Ankara Çerkes Derneği
6:00 1 May 2015

Ankara Çerkes Derneği adına sorularımızı Yönetim Kurulu Başkanı Yinal Kozok cevapladı…

Guşıps: Soykırım yasamış bir toplum adına faaliyet yürüten bir sivil toplum örgütü olarak 100. yılında Ermeni Soykırımı iddiaları ve güncel tartışmalar hakkında görüsünüz nedir?

Yinal Kozok: Toplum olarak kültürel bir diasporadan siyasal bir diasporaya geçmeye çabaladığımız bir süreçte bu tür sorularla karşılaşmamız ve cevaplamamız kaçınılmaz hale geliyor. Belirli bir siyasal yönelim çerçevesinde örgütlenmemiş, sivil toplum örgütü olmayı ise halen tam anlamıyla becerememiş örgütlerin yöneticileri olarak cevap vermemiz de bizi oldukça zorluyor. Yine de sorularınızı bütüncül bir şekilde ele alarak ve Çerkes meselesiyle birlikte değerlendirerek cevaplamaya çalışacağım.

Her şeyden önce geçmişte olan bu gibi acıların bir hesaplaşma değil, bir yüzleşme perspektifiyle ele alınması daha doğru. Bu şekilde ele alındığı takdirde muhatap almak zorunda kaldığınız milliyetçi refleksleri de bir ölçüde yumuşatmış oluyor ve daha sağlıklı bir tartışma zemini elde ediyorsunuz.

Olaylara ecdadının bu tür suçlar işlemiş olamayacağı gözüyle bakan salt “milliyetçi” yaklaşımın hassasiyetlerini bir kenara bırakmak gerektiği kanaatindeyim. Zira bu yönden bakan kimselerin tartışmada aldığı pozisyon bilgiye dayalı değil, bütünüyle inkara dayalı.

Yaşanan olayları “soykırım”, “tehcir” veya “kıyım” gibi tanımlar içerisine hapsetmeden ele alan tüm tarihçiler ve araştırmacılar Ermeni’lere haksızlık edildiği hususunda hemfikir. Asıl ayrışma, meselenin o günkü koşullar içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini savunan resmi devlet ideolojisinden beslenen tarihçiler (siyasetçiler) veya insani ölçülerde ele alınarak tekrarının önlenmesi gibi daha hümanist bir yaklaşımı olan tarihçiler (siyasetçiler) arasında.

Son yıllarda hükümet özür dilemeye yakın beyanatlar verirken, geçtiğimiz haftalarda hükümetin en yetkili ağızlarından seçim öncesi popülist bir yaklaşımla, kaybolan oylarını milliyetçi cenahtan toparlama güdüsüyle, Ulus Devlet yönetiminin alışık olduğumuz “inkarcı”, yok sayan söylemi hortlamış durumda. Seçim sonrasında bu beyanların normalleşeceği umuduyla tartışmanın bu kısmına nokta koyalım.

Bize göre mesele “insani” boyutuyla ele alınması gereken bir mesele. Bütün tartışmaların sonucunda bu tür acıların tekrar yaşanmasını önleyecek, Ermenilerin acılarını hafifletecek bir özürle sonuçlanacak ve maddi bir tazminatla yapılan haksızlıkların bir nebze giderilmesini sağlayacak bir çözüm makul bir çözüm gibi görünüyor. Elbette Ermeni halkının itibarının iade edilmesi de önemli bir sorun. Bugün bile nüfusun önemli bir kısmı “Ermeni” ifadesini bir hakaret olarak algılıyor ve kullanıyor. Hain Çerkes Ethem klişeleriyle yetişmiş bir halk olarak, tam da bu noktada Ermenilerin duygularını paylaşmamak pek mümkün değil. En azından vicdanının sesini dinleyenler için böyle.

Guşıps: Ermenilerin Anadolu’dan koparıldığı 1915 döneminde Çerkeslerin bu olaylara dahli de zaman zaman gündeme geliyor. Sizin bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Yinal Kozok: Çerkeslerin, diğer tüm Anadolu halkları kadar bu olaylarda dahlinin olduğuna inanıyorum. Fakat bunun münferit olaylar olarak değerlendirilmesi lazım. Zira birçok bölgede de kıyımdan kaçan Ermeni’lerin Çerkes ailelerce korunduğu, kollandığı ve kurtarıldığına ilişkin çok sayıda anlatı mevcut. Daha önemlisi, Çerkesler içerisinde bu kıyımda rol almış kimselerin veya grupların, bunları Çerkes halkı veya devleti adına planlayarak, sonucunda salt Çerkeslerin varlığını sürdürmesini amaçlayan bir plan çerçevesinde yapmadıkları.

Henüz açılmamış olan Genelkurmay arşivleri ve tapu kayıtlarına ulaşıldığında bu tartışma daha fazla şekillenecektir kanaatindeyiz. Ermeni mal, mülk ve arazilerinin 1915’te kimlere devredildiği ortaya çıktığında herkes kendi sessiz utancını yaşama olanağı bulacaktır.

Guşıps: Ermeni toplumunun Soykırım ile ilgili yürüttüğü çalışmalar sizce Çerkes sivil toplumu tarafından bir örneklik teşkil eder mi?

Yinal Kozok: Bütün ezilmiş halkların dayanışma içerisinde olması gerektiğine inanıyoruz. Yaşadıkları kıyımlara karşı ortak bir perspektif geliştiremeseler bile birbirlerinin deneyimlerinden yararlanabilecekleri çok açık. Bu anlamda Çerkes halkının muhatabı herhangi bir devlet veya resmi ideoloji değil, doğrudan Ermeni halkıdır. Doğrudan Ermenilerle masaya oturulduğunda Ermeni kıyımının Çerkeslere veya Kürtlere mal edilmesi çabası sonuçsuz kalacaktır (şayet böyle bir amaç varsa). Zaten bu tartışmalar tabiri caizse devletlerin suyu bulandırmak, kendi üzerindeki sorumlulukları ertelemek için bilinçli olarak ortaya attıkları tartışmalardır.

 

Comments are closed.