci özelliği bakire olmaktır. Bakir olmak değil, bakire olmak. Bu algı hem Çerkes hem Türk toplumunda aynıdır, kimse kusura bakmasın. Öyle olmasaydı hâlâ Çerkes düğünlerinde kadınlarımız, pardon kızlarımız kırmızı kuşak bağlamazdı değil mi? Erkekler için aynı vesika var mıdır? Bunu Çerkes erkeklerinin kendilerine sorma vakti gelmedi mi? Bir başka örnek daha vereyim, sünnet düğünü. Kafkaysa’da var mıydı sünnet düğünü de buraya gelince benimsediniz bu garip adeti? Benimsediniz çünkü ataerkil bir toplumda erkeğin erkekliğe girişi çok önemlidir. Türk toplumunda olduğu gibi Çerkes toplumunda da önemlidir. Oysa ki insanlığın devam etmesi kadına bağlıdır, kimsenin kadının erginliğini kutladığı yok.

Gelelim bir başka örneğe. İsmini vermeyeceğim ünlü bir Çerkes şarkıcının tvlere ilk çıktığı zamanlar, köyde tv izlediğimiz bir anda; bu Çerkes, ama gelenekle alakası olmayan Çerkes şarkıcı kadın çıktığında köydeki Çerkes kadınlarının bu şarkıcının Çerkes olması üzerinden kurdukları hoş sohbeti hayretle dinlemiştim. Yahu bana küçük bir kız çocuğu olduğum zamandan beri yüksek sesle gülmenin ayıp olduğunu söyleyen bu kadınlarla, gelenekle alakası olmayan bir Çerkes şarkıcıyı beğenen kadınlar nasıl aynı olabilirdi?

Bu küçük örnek bize şunu da gösteriyor: Çerkesler aslında kadına değer vermek üzerinden sürekli övünüyor, ama bu övüncün arkasında batılılık normları yatıyor. Nitekim Çerkes kadınını anlatan çoğu yazıda ve halk içindeki sohbetlerde, Çerkeslerin doğulu toplumlar gibi kadını baskılamadığı fakat din etkisiyle bir takım davranış kalıplarının değiştiğinden yakınılır. Bu güruha ve hala asalet ve nezaket timsali olmak için yorulan adiğe psaselere en büyük baskılamayı aslında bu fikirler yapar.

Siz sürekli güzel olmak zorunda olmanın özgürlük olduğunu mu sanıyorsunuz? Yoksa toplumda var olmanın, gerçekten insan olarak değer görmek olduğunu mu zannediyorsunuz? Bir karar vermenin zamanı geçmiyor mu?

Buradan Kafkasya’ya geçelim. Oradaki kadınların durumu çok daha vahim. Eleştirilen Doğu toplumlarında kadına dini sebeplerle örtünmesi gerektiği yönünde yapılan baskı neyse, özellikle Batı Kafkasya’da kadına topuklu ayakkabı giymesi ve güzel olmak zorunda olması yönünde yapılan toplumsal baskı aynıdır. Dağıstanlı birkaç müslüman kadın hariç, fikir üreten, toplumsal sorunlar üzerine kafa yora ve bazı şeyleri değiştirmek için uğraşan Kafkasyalı veya Türkiyeli bir Çerkes kadını gördünüz mü?

Çerkeslerin xabzenin koruyucusu kabul ettiği kadın imajı eğer ünlü bir şarkıcı olursa, her ne kadar gelenekten çıksa da artık bir güç odağı olduğu için takdire şayan kabul ediliyor ve kadının güzel olması toplumda kabul görmesi için yeterli kabul ediliyor. Eleştirilen doğulu ve kapalı kadın ise, kendisine çizilen sınırın dışına çıkarsa kabul görmüyor. Hangisi daha doğru biraz düşünmekte fayda yok mu? Kendi adıma eleştirilen doğulu-dini imajın daha tutarlı olduğunu söyleyebilirim…

Son olarak, kol kırılır yen içinde kalır, “kadın sorununu kısık sesle konuşalım diyenler!” sözüm size…

Bu konuyu ciddi ve tüm açıklığıyla konuşmanın zamanı geldi de geçiyor, haberiniz olsun. Yine kadına değer vermemekle eleştirdiğiniz doğulu toplumlardan olan Kürtler, cok uzun zamandir kadın meselesini ciddi şekilde tartışıyor. Bugünkü toplumsal kazanımları ortada. Türkiye tarihinde en çok kadın milletvekili şu an mecliste…

Çerkes kadınları mı? Onlar ise akşamki düğüne hazırlanmak için kuaförde!

Janset Asilgil