Kafkas Dernekleri Federasyonu: Yaşar Aslankaya
0:17 1 February 2014

Guşıps: Kafkas Dernekleri Federasyonu olarak Soçi Olimpiyatları hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Yaşar Aslankaya: Biliyorsunuz, olimpiyatlar 2007’de söz konusu olduğu andan itibaren federasyonumuz bir takım çalışmalar yaptı. Biz 58 şubeden oluşan bir çatı örgütüyüz. Dolayısıyla bazı konularda çok çabuk karar veremiyoruz. Kendi içimizde başkanlar kurulu gibi, danışma kurulu gibi tartıştığımız, iştişare ettiğimiz organlar var. Bu organlarla kendi içinmizde istişare toplantıları, ortak akıl toplantıları gibi toplantılarda bu konuyu tartışmıştık. Ayrıca federasyonumuz bölgesel ziyaretlerde bulunarak kendi tabanının bu konudaki hassasiyetlerini de göz önünde bulundurdu. Tüm bunların sonunda Kafkasya’daki görüşmelerini de tamamladıktan sonra Soçi Olimpiyatlarına karşı olduğunu ilan etti federasyonumuz.

Guşıps: Federasyonunuz Soçi Olimpiyatlarına karşı olduğunu ne zaman ilan etti?

Yaşar Aslankaya: Sayın Vaci Kadıoğlu döneminde yani bir önceki dönem federasyon olarak olimpiyatlara karşı olunduğu ilan edildi. Biz biliyorsunuz 24 Kasım’da göreve geldik. Ben kişisel olarak şahsım adına başından beri bu olimpiyatlara karşıyım. Bununla ilgili bir takım konuları ıskaladığımızı da biliyorum ama yinede sessiz kalmamak adına bir sürü şeyin yapılması gerektiğini söylemiş ve buna inanmış bir insanım. Göreve geldiğimizden beri de federasyonun bu konuda farkettiğimiz aksiyon eksikliklerini tamamlamak için çalışmalara başladık. Oldukça daralan bir zaman vardı biliyorsunuz. Biz seçildiğimizde yaklaşık 1,5 ay kadar bir zaman kalmıştı Olimpiyatlara. Bu süreyi ne kadar hızlı kullanabilirsek o şekilde kullanıp bu eksikliği tamamlamak için aksiyoner bir takım çalışmalar yapıyoruz. Biz Soçi’de olimpiyatların yapılmasına karşıyız özetle.

Guşıps: Kaffed genelde Soçi Olimpiyatları konusunda pasif kalmakla eleştiriliyor. Bu eleştirileri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaşar Aslankaya: Aslında yüzde yüz pasif kaldığımız konusuna çok katılmıyorum. Ama biraz öncede işaret ettiğim gibi 58 şubeden oluşan bir örgüt olarak hızlı karar alamıyoruz. Belki bu durum tüzüğümüzde gündeme getirilmesi gereken hatta belki de değiştirilmesi gereken bir konu. Karar alma süreçlerinin biraz daha pratik hale getirilmesi gerektiğini de gösteriyor olabilir bu durum. Ama çok kolay olmuyor dediğim gibi ama herşeye rağmen biraz geciktiğimiz konusuna katılıyorum. Ancak diğer türlü bir yaklaşım haksızlık olur.

Guşıps: 2007’de Soçi Olimpiyatlarının gündeme geldiğini düşünürsek, 2011 yılında federasyon tavrını açıklayana kadar geçen dört yıl istişare ile mi geçti?

Yaşar Aslankaya: 2007 ‘yi ne olduğunu anlayarak geçirdiğimizi düşünürsek 2008, 2009’da bu konular biraz tartışıldı. 2010, 2011’de zaten Vacit Bey göreve geldi. Bu konularda biraz daha öne çıkıldı ve tabanın söylemleri de dikkate alınarak söylem geliştirildi. Vacit Bey döneminde bu konunun daha gür bir şekilde dillendirilmeye başlandığını söyleyebiliriz. Cihan Bey’in döneminde belki bu konuda biraz pasif kalınmış olabilir mi acaba diye hafızamı yokluyorum ama çok emin değilim. Ancak Vacit Kadıoğlu döneminin hakkını teslim etmek gerekirse özellikle anavatanda ve burada gerektiği her yerde yüksek sesle dillendirdiler bu konuyu.

Guşıps: Soçi konusunda Kaffed’e yöneltilen eleştilerin sebeplerinden birisi web sayfanızda 2007 yılından beri Soçi muhalefetiyle yada Soçi’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili herhangi bir haber yada gelişmeye yer verilmemesi. Bunun sebebi nedir?

Yaşar Aslankaya:Biz 24 Kasım’da göreve geldik. Web sayfasıyla ilgili söylenenlerde haklılık payı var. Köşe yazılarında bahsetmek dışında hiç bir şey olmadı hakketen. Bu bir eksiklik mi derseniz evet bir eksiklik. Ancak bunun nedenini o günkü yönetici arkadaşlara sormak gerekir. Bizim şu andaki web sayfamız tam tersine dönmüş durumda. Soçi ile ilgili neler düşündüğümüzü, neden karşı çıktığımızı, neye karşı çıktığımızı anlatan yazılarımız var. Bu konuyu işlemeye de devam edeceğiz.

Guşıps: 2007’den beri Soçi Olimpiyatları konusunda Kaffed’in yaptığı somut çalışmalar neler oldu?

Yaşar Aslankaya: Çeşitli toplantılar yapıldı, neler yapılması gerektiği istişare ve ortak akıl toplantılarında konunun uzmanlarıyla akademsiyenlerle tartışıldı, görüşüldü. Bu konuda mutlaka ön planda tutulmamız gerektiği ve Soçi’nin bizim anavatanımız olduğu, orada olimpiat ruhunun yaşatılamayacağı ile ilgili Dünya Çerkes Birliği aracılığıyla Rusya’ya, Putin’e, Olimpiyat Komitesine defalarca yazılar yazıldı, çeşitli girişimlerde bulunuldu. Çok uzun süre duymamış, görmemiş gibi bir tavırla karşılaştı federasyonumuz. Ama son zamanlarda muhtemel ki bu girişimleri ve diğer farklı çalışmaları, yani Amerika’dan, Avrupa’dan, Türkiye’den yükselen protesto seslerini duydular ki tam yüz doksan derece değişiklik oldu, Rusya’nın olimpiyatların Çerkeslerle ilgili kısmına bakış açısında. Bu değişimde yapılan bütün etkinliklerin etkisi çeşitli oranlarda olmuştur mutlaka.

Guşıps: Nasıl bir değişiklikten bahsedebiliyoruz bu konuda?

Yaşar Aslankaya: Biliyorsunuz oranın önce Greklerin yada Yunanlıların asli toprakları olduğunu söylediler. Sonra Kazakların dediler ama şimdi Çerkeslerin topraklarıdır burası diyorlar. Orada yaşanan trajediyi anlıyoruz, biliyoruz ve bununla ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz şeklinde bir değişimden söz edebiliriz. Olimpiyatların başından sonuna kadar Çerkeslerin ön planda tutulması ve oranın aslî unsurları olduklarının dile getirilmesi konusunda çalışmalar yapacaklarını açıkladılar. Krasnodar Valisi, aynı zamanda Başbakan danışmanı olan arkadaş tarafından yapıldı bu açıklamalar. Bu arkadaşın Dünya Çerkes Birliği’nin Nalçik toplantısındaki konuşmasını Adigece tercümesinden dinledim ben. Benim oradan dinlediğim bu tarzda konuşmalardı. Şu anda 3 Cumhuriyetin Kültür Bakanları görevlendirilmiş durumda Soçi olimpiyat köyünde bir Adige köyü oluşturuyorlar. Meşalenin taşınmasından başlayarak başından sonuna kadar Çerkeslerin ön planda tutulması ve önemsenmesi konusunda bir takım çalışmalar yapılıyor özetle.

Guşıps: Siz ciddi bir değişim olduğundan bahsediyorsunuz ancak Soçi Olimpiyatlarının tanıtım sitesini incelediğimizde yıllardır oranın tarihi Rus toprağı olduğu propagandası yapılıyor ve bu konu da herhangi bir değişiklik yok. Ayrıca Olimpiyatların açılışında yada olimpiyatlar esnasında sembolik olarak Çerkeslerin görünür olması sizde biliyorsunuz ki diasporanın büyük bir kesimi tarafından reddediliyor. Ama sizin anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla ilerleyerek ulaşılan noktada burası. Siz federasyon olarak bunu Soçi Olimpiyatlarına evet demek için yeterli görüyor musunuz bunu?

Yaşar Aslankaya: Malesef bu yeterli değil tabi ki. Çok daha ileri götürmeyi, söylediğiniz Olimpiyat komitesinin web sayfasında Kazak yada Greklerin yerinde olmayı, daha çok ciddiye alınmayı isterdik elbette. Ama Maalesef muhatabımız bu konularda oldukça sert politkalrı olan sıkıntılı bir ülke. Kafkasya ziyaretlerimizde yaptığımız görüşmelerde de bunu farkediyoruz. Bunu yüzde yüz bir kazanım olarak görmüyorum ama hiç olmassa azda olsa bir iyileşme, az da olsa ibrenin bize döndüğü anlamına getirilenilir mi acaba diye düşünüyorum. Bu temsil şeklinin bize uygun olmadığı konusundaki eleştirilere de yüzde yüz katılıyorum. Benimde içimde bir ukte var. Bu böyle olmamalıydı daha farklı olmalıydı diye ama maalesef bu mümkün olmuyor gördüğünüz gibi.

Guşıps: Kaffed’in dışında 2006 yılından beri Türkiye merkezli olan ancak tüm dünyada örgütlenen Çerkeslerin ciddi bir Soçi Muhalefeti söz konusu. Özellikle Uluslarası medyada ciddi bir gündem oluşturduğunu da söyleyebiliyoruz bu muahlif hareketin. Siz Kaffed Başkanı olarak bu muhalif hareketi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaşar Aslankaya: Bildiğim kadarıyla bu konuda farklı düşünceleri olup tepki gösteren gruplara ve kurumlara federasyon olumsuz bir yaklaşım içerisinde olmadı. Engellemek, ötekileştirmek yada başka türlü bakmak gibi bir eğilim olduğunu hatırlamıyorum. Eğer olduysa, yanlıs olmuş demekki. Benim kişisel kanaatim Türkiye diasporasından başlayıp Amerika ve Avrupa Çerkes diasporalarıyla birlikte yapılan tüm eylemlerin müthiş bir katkısı oldu Çerkeslerin sesinin duyulmasında. Ve bu yapılan çalışmaları destekleyemesek de ben gururla izliyorum.

Guşıps: Geçtiğimiz günlerde Kaffed’in de üyesi olduğu DÇB’nin başkan ve yöneticileri tarafından Soçi’yi destekler mahiyette açıklamalar oldu. Hatta muhalefet eden Çerkesler ağır bir şekilde eleştiriliyor bu açıklamalarda. Bu haberlerin sonrasında sizde DÇB’ye zamanında bu konuda sunduğunuz deklerasyonu açıkladınız. Kaffed ile DÇB arasındaki bu söylem farkı bir tezat oluşturmuyor mu?

Yaşar Aslankaya: DÇB bizim üye olduğumuz bir örgüt biliyorsunuz. Ancak Rusya’da, Rusya yasalarına göre dizayn edilmiş, sivil toplum örgütü diyesim geliyor ama maalesef öyle değil, bir örgüt. Açıkcaı tam olarak Rusya’nın kontrolünde olan bir örgüt. Fakat bizim için önemli de bir örgüt. En çok eleştirenlerden birisi olarak söylüyorum bunu ben. 21 Yaşında kuruluş çalışmalarından beri içerisinde bulunmuş biri olarak Dünya Çerkes Birliği’nin özellikle Kafkasya’da bizim için önemini de parantez içine alarak söylüyorum bunları. Kurulma amaçlarına geri dönmesi ve bu konularla ilgilenmesi gerektiği konusunda sürekli eleştire geldim. Vacit Kadıoğlu döneminde gidip oy kullanacak olan DÇB delegasyonu içerisindeydim. Bu dönemde Nalçik toplantısına gittim, orada gelişen spontane bir olay sonucunda yönetime de girmek durumunda kaldım. Yani şu anda DÇB’nin de yöneticisiyim. Dolayısıyla Türkiye diasporası ile Kafkasya’daki yasalar, oradakilerin düşünceleri hatta yaşam biçimleri bir takım nedenlerle farklılık gösteriyor. Bizim düşündüğümüz, yapılmasını istediğimiz şeyler ile oradaki gerçekler bazen farklı düşünmemize sebep oluyor. Ama bizim içinde olmadığımız düşünceleri bizde destekliyormuşuz gibi beyanatlar vermeleri için bir neden değil bu. Bundan rahatsız olduğum için Türkiye DÇB yönetim kurulu üyelerini topladım burada. Yeni başkan’ın bir takım filmlerde veya radyo programlarında bu tarz konuşmaları bizim adımıza yapmaması gerektiği konusunda uyarmalıyız yada ne yapılması gerekiyorsa yapmalıyız diye yaptık bu toplantıyı. Ayrıca Kafkasya’ya gidecek öğrencilerle ilgili sorunlarımızda vardı onları da konuştuk tabi. Bu arada maalesef sosyal medyada da bazı konuları biraz farklı yansıtmaya çalışmak gibi bir alışkanlığımız var bizim. Örneğin söz edilen radyo progrmaındaki konuşmayı deşifre ettirdik biz. Basına yansıdığı gibi değil konuşma. Ancak İngiltereye gidecek filmde yapılan konuşma, özellikle “DÇB tüm bileşenleriyle Soçi’ye karşı değil” açıklaması alt yazı olarak geçerken bizim DÇB toplantılarında çakilmiş bir fotoğrafımızı da koyuyorlar oraya ve yanlış bir algı oluşturuyorlar.

Guşıps: Bunu yapan DÇB yada o filmi çekenler sanırım öyle değil mi?

Yaşar Aslankaya: Tabi tabi. Filmi kimin organize ettiği yada niye öyle yapıldığı ile ilgili bir bilgimiz yok. Onlara sorduk tabi ama ilk toplantıda da bunun hesabını soracağız. Fakat bilinmesi gereken bir şey varki Kaffed DÇB yönetim kurulu üyeleri, özellikle son dönemden bahsediyorum, Vacit Kadıoğlu döneminde bu konuda oldukça netiz. Vacit Bey ile ilgili benim kaygılarım vardı doğrusunu söylemek gerekirse. Yani mevcut sürecin içinden mi gidecek yoksa biraz daha farklılaştıracak mı, sorunlarımızı orada da dile getirecek mi diye. Ama hakikaten beklediğimin üstünde bir çalışma yaptılar. Türkiye diasporasının en önemli örgütlerinden birisinin sorunlarını, söylemlerini, problemlerini her ortamda dillendirdiler. Sürgün, soykırım konusu olsun, Suriye’den gelen soydaşlarımızla ilgili konular olsun en yüksek sesle dile getirildi bu dönemde. Kaffed’in Kafkasya’ da hantallaşmış DÇB ile aynı paralelde gidiyor eleştirilerini yükseltmiş ve imajımızı düzeltmiştir diye düşünüyorum. Umarım bizde mevcut durumu biraz daha yukarı götürürüz.

Guşıps: DÇB’nin demokratik bir örgüt olduğu konusunda iddialar da dillendiriliyor. Ancak biliyoruz ki mevcut başkan Putin ve Konokov tarafından atandı. DÇB’de başkan seçimleri ne şekilde gerçekleşiyor, bu konuda bizleri aydınlatabilir misiniz?

Yaşar Aslankaya: Başkanın nasıl seçildiği konusunda yada kararların nasıl alındığı konusunda cevabı soruda verdiniz aslında. Son yaptığımız istişare toplantısında da benzer konular tartışıldı. Orada bu eleştirileri dillendiren arkadaşlara da aynı şeyi söyledim. Ben bu seçim sistemini yada karar mekanizmalarını doğru bulmuyorum. Biz kendi içimizden bir aday çıkartıp, kendi sorunlarımızı dillendirecek birisini, programı ile birlikte aday göstererek genel kurul yapmalıyız. Bunu söylüyoruz her zaman biz ama bu konuda yaptığımız bir çalışma da yok. Evet öyle oluyor, diyorlar ki en uygun aday budur, bu seçilecek. Başka kimse aday olmadığı için o seçiliyor. Ve herkes onun organize ettiği sistem ve program üzerinde bir şeyler yapmaya çalışıyor. Aslında Adıgey Cumhuriyetinden katılan Xase Başkanı Bugus Adam, Çerkesk’den gelen Çerkes Muhammed toplumun sorunlarını özümsemiş ciddi insanlar ve ciddi de muhalefet ediyorlar. Herşeye rağmen bu bizim kurumumuz sen böyle söylemesen de doğru budur diye dayatabiliyorlar mesela zaman zaman. Ama Türkiye kendi başına karar aldırabilecek bir güce sahip değil. Dolayısıyla o gidip uyduğumuz, yani el kaldırdığımız sistem ve yöntemle bunun ötesinde bir şey olması mümkün değil. Bunu daha evvel Türkiye denedi aslında. Dediler ki biz genel kurulu İstanbul’da yapacağız. Böyle her istediğini oturtup seçtiğiniz sistem olmuyor dediler ve İstanbul’a aldılar genel kurulu. Buna rağmen o günkü Cumhurbaşkanı’nın bir dayatması oldu, Hafıtse Muhammed başkan olacak diye. O zaman bende Avrupa’dan 5-6 temsilciyle gelip izlemiştim kongreyi. Hayır Hafıtse olmayacak şimdi ismini hatırlayamadığım akademisyen bir arkadaş olacak dedi Türkiye. Bastırdı ve Hafıtse ‘nin adaylığını iptal ettirdi. Şimdi adını hatırlayamadığım arkadaşı başkan seçtirdi. Yönetime de ciddi katkı sundu Türkiye. DÇB’nin en başarılı 3 yılı oldu o dönem. Yani iyi diyemesek de daha iyi bir 3 yıldı diyelim. Dolayısıyla biz DÇB’ye genel başkan adayımızı belirleyerek, yönetim kuruluna katkı sunarak ve programımızı oluşturarak aday olduğumuzda hayır bunu size veremeyiz diyebilirler belki ama ben bunu pek zannetmiyorum.

Guşıps: O zaman ne olur mesela. Yani siz dediğiniz gibi seçime gittiniz ve bu şekilde seçilmenize müsaade etmediler, nasıl bir sonucu olur bunun?

Yaşar Aslankaya: Bunu yapabileceklerini düşünmüyorum ben açıkcası. Bizim böyle bir talebimiz yok, biz hep eleştiriyoruz ama adım atmıyoruz. Eğer bu şekilde aday olduğumuzda hayır olamassınız derlerse böyle bir sistemin içerisinde olamayız diyebiliriz mesela. Ben inanıyorum ve güveniyorum ki böyle bir durumda Çerkesk ve Adıgey’de bize destek verecektir. Böyle bir durumda tepkiyi göğüsleyebileceklerini sanmıyorum. Biz genelde mevcut problemin üzerinden politika geliştirmeyi adet haline getirmişiz. Federasyon ve Türkiye diasporası önümüzdeki dönemdeki DÇB kongresine böyle bir programla gitsin. Yönetimini seçsin. Ben çok arzu ederim, böyle bir şeyi başarabilir miyim bilmiyorum ama en azından denemiş oluruz. Ya da bu olumsuz görülen şeyleri biraz daha gün ışığına çıkarıp başka alternatiflerin önünü açmak için bir girişim olur bu. Başka türlü orda oluşmuş bir sivil toplum örgütü, oranın yasalarıyla çalışan bir kuruluş, oranın denetiminde olur. Her ülkenin arzu ettiği gibi kendisi için risk olabilecek bir sivil toplum örgütünü kontrol etmesi durumu söz konusu Rusya’nın. Şimdi mesela Almanya’da, Amerika’da, Türkiye’de, İngiltere’de yok mu benzer durumlar. Orada da STK ‘lar takip edilir sonuçta.

Guşıps: Ama sonuçta burada siz Türkiye Başbakanı tarafından atanmıyorsunuz öyle değil mi?

Yaşar Aslankaya: Hayır o anlamda söylemiyorum. Devletlerin STK’ ları izlemek kontrol altında tutmak gibi bir eğilimi olur. Bunu orada yıkmak için bizim talip olmamız lazım. Talip olmadan sadece eleştirerek bir şey yapabileceğimizi sanmıyorum. Toparlamak gerekirse her türlü olumsuzluğuna rağmen, bizimde içerisinde olduğumuz halde eleştirdiğimiz DÇB Kafkasya’da bizim için önemli bir örgüt. Ben bunu son bir bucuk, iki aylık süreçte çok daha iyi algıladım. Mesela bizim öğrenciler konusu, Kafkasya ile ilişkiler konusunda en önemsediğimiz konudur. İki yıldır maalesef öğrenci burslarıyla ilgili sıkıntılar çıkarmaya başladılar. Muhtemelen o da Soçi bağlantılı bir tedbir. Eğer biz DÇB aracılığıyla zorlamasaydık öğrenci gönderemeyebilirdik bu sene. Tüm olumsuzluklarına rağmen oradaki tüm kurum kuruluşlar ile ilişkilerimizi yürüttüğümüz için önemli bir kale orası. DÇB ‘yi mutlaka toplumun ihtiyaçlarına hitap eden bir hale yeniden dönüştürmemiz gerekiyor.

Guşıps: Siz kurum olarak Rusya Büyükelçiliği ile de zaman zaman görüşüyorsunuz. Bu konuda size yöneltilen ciddi eleştirileriden biri. Özellikle görüşmelerin kamuoyuna acıklanmıyor oluşu eleştirilerin ana sebebi. 29 Aralık tarihinde de yeni yönetim kurulu olarak bir görüşmeniz olacağını açıkladınız. Bu görüşmelerde neler konuşuluyor, ciddi bir merak konusu bu? Ve tabi niye Çerkes Kamuoyuna açıklanmıyor bu görüşmeler?

Yaşar Aslankaya: Evet, bence de bir görüşme yapılıyorsa orada konuşulanları kamuoyuyla paylaşmak gerekir. Bu ciddi bir eksiklik. Niye böyle bir tercihte bulundukları konusunda önceki yönetimlerde olan arkadaşlarla konuşmak gerekir. Bizim yaptığımız görüşme, en son yaptığımız genel kurul sırasında izleyici olarak elçilikten gelen görevlinin uyarısıyla gerçekleşmiş bir görüşme. Elçilikten gelen yetkilinin “Büyükelçi size gönül koyuyor daha önce randevu alınmış ancak icabet edilmemiş” demesiyle aldığımız bir randevu sonucunda gelişti süreç. Bende göreve geldikten sonra öğrendim randevuya gidilmemesinin sebebini. Bizden önceki arkadaşlar Büyükelçi’nin yeni atanması sebebiyle tanışmak amacıyla bir randevu talep etmişler ancak radevu verilmesine rağmen genel başkanın babasının ameliyatı sebebiyle icabet edilememiş. Dolayısıyla bu sebeple “Büyükelçi size gönül koyuyor” diye uyardı elçilikten gelen arkadaş. Bizde hemen genel kuruldan sonra tekrar randevu talep ettik, o eksikliği gidermek ve tanışmak amacıyla. Çok kısa, yaklaşık 20 dakika süren bir görüşmemiz oldu Büyükelçi ile. Tamamen tanışma amaçlıydı ama gitmişken de öğrenciler ve Suriye ile ilgili de soru yönelttim ben. Soçi ile ilgili düşüncelerini de söyledi büyükelçi bize. Biz sanırım bu görüşmeyi paylaştık web sayfasında ve mail gruplarında. Ama bu görüşmenin ve diğerlerinin detaylarının paylaşılması konusundaki eleştiriye bende katılıyorum. Biz sonuçta toplumu temsil eden bir kurumuz, toplumu ilgilendiren bir konu konuşmuşsak bundan herkesin haberdar edilmesi gerekiyor. Kapalı kapılar yapılan görüşmeler şeklinde ifade edilen duruma düşmememiz lazım bu anlamda.

Guşıps: Özellikle Soçi konusunda yaptığınız görüşmelerden edindiğiniz izlenim nedir? Yani Rusya nasıl değerlendiriyor Çerkes Soykırımı ve Soçi meselesini?

Yaşar Aslankaya: Ankara dernek başkanlığım zamanında da bir iki görüşmeye katıldım ben. Soçi konusunda çok olumsuz değiller aslında. Yani ben bundan önceki büyükelçiye söyledim bunu, yapılan protetolar konusunda bilgilendirmek için gerçekleştirilen bir görüşmede, Cihan Başkan’ın zamanındaydı sanırım. Görüşme sırasında “toplumun gazını almak için hakikaten evet biz Çerkeslere haksızlık yaptık zamanında çok ciddi trajediler yaşandı demeniz çok mu zor sayın büyükelçi” dedim. Yani “bunu söylerseniz toplumun gazını almış olursunuz bizimde istediğimiz bu” dedim. “Kişisel olarak heryerde söylerim ama malum bildiğiniz gibi bizimde bir politikamız var. Dolayısıyla bunu benim değil devletin söylemesi lazım” diye espirili bir yaklaşımda bulunmuştu. Bu konuda müthiş ketum bir tavırları var, özellikle duma gibi daha üst düzey makamlarda. Biz kişisel ilişkiler ile gidip geldiğimiz konsolosluk, elçilik gibi yerlerle bu konuyu konuşuyoruz. Çok samimide cevap veriyorlar ama burdan bir yere gitmiyor.

Guşıps: Peki siz gerçekten Rusya toplumun “gazını almak” için “biz hata yaptık” dediğinde toplumun gazının alınacağını ve muhalefetin susacağını düşünüyor musunuz?

Yaşar Aslankaya:Yok hayır ben o gün söylediğim soruya verdiği cevabı anlatmak için söyledim bunu. Yoksa elbette değil, onunla gaz alınır mı? Bizim Soçi ile ilgili yaptığımız açıklamarın hepsinde detaylarıyla var. Rusya kendisiyle yüzleşmek ve bu halka yaşattığı trajediyi kabul etmek zorunda. Ayrıca bu halkın tüm haklarını iade etmek zorunda. Bizim bütün çabamız bunun üzerine kurgulanacak.

Guşıps: Kafkasya’da Soçi Olimpiyatları sebebiyle Rusya’nın çok ciddi bir baskı oluşturduğunu biliyoruz. Gazetecilerin dahi giremediği bir coğrafya şu anda Kafkasya. Ayrıca haftada ortalama 15 – 20 kişinin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bir Kafkasya bahsettiğimiz. Olimpiyatlar sonrası Rusya’nın Kafkasya politikaları konusundaki öngörüleriniz nedir, nasıl bir süreç bekliyor sizce Kafkasya’yı?

