Demokrat Demokrasi isteyen bir kamuoyu var mı Türkiye’ de?

Erhan Hapae 18 September 2013
HALKSIZ DEMOKRASİ

 

‘Yıl 1926. Ayn Rand henüz 21 yaşında ve Petersburg limanından bir şans eseri yolcu edilirken, babası ona ‘ Sana orada Rusya’ yı sorarlarsa, hepimizin yavaşça öldüğü büyük bir mezarlık olduğunu söyle’ der. 1926 Şubatında gemiden indiği yer ise New – York’ tur.’

 

Yaşar Güven son yazısında, demokrasi ile ilgili görüş ayrılıklarımız var demiş E. Hapae’yle. Doğrudur. Ben ondan çok Nurdan Şahin’ in sorduğu soruyla ilgileneyim diyorum. Belki demokrasi anlayışımızı karşılıklı olarak şeffaflaştırabiliriz hep birlikte.

 

Demokrat Demokrasi isteyen bir kamuoyu var mı Türkiye’ de?

 

Nurdan’ın sorusu bu.

 

Murat Belge, bir yazısında ‘’Sivas Katliamı bir devlet tezgâhıdır tamam anladık ta, bu tezgâha teşne bir halkta var orta yerde’’ mealinde bir şeyler söylemişti. Hrant’ın öldürüldüğü dönemdi o dönem. Biraz rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim. Burada bir güvensizlik sezdiğim içindi bu rahatsızlık. Benim Murat Belge ve Nurdan Şahin’den bir kuşkum yok demokrasi konusunda. Yaşar Güven sosyalizmi (adı üstünde proletarya diktatörlüğü) demokrasi olarak gördüğü için biraz kuşkuluyum.

 

İlk ikisinden şüphem küçük bir rezerv problemi. Evet halkın içinde küçük bir bölüm bu gaza gelebilir eğer gaz veren varsa da, ne yapacağız o zaman?

 

Seçkinler okuyup / yazıp / düşünüp o kadarda iyi davranmıyorlar birbirlerine. Onlar cahillerden de kötü bu konuda. Bütün savaşları onlar çıkarıp yönetti şimdiye kadar. Putin cahil birisi değil mesela, Esed’ te.

 

O zaman acaba başka bir şekilde düşünebilir miyiz bunu?

 

Demokrasi, halkın denetlediği bir düzen (galiba). Halk bu denetimi meclis yoluyla yapabilir olsa olsa. Başka bir yol görünmüyor. En azından ben böyle anlıyorum.

 

Halka her şey teslim edilebilir mi böyle ulu orta diye sorulabilir. Cevabım net; Evet.

 

Kızı kendi başına bırakırsan ya zurnacıya olmadı davulcuya özdeyişiyle eğlenilebilir benimle ama buna değer mi vermeliyim?

 

Hukuk madem millet adına yargılama yapıyor, Millette o kararları bir şekilde denetleyebilmeli diyorum ben. Çünkü o yargı; biri iktidar olmuş onlarca parti kapattı, Menderes’ i – Deniz’ leri astı, cüppelerini giyip darbecilere destek yürüyüşleri yaptı Kızılay’da. Millet böyle bir şey istemiş miydi onlardan?

 

Milletin ordusu millete karşı darbeler yaptı. Seçkinlere hiçbir şey olmadı, halk telef oldu. Kim istedi bunu onlardan – millet mi? Kuşkuluyum.

 

Halk ne bilir hukuku adaleti diyebilir miyiz? Halk mühendisliği bilemeyebilir ama adil olmayı neden bilmesin?

 

Evet, bir yanda eline palayı alıp galeyana gelmeye hazır halktan bir kesim var. Diğer tarafta elinde topu tüfeği olan bir seçkinler gurubu. Yalnız o halkı kışkırtıp meydana sürende aynı seçkinler. Aradaki fark bu.

 

Hamamözü havzasında, Çerkes – Kürt – Laz – Alevi ve Sünni Türklerden oluşan 15 civarında köy var. Yüz elli yıldır beraber yaşıyorlar (çocukluğum orada geçti) mühim bir problem olduğunu hatırlayan yok. Etnik bir cinayet yok mesela.

 

Eskiden bu havzada Rumlar ve Ermenilerde yaşarmış birlikte belki bin yıl. 1915′ te sıkıntı çıkmış, yine de bu işe halkın karıştığına dair veri az. Neden acaba?

 

Bu 15 köy, çoğu yerde ortak suları ve ortak meraları ve ortak pazarı kullanıyor. Köylülükte hır buralardan çıkar. Devlet uzakta ve sorun yok. Birbirlerini sevseler de sevmeseler de bir saygısızlık yapmadılar özet olarak. Belki de halka aşırı güvenim bu yüzden.

 

Bu gün ülkemizde halk, parlamentoyu denetleyebiliyor bir nebze. O da dört senede bir. Düne kadar ne Genelkurmayı denetleyebiliyordu nede hukuku. (bu günde şüpheli) Tersine bir durum var(dı). Asker’ de Hukuk’ ta meclisi, yani halkı denetliyordu. Bir başsavcı 20 milyon küsur oy almış bir partiyi kapatmaya kalkışıyor, Asker ikide bir tehdit ediyor. Meclisi ve siyaseti tehdit etmek, halkı tehdit etmektir diye düşünenlerdenim ben.

 

Öte yanda ne oldu;

 

Başsavcısını, Şerifini, Valisini seçen bir toplum çıktı orta yere ta 18. Yüzyılda. İnsanlık için çok önemli bir deneyimdi ve Amerika’da hiç darbe olmadı. İngiltere bir yana, bütün Avrupa kıtası darbeler ve diktatörlerden geçilmedi 50 yıl ve belki tamda bu nedenle Avrupa iki harbi birden toprakları üzerinde yaşamak zorunda kaldı. Şimdi geldiği nokta saygıdeğerdir bir şey diyemem ve demokrasi derinleşmiştir. Oralarda kamuoyu, meşruiyet kaynağı artık, yani halk çok değerli.

 

Ayn Rand’ ın babası, Rusya’ da olan biteni daha 1926′ da görmüştü. Ben ondan tam 70 yıl sonra farkına varabildim. Orada halkın zerre bir önemi yokmuş.

 

Yaşar’a cevabım, şimdilik bu son cümle olsun.

 

CARI.

Yorumlar (1)
  1. Elif Ergün on said:

    Ayn Rand’ın babasını bilemiyorum ama Ayn Rand bize halktan bahsetmez. Bencilliğin erdemi üzerine kafa yorar, felsefi zeminde bunu meşrulaştırmaya çalışır. Elbette ki bu çabasında göçmüş olduğu New York’un payı büyüktür. Bu anlamda Rand ve halk aynı cümlede kafa karıştırıcı olur.