Ağızları süt kokulu 

Kırmızı gül yapraklarına 

Daha ayak izleri bile yok 

Ne karda 

Ne de kumsalda 

Ve anaları 

Bölmeye kıyamazken uykularını 

Sen ey kan 

Nasıl parçalarsın 

Süt kokulu ağızlarını…

Hatırlayalım!

Suriye iç savaşı başlayalı henüz bir yıl kadar olmuştu ve Türkiye şimdiki başbakan, dönemin dışişleri bakanı Davutoğlu kılavuzluğunda savaşın daha da derinleşmesine yol açacak politikalar benimsiyor ve bakan Davutoğlu katıldığı bir televizyon programında “Beşşar Esad, bizimle beraber bir yolda yürümek yerine babasının yoluna geri dönünce bir tercihte bulunmak zorunda kaldık ve belirlediğimiz politikayı uygulamaya karar verdik,” diyordu. Hemen ardından da “bu sancılı sürecin çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Artık bu süreci yıllarla ifade etmek yerine aylar veya haftalarla ifade etmek gerekir” diyerek kendi politikalarının yakın zamanda zafer getireceğini öngörüyordu.

Davutoğlu’ndan çok değil bir ay kadar sonra da o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz” diyordu. Bu sözler sadece basit bir zafer müjdesi değil, aynı zamanda AKP hükümetinin mezhepçi bakış açısının, Suriye’de Baas rejimi altında ezildiği iddia edilen Sünni İslam’ın “özlenen iktidarının” dile gelen ifadesiydi.

Bu sözlerden bir sene sonra hükümet savaş politikalarında medet ummaya devam ediyor hatta bundan bir ekonomik çıkar dahi elde etmeyi planlıyordu. Bunu da yine dönemin kalkınma bakanı Cevdet Yılmaz’ın Eylül 2013’te sarf ettiği “Suriye’nin inşası Güneydoğu başta olmak üzere Türkiye ekonomisine olumlu yönde yansıyacak” ifadelerinden anlıyoruz.

Başka pek çok etkenle birlikte, bu politikaların sonuçlarından bir tanesine bütün dünya çok hazin bir şekilde bir kez daha tanık oldu. Bir çocuğun cansız bedeni pek çok yaşıtının koşturduğu bir sahile vurdu. TIR’larla taşınan silahların beslediği kirli savaştan kaçan çocuğun ağırlığı altında ezildik, çocuğun bedeni görsel olunca!