Nazım ve Kemal Tahir’ e de aynı şeyler yapıldı evet. Şaşmamak gerekir, Cumhuriyet’ te bir diktatörlüktü sonuç olarak.

Erhan Hapae 27 October 2013
SOVYETLERDE BAĞIMSIZ YARGI VAR MIYDI ACEP?

 

O kadar yıl solcu kaldım bu soru hiç aklıma gelmedi. Çin’ de, Arnavutluk’ ta?

 

Bağımsız yargı demokrasi ile ilgili bir şey olduğu için konuşulmaya değer buluyorum.

 

Bu konuda mühim bir duruşma hatırlamıyorum. Bir ‘Moskova Duruşmaları’ var bizim İzmir suikastı ile ilgili İstiklal mahkemeleri benzeri. İstenmeyen kadroların bir şekilde tasfiye edilmesine yarayan. (Orada tasfiye ölüm anlamına gelir). Bilinen başka bir duruşma yok, o da açık değil.

 

Batıda ünlü davalar vardır; Dreyfus Davası, Rosenbergler davası, Dimitrof’ un Savunması gibi ki – sol tarafından çok referans verilir bu davalar.

 

Boris Pasternak ile Aleksanr Soljenitsin’ in başına gelenler, Sovyetlerde bağımsız yargının seviyesiyle ilgili bir fikir verir sanırım. Ekim devriminden sonra Rusların kazandığı üç Nobel Edebiyat Ödülünden ikisini alan yazarlardı bunlar. İkisi de devrimi destekler başında. Sonra gerçeklikle yüz yüze gelirler.

 

Pasternak, Büyük Yazarlar birliği başkanı iken kapalı bir oturumla birlikten atılır (1938) ve ayrıca komite Stalin’ e bir dilekçe verip vatandaşlıktan atılmasını ister. Yaşayan en büyük Rus şairidir o zaman. Yazamaz hale gelir – çevirmenliğe vurur işi. Stalin’ in ölümünden sonra Doktor Jivago’ yu yazıp 1956′ da yayınevine gönderince yine tepki çeker. Parti ilkelerine uymadığı gerekçesiyle yayını yasaklanır. Sınır dışı edilmesi tekrar gündeme gelir. Kruşçev’ e mektup yazar ‘Beni bu ülkeden sürerseniz, bu benim ölümüm olur’ der. Hindistan başbakanı Nehru’ da bu konuda Kruşçev’ den ricacı olur.

 

Gizlice kaçırılıp 1957’ de İtalya’da yayınlanan Doktor Jivago romanıyla, Albert Camus’ un adayı olarak 1958’ de Nobel’ i kazandığını öğrenince ‘Onurlandım’ telgrafını çeken şair, 6 gün sonra Nobel’ i reddettiğini belirten bir telgraf çeker bu sefer komiteye. ‘’Kendi özgür iradesiyle!!!’’

 

Nobel ödülü, kendisi öldükten ancak 29 yıl sonra, 1989 yılında oğlu tarafından teslim alınır.

 

Soljenitsin, ikinci harpte, cephede bir yüzbaşı iken, arkadaşına yazdığı bir mektupta Stalin’ i biraz eleştirdiği için kendini Gulag takımadalarında bulur. 8 yıl. 1978 yılında dünya aydınlarının baskısı sonucunda ( 1970′ te Nobel almıştı – ünlüydü sonuç olarak) sınır dışı edilmesine kadar ömrü Orta Asya sürgünlerinde geçer.

 

Durgun Don gibi muhteşem romanı yazmış Şolohov, özgür düşünceyi değil iktidarla uzlaşmayı seçer. Gider ‘Donda Hasat’ romanını yazar bu sefer. Kolhozlara güzelleme. Romanın finaline Kruşçev’ in müdahale ettiği iddia edilir. O da 1964′ te Nobel’ i alır. Ben yine de severim Durgun Don’ u.

 

Sovyetlerin Bağımsız Yargısı ile ilgili bir iki ipucu vermeye çalıştım.

 

Nazım ve Kemal Tahir’ e de aynı şeyler yapıldı evet. Şaşmamak gerekir, Cumhuriyet’ te bir diktatörlüktü sonuç olarak.

 

Amerika’ da Mc Carty dönemi var, sol sanatçılar üzerinde terör estirilen bir dönem. O konuda en az on film vardır Amerikan yapımı. Kötü – utanılası bir dönemdir ama orada iyi – kötü bir açık yargılama vardı ki – Gulag takımadalarını boylayan bir Amerikalı yazar olmadı.

 

Rosenbergler’ e gelince gerçekten Sovyet casusu oldukları 1989′ da SBKP kayıtlarından ortaya dökülünce ‘Rosenbergler Ölmemeli’ nin Fransız oyun yazarı Alain Decaux oyunun Fransa’ da sahnelenmesini yasaklar. Bir nevi pişmanlık.

 

Bu kadar beklemeye gerek yoktu aslında; Kruşçev 70’ lerde yayınlanan anılarında, ‘’ 1950 yılında ilk Sovyet atom bombasının yapılmasında Rosenbergler’ in katkılarından çok yararlandıklarını’’ söylüyordu ki – görmek isteyen olmadı.

 

Sosyalizmde bağımsız yargı vardı diyen varsa dinlemek isterim.

 

CARI.

Yorumlar (1)
  1. Recep Meker on said:

    Sovyetleri, sovyetler üzerinden sosyalizmi tartışıyoruz gibi. Peki bu gün sosyalistim diyenler, sovyet pratiğinden mi bahsediyor? Değilse bahsettikleri model ne? Sosyalistim diyenlerin burjuva demokrasisi/liberal demokrasi dediğini biliyoruz anglo-amerikan yada kıta avrupası demokrasi deneyimlerine. İyi anladık da sosyalistlerin demokrasi dediği ne? Devlet Bahçeli de demokrasi diyor neticede?