Bizim şarkımızı kulağımıza söyleyecek kimse yok, hatta ubıhçamız yok artık, hangi notalarımızın eksildiğini bile bilmiyoruz.

Birgül Asena Hızal 10 December 2012
Lacivert de Eksilir

Milliyetçi değilim, milliyetçiliğin düşünsel temellerine hiç yakın değilim ve  insanı insan olmaktan uzaklaştıran tehlikeli sularda dolaşmak anlamına  geldiğini düşünüyorum…, ama gerçek şu ki; Suriye’ye düşen her şarapnel parçasındadır kulağım. Sadece bu savaş değil, bütün savaş haberleri,  bir yerlerde birilerinin ellerini ovuşturduğunu, insan pahasına gücün, paranın, iktidarın el değiştirdiğini düşündürüyor bana. 20 aydır Suriye’de sürmekte olan savaş da yöredeki ve dünyadaki benzerleri gibi adı her ne baharı olursa olsun  aynı oyunun bir parçası olmalı. Makro ekonomik grafiklerde iki eğrinin kesişim noktaları arasında kalan ‘küçücük’ marjlar belki de öğretildiği kadar küçük değil,  belki de iktidarın dili değişti. Büyük bir oyun olmalı bu. Detroit’deki otomotiv devlerinin çöküşüyle bir ilgisi olmalı mesela, ya da, dünyanın globalleşen, globalleşemeyen halleri ile.

  1 займ без процентов

1864 ve sonrasındaki göçlerle Suriye’ye yerleştirilmiş binlerce Çerkes diğer halklarla birlikte bu savaşın içerisinde. Gerçek şu ki; yöreye ilişkin duyduğum her haberde  sürgünle  ilgili fotoğraflar doluşuyor zihnime. Suriye’ye ilk yerleştirilenlerin de ikinci göçle gelenlerin de tıpkı Osmanlı’nın diğer bölgelerine yerleştirilen Çerkesler gibi  farklı etnik grupların arasına ve ısınma olasılığı olan hatlara yerleştirilmiş olduklarını bilmek canımı yakıyor. Belli ki;  iktidarın göçmenlere minnetlerini gösterme olanağı tanıması farklı biçimlerde olmuş ama bu ‘olanak’ mutlaka tanınmış. Tıpkı kendini inkar etme, ‘medeniyet’’e biat etme olanaklarının diğer halklarla birlikte Çerkeslere de tanınmış olması gibi. İktidarın dili sürekli değişiyor. Çarlık Rusyası’ nın dilinden konuşmuyor artık, Osmanlı’nın dili de değil bu savaş. Aslına bakarsanız sadece savaşta değil ‘barış’ta da farklı bir dil konuşuyor. Mesela 78’lerdeki dil de değil bu. Kim ilerici, kim gerici, kim sağcı kim solcu, kim iktidar, kim muhalefet, kim bahar, kim kış…sorularına yanıt vermek ve hatta bazen yanıtın muhattabını tarif etmek bu dili çalışmayı ve iyi okumayı gerektiriyor.

 

Afrikada bir kabilede doğan bebeklerle ilgili hikayeyi duymuşsunuzdur bazılarınız. Bebek doğduğunda kabiledeki kadınlar onu alıp ormana giderler ve bebekten ilham alarak ona doğaçlama bir müzik yaparlar. O bebeğin şarkısı olur bu ve hayatta ne zaman ayağı takılsa etrafındakiler o insana kendisini, kim olduğunu hatırlatmak üzere bu şarkıyı söylerler.

 

Bizim şarkımızı kulağımıza söyleyecek kimse yok, hatta ubıhçamız yok artık, hangi notalarımızın eksildiğini bile bilmiyoruz.  Söylenmesini istemeyen,  müdahil olan da çok belki.  Bu şarkının bu coğrafyada söylenmesinden kazanç sağlayacak dünya dengeleri de yok üstelik bizim için. Biz kendi ayaklarımız üzerine kalkıyor ve kendimiz söylüyoruz  şarkımızı,  mırıldanıyoruz, hatırlıyoruz. Önce belki uzun uzun kendi sesimizi dinlemeliyiz, sonra biraz yükseltmeli, zenginleştirmeli sonra diğer seslerle birlikte  nasıl bir müzik oluşturduğuna bakmalıyız..

 

Gerçi kaosun da işlevi vardır ama farklı melodilerin bir arada söylenmesi kaos yaratmaz her zaman ve çok sesli  müzik evrenseldir. Doğada, yeşilin, mavinin, sarının, kırmızının  kendini gerçekleştirmesi kaos yaratmamış olmalı ki halen yaşamaya devam edebiliyoruz. Bütün çiçeklerin lacivert açmasını istediğinizde, diğer renkleri oluşturan değerler, yaşanmışlıklar, zenginlikler, belki bugüne kadar hiç görülmemiş, tanımlanamamış renklere ulaşabilecek ipuçları kaybolur, Kaybolan sadece diğer renkler değildir. Aslında lacivert de eksilir.

 

Bu özel durumdaki nedenleri tartışılır elbet ama anlaşılan okullarda bildiğimiz biçimiyle tek tip forma olmayacak artık, cezaevlerindeki ve dışarıdaki direnişlerden pek çoğu tek tipe, tek tipleştirmeye karşı olmuştur. Önemlidir tek tip olmak ya da olmamak. Tek tip olsanız da olmasanız da, tek tip olunmasını isteseniz de istemeseniz de politik bir seçim yapmış olursunuz. Yalınlaşmak değil yoksullaşmaktır tek tipleşmek.  Faşizmin  çok yüksek binalar yapıp insanı içinde küçücük görmek istemesi  nasıl sadece mimari değil politik bir durum ise tek tip olmak da öyle politiktir. Bu nedenle kimliğe sahip çıkma  meselesi önemlidir,  İnkarın ve yabancılaşmanın karşıtıdır ve tek tipleştirmeye karşı olan herkes içindir bizim şarkımız.

 

Yorumlar (2)
  1. semih akgün on said:

    ABD’li aktivist İYAD YOUGHAR;
    “Biz herkese yüreğimizi açtık. Kendimiz için bu zamana kadar hiçbir şey istemedik. Fakat bir ülke kurmak isteyenler, bir parça bencil olmak zorundadırlar. Biz Çerkesya’yı kurmak istiyoruz!”

    http://www.cherkessia.net/author_article_detail.php?article_id=3474

    Güzel söyledi adam.
    Eğer kendini savunamazsan asıl o zaman Faşizm olur.
    Sana dayatılan faşizme boyun eğersen asıl o zaman faşist olunur.

    Her şey bir yana Çerkes milliyetçiliğinin bizdeki yansıması Yurtseverlik.
    Kendimiz olamazsak, başkası olacağız.
    Nevrotik olacağız.
    Kendimize yabancılaşacağız.

    Bizim Çerkes olma mecburiyetimiz, insan olmak, vicdan sahibi olmak demektir.

  2. Nihal Dalkılıç Eser on said:

    Bu hafta sonuna Guşips’ı okuyarak başladım ve Birgül Hanım sizin yazınızdı ilkim.Çok etkileyiciydi, bilincine,yüreğine ve kalemine sağlık,sevgiler,selamlar.