Reel politikanın parametreleri sadece petrol, dolar, savaş,milliyetçilik, ümmetçilik…değildir. Demokrasi, pozitif ayırımcılık, kimlik bilinci, anadil hakkı, özgürlük…de reel politikanın parametreleridir. Dünya üzerindeki sistemlerin devam etmesini sağlayan parametreler çoğu zaman birinciler,evrilmesine neden olanlarsa ikinciler olmuştur.

Birgül Asena Hızal 21 November 2013
POLİTİKADA HİÇ BİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR

 

İzlediğim günden beri gözümün önünden gitmiyor,  podyumda Tayyip Erdoğan, Barzani, Leyla Zana, İbrahim Tatlıses, ŞivanPerwer’i bir arada gördüğüm an.

 

Rooselvelt’in çok sevdiğim ‘Politikada Hiçbir Şey Tesadüf Değildir’ ifadesi eşliğinde, gerçeküstü bir fotoğraf gibi kazıldı anılarıma o podyum. O podyumdaki aktörlerin kimliğini düşünmek istiyorum tek tek. Erdoğan ile ilgili uzun uzadıya bir tanımlama yapmaya gerek yok, kısaca; mevcut hükümetin başı. İbrahim Tatlıses’in toplantıya girerken etrafına duvar örmüş olan 6-7 koruma,  yetenekli bir türkücü olmaktan daha karmaşık tanımlamaları ve ilişkileri kendi başına hak ediyor. Leyla Zana;  saygın ve uluslar arası etkinlikte bir siyaset kadını. Barzani; Irak, Kürt, Amerikan..sözcükleriniüstüste kullandığınızda ilk akla gelen isim. ŞivanPerver;…halk ozanı. Bir de; türbanlı gelinlikleriyle salonda yer almış genç kızlar ve erkekler var.

 

Hadi bu fotoğrafa bir başlık bulmaya çalışalım.

 

Mesela ‘barış’ dersek, fotoğrafta Barzani’nin Türkiye’ye gelişini desteklemeyen BDP eksik….

 

Mesela ‘demokrasi’ dersek, demokrasi mücadelesi veren diğer güçler eksik.

 

Mesela ‘adalet’ dersek, ‘Cumartesi Anneleri’nden başlayıp cezaevlerindeki politik suçlulara kadar uzanan uzun bir eksik listesi var.

 

Bir de fazlaları var fotoğrafın; ‘Amerikan’ı fazla, ‘petrol’ ü fazla, ‘kürtmilliyetçilik’i fazla, ‘ümmet’i fazla….

 

Sadece ‘eksik’ diyemeyiz bu fotoğrafa. Daha ziyade; bu topraklardaki barış, demokrasi mücadelesine yeni aktörlerin, yeni güçlerin  katılımını meşrulaştıran bir manifesto olduğunu düşünüyorum. Bu meşruiyetin gerçek barış ve demokrasi mücadelesine katkı değil engel olduğunu düşünüyorum. ŞivanPerwer’in ‘Bu günleri yaşayalım da kimin eliyle olursa olsun’ mealindeki ifadesinde vücut bulan anlayışın adı ‘milliyetçilik’ dir bana göre. Aynı anlayış engellemiştir bana göre Gezi olaylarında yükselen muhalefet ile Türkiye’nin doğusundan gelecek bir demokrasi anlayışının kucaklaşmasını.  Ancak Demokrasi’den yana tüm güçlerin ve halkların birlikte politika üretecekleri bir yapı farklı bir cümle kurabilir bu fotoğraf karşısında. Bu nedenle;  önemlidir bu yönde yola çıkan hareketleri izlemek, desteklemek.

 

Yahudilerin Hitler tarafından toplu imha edilmeleri insanlık tarihinde derin bir yara olmuştur daima. Emperyalist savaşların, faşizmin  ekonomik ve ideolojik analizleri bir yana Yahudilerin bu saldırı karşısındaki suskun ‘çaresiz’ tutumları da çok önemli bir parametredir. Yahudilerin faşizme karşı mücadele destanlarını yazmaz tarih. Ancak demokrasi ve insan olma  mücadelesi, Yahudilere yapılanı onların tepkilerinden bağımsız olarak farkındadır ve karşısındadır. Bu toprakların benzer farkındalıklara ihtiyacı var. Bu topraklarda yanlış olan çok şey oldu ve olmaya devam etmekte. Politik duruşun ‘kemiği’ yani ekseni  önemlidir. Barış ve demokrasi üzerinden konuşuyorsak; Türk milliyetçiliği yerine diğer milliyetçi söylemler mesela Kürt milliyetçiliği işimize yaramaz. Reel politikanın parametreleri sadece petrol, dolar, savaş,milliyetçilik, ümmetçilik…değildir. Demokrasi, pozitif ayırımcılık, kimlik bilinci, anadil hakkı, özgürlük…de reel politikanın parametreleridir. Dünya üzerindeki sistemlerin devam etmesini sağlayan parametreler çoğu zaman birinciler,evrilmesine neden olanlarsa ikinciler olmuştur.

 

Geçen haftaki dosya kapsamında; Gönen-Manyas sürgününü anlatan tanıklıkların her biri çok değerli ve derin bir dosyanın ilk sayfalarını oluşturabilecek nitelikte. En önemli özellikleri de ‘reel’, yaşanmış ve gerçek olmaları. Katkıda bulunanlara saygıyla.

 

Comments are closed.