Ançok Anzavur’un İzinde
3:31 3 January 2013

Ahmed Anzavur’un izini sürmek için arşiv ve kütüphanalerin dışına çıktığınızda yolunuzun ilk düşeceği yer Biga’dır.  Anzavur Biga ile, Biga Anzavur ile bütünleşmiş çünkü neredeyse.  Biga merkezde ovaya hakim bir tepede bulunan, “bir şekilde” yıkılmış evinin yerinde yeller esiyor olsa da hatırası  hala dimdik ayakta.

Mezarının bulunduğu Cihadiye köyüne giderken yolda bize gösterilen “Anzavur Tepesi”, eski karargahıymış Anzavur Ahmed’in. Mezarlıkta yan yana yatan 3 silah arkadaşını da ziyaret ettikten sonra Cihadiye ve Dereköylü yaşlılara kulak veriyoruz. Anlatıcılarımız, tarihçilerin alışageldiğimiz hain-kahraman retoriğini aşarak, bir Biga Çerkesi’nin hikayesini dillendirdiler.  Yani içlerinden birinin.

 

Yaşar Şengün (70)  Cihadiye
Anzavur’un silah arkadaşı Selim efendinin diğer torunu

Ben ortaokula gittiğim zaman Çerkes olduğunu söyleme dediler bana. Ortaokula kardeşimle beraber Biga’ya geldik biz. Çerkes olduğunuzu söylemeyin dediler ama şivemizden anlaşılıyor Çerkes olduğumuz. Benim ilk sene derslerimden matematik 10, diğerlerinin hepsi 3 veya 4. Çünkü sözel derslerde konuşmuyoruz çekingeniz korkarak gelmişiz zaten.

Bizim küçüklüğümüzde Anzavur Ahmet hakkında birçok şey anlatılıyordu. Geceleri Anzavur Ahmet’in mezarının olduğu yerde ışık hüzmesi olduğunu nur göründüğünü çünkü Anzavur Ahmet’in Şehit olduğunu çok duyardık küçükken. Anzavur Ahmet namazında niyazında bir adammış  . Anzavur’a içten içe çok saygı duyulurdu bizim küçüklüğümüzde halada duyulur aslında.Bunda tabi Anzavur’un dindar olmasının da etkisi var. Gençliğimizde pek önemsenmedik bu konular araştırmadık daha doğrusu bu konularla ilgilenmemize karşı çıkıyordu büyüklerimiz. Ben İstanbul’da İmam Hatip Lisesi’nde  okurken, Kafkas Derneğine  gidiyordum. Hatta o zaman Birleşik Kafkasya Dergisi’nin neşredilmesine de yardımcı oluyorduk. Ben o dergilerden köye de getirdim. Babam bana çok kızdı bunun için. Babamdan çok korkardık tabi aynı zamanda da saygı duyardık. Bu işlerle Çerkes meseleleriyle ilgilenmeme acayip kızdı babam. O dergileri de yaktı sonradan. Biraz tartıştık tabi bunun için iki tane de tokat yemişliğim var babamdan bu yüzden.

Bizim köye Çerkes Ethem’ in de geldiğini söylüyorlardı büyükler. Hatta geldiğinde Ethem’i gördüğünü söyleyen yaşlılar vardı bizim köyde. Geldiklerinde Anzavur taraftarlarının evlerini yakmışlar. Bizim evi yakmamışlar bir tek, yani Selim Dedemin evini. Araya birileri girmişte bizim ev yakılmamış. Ama bizim köylerde Ethem’ i hiç sevmezler çok Çerkes’in canını yakmış Ethem bizim oralarda.

Selim Efendi yani dedem, Ahmet Anzavur ve birde Şevki Bey birlikte öldürülmüşler zaten mezarları da yan yanadır. Bir grup bunları Karabiga’ da pusuya düşürmüşte ölmüşler. Tabi bu pusuyu asker yapacak değil derin devlet diyorlar ya hani birilerine emir verilmiş onlar düşürmüş pusuya ve üçünü de öldürmüşler. Aslında Anzavur Cihadiye’li  değil İpkaye’ li ama İpkaye o zamanlar nahiye yani daha büyük bir yer, onun için oraya gömülmüyor bizim köye gömülüyor.

Anzavur öldükten sonra Cumhuriyet kurulunca Anzavur’un çocuklarına Atatürk sahip çıkmış aslında. Çok güzel bir yer verdi Kadıköy’de Seyfi Efendiye Atatürk. Anzavur’un oğlu kendisi anlattı bunu ben gördüm kendisini konuştum da ava falan gelirdi köye ama hayta bir insandı. Mezarını falanda o yaptırdı Anzavur’un. Benim dayımın oğlu Şerafettin o Seyfi Bey’in benzin istasyonunda 10 sene çalıştı İstanbul’ da. İstasyona Şerafettin bakıyormuş zaten, Seyfi Bey arada gelip para alıp gidiyormuş sadece.  Şerafettin çok şey bilirdi aslında ama öldü gitti oda.

Aslında Anzavur bizim köylü değil İpkaye’li ama İpkaye o zamanlar nahiye yani daha büyük bir yer onun için oraya gömülmüyor bizim köye gömülüyor.

Anzavur olayı bizlerin senelerce peşini bırakmadı hem Biga’lı hem Çerkes olan herkesin benzer hikayeleri vardır. Mesela ben Milletvekili adayı olduğumda karşı kampanya olarak Anzavur’un torunu olduğumu iddia ederek yıpratmaