Türkiye' de ulus devletin yok olup yerine demokratik devletin kurulması varlığımızı sürdürüp dünyaya örnek olabilmemiz için tek şans.

Murat Cenbey 14 December 2013
ULUS DEVLET, DEMOKRATİK DEVLET ve ÇERKESLER

 

Ulus devlet, feodalizmden kapitalizme geçiş sırasında Fransız ihtilali ile birlikte ortaya çıkan bir kavram olup genelde bu devlet modelinde devleti oluşturan vatandaşların ortak bir dil , ortak bir kültür ve ortak bir değer oluşturması esastır. Feodal sistemde krallar güçlerini monarşiden alırlarken, kapitalizmle birlikte tüccar sınıfı ( burjuvazi ) geniş halk yığınlarının desteğini alabilmek için sırtını halka dayamak zorunda kalmıştır. Egemenliğin kraldan alınarak halka verilmesi ise zamanla milliyetçi fikirlerin çoğalmasına ve ulus devletlerin doğmasına sebep olmuştur.

 

1789 yılında Fransız devrimi sırasında devrimin iki karşıt gücü vardı. Danton ve arkadaşları daha barışçı ve özgürlükçü söylemler geliştirirken, Robespiyer ve arkadaşları devrimin gerçekleşmesi için devrimci şiddet söylemini geliştirmişlerdi. Kazanan, Paris yakınlarındaki Sn. Jakop kilisesinde toplandıkları için sonradan küçük burjuva devrimcisi anlamına geçecek Jakobenler adını alan Robespiyer ve arkadaşları oldu.

 

Daha sonraları, 1960′ larda gelişen sol muhalefeti de etkileyen bu fikir, tek bir ırkın üstünlüğüne dayanan ve toplumu kendi istedikleri gibi zorla dizayn eden çağımızın despot ulus devlet lerininde öncüsü olmuştur.

 

Fransa ile başlayan bu akım dalga dalga dünyaya yayılmış ve tüm dünyayı etkisi altına almıştır. 1. paylaşım ve 2. paylaşım savaşları sonrasında dünya haritaları yeniden belirlenirken bu ulus devletlerde tarih sahnesindeki yerlerini almışlardır.

 

Ancak 2. paylaşım savaşından sonra savaşta yıkılan ve harabe haline gelen dünyada kapitalizmin sermaye ihtiyacı doğmuş, bu sermaye ihtiyacını karşılamak içinde özellikle ortadoğuda uyduruk devletler kurdurulmuştur. Asıl amaç bu ülkelerde diktatörler yoluyla halkları sömürerek elde edilen sermayenin Avrupa yada ABD bankalarında kapitalizme sermaye oluşturma zorunluluğu idi.

 

Bu sistem 1990′ lara kadar başarı ile gitmiştir .Ancak 1990′ lı yıllarda hem teknolojideki gelişmeler hem SSCB’ nin dağılması hemde kapitalizmin sermaye sorununu çözmesi sonucu kapitalizm artık başka bir sorunla boğuşmaya başlamıştır, o da Pazar sorunu. Artık kapitalizmin elinde mal vardı, para vardı ama satacak Pazar yoktu. Avrupa ve ABD’ nin hem yaşlandığı için tüketimlerinin düşmesi hemde ekonomik kriz sonucu tüketimlerinin düşmesi sonucu kapitalizm gözlerini az gelişmiş ve dikta yönetimi altındaki ulus devletlere çevirdi.

 

Libya’ da Kaddafi’ nin 500 milyar doları işe yaramıyordu artık. Onun yerine o para halkın olması durumunda kapitalizm daha fazla mal satabilecekti. İşte bu yüzden birden Arap baharları filan başladı. Artık kapitalizmin krallara, diktatörlere değil halklarını ‘’zenginleştirip özgürleştirecek’’ ve mal satışlarını kolaylaştıracak liderlere ihtiyacı vardı.

