Mantıklı ol, imkânsızı iste.

Erhan Hapae 12 February 2016
ÇERKESLER BAĞIMSIZ SİYASET ÜRETİR Mİ?

 

Üretse iyi olurda.

 

Mahçupyan; ‘Osmanlıda Çerkeslere düşen görev güvenlik oldu’ demişti, ‘en sıkıntılı görev.’

 

Her etnisitenin bir konuya(genel olarak tabi) yoğunlaştığını bir iki örnekle anlatmıştı. Eh, Çerkesler’e imar işleri düşecek değildi ya, ya da uluslararası ticaret. Yıllarca Rusya’ya karşı direniş örgütleyen bir savaş tecrübesinden geçmişlerdi. Herkes bildiği işi yapacak.

 

Osmanlının son dönemleri ile kuruluş yıllarında öne çıkan Çerkeslerin neredeyse tamamı güvenlikçi kökenden geliyordu, Rauf Orbay’dan Ethem Bey’e kadar. İşleri bitince siyaset masasından silindiler bir şekilde. Oysaki Rauf Orbay ilk başbakan.

 

150 yıllık Muhaceret tarihimizde özgün diyebileceğimiz tek siyaset ‘DÖNÜŞ’ siyasetidir.

 

Cılız diyebilirsiniz, ayakları yere basmıyordu diyebilirsiniz, şöyle böyle ama iki kutuplu dünyada; bizim bu taraf darbelerden geçilmez, diğer taraf ta sıkı Brejnev diktatörlüğü sürerken filizlenmiş bir fikir. (belki de yeniden).  Mantıklı ol, imkânsızı iste.

 

Üstelik nereden baksan, küçük te olsa bir nüfusu, Çerkesya’ya döndürme pratiğini de becermiştir.

 

Dönüş siyasetini eleştiren biz devrimcilerin ya da eski devlete yakın antikomünistlerin yaptığı siyaset, özgün değil konjonktüreldi. 70’li yılların iklimi, gençliği solculuğa çekmek için uygundu, birde değişim talebine karşı duran devlet destekli muhafızlar. Gençlik, ya devrimci olurdu ya da ülkücü. CHP’nin veya AP’nin genci yoktu.  Erbakan’ın bir gençliği vardı, etliye sütlüye karışmayan. Liberal demokrat gençlikten bahsetmek ise dağlara taşlara.

 

Berlin duvarı yıkılınca her şey altüst oldu.

 

Erbakan’ın, o etliye sütlüye karışmayan beli silahsız gençliği, hiç aklımızın ucundan geçmezken iktidar oluverdi. Hazırlıksız yakalandık vesselam, ülkücülerle biz solculara, kala kala umutsuz müzmin bir muhalefet kaldı.

 

‘Demokratik Çerkes hareketi (leri)’ adı altında birkaç çevre oluştu bazı bazı ama ülkenin demokratikleşmesinden daha çok, ‘kürtlere veriyorlar bize niye vermiyorlar’ dı dertleri.

 

Erdoğan’a çok rahat diktatör diyebilen (ki diyebilir itirazım yok) bir Kaffed yönetim kurulu üyesi arkadaşımız, konu Kafkasya’daki sıkıntılara gelince, Putin’e herhangi bir lafı-tavrı olmadığı gibi, başkanını bizzat onun atadığı DÇB’nin basiretsizliği konusunda, ‘anlayışla karşılamak gerekir oranın yasaları öyle’ demeye getiriyor televizyonda.

 

İlke nerde peki?

 

KAFFED siyasi bir örgüttür, başka bir şey değil. İlkeli siyaset üretmesi beklenir her ülkede.

 

Erdoğan’ın Suriye ve Mısır siyaseti, Türkiye lehine-menfaatine hiçbir şey getirmediği gibi çok şey götürmüştür ama ilkelidir. İki siyaseti de halktan yanadır, Mısır ve Suriye halkından yana.

 

Kürtlerin dertleri ile ilgili 2007’den beri onlarca yazım var, bizim Çerkeslerin gıkı çıkmazdı bu konuda, Yaşar Güven-Erkan Hakaşe gibi birkaç arkadaşım hariç. Beni, ‘ niye uğraşıyorsun bunlarla’ diye uyaran arkadaşlarım Kürtçü olmuş şimdi. İyi bari. Dileğim, Erdoğan fırtınası geçip gidince, yine öyle kalsınlar.

 

Bizim durmamız gereken yer Masumiyetin yanıdır, silahın değil.

 

Dudayevin’de yanında değildim, ben size söyleyim.

 

CARI.

 

 

Comments are closed.