Rusya ile iyi geçinelim diyenlerin, ‘yahu gücümüz yetmez bunlara –orada kalmışlara daha da kötü davranır’ dışında geçerli hangi argümanı var bizim bilmediğimiz?

Erhan Hapae 04 February 2013
RUSYA ile İYİ GEÇİNELİM

Olur, neden olmasın?

 

Rusya ile iyi geçinelim diyenlerin ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum.

 

Berlin duvarı yıkılalı beri tam 24 yıldır bir umutla; Bazı şeyler değişir, Rusya özgürleşir ve sürgünlerin mühimce bir kısmı kendi kadim topraklarına döner veya dönüş yolu açılır, acılarını yüreklerine gömüp geçimlerinin peşine düşer, 150 yıl ara verdikleri toplumsal ve kültürel gelişimlerini tamir etme işine girişebilir diye bir umut oluşmuştu herkeste. Epey bir zaman, bende umudumu korudum bu konuda.

 

Çerkesya’ nın ve bütün ülkelerin Çerkesler’ inin yüreğinde bir heyecan yaratmıştı bu. Bizim için ne olacağı belli değildi ama yüz milyon doğu bloku halkı özgürleşmiş, 14 millette bağımsız olmuştu nihayet. Öyle ki, dönüşçüleri hiçbir zaman ciddiye almamış olan çeşitli kesimlerden birçok insan bile, Çerkesya’ da hayat kurmak için küçük te olsa çeşitli girişimlerde bulundu.

 

Çok büyük sermayelerden bahsetmiyorum elbet ama yine de kendi çaplarında önemli gördükleri birikimlerini yitirenler oldu. Ufak tefek başaranlar da.

 

Başkan Aslan Carım’ın bir günde pasaport vermeye kalkmak gibi heyecanlı aceleciği – belki de acemiliği – ile başlamıştı süreç ama öyle sürmedi. Yeltsin’in ‘İstediğiniz kadar özgür olacaksınız’ dediği dönemdi o dönem. Putin gelip ‘İstediğim kadar özgür olacaksınız’ diye söylemi düzelttiği söylenir daha sonra. Carım, ilkinin atadığı biriydi, Adıgey’in son başkanı Thakuşın ise, daha önceki yoklamalarda % 2 oy aldığı halde Putin tarafından atanmış biri. Hepsi aynıdır diyemeyiz.

 

Soykırımla ilgili yerel parlamentoların ‘çarçabuk’ kararlar aldığı yıllar, ‘çarçabuk’ geçti. Neo-Politbüro kısa sürede el koydu iktidara. Ondan itibaren neler olduğu herkesçe malum.

 

Çeçenleri telef etti. Çerkesçe eğitim yasalarını değiştirip seçmeliye indirdi. Yerel yönetimlerin seçim yasasını değiştirdi, ben atarım siz sıkıntıya girmeyin dedi. Adıgey’ e gelip yerleşmek isteyenleri 200-300 kişilik kotalarla sınırladı. Bu disipline uyulacak olursa, 2064 yılında ( yani elli yıl sonra – yani sürgünün 200. Yılında) on bin dönüşçüye ulaşmış olacağız hadi on beş bin. Ne mutlu bize! Hesap fena değil yani.

 

Ama bu arada (daha dün), bana göre önemli bir gafta bulundu Duma. 1864 te Kuzey Kafkasya bizim topraklarımız değildi, o yıllar göçüp gidenler imparatorluğun eski vatandaşları sayılmazlar ve bu nedenle Suriye Çerkesleri ilgi alanımız dışındadır dedi, kusura bakmayın. Parlamento başkanı-sekreteri-bürokratı. ‘İşgal ve ilhak ettik’ demiş oldu böylece.

 

450 yıl önce gönüllü birlik kurmuştuk ya hani?

 

Rusya ile iyi geçinelim diyenlerin, ‘yahu gücümüz yetmez bunlara –orada kalmışlara daha da kötü davranır’ dışında geçerli hangi argümanı var bizim bilmediğimiz?

 

Bu arada bir sürpriz oldu; Dağıstan asıllı bir parlamenter, Çerkesler’ e Pasaport verilmesi için yasa değişikliği önerdi. Bravo derim. Ama bir Petersburg parlamenteri önerseydi bunu, daha da bravo derdim. Kim önerirse önersin sonucunu beklemek gerekir. Olumlu bir karar çıkar ve uygulanabilir hale gelirse, Çerkesler açısından mutluluk verici bir durum çıkar ortaya. İyi geçinmenin yollarını hevesle arar buluruz bizde, niye olmasın?

 

Bu arada bazı arkadaşlarımız, Rus halkını karşınıza almayın – iktidarları alabilirsiniz uyarılarında bulunuyorlar. Gereksiz uyarılar bunlar diye düşünüyorum. Çar-Politbüro-Putin yani Feodal İmparatorluk-Bolşevik Düzen- Putin’ in oligarşik düzeni, hemen hepsi aynı davrandı Çerkes halkına. Biz sürüleli beri üç defa düzen değişti ama kötülük değişmedi. Nasıl bahsedeceğiz peki?  Muhalefet anlamında Rusya deyince bahsedilen şey iktidardır kuşkusuz, mujikler olacak değil ya. Neyse.

 

Dediğim gibi, intikam ateşiyle yanmıyoruz. Affedip unutmaya hazırız biz, bir insanlık görelim karşıdan yeter.

 

Yeltsin’in laf arasında söyler gibi yaptığı bir iki cümle dışında var mı böyle bir durum? Peşinden Grozni’ yi yakmaya gönderdiği tankları unutmadan.

 

CARI.

Comments are closed.