 

Kısaca Ulus devlet ler etkisini yitirmeye başlamıştı.

 

Peki Demokratik devlet nedir?

 

Bu devlet modelinde devletler ya federeal yada konfederal yada özerk yerel yönetimler mekanizması ile yerel ve bölgesel olarak kendilerini yönetirler. Merkezi hükümet ise bu birliğin koordinasyonunu ve uluslararası temsiliyetini yönetir.

 

Örneğin İspanya, Britanya ve İsviçre gibi ülkeler.

 

Bu modelin temeli, farklı etnik yapı ve kültürdeki geniş halk yığınlarını bir potada eritip belli bir ırk hakimiyeti yerine, her etnik grup yada kültürel grubun kendi kendini yönetmesine dayanır.

 

Bu özerk bölgeler; kendi vergilerini kendileri toplar, Valisini, Emniyet müdürünü, hakimini, savcısını kendi seçer, nerde içki içip nerede içilmeyeceğine kendi karar verir, okullarda hangi dilin okutulacağına kendi karar verir, kendi meclisini kurar, yasalarını yapar.

 

İspanya’ da Galiçya bölgesinde tüm okullarda Galiçya dili okutulur ancak isteyen İspanyolca da eğitim görebilir. Keza Katalanya’ da da böyledir, Bask bölgesindede böyledir, isteyen istediği dilde okulunu okur.

 

Bu sistem korku imparatorluğunun olmadığı her etnik yapı ve kültürel yapının, marjinal insanların daha özgürce yaşayacağı bir yapıdır. Aynı zamanda ekonominin tek merkezi hükümette toplanmaması sonucu rant ekonomiside büyük bir oranda azalır.

 

Gelelim Türkiye’ ye;

 

Gittikçe küçülen ve zamanın koşullarına uyamadığı için kaybeden Osmanlı İmparatorluğu yerine 1923′ te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, zamanın ulus devlet modelinden ve sonradan birazda Nazilerden etkilenerek kurulan bir ulus devlet modeli idi.

 

Kuruluş aşamasındaki savaş sırasında ülkedeki gayri Müslüm azınlıkları sürdü, birlikte savaştıkları Çerkesleri hain ilan etti, Kürtleri asi ilan etti, İslamcılarda birden yobaz oldu.

 

Bir gecede halkın tüm kültürel yapısı silindi ve yeni bir toplum yaratılmak istendi. Bir kimlik bilinci sıfırlama operasyonu idi. Bir taraftan kendi zenginlerini, burjuva sınıfını yaratmaya çalışrken, toplumu dönüştürmek için gönüllü bürokrasi ordusu kurdu. Köy Enstitüleri ve Halk evleri ile toplum mühendisliği yapmaya kalktı.

 

Her ne kadar seçimlerde bazen başka partiler gelsede iktidara, bu sistem değişmedi ve sonraları Kemalizm olarak özetlenen sistem günümüze kadar geldi.

 

Ancak özellikle 1990′ larda yukarıda anlatmış olduğumuz ulus devlet modelini sonlandırmaya başlayan gelişmeler Türkiye’ yi de etkilemeye başladı.1990 – 2000 arasındaki beceriksiz hükümetlerden sonra 2002 yılında İslamcı AKP sahneye çıktı. Aslında Cumhuriyetin en çok ezdiği Kürtler ve İslamcılar el ele vererek zafer kazandılar. Özellikle 2002 yılında ABD’ nin krizden çıkmak için tahvil ihraç etme kararı AKP’ ye yaradı.Zaten Kemal Derviş zamanında ellerine tutturulan ekonomik model vardı. Dünyada dolar da bollaşınca AKP birden dolu dizgin gitmeye başladı.

 

Küresel sermayenin kendinden beklediği bir takım reformları AB uğruna yaptı. Askeri vesayetle hesaplaşmaya girdi, Kürt açılımı yaptı. Başarılı da oldu aslında. Ancak 2011 yılından sonra, onlarda Ulus devletin nemalarından faydalanma uğruna aynı onlar gibi davranmaya başladılar. Kısaca daha önceleri ülkeyi yöneten sol Kemalistlerin mezhepçi sağ versiyonları oldular.

 

Peki Çerkesler bu denklemin neresinde?

 

Ulus devlet modelinin ülkedeki tüm azınlıklar gibi Çerkeslere de verebileceği bir şey yok aslında, her ne kadar Çerkesler geçmişte hep Kemalistlerin yanında yer almış olsada. Şimdi AKP iktidarınında Kemalistlerden farkı kalmadığı ve ulus devlet modeline sıkı sıkıya bağlı kaldığına göre onlardan da hayır yok.

 

Peki Çerkesler açısından Demokratik Devlet ne ifade ediyor ?

 

Yılmaz Erdoğan’ ın Vizontele filmi vardı hatırlarsanız. 1980 darbesi öncesi Van yada Hakkari’ de geçen olayları traji komik bir şekilde anlatan. Solcu olduğu için kütüphanesi olmayan bir ilçeye kütüphane müdürü olarak atanan Güner Hoca ( Tarık Akan ), ilçede kütüphane olmadığını öğrenince ‘’nasıl yani der, burada hiç kütüphane yok mu? ‘’

 

Deli Emin rolündeki Yılmaz Erdoğan da cevap verir ‘’vallahi ilk defa bir muhabbette adı geçiyor ‘’ der.

 

Filmde ki gibi Demokratik devletin Çerkeslerin muhabbetinde bile adı geçmiyor henüz.

 

Oysaki sadece Türkiye’ de ki değil, tüm Dünya Çerkeslerinin geleceği buna bağlı.

 

Niye mi ?

 

Dünyada , anavatan da dahil en çok Çerkes nerede ? Türkiye’ de.

 

Dünyada Çerkes nüfusun toplu olarak yaşadığı ülkelerden demokrasisi en gelişmişi neresi? Türkiye.

 

Dünyada gerek kültürel, gerek yetişmiş beyin gücü ve gerekse ekonomik olarak en gelişmiş Çerkes nüfusu nerede? Türkiye’ de.

 

Rusya’ da Çerkeslere yapılan baskıları biliyoruz. Putin bir diktatör Çerkesleri yok etmek istiyor. Ortadoğu’ da yaşayan Çerkeslerin halini saymıyorum bile…

 

Nereden bakarsan bak adres Türkiye. Türkiye’ de Çerkeslerin elde edeceği bir hak, tüm Dünya Çerkeslerine örnek olacak.

 

Peki yukarıda anlattığımız ulus devlet modelinde Çerkeslerin özgürleşip varlıklarını korumaları mümkün mü? Çok zor.

 

Ne Kemalistlerin, nede onlardan bir farkı kalmayan AKP’ nin Çerkeslere verebileceği bir şey yok. Tam tersine bizleri birbirimize düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Şu anda korkumuzdan; Lazlarla, Ermenilerle işbirliği yapmak istiyoruz ama Kürtlerden uzak duruyoruz. Kürtlere yapılan baskı ve katliamlara ses çıkaramıyoruz.

 

Varlığımızı sürdürebileceğimiz tek sistem Demokratik Devlet.

 

Türkiye’ de ulus devletin yok olup yerine demokratik devletin kurulması varlığımızı sürdürüp dünyaya örnek olabilmemiz için tek şans.

 

Bunun için gideceğimiz adres belli, ne Laik Kemalist sol, ne de mezhepçi Faşist AKP.

 

Biz bunun farkında mıyız bilmem.

 

*** Kafkasyada Rusya tarafından gözaltına alınan Çerkes yurtseverlere çok büyük geçmiş olsun dilerim bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar.

Comments are closed.