Yaşar Aslankaya: Evet, hakikaten Soçi meselesinde Rusya bu konuyu ciddi bir paronaya haline getirmiş durumda benim gözlemlediğim. Almaya çalıştığı gğüvenlik önlemlerinden de belli bu. Mesela Abhazya’nın kapısını kapattılar ve olimpiyatların sonuna kadar giriş çıkış yok Abhazya’ya. Çok ciddi güvenlik tedbirleri alıyorlar özellikle Kafkasya’nın geri kalan kısmında. Çünkü biliyorsunuz bir Çeçen lider Olimpiyatların Rusya’nın yapmaması gerekitpğini ve mutlaka sabote edeceklerini ilan etmişti. Bu konuda ciddi bir paronaya içerisinde güvenlik tedbirleri alamaya çalışıyorlar. Kabardey’in Başkanı’nın değişme nedenini de buna bağlıyorum ben. Yeni gelen başkan asker kökenli biliyorsunuz. Şu anda aykırı gruplarla mücadele eden polis biriminin de başında. Tam bu konuların uzmanı birinin geçici de olsa getirilmiş olması bundan sonrası içinde bir gösterge. Mesela bu sene Kafkasya’ya gönderdiğimiz öğrenciler ile ilgili müthiş bir direniş gösterdiler. Ama ben tabiri caizse tahdit ettim DCB yönetimi aracılığıyla yeni Cumhurbaşkanı’nın danışmanını. Yani bizim en önemli yapabildiğimiz tek şey öğrenci göndermek anavatan ile ilişkilenmek için. Şu yada bu biçimde tüm garantilerini verdiğimiz halde bu öğrencileri almazsanız bizim sizinle birlikte olma nedenimiz kalmayabilir. Bunu çok ciddi tartışmaya açarız. Böyle bir şeyin altından sizde bizde kalmamayız diye tehdit edince yada uyarınca diyelim, gittiler ricacı oldular yeni Cumhurbaşkanın’dan, öyle halloldu sorun. 17 tane öğrencimizi gönderdik bu şekilde. Dolayısıyla böyle bir durum var. Fakat bu tamamen Soçi Olimpiyatlarıyla ilgili bir korku. Yaptığı şeylerin farkında demekki Rusya. Dolayısıyla bu tip bir tedbir almaya çalışıyor. Ama sonrasında Rusya’nın Kafkasya ile ilgili bir programı olduğu kanısında değilim. Ben Soçi’den sonra biraz daha rahatlayacak ortam diye düşünüyorum.

Guşıps: Geçtiğimiz günlerde www.sochifacts.org adında bir web sitesi hazırladınız. Olimpiyatlara yaklaşık bir ay kala açılan bu sitenin nasıl bir etkisi olabilir sizce? Bu çalışma ile hedeflenen nedir?

Yaşar Aslankaya: Daha öncede dediğim gibi biz 24 Kasım’da göreve geldik ve ilk yaptığımız iş yönetim kurulu görev dağılımı yaparken aynı zamanda sadece Soçi ile ilgili bir komisyon kurmak oldu. Bende varım başkan olarak bu komisyonun içinde. Farkettiğimiz aksiyon eksikliğiydi. Yani söylemişiz bir çok şey ama bununla ilgili eylem koymamışız sesimizi yükseltmemişiz. Zamanımız bu konuda daralmış olsada elimizden geleni yapmayı hedefliyoruz. Biliyorsunuz No Sochi diyenler bile artık Soçi’yi Tanıyın diye bir strateji değişikliğine gittiler. Artık Soçiye karşı çıkmanın yanında Soçi’yi bilin, tanıyın diye bir politika değişikliği var orada da. Yani bu saatten sonra oraya giden sporcuları, olimpiyat komitesini bilgilendirmek amacıyla yapabileceğimiz şeyleri belirledik bunlardan birisi de web sayfasıydı. Bizim kendi web sayfamızdan oraya görüntülü link koyarak oluşturduk bunu. Elimizden geldiğince de Soçi gerçeklerini anlatan bir takım bilgiler yükledik. Bu kısa sürede katkımız ne olur diye düşünerek yaptık bunu.

Guşıps: Bu konuda web sayfası dışında başka çalışmalarınız olacak mı?

Yaşar Aslankaya: Kısa kısa film franmanlarımız var, şu anda yayına girdi. Bir broşür hazırladık ayrıca poster, afiş gibi görseller hazırlıyoruz. 1 Şubatta Başkanlar Kurulu toplantımız var Ankara’da. Yaklaşık 58 başkanın çok önemli mazeretleri olanlar dışında tamamının katılmını sağlamaya çalışıyoruz bu toplantıya. Anklara’ dan katılanlarla birlikte saat 12’de Rus Büyükelçiliği önünde basın bildirisi okuyacağız. Siyah dilek balonları hazırlıyoruz. Onların içinde yine Soçi gerçeklerinin anlatan bilgiler olacak, onları uçuracağız. Birde sembolik olarak olimpiyat ateşini söndüreceğiz. “Rusya bizim taleplerimize olması grektiği gibi cevap vermeye başladığı andan itibaren bu sönen meşalenin küllerinden yeniden doğacağız” gibi bir mesaj içerecek bu etkinlik. 1 Şubat ile 7 Şubat arasında Ankara Sakarya caddesinin girişinde stant açacağız. Orada broşürleri ve materyalleri sabah 10’dan akşam 19’a kadar insanlara ulaştıracağız. Zaman zaman oraya gazetecileri, sanatçıları götüreceğiz ilgiyi artırmak için. Yine bir Alış veriş merkezinde 1 – 2 Şubat arasında bir stant açacağız. Cumartesi 50 bin pazar günü 60 binin üzerinde ziyaretçisi olan bir alış veriş merkezi burası. Orada da insanlara tanıtıcı çalışmalarda bulunacağız.

Guşıps: Bu senenin önemli konularından birisi de Çerkes Soykırımı’nın 150. yıl dönümü. Bu konuda federasyonunuzun bir çalışma planı var mı, neler yapmayı planlıyorsunuz?

Yaşar Aslankaya: Aynı şekilde 150. yıl komisyonu da oluşturduk. Önceliğimi Soçi tabiki, bütün konsantrasyonumuzu oraya yönettik. Ama Soçi’nin hemen ardından 150. yıl komisyonumuz çalışmlarına başlayacak. Orada da çok önemli şeyler yapmayı planlıyoruz. Örneğin 2014 yılını “Çerkes Yılı” ilan edip Türkiye diasporası Avrupa diasporasıyla birlikte üyesi olduğumuz UNPO aracılığıyla Soykırım konulu önemli bir panel gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Kafkasya’da, Avrupa’da, Türkiye’de tüm yıla yayılan bir takım etkinlikler planlıyoruz. 21 Mayıs konusunda da 1 Şubat’daki Başkanlar Kurulu toplanısında netleştireceğimiz projelerimiz var. Şu anda 3 farklı öneri var gündemde. Her sene olduğu gibi Beşiktaş’ta yapılması konusunda bir öneri var ilk olarak. İkincisi gündüz Kefken’e bir miktar uğrayı sonrasında da Kartal sahilinde anıtın olduğu yerde etkinlik yapmak var. Orada daha amacına uygun olacağını düşünen arkadaşlar var. 3. de hiç olmassa bu yas gününde bu konuda samimi olan herkesle bir araya gelip Ankara Tandoğan Meydanında miting havasında çok ciddi bir katılım sağlayarak etkinlik gerçekleştirmek. Tabi bunun ekonomik vs. alt yapısını hazırlayarak yapmamız gerekiyor. Bu üçünden birisine mutlaka Başkanlar Kurulunda karar vereceğiz.

Guşıps: Bizim sormayı düşündüğümüz konular bunlardı. Sizin son olarak eklemek isediğiniz bir şey var mı?

Yaşar Aslankaya: Ben bu çalışmanız için öncelikle teşekkür ederim. Sonuçta bütün kurumlar ve gruplar bizim grubumuz, bütün insanlar bizim insanımız. Aynı amaç için çalışıyoruz. Samimi olanlardan bahsediyorum tabiki. Bununda üstünü özellikle çiziyorum. Çünkü hakikaten kafamızda ciddi soru işaretleri oluşturan gruplarda var. Yalnış eylemler, söylemler içerisinde olanlar var. Herkes bu toplum için ne yapabiliyorsa yapmalı ve hiç kimse de birbirine engel olmamalı. Örneğin Kafkasya Forumu bir etkinlik düzenliyorsa düzenlemeli. Biz katılabiliyorsak katılabilmeliyiz. Katılamıyorsak da “vay yine katılmadı kaffed” gibi eleştirilmemeliyiz. Diğer gruplarda aynı şekilde. 7 Şubat’ta eş zamanlı eylem yapalım önerisi olmuştu Erdoğan Boz’un. Bu konuyu biz yönetim kurulunda da konuştuk. Sonuçta biz Kaffed olarak geçtiğimiz dönemde gereksiz tavırlar uygulamışız insanlara. Klasik tabirle ötekileştirmişiz insanları. Bu sebeple Kaffed ile birlikte olmayız gibi bir sonuç çıkarmış arkadaşlar. Haklı oldukları taraflarda var tabi ki bu arkadaşların. Her şeyi bir anda unutamazsınız. Çok itiştiler, tepiştiler zamanında birbirleriyle hatta küfürleştiler, hakaretleştiler insanlarımız. Bunları bir anda hemen unutmak mümkün değil tabi ki. Sonuçta bizde ucundan kenarından buralarda yetişmiş insanlarız, bir çok şeyin de farkındayız. Yani özetle hiçkimse birbirini itmeden, kakmadan toplum için ciddi samimi bir şekilde çalışmalı bu konuda hiç bir tereddütümüz yok. Herkesin çalışmasına emeğine saygımız yüksek. Bu mevcut alışılagelmiş klasik yapıyı uzaklaştırmayı çok arzu ettim ben bu dönem. Yönetim Kurulu listemize de bakarsanız, Yüzde doksanı yeni isimler, yeni simalardır. Bunlar toplumunun kültürünü seven ve vakti olan insanlar. Üç tane emekli var mesela aramızda, üç tane iş adamı var, başbakan insan hakları bölümünde uzmanlaşmış bir arkadaşımız var. Nart Akademisi diye gençlerin eğitimini verdiğimiz ve bizim çok önemsediğimiz akademiden mezun olan üç tane genç var. Dolayısıyla yeni bir ekibiz. Hakikaten heyecanla toplumun yararına birşeyler yapıyoruz. Şans mı şansızlık mı bilemiyorum ama bizim denk geldiğimiz dönem önemli bir süreç. Soçi’de, 150. yılda bize denk geldi biliyorsunuz. Kiminle görüşsem “çok zor bir dönemde görev aldın” diyor. Ancak ben bunu kendime bir şans olarak görüyorum. 150. Yıl dönümüden benim görev almam yada Soçi gibi Dünya kamuoyuna kendimizi anlatabileceğimiz önemli olayların dönemime gelmesi sebebiyle kendini şanslı addediyorum. Bu konularda anlımızın akıyla, bize yakışır şekilde hizmet ederek gerçekleştirebilirsek ne mutlu bize. Toplamak gerekirse, toplum için çalışan herkese saygım var ve kimseyle kişisel bir problemim yok. Ama bazen sanal ortamda tozunu kaçırabiliyoruz. Bunun kimseye bir faydası yok. Biz birbimizi yıpratarak bir yere varamayız. Özellikle gönüllü çalışanları kırmamak gerekiyor. Düşünün ki her sene bir genel başkan polemiği yaşanır burda. Halbu ki böyle bir kurumun her genel kurulunda 8-10 adayın yarışması gerekir. Ama 2 yıl görev yapan yakasını silkerek gidiyor ve bir daha yaklaşmıyor. Kısaca söylemek istediklerim bunlar.

 

Yorumlar (11)
  1. Filiz Çelik on said:

    Öncelikle röportajı gerçekleştiren ‘Guşıps’, Kaffed ve olimpiyat konusunda olumsuz bir ön algı ile sorularını sormuş. Bir röportaj, ‘aslında biz sizin ne düşündüğünüzü biliyoruz’ teması ile yapılmamalıdır. İkinci olarak, yorum kısmında bu mümkün mü bilmiyorum ama ‘Guşıps’a bir soru sormak istiyorum. Sözünü ettiği muhalefetin yaptığı ve Kaffed’in yapmadığı iş listesi hakkında bir bilgi verebilir mi acaba? Adil bir karşılaştırmalı tabloları var mı acaba? Teşekkürlerimle…

  2. Filiz Çelik on said:

    Ayrıca… 1 Şubatta Kaffed tarafından elçilik önünde yapılacak olan Olimpiyat ateşinin söndürülmesi eylemini çok anlamlı buluyorum. Selam ve saygıyla…

  3. abazin on said:

    Diğer kurumlarla kiyaslayinca kaffed ne kadar pasif kaliyor. Ne bilgi var ne entelektüellik, ne duzgun bir duruş. Ama en azindan rusyanin maşasi oldugunu acikca söylemiş yaşar bey. Gercekten çok rezilsiniz!

  4. abazin on said:

    Filiz hanim, kaffed 7 senedir olimpiyatlarla ilgili hic birsey yapmadi. Sadece lafi agzinda dolandirdi. Kaffed, olimpiyatlara 1 ay kala neden muhalif oldu? Bunu dogru düzgün aciklayamiyor. Aciklayamadigi surece de ne şekilde anilacagini hepimiz biliyoruz. Gusips bir internet dergisi, kaffed ise diaspora temsilcisi oldugunu iddia eden bir kurum, topu gusipse atmayin. Siz eger mevzuyu anlayamadiysaniz roportaji tekrar okuyun. Yasar bey, “acik gonullulukle” kaffedin ne oldugunu belli etmiş…

  5. murat yilmaz on said:

    Kaffedi hala dikkate alan var mi acikca biz rus yanlış iyi diyorlar

  6. tleps on said:

    Filiz Hanım, Guşips sorunuza ne yanıt verir bilmem ama ben fikrimi söylemek isterim.

    Sanırım ciddi ciddi bugüne kadar bahsettiğiniz Soçi muhalefeti ile Kaffed’in Soçi konusunda ne yaptığını karşılaştırıyorsunuz.İnsaf. Bakınız röportajda Yaşar Bey, 2007’nin ne olduğunu anlamakla geçtiğini 2008 ve 2009’un tartışmalar ile geçtiğini söylüyor. 2010 ve 2011 yılında ise Vacit Bey’in yönetiminin sesini yükselttiğini anlatıyor. (Ancak nasıl bir ses yükseltmedir ki internet sitesinde Sochi’nin “S” sine dahi yer vermiyor, bunu da ekliyor) Yine Yaşar Bey söylüyor Kaffed’in önceki dönemlerde ötekileştirici davrandığını.

    Sochi muhalefetinin yaptıklarına ilişkin ilk aklıma gelenler;

    -Kaffed daha ne olduğunu anlamaya çalışırken IOC’ye yönelik yapılan imza kampanyası
    – 2009’dan bu yana Her 21 Mayıs’da Sochi ve Soykırım temalı eylemler
    – 12 aydır her ayın 21’in de Rusya konsolosluğu önünde düzenlenen eylemler
    – Düzenlenen onlarca sosyal medya kampanyası.
    – No Sochi temalı hazırlanan web sayfaları
    – No Sochi temalı gösterimi devam eden bir belgesel
    – Karasal yayın yapan çeşitli televizyon ve radyolarda yapılan yayınlar, verilen röportajlar
    -Çeşitli dernek ve vakıflarva düzenlenen konferanslar
    – Türkiye’de köşe yazarlarına ve çeşitli kanaat önderlerine gönderilen mektup,mail, bilgilendirme yazıları vb
    -Yine son dönemde hazırlanan No Sochi temalı,sporculara gönderilen paketler
    -Çeşitli çevre ve insan hakları örgütleri ile sürdürülen çalışmalar

    İlk aklıma gelenler bunlar. Buyrun sizde Kaffed’in yaptıklarını söyleyin ki karşılaştırma imkanımız olsun.

  7. ilhan saygii on said:

    Kaffed icin yapilan ambulansin arkasina takilan taksi benzetmesine ben de katılıyorum.

  8. Erhan Ashkaruva on said:

    http://www.gusips.net/news/5032-taksi.html taksi burada.

    Tablo yapılmış amma Filiz hanımdan çıt çıkmıyor.Söyle kaç taktiği. meşale söndürme güzel ama dilek balonuna çok güldüm

  9. Murat on said:

    Filiz hanım sanırım diğer röportajları sanırım okumadınız. Her kuruma düşünceleri ve kendilerine yöneltilen eleştiriler direk olarak sorulmuş. Kaffed’e yöneltilen eleştiriler de sorulmuş. Yani burada sorun, sorulan sorular değil verilen cevaplar. Başkanın bütün soru işaretlerini giderecek cevap vermemiş olması. Lafı dolandırmış olması.

    Sizin düşündüğünüzün aksine b röportaj bence Kaffed için bir şans. Kaffed başkanına, kurumuna karşı yapılan eleştirilere, kendi düşüncesine göre yanlış anlaşılmalara açıklık getirme fırsatı ortaya çıkmış ama maesef değerlendirilememiş. Doyurucu cevaplar verilmemiş, aynı tas aynı hamam fotoğrafı ortaya çıkmış.

  10. Vedat Eroğlu on said:

    Arkadaş Bu ne anlamadım, Beyfendi’nin RUS PASAPORTU var da bizim mi haberimiz yok, bu kadar da bir milletle dalga geçilmez ya, wallahi PES!!! Bizim GAZ ımızı almaya kimsenin gücü yetmeyecek…

  11. Mehmet Tekin on said:

    Çok sıkıntılı bir durum, Filiz Hanım’ın yanındayım; bu kadar da doğru cevaplar, karşı taraf istemiş dahi olsa fazla.. Guşips yetkililerinden cevap bekliyorum demişti fakat okuyucuları böyle cevaplar veriyorsa yetkililerden cevap beklemeden teşekkür etmek lazım!

    Saygılar