BİR SOYKIRIM TURİZMİ HİKÂYESİ…

Erdoğan Boz 23 April 2015
ANAVATANA HOŞ GELDİNİZ

 

SOYKIRIMIN YÜZÜNCÜ YILINDA SÖZ ERMENİLERİN!

 

Yarın (24 Nisan) Ermeni Soykırımının 100. yıldönümü. Bütün dünyada Ermeniler ve Ermeni dostları tarafından devlet törenlerinden parlamentolara soykırım önergeleri verilmesine, sokak anmalarından salon toplantılarına kadar yüzlerce etkinlik örgütleniyor. Hepsinin de merkezinde “Ermeni Soykırımı” söylemi var. “Büyük Felaket” esnasında hayatları mahvolan, katledilen milyonlarca insan anılırken, sonuçları itibariyle bugüne uzanan güncel ve siyasal bir mesele olarak Soykırım tartışmaları yapılıyor. İşte bu etkinlerden bazıları da Ankara’da gerçekleşecek. Yazı arasında bu etkinliklerin bir duyurusunu da yapmış olalım.(1)

 

 

Ankara’da düzenlenecek olan bu etkinlikler pek çok sebepten dolayı önemli. Ben bunlardan en önemlileri olduğunu düşündüğüm iki tanesinden bahsedeceğim. Birincisi, “Ermeni Soykırımı” gerçeğini kesin bir dille reddeden, reddetmekle kalmayıp karşı tezler üreten ve bu tezleri dünya kamuoyuna tanıtmak için muazzam kaynaklar ve çaba sarf eden, Ermeni Soykırımının 100. yılının karşısına Çanakkale Zaferi’nin 100. yılını koyan devletin merkezinde, başkentinde iki gün boyunca soykırım gündemde olacak ve tartışılacak. İkincisi ise, etkinliklere Türkiye dışından, Ermeni Diasporasından gelen Ermeni aydınlar konuşmacı olarak katılacak. Neler söyleyeceklerini 25 Nisan’da duyacağız.

 

Peki ya Çerkes Soykırımı?

 

ANAVATANA HOŞ GELDİNİZ: BİR SOYKIRIM TURİZMİ HİKÂYESİ…

 

“Biz de Kaffed’in 21 Mayıs’taki Kafkasya gezisine katılacağız… !” diyordu geçenlerde ayaküstü konuştuğum bir tanıdığım. “Geziye” katılmayı isteme nedenleri çok kişisel olduğu için o kısmına hiç girmeyeceğim fakat meselenin özü de cümlenin kendisinden açıkça anlaşılıyor, derinlere inmeye gerek yok.

 

Evet! Kaffed “151. Yılda Karadeniz’in İki Yaka’sındayız” sloganıyla duyurduğu 21 Mayıs Gezisi’yle Çerkes Soykırımı anmalarına yeni bir boyut kazandırdı.

 

 

Kaffed’in bugüne dek titizlikle gözettiği, “örgütlülüğün gereği” olarak başlangıcından itibaren içinde olmadığı, kendi karar alma mekanizmaları tarafından tartışılarak karara bağlanmamış hiçbir etkinliğe katılmama ilkesi olduğunu Çerkes örgütlerinde çalışan pek çok kişi bilir. Her ne hikmetse Kaffed bu seferlik bu ilkesini çiğneyerek, Çerkesya Yurtseverleri’nden sair nedenlerle ayrılan yeni Çerkesya Yurtseverleri(2) tarafından başlatılan ve Kaffed dâhil olmadan çok önce duyurulan bu etkinliğe katılmaya, dahası organizasyonunu yapmaya karar verdi.

 

Kaffed’in bu kararının sebebi hikmeti nedir bilinmez ama sonrasında organizasyona DÇB’nin de dâhil olduğunu biliyoruz. 21 Şubat tarihinde Çerkesk şehrinde yapılan DÇB toplantısında konu görüşüldü ve DÇB’nin desteği alındı. Etkinliğin başlatıcı ortağı Çerkesya Yurtseverleri’nin DÇB’nin dahli konusundaki düşüncelerini bilmiyorum ama bundan hoşnut olmalarının kendileri adına politik bir tutarsızlık olacağını düşünüyorum.(3) Diğer tarafta, Kaffed’in DÇB toplantıları konusundaki ketum tutumu her zaman olduğu gibi devam ediyor. Şu ana kadar söz konusu toplantıda konuşulanlarla ilgili herhangi bir açıklama yapılmış değil. Ayrıca, DÇB’nin kendi internet sitesinde yayınlanan toplantı özetinde de gezi ile ilgili tartışmalara dair herhangi bir bilgi yok. Sadece Kaffed’in DÇB’nin desteği ile yapacağı pek çok iş olduğundan bahsediliyor.(4)

 

Meselenin benim bilmediğim, vakıf olmadığım, yanlış bildiğim yönleri olabileceği gerçeğini de es geçmeden, durumun özetle yukarıda anlattığım şekilde olduğunu söyleyerek sadede gelelim. Her ne kadar en dönüşçüler dahi dönmese de(5), “dönüşçü” olmanın geçer akçe olduğu mevcut durumda daha kabul edilebilir bir faaliyet hayal etmek zor gibi görünüyor. Ne de olsa, 151 yıl sonra yeniden buluşuyoruz! Ne var ki mevcut şekliyle böylesi bir etkinlik Diaspora’da 21 Mayıs’a yüklenmeye başlanan anlama hiç de uymuyor. Şimdiye kadarki pratikleri göz önüne alındığında Kaffed açısından kendi içinde bir tutarlılığı olsa da, kendileri de bizzat bu yeni anlamın inşasına katkıda bulunan Yurtseverler açısından bakıldığında politik olarak tutarsız bir eylem.

