Ayrımcılık, sonu gelmez bir sarmal şeklinde devam etmesi kaçınılmaz bir tutumdur.

Erdoğan Boz 07 August 2014
Sen Kimin Milletindensin?

 

“Milletin Adamı Erdoğan” sloganıyla cumhurbaşkanlığı ‘yarışına’ giren başbakan Tayyip Erdoğan bütün Türkiye’de, pek çok farklı kesimden büyük tepkiler toplayan sözler sarf etmeye devam ediyor. Devam ediyor diyorum çünkü bu yeni bir durum değil. Bu sözlerin sonuncusu da malum olduğu üzere Ermenilere ve Gürcülere yönelik olanlardı.

 

Fakat şunu anlamak gerekir ki bu durum Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla değil, onun şahsında vücut bulan ve önderliğini yaptığı siyasi anlayışın bir ürünüdür. Başbakan Erdoğan’ın dini olmaktan çok siyasi meşrebini gösteren bir söylem olarak sık sık kullandığı bir söz olduğunu biliyoruz: “Yaradandan ötürü yaradılanı sevmek!” Erdoğan belli ki kimliği bir süreç sonucunda ortaya çıkan bir şey değil, bir “fıtrat” meselesi olarak, kendisine bahşedilmiş bir şey görüyor. Ayrımcılık da tam olarak buradan, yani “özden” başlıyor.

 

Böylesi bir anlayış zannedildiği gibi (pozitif anlamlar yüklenerek kullanılsa da tam tersi içerimleri olan) ‘hoşgörü’ ve paydaşlar arasındaki karşılıklı bir eşitlik ilişkisinin değil, ancak “takva” yoluyla gelen eşitsizliğin, yukarıdan bir bakışın ifadesi olabilir. “Benim için Gürcü diyen oldu, af edersin çok daha çirkin şekilde Ermeni diyen oldu…” derken Gürcü ve Ermeni yerine herhangi bir Müslüman topluluk adı zikredilmesi Erdoğan açısından olası bir şey değildir herhalde (Örneğin, “Benim için Arap diyen oldu, af edersin çok daha çirkin şekilde Boşnak diyen oldu…”).

 

Ancak mesele burada da bitmiyor çünkü ayrımcılık iki mutlak taraf arasından yapılan bir tercih ifade etmez. Ayrımcılık, sonu gelmez bir sarmal şeklinde devam etmesi kaçınılmaz bir tutumdur. Ve Erdoğan “Müslüman’ın da hukukunu koruyacağız. Hıristiyan’ın da hukukunu koruyacağız. Musevi’nin de hukukunu koruyacağız…” dedikten sonra “hatta hatta (kendi fıtratına en uzak olduğunu düşündüğü) ateistin de hukukunu koruyacağını” söylüyor. Tabi ki bir taraftan da ODTÜ’lü genç kalabalıkları solcu ateistler olarak hedef göstermekte hiçbir beis görmüyor.

 

Meselenin devamını Bülent Arınç’ta arayalım. Yukarıda anlatmaya çalıştığım “eşit olmayan taraflar arasındaki ilişkiden” kaynaklanan hiyerarşik anlayışın bir ifadesini de başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ta görmek mümkün. Bir diğer cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş’la ilgili olarak ne diyordu Arınç? – “Eşitlik olabilir mi? Sen kimsin, o kim, bu kim?” Öyle anlaşılıyor ki, Arınç’ın anlayışına göre bu yarış aslında eşitler arasında bir yarış değil, yine kendi ifadesiyle “cumhurbaşkanlığını yüzde yüz hak eden” Erdoğan ve diğerleri arasında adaletin tecelli ettiği bir seçim. Ona göre seçim süreci ve seçimin kendisi bir eşitlik ilkesine dayanmasa da ‘adil’ yani “malumun ilanı” olabiliyor.

 

Peki, bu nereye kadar devam edecek? Bu ayrımcı söylemler siyasette kendisine ne zamana kadar yer bulmaya devam edecek? Türkiye’de toplumun siyasal alan da dahil olmak üzere her alanına sirayet etmiş böylesi ciddi bir sorunla ilgili bu soruların cevabını vermek elbette biz faniler için kolay bir şey değil ve bütün cevaplar kaçınılmaz olarak herkesin kendi meşrebine göre olacaktır.

 

Bana göre ise bunların cevabı Selahattin Demirtaş’ın seçim sonuçlarıyla ilgili eski ve yeni yaklaşımında yatıyor. Hatırlanacağı üzere Demirtaş cumhurbaşkanlığı adaylığının ilk günlerinde, bu yola kazanmak üzere çıktıklarını ve yüzde ellinin üstünde oy alarak cumhurbaşkanı seçileceğini üstüne basa basa söylüyordu. Hatta bunu, yüzünde kendisinin de pek inanmadığını gösteren bir tebessümle söylüyordu. Son günlerde ise bu tutumundan vazgeçmiş görünüyor, bu yüzden daha dürüst, daha cesur bir kampanya yürütüyor. Akşamdan sabaha insanların siyasi anlayışlarının, inançlarının ve tercihlerinin değişmeyeceğini bilerek davranıyor. İnsanlara onların diliyde değil, kendi doğru bildiği dille hitap etmenin siyaseti ve toplumu değiştireceğini daha net görmüş olmalı ki, sandıktan çıkacak yüzde kaç olursa olsun, bu seçimi şimdiden kendilerinin kazandığını söyleyebiliyor. En azından bana öyle geliyor. Haklı çıkması dileğiyle!

Comments are closed.