Kürtlerin kaderi biz Çerkeslerin kaderinden de kötü ya da aynı. Ne siyaset bildiğimiz var, nede dünyayı okuma kabiliyeti.

Erhan Hapae 29 July 2015
KÜRTLERİN KADERİ

 

Türkiye’yi geç, Kobani’de bağımsız bir bölge fırsatı çıkmış -Tayyib’in ağzını ne dinleyeceğiz, Esed’e yanaşalım diye düşündüler ve yanaştılar. Esed çaptan düşünce İşid’e karşı mücadele eden tek laik askeri güç olarak Amerika tarafından biraz iltifat görür gibi olunca essah sandılar. Oysa Kobani direnişi Amerikan bombaları, Barzani ve Türkiye desteği sayesinde olmuştu, inkâr edip her şeyi bir destana dönüştürdüler.

 

Amerika bir gecede sattı onları, Türkiye az bir tavır değiştirirse kenara bırakılacaklarını hesap edemediler.

 

Kafkasya’dan biliyoruz biraz.

 

Kendilerini biraz özgürleştiren, epey dindar ve birazda milliyetçi Ak Partiyi baş düşman ilan edip, MHP ve CHP den medet umdular. Sonuç; Tabancalar Tüfekler.

 

Kürt halkı memnun mu durumdan? Yoksa pişman mı?

 

İki hali de dramatik Kürtlerin. Kendi liderlerinin (HDP-Kandil) olağanüstü beceriksizliği bir yana, muhafazakâr bir partiye muhtaç durumda kalmaları ne acı. Diğerlerinden ise hiç umut yok.

 

1979 yılında, on sene sonra 1989 da yerle bir olacak bir düzeni savunuyorduk biz diye öngörüsüzlüğümüzü fena eleştiririm. Bir bakıma kendi özeleştirimdir bu. Kandil, aradan geçen kırk yılın sonunda aynı noktada. Siyasete ve demokrasiye inanmıyor, tıpkı bizim o yıllarımızdaki ruh halimiz gibi, tek güvendiği silah.

 

Terörle özgür olunsaydı eğer, Filistin en özgür ülke olurdu bu gün ve en zengin. Oldu mu?

 

İş silaha kaldı mı, karşı tarafın silahı her zaman daha fazladır maalesef, bakınız; Çeçenya.

 

Şu silahlarınızı alıp gidin, oturur her şeyi konuşuruz dendi kendilerine, bu kadar basit. Ama kandilin bildiği tek şey silahtı sadece, tehdit etmek için elbet. Zira Kobani işgalini oturup uzaktan seyretti Kandil, kusura bakmasın. Seyretmekle kalmadı bir de niye kurtarmıyorsunuz diye sokaklara dökülüp 50 Türkiyeli kürdü öldürdü. Silahları Kobani’de bir işe yaramadı. Karizmayı çizdirdiler çok fena.

 

Silahları bırakmadılar, meydan okuyup durdular cart kaba kağıt. Muhafazkar partinin tahammül sınırı da bu kadarmış.

 

Mithat Sancar, Mir Dengi Mehmet Fırat, Celal Doğan, Hatip Dicle ve Leyla Zana’nın ne düşündüğünü merak ediyorum ben. Garo Paylan’ın ya da Demirtaş’ın değil.

 

Gerçekten ne düşünüyorlar?

 

Tuzağa düşürülüp ensesinden vurulan trafik polisleri ve yatağında öldürülen 24 yaşındaki polislerle ilgili. Suruç’ta ölen 32 kişi için bir sorumluluk hissediyorlar mı acaba? Hiç mi kabahatleri yok? Yoksa pek umurlarında değil mi?

 

Emperyalizme karşıyız deyip, en ufak bir yüz bulunca Amerika’nın kuyruğuna yapışan liderleri hakkında mesela?

 

Kürtlerin kaderi biz Çerkeslerin kaderinden de kötü ya da aynı. Ne siyaset bildiğimiz var, nede dünyayı okuma kabiliyeti. Zulüm geri geldi ama bilin ki hoş gelmedi.

 

CARI.

 

Comments are closed.