 

Bu noktada, Nalçık’ta her 21 Mayıs’ta düzenlenen anma törenlerinin kendi bağlamı içinde büyük anlamlar ve büyük potansiyeller taşıdığını belirtmekte fayda var. Bundan sonra nasıl bir şekil alacağı ise tamamen orada yaşayan insanların öznel ve nesnel koşullarıyla ilgili. Ne var ki, Diaspora açısından durum böyle değil. Suriye’deki iç savaş nedeniyle Kabardey ve Adigey’e giden Çerkeslerin durumları ortadayken, Çerkes aydınların ve kanaat önderlerinin karşı karşıya olduğu yıldırma politikaları ve baskılar had safhadayken, Rusya’nın kendisine yönelik tehdit algısı gazetecileri ve sıradan vatandaşları sınırdan geri çevirecek kadar artmış, Rusya’nın merkezileşme ve otoriterleşme politikaları nedeniyle Çerkes varlığı her geçen gün daha fazla tehlike altına girerken Diaspora’ya “Geri Dön” demekten başka hiçbir talebin dile getirilemediği bir ortamda pasif gözlemciler olarak bulunmak Karadeniz’in iki yakası için de bir kazanım sağlamaktan çok uzak bir girişimdir.

 

Yapılması gereken şey son yıllarda ortaya çıkan siyasal söylemlerin tutarlı bir ideolojik çerçeve içinde yapılandırılması ve Çerkes meselesinin içi boş ve güvenli bir liman haline gelen “geri dönüş” tartışmasına endekslenmeden, total bir varoluş sorunu şeklinde ele alınmasıdır. Soykırım söylemi ve soykırımla bağlantılı talepler bu tartışmalarda önemli bir eksen teşkil etmektedir. Zira soykırımın kabulü pratik sonuçlar da doğuracak önemli bir gelişme olacaktır. Aksi durumda Diaspora’da var olmayan, büyük oranda kaybolmuş bir nüfusun geri dönüşünü bekleyerek geçen yıllar anavatanda sorunların gerçekçi çözümünü daha da zorlaştıracak, yıkıcı etkiler yaratacaktır.

 

Meselenin bir diğer boyutu ise Soçi Olimpiyatı ve Soykırımın 150. yılı nedeniyle ortaya çıkan büyük enerjinin şu an için tamamen dağılmış olması. Son yıllarda 21 Mayıs yaklaşırken yaşanan hareketlilik ve tartışmalar bu yıl yerini büyük bir sessizliğe bırakmış durumda. Bu dağınıklığa, alternatif söylemlerle ortaya çıkan grupların örgütsüzlüğü ve Soçi sonrası hissedilen yenilmişlik duygusu büyük bir katkı sağlıyor olsa gerek. Fakat Anti-Soçi ve 150. yıl kampanyaları bize doğru söylemlerle ortaya çıkarak doğru yöntemler izlendiği takdirde, yorucu olsa da fark yaratılabileceğini gösterdi. Bu yüzden biraz fasılası olsa da, henüz yolun sonunda değiliz! Bir Çerkes atasözü der ki: «Гур кIуэдымэ шыр жэркъым» (Ümidini kaybeden at koşmaz!).

 

Son olarak, ara başlığın fazla acımasız olduğunu düşünenler aşağıdaki afişe göz attıktan sonra bana ikinci bir şans verebilirler diye düşünüyorum.

 

 

(1) http://ermenistan.de/ankara-soykirim-anma-programi-2015/

 

(2) Bu konuda gereksiz tartışma yaratmamak adına “ayrılmak” kelimesinin doğru kelime olmayabileceğini belirtmek isterim. Söz konusu Çerkesya Yurtseverleri http://www.cerkesyayurtseverleri.com/ internet adresinden takip edilebilir.

 

(3) Çünkü hadi diğer kurumları geçtik, ama en azından DÇB’nin her toplantısında ajanlarla yanyana oturanlar biz değiliz! (Çerkesya Yurtseverleri’nin önde gelen isimlerinden hepimizin iyi tanıdığı Hatko Shamis tarafından yıllar önce http://www.cerkes.net/cerkes/index.php/ozel/makale/477-dost-boyle-mi-olur.html adresinde yayınlanan bir polemik yazısında, başka bir yazıya cevaben yazılmış “Dost Böyle mi Olur?” başlıklı yazısından bir cümle)

 

(4) http://intercircass.org/?p=5605

 

(5) döNEmese değil!

Comments are closed.