Çözüm sürecine ‘Akil İnsanlar’ dahil edilmek isteniyor. Bu kavram bana kültürümüzdeki ‘thamatemeclisi’ni hatırlatıyor ve kendi aynamıza, Çerkes kimliğine ve kendi ‘akil insan’ımıza bakma ihtiyacı duyuyorum.

Birgül Asena Hızal 02 April 2013
AKİL İNSAN

 

Şüphesiz bir şeyler değişiyor memlekette. Doğrusu; barış umuduna  da çok ihtiyacımız varmış.30 yıldan söz ediyoruz şaka değil. Benim yaşımda olanların hepsi hatırlar başlangıcı, karşılıklı ilk çatışmaları.Hemen hepimizin etrafında vardır bizzat tanıdığı bir savaş mağduru. Çok yakın bir baba dostuydu benimkisi. Oğlu,  basılan bir karakolda nöbetçiydi. 5 gün haber alamadı baba. Basında tüm askerlerin öldüğü yazılıp çiziliyordu. Sonra ulaşıldı oğula, sağdı, babanın yüreği ise yetmemişti bu beş güne. Benim hayatıma değmiş bu hikayenin binlercesi yaktı yürekleri, Kürtçe, Türkçe, Çerkesce,Lazca….Bu yüzden barıştan yana tüm politikaları mutlaka desteklemek ve olup bitenleri anlamaya çalışmak gerekir.

 

Paradigmalar değişiyor ve politika çok parametreli bir alan.  30 yıllık PKK ile 10 yıllık AKP hükümeti arasında geçenleri bu gerçeği göz önünde tutarak anlamak gerek. Kürt ulusu asimilasyonu kabul etmedi. Bu yüzden çok bedel ödediği tartışılmaz.  Farklı biçimlerde de olsa Kürt kimliğine sahip çıkmayan çok az Kürt tanıdım. Bölgesel yoksunluk ve asimilasyona direnç bir aradaydı. Öcalan’ın mücadelesi bu içsel zeminde yeşerdi. Dışarıda ise kocaman bir dünya vardı. 78’li yıllarda solun  içerisinde bir-iki grup ile temsil edilen Kürt hareketi iken bugün ‘sol’un neredeyse tamamı kendini Kürt hareketi ile özdeş olarak tanımlıyor. Başka bir ‘sol’ tanımlama da pek yok zaten ortada. Demokratik olana, insana, yeniye ilişkin olana sahip olmak için milliyet kısıtı da yok. Düşünsel kısıtları aşabilmek yeterli.  Hangi düşünsel kısıtların hangi temellerden beslendiğini anlamaya çalışmayı çok önemli buluyorum.  Belki de; dışarıdaki o kocaman dünyada petrol olmasaydı, işbirliği,  Orta Doğu, Arap baharı, Irak, İran, Fransa, olmasaydı Öcalan’ın  ‘mazlumların’ özgürlük newrozu’nu kutlayan metninden  bu kadar çok kişi haberdar olmayacaktı. ‘Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun…Akan kan Türküne, Kürdüne,  Lazına, Çerkesine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor.’ denmiş bu metinde. Bana göre metnin bir düşünsel kısıtı ise;   bu ülkenin Türk ve Kürt halkları tarafından kurulduğunu ifade ediş hali olmuş. Aynı hal; Erdoğan’ın metinlerinde de okunuyor. İyi ya da kötü olmaktan bağımsız olarak, tarihi gerçek;  bu topraklardaki bir çok halkın, mesela Çerkeslerin de kuruluş sürecinde olduğudur. Basit bir tarihsel durum saptamasıdır bu söylediğim. Bu saptama gerçeği yansıtmıyor olsaydı  da demokratikleşmeye yönelik süreç, tanımı itibariyle tüm kimlikleri kapsamak durumundadır. Kaygısı demokratikleşmeden, özgürlükten yana olan için çok olağandır bu kapsama alanı.  Bu toplumsal barış ve demokratikleşme sürecini,   Kürt halkının içsel zemini yani yoksunluk ve asimilasyona karşı direnci ve bütün toplumun barışa ve demokratikleşmeye olan özlemi ile anlamlandırmak istiyorum. Böyle bakınca da elbette tüm halkların ve kimliklerin bu süreçte yer almasını olmazsa olmaz buluyorum.

 

Çözüm sürecine ‘Akil İnsanlar’ dahil edilmek isteniyor. Bu kavram bana  kültürümüzdeki ‘thamatemeclisi’ni hatırlatıyor ve kendi aynamıza, Çerkes kimliğine ve kendi ‘akil insan’ımıza bakma ihtiyacı duyuyorum.Değişen, dönüşen ve bugüne ait olan  ‘akil’ insan geleneksel süreçteki thamatelerimizinmi yerini tutuyor merak ediyorum. Bugün sözü edilen 49 kişilik akil listesinde bir Çerkes’in olmasından çok demokratik ve özgürlükçü bir perspektifin olması belirleyici olacaktır amma bundan daha önemlisi akil insanlarımızın yetkinliği kadardır gibi geliyor bana Çerkesler olarak gidebileceğimiz en uzak mesafe.

 

Burada, Prof Ahmet İnam’ın tanımını hatırlamak istiyorum. ‘Hayat tamamen tesadüflerle, rastgele, bir derenin üzerindeki kurumuş bir yaprağın akışı gibi, tamamen dış güçlerin eline bırakılmış bir akış değildir. Hayatımızı bir ölçüde elimizde tutma olanağımız vardır. İşte bu gücün tam kendisine değilse, bile bu gücün büyük bir bölümüne akıl diyorum.’

 

Öcalan ‘Ulus devletçiliğin yol açtığı en büyük felaketler Ortadoğu’nun soykırım yaşayan halklarına ilişkindir’ diyor.

 

Bana sorarsanız; soykırımların her biri büyük felaketlerdir ve  biri diğeriyle karşılaştırılamaz. Barış ve demokratikleşme süreci, tanımı gereği, hepimiz içindir ve desteklenmelidir. Akil olana hep birlikte kulak vermek gerekir.

 

Yorumlar (1)
  1. Saim Tuç Bic-ra on said:

    Sayın Hızal, Akil İnsan ile Thamade benzeştir-meniz bana 80 li yıllarda, derneklemeciliğin İstanbul ayağından bir delikanlının: “Biz Thamade’lik olayını kaldırmak istiyoruz” sözüne “Siz Thamadeliğin ne olduğunu biliyor musunuz ki kaldırmayı düşünüyorsunuz? Önce ne olduğunu öğrenin, gerekmiyorsa ondan sonra kaldırın” diye cevapladığı mı hatırlattı. “Akıl akıldan üstündür” deyimi vardır ve herkes kendi aklını üstün tutma çabasındadır. İşte bu yöndeki ısrar, anlaşmazlıkların ve ayrışmanın temel nedeniymiş gibi görünüyor bana.. Bu yöndeki en ideal uzlaşma yöntemi, Demokrasinin sayıya dayalı çoğunluk sistemidir.(Çaresizliğin çaresi) Ama iki kişinin nasıl anlaşacağı ve anlaştırılabileceğine çözüm yok! Demek ki ayni fikirde olanlar birlikte olabilecekler… Rejimin adı ne konursa konsun her zaman zeki ve güçlü olanlar, diğerlerini istismar etmiştir ve çıkarları parelelinde kullanmışlardır. Bence, insani duyarlılık ve vicdan erginliği, AKİL olmaktan çok daha önemlidir. Bu açıdan Çerkes geleneği yanı Xabze dediğimiz kurallar sistemi, kişiliği, onuru önemsemiş, fazla zeki ve akıllı olmaya önem vermemiştir. Daha eskileri bilmiyorum ama “Yaşlılar Heyeti” (Thamadeler Kurulu) Hititlerden beri dernekleşmeye kadar Çerkes topluluklarında vardı… Merhum Ardzınba, mücadelesi boyunca onları yanında tutmaya özen göstermiş, ve Cumhuriyet döneminde de “ĞAYHABILAR” kurulu olarak resmileştirilmiştir. Ben bu Abhazya Devlet oluşumunu, fırsat buldukça: “Demokrasinin aşırı talep istemleri”ni dengelemek üzere ilgililerine örnek göstermek istemişimdir. Ama günümüzde eskiye rağbet yok. Akıl yeni oluşumlara, zeka içsel dürtüleri taşımaya dönükmüş gibi görünüyor. Bizimkilerde zaman, zaman ortak akıl arayışında oluyorlar, iyi olur inşallah.