Ersin Geyik-Taştepe Köyü/Gönen
14:25 4 February 2013

Ben 1948 doğumluyum. Bizim köyümüzde okul yoktu, o yüzden Bandırma Yeni Ziraatlı köyüne gittim orda okudum ilkokulu. Halam oraya evliydi ve çocukları yoktu babam hem okula gitmem hem de halamlara yardımcı olmam için Ziraatlı’ ya gönderdi beni . Orda yediden yetmişe herkes Çerkesce konuşuyordu. Ben onun için Çerkesce’yi çok iyi öğrendim, burada yani kendi köyümde kalsaydım  öğrenemezdim. Çünkü burası yol üzerinde, onun için kahvede falan gelen giden çok olduğu için Türkçe konuşuluyordu. İçerde kalan Çerkes köylerinde yani yol üzerinde olmayanlarda Çerkesce daha fazla konuluyordu ve oralarda daha uzun süre yaşadı. Ben orda kalırken Ziraat’lının İmamı bile Çerkes’ ti herkes Çerkesce konuşuyordu.

İlkokulu bitirdim, üç senede Kuran kursuna gittim orda ve devamlı Çerkesce konuşarak 16 yaşına kadar geldim. 16 yaşında, 1964 yılında İstanbul’a gittim.  Koreli Şevket diye eniştem vardı onun yanına gittim. Gittiğim bölgede de yine bizim bölgemizden Çerkesler vardı yani eniştemin arkadaşları. İstanbul’a çalışmak için gittim çünkü insanlar burada geçinemiyordu. Mesela babam rahmetli, 3-5 tane ineği vardı. Biz dört kardeşiz o zamanlar traktör yok, şimdiki gibi fenni yemler yok. 100 dönüm tarlası olan bile geçinemiyordu doğru düzgün. Şimdiki gibi değil o zamanlar, şimdi 10 dönüm tarlası olan 5-10 tane ineği olan rahat geçiniyor köyde. O zamanlar imkânlar yok teknoloji yok, traktör yok, doğru düzgün su bile yoktu köyde. Benim İstanbul’a gidişim bu bölgedeki birçok insan gibi ekonomik nedenlerle oldu yani. Yıldıztabya’ da eniştemlerin yanına yerleştim.  Kasımpaşa’da da işe başladım. Patronumuz Yahudi’ydi. Daha yeni iş başı yatığımda patronum yanıma geldi, oğlum senin sigortanı yaptılar mı dedi. Yok dedim daha yapmadılar. Hemen talimat verdi sigortamın yapılması için, o zamanlar sigortasız bir sürü insan çalışıyordu çeşitli iş yerlerinde. Ama ben Yahudi patronum sayesinde erkenden sigortalı oldum ve onun sayesinde 39 yaşında emekli oldum. Büro mobilyaları yapıyorduk iş yerinde. Ustabaşımız da Yahudi’ydi. İşi onların yanında öğrendim. İş yerinin karşısında çorap fabrikası vardı. Birçok kız çalışıyordu orda. İş yerindeki arkadaşlarımız öğlen aralarında o kızlarla sohbet ederken ben içerde çalışıyordum. Meraklı ve çalışkandım. Daha 18 yaşındayken ustabaşı oldum iş yerinde.  35 – 40 kişi çalışıyordu o zaman fabrikada.  8 – 10 Çerkes tanıdığımı da işe aldım orda. Çoğu yine oradan emekli oldular. Tabi İstanbul’a gittik ama Çerkesler’ le irtibatımızı hiç kopartmıyoruz yine hep onlarla birlikteyiz. Çünkü herkes geliyor iş arıyor ve benim elimde de imkan var tabii ki onları işe alıyorum yardımcı oluyorum. Çerkesler olarak çıktığımız kahve Bayrampaşa’daydı. Devamlı oraya giderdik hiç koparmıyorduk irtibatımızı. Ben çalışırken tabi adım duyulmaya başladı o sektörde, işi çok seviyorum ve çok iyi biliyorum çünkü. İyide bir maaş alıyordum. O zamanlar mesela eniştem Dolmabahçe sarayında çalışıyordu, çok iyi bir maaş almasına rağmen,  ben 19 yaşında onun maaşının neredeyse iki katını alıyordum.

Her hafta sonu ne zaman düğün olsa bu bölgede atıyorum kendimi hemen buraya  Bayramiç’te, Hacımenteş’ te,  hemen atlayıp geliyordum. Hiç kaçırmazdım düğünleri, Manyas tarafındaki düğünlere de giderdik arada. Sadece düğünlere de değil cenazelere de devamlı gelirdim. Ben onun için bölgemi seviyorum milletimi seviyorum, onlara yardım etmeyi, mutlu ve hüzünlü günlerinde yanlarında olmayı seviyorum.

39 yaşında emekli oldum kendi iş yerimi açtım ben yine kendi mesleğim üzerine. Bana o zaman Yahudi patronum başka bir yere çalışmaya gidiyorsan ben seni bırakmam dedi. Maaşını artırırım ne sıkıntım varsa çözerim ama bırakmam.  Yok dedim ben kendi iş yerimi açıcam. O zaman tamam dedi. Küçük bir atölye açtım,  Yahudi patronum da beni destekledi, paramı peşin verdi mesela,  iş gönderdi devamlı.  Bak böyle bir şeyi ne o zaman, ne şimdi kimse yapmaz ama benim Yahudi patronum yaptı bunu.

Bende bu memleket sevdası var ya, onun için hep aklım burada tabi . Çok yatırım yapma imkânım varken sadece ev aldım çocuklarıma ve kendime. Ama orda büyüyeyim yatırım yapayım diye bir derdim hiç olmadı hep aklım burada çünkü.

O arada da evlendik çoluk çocuk oldu ama benim içimde hala uktedir Çerkeslik. Çocuklarımı çok iyi yetiştirdim, hepsinin işi gücü var, hepsinden de çok memnunum. Küçük oğlum tekstil işiyle uğraşıyor ihracat yapıyor, çok iyi işleri. Diğer oğlum Doğuş’ ta yönetici, diğeri kardeşinin yanında çalışıyor. Yani Allah’a şükür hepsinin durumu çok iyi. Çocukları da evlendirdikten sonra artık dedim ben burada durmıycam, zaten emekli olursam bir gün durmam İstanbul’da diyordum ama o arada çoluk çocuk iş güç koştururken 20 sene daha geçti İstanbul’da. Ama bunun sonu yok, eşim diyordu  bak evlendiler çocuklar,  torun olacak falan  ama bende buraya gelmeyi çok istiyorum. Bıraktım her şeyi geldim köye. 4 senedir de köyümde yaşıyorum. Kışları bazen İstanbul’a gidiyorum ama yine dönüyorum hemen köye.

Ben böyle bir hayat yaşadım, hep köyle Çerkesler’ le içli dışlı oldum. Biz dört kardeştik onlarda İstanbul’da mesela şimdi. Ama onların ne köyle ne Çerkeslikle pek bir alakaları kalmadı. Onlar iyice oralı oldular, ama ben pek oralı olamadım, ruhum buradaydı hep ve sonunda kendimde geldim.

Ama her şeye rağmen, dediğim gibi çocuklarımın durumları çok iyi, yani adam  oldular ama Çerkes olmadılar. Çerkesliği öğretemedim onlara. O tarafları eksik işte. Ben İstanbul’a gitsem de hep hemşerilerimle beraber oldum, ama çocuklar öyle bir ortam yaşayamadılar maalesef.  Okuldu, üniversiteydi, hayat meşakatlarinin içerisinde öğrenemediler hiçbir şeyi. Her yaz köye getirdim hâlbuki ben onları. Okul tatillerin hep getirdim köye ama köyde Çerkesce konuşan kalmadı ki. Birde getiriyoruz ama yaşıtları da yok köyde o zamanlar, canları sıkılıyor haliyle. Şimdi yine aynı mesela çocuklarım gelinlerim hepsi köyü çok seviyorlar tatillerini hep burada geçiriyorlar. Şimdi hedef torunlarım, yazları geliyorlar buraya onlarda şimdi derneğe götürücem onları oynamayı bari öğrensinler diye.

Yorumlar (4)
  1. ERDAL GEYİK on said:

    babacım benim sen bize çerkezce öğretemedin ama sevgiyi saygıyı oturup kalkmayı büyüklerimizi sevmeyi küçüklerimizi kollamayı çok iyi öğrettin siz bizim herşeyimizsiniz allah sizi başımızdan eksik etmesin seni çok seviyoruz saygılar ortanca oğlun

  2. Yücel Bidav (bidanuk) on said:

    Ağzına sağlık sevgili ağbicim. Röportajında kendimi buldum sanki. Seni köyde göremeyince bir eksiklik hissediyorum. Varlığınla maddi manevi olarak köyümüze katkılarından dolayı sana çok teşekkür ederim. Allah senden razı olsun.

  3. MESUT CAN on said:

    BÜTÜN BU OLAYLARDAN SONRA BİZİMDE KÖYDE KADİM BİR DOSTUMUZ İYİ BİR KOMŞUMUZ OLDU İYİKİ VARSINIZ FOTĞOJ

  4. DİLEK GEYİK on said:

    AMCA HER NE KADARDA İSTANBULDA YAŞASAKTA KÜLTÜRÜMÜZÜ ÖRF VE ADETİMİZİ UNUTMADIK UNUTMUYACAĞIZDA ÇERKEZCEYİ SİZİN KADAR BİLMESEKTE AZ DA OLSA BİLİYORUZ KÖYÜMÜZÜ HİÇBİR ŞEKİLDE UNUTMADIK UNUTMUYACAĞIZDA