İktidarın (gücün) yanında olmak Çerkeslerin makûs kaderi olmak zorunda değildir. Her ne kadar aksi bir tutum şu an için görünürde olmasa da, umut fakirin ekmeği işte…

Erdoğan Boz 19 July 2016
Hapae Erhan’a açık mektup!

 

Sayın Hapae Erhan;

 

Yine müthiş analitik yeteneğinizi, engin entelektüel birikiminizi ve güncelin ötesini gören öngörünüzü kullanarak çok güzel bir yazıya imza atmışsınız (yazıyı okumak için tıklayın). Tek bir eksiğiniz var, her üç yazınızda bir atıfta bulunmadan edemediğiniz solcu (“eski” diye eklemeyi unutmayalım da yanlış anlaşılmasın) geçmişiniz. Ama onu da hemen bir Sovyet Politbüro eleştirisi sıkıştırarak telafi etmeyi ihmal etmemişsiniz… Harika!

 

Herşeyden önce şunu ifade etmekte fayda var. Meclis binası da dâhil olmak üzere pek çok yere bombalar yağdıran, sivil insanları tarayan ve katleden bu darbe girişimi, aşağılık bir terör hareketidir. Şayet bu girişim başarıya ulaşsaydı daha neler yapabileceklerini tahayyül dahi edemiyorum… Başarıya ulaşamamasındaki tek olmamakla birlikte önemli etkenlerden birisi de kuşkusuz sokağa dökülen insanlardır. Bunu not ettikten sonra …

 

Olan biten ve devam etmekte olan bunca şey ancak bu kadar sığlaştırılabilir, ancak bu kadar sulandırılabilir.

 

İlk olarak şu “eski devrimci” refleksle, başka bir ifadeyle kendi kişisel tarihindeki u-dönüşünü realize etmek isteyen “eskilerin” ilk yaptıkları şey olan kendi geçmişlerine ya da Sovyetler birliğine olumsuzlayan bir göndermede bulunma alışkanlığıyla dile getirdiğinizi sandığım Politbüro ve Yeltsin meselesine bir açıklık getirmenizde fayda var. Bir insan aynı anda hem Carillo’ya hem Yeltsin’e nasıl özenir bilemedim açıkçası. Belki de benim cehaletimdendir. Ha, Yeltsin Rusya’ya demokrasi getirdi diyorsanız, ne mutlu size! Ben de o zaman, AKP ve Erdoğan sevdanıza bir anlam verebilirim.

 

İkincisi; şu en demokratik hareketiniz demokratlaşmak için darbe girişimini mi bekliyordu da 15 Temmuz’dan sonra birden bire demokrasi havarisi kesiliverdi? Meydanlarda “öl de ölelim, vur de vuralım” diye bağıranlar bu demokrasi harekâtını gerçekleştirenler mi?

 

Daha 10 gün önce, bu tutuklanan generallere dokunulmazlık veren, şimdi geriye doğru işletilemeyeceği, yani darbecilere uygulanamayacağı açık olduğu halde idamı geri getirmek konusunda oldukça kararlı oldukları görünen, ülkenin bütün büyük medya organlarını bir havuza sokarak bütün bir ülkeye hergün aynı masalları dinletenler, binlerce sendikacıya sendikal faaliyetlerinden dolayı soruşturma açan, kamu görevinden uzaklaştıranlar, barış isteyen ve devlete uluslararası taahhütlerini hatırlatan akademisyenleri tutuklamakta tereddüt etmeyenler, (kendi ifadeleriyle) bundan sonraki olası darbe girişimlerine karşı bu demokrasi havarilerini silahlandırmak arzusunda olanlar yine bu havarileri sokağa davet edenler değil miydi?

 

Bütün bu sorulara Cumhurbaşkanı’nın, darbe girişimi sonrası ilk konuşmasında kalabalığa hitap ederken demokrasinin adını anmamasına rağmen, “bu kutlu yürüyüşümüz devam edecek” açıklamasını eklediğimizde de, olan bitenlerden sizin anladıklarınızla benim anladıklarım elbette aynı şeyler olmayacaktır. Daha dün “isteseler de, istemeseler de o kışla yapılacak” diyerek hala Gezi’ye yaptığı gönderme de cabası.

 

Sonuçta, kesin olarak ve tecrübeyle biliyoruz ki darbeyle demokrasi gelmez, gelmeyecek. Ama kimse kendini kandırmasın, demokrasi başarısız darbelerin doğal sonucu da değildir. Demokrasi, onu arzu edenlerin mücadelesiyle gelecektir. AKP demokrat değil, popülist bir harekettir. Sizin yaptığınız da bu popülizmi demokrasi diye yutturmaya çalışmaktır. İnsani tavır darbeye karşı olmak kadar her türlü baskı rejimine de karşı olmaktır. İnsanların yapması gereken istirahat etmek değil, demokrasi için mücadele etmektir. Elbette şiddet içermeyen, içermemek bir yana tamamen şiddet karşıtı bir mücadele. Kendi kişisel hırs ve çıkarlarından, popülist güzellemelerden ve hamasetten uzak, her türlü insan hak ve hürriyetini önceleyen bir mücadele. İktidar için değil, iktidara karşı mücadele ve bundan kastım da mevcut siyasal iktidar değil, genel anlamda gücün merkezileşmiş hali. Kimin, hangi kliğin, hangi grubun ya da hangi cemaatin elinde olduğu fark etmeksizin.

 

İktidarın (gücün) yanında olmak Çerkeslerin makûs kaderi olmak zorunda değildir. Her ne kadar aksi bir tutum şu an için görünürde olmasa da, umut fakirin ekmeği işte…

 

Comments are closed.