Emel Yançatorol – Hatay/Reyhanlı
14:10 4 February 2013

Yirmi beş yaşına kadar Reyhanlı’daydım. Yirmi Beş yaşına kadar köyde yaşadığım için dilimi kültürümü biliyorum. Evlenerek çıktım köyden. Eskişehir, Malatya, İzmir ve en sonda İstanbul’da yaşadım. Halen de İstanbul’ dayım. Eşim memur olduğu için 4 farklı şehirde yaşadık. Kendimde emekli öğretmenim.  Biz evlenip köyden ayrılınca askeri bir ortama girdik. Eşim askerdi. Askeri ortamın da aslında Çerkesler’den pek farkı yok. Orda da ilişkilerde bir resmiyet, ciddiyet ve saygı var. Komutan eşleriyle ilişkilerimizde de mesela ayağa kalkmak gibi, ikram etmek gibi ritüeller var. Ben orda fazla saygılı bile hissettim kendimi. Çünkü benim yetiştiğim ortamda benzer bir ortamdı köyde. Yani askeri ortam bana Çerkes ortamını pek aratmadı. Askeriyede birde bize çok güzel baktılar. Çerkes olduğumuz için ayrıca bir saygı görürdük. Gerek ordudaki Çerkesler sebebiyle gerekse hal ve davranışlarımızdan dolayı herhalde. Ama tabi her şeye rağmen geldiğim yerin samimiyetini özlüyorum. Askeriyede daha hiyerarşik bir ortam var ama Çerkesler’de daha kültürel daha doğal bir durum var buda samimiyeti getiriyor tabi beraberinde.  Askeriyeden ayrıldıktan sonrada ilişkilerimiz devam etti oradaki dostlarımızla. Ama orada da bize daha yakın insanlarla ilişkimiz devam ediyor.

Köydeyken geniş bir ailemiz vardı bizim. Ailem, akrabalarım hep birlikteydik. Evlendikten sonra tabii ki daha çekirdek bir aile içerisinde yaşıyorsunuz. Ama benim ailemle, akrabalarımla ilişkilerim hiç kopmadı. Devamlı gittim köyüme, akrabalarımla da devamlı görüşüyoruz. Eşimde aynı yerden, Reyhanlı’dan olduğu için gidiş gelişlerimiz daha sık oluyor. Telefonla bile olsa akrabalarımın sıkıntılarına dertlerine ulaşıyorum. Her bayramda ya da mutlu günlerinde gidemesem bile bütün akrabalarımı mutlaka ararım.

Tatillerimizi hep köyde geçiririz, çocuklarımız da onun için köyden kopmadılar. Babamlar üç erkek kardeşti. Çok geniş bir bahçemiz vardı bizim köyde. O üç kardeşin çocuklarıyla birlikte büyüdük biz ve o geniş bahçe bizi çok mutlu ediyordu. Eşimin babası da kendiside çok misafir severler. Benimde çok gidip gelenim oldu köyde olduğu gibi devamlı misafirlerimiz oldu. Biz köydeyken de bizim ailelerimizde ağır ritüeller yoktu. Yani ağır adetler terk edilmişti. Eşimin ailesi iyice kalenderdi. Onun için çok zorlanmadan rahatça yaşayabiliyorduk. Daha sonra şehre gelince de geliyorlardı bize ya da biz gidiyorduk. Ama çok ağır adetler uygulanmıyordu. Mesela eşimin iki annesi vardı. Yani birisi kumaydı. Bildiğimiz adetlere göre düğünde gelini kayınpederin arabadan çıkarması mümkün değil. Biz evlenirken o üvey anne, benim haberim yok tabi, böyle bir şey talep etmemde mümkün değil ama o, kayınpederime gidip gelin seni istiyor sen gelmeden çıkmıycakmış diyor. Beni geldi kayınpederim çıkardı arabadan. Normalde olacak bir şey değil. Ama dedim ya kayın pederim çok kalender bir adam. Hiç dert etmezdi böyle şeyleri. Onun için çok rahat ettik biz. Benim ailemde de böyle şeyler çok yoktu. Mesela Göksun’dan bir gelin aldık abime. O böyle şeyler yapmaya kalktı. Yani yemeğe oturmamaya, ayakta beklemeye başladı. Ona dedik sen napıyorsun, bizde yok böyle şeyler gel masaya otur. Öyle şeyler yoktu bizde gerçekten.

Dili ben biliyorum, eşim de anlıyor. Ama maalesef çocuklarım bilmiyor. Ben bunda okul ve iş hayatının çok etkili olduğunu düşünmüyorum. Mesela benim çocuklarıma babaanneleri baktı. Çok iyi Adigece biliyordu. Ama konuşmadı, hep Türkçe konuştu çocuklarda. Biz de bu konuda konuşması için teşvik etmedik. Hatta kendimiz de konuşmadık evde pek ve çocuklar öğrenemedi. Yani istense konuşulabilir ve öğretilebilir çocuklara. Bizim çocukluğumuzda evde devamlı konuşuluyordu. Hatta kendi babaannem Türkler gibi konuşuyorsunuz der kızardı bize Türkçe konuşunca. Şimdi baktığımda çocuklarım için çok yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Ama en azından köyle irtibatları var çocukların oradaki büyüklerinde etkisi var tabi bunda. Devamlı tatillerde ya da boş zamanlarında giderler köye. Oradaki büyüklerde onlarla ilgileniyorlar çok seviyorlar. Onun için köyle irtibatları hep oldu çocuklarımın.

Şehir hayatında tabi köydeki cenaze ve düğünlerin hepsine gidemiyoruz. Çok önemli aslında insanların acılı günlerinde yanlarında olabilmek. Ben mümkün olduğunca gidiyorum ama tabi istediğimiz gibi olmuyor her zaman. İş güç giriyor, mecburiyetler giriyor araya. Ama Reyhanlı’ya yakın şehirlerde olanlar mutlaka gidiyorlar cenaze ve düğünlere. Gençler çok güzel sarılmışlar birbirlerine bu beni çok mutlu etti açıkçası. Son bir düğüne gittim Reyhanlı’da hayatımda böyle haz aldığım bir düğüne gitmemiştim. Gençler harikaydılar. Bir kere giyimlerine çok özen göstermişler. Nasıl bir düğün yaptılar, nasıl oynadılar. Umutlandım açıkçası gelecekten.

Şehirde birçok şey zor gerçekten. Akraba eş dost ilişkilerimiz, köyde çok iyiyken burada yani İstanbul’da pek yok. Akrabalarımızda var tanıdıklarımızda var aslında İstanbul’da. Ama şehre gelenler asimilasyonu daha fazla yaşıyorlar herhalde. Maddi çarkın içerisine giriyor, daha bireyselleşiyor ve daha uzaklaşıyorlar herhalde birbirlerinden. Kırık yılın başında insanlar köyde bir araya gelirlerse geliyorlar ama şehirde gidiş gelişler çok az birbirlerine.

Reyhanlı’nın dışarıdakilere bir baskısı da var aslında. Köydekiler şehre gidenlerin kaybolup gitmelerini engelliyorlar. Devamlı ilişkilerini sıcak tutuyorlar. Ama buna rağmen kaybolup gidenler ya da iyice uzaklaşanlarda var. Çok gariptir mesela ben burada bir Kafkas gecesine gittim. Etrafımdaki insanlarla tanışmak istedim ama baktım insanlar çok tanışma taraftarı değiller, şehirde bireyselleşmiş iyice insanlar. Hâlbuki bir düğüne, eğlenceye her şeyden önce tanışmak kaynaşmak için gidilir. Sanırım böyle bir şeyi de istiyoruz. Küçülmek bireyselleşmek öyle bir hayat sürmek daha kolay geliyor insanlara. Ekonomik yönden kendine yaklaştırmamak, acılarına sıkıntılarına kulak tıkamak, yokmuş gibi yapmak daha kolay. Birde şöyle bir şey var sen şehirde herkesin derdini dert etmeye kalksan köydeki gibi bakıyorsun ama etrafındakiler öyle değil, yine yalnız kalıyorsun. Doğruyu söylemek gerekirse şehir hayatında bende köydeki gibi yaşamayı istemiyorum. Bunu kimse söyleyemez belki ama benim içim böyle, burada hayat farklı burada böyle yaşamak gerekiyor belki de.

Comments are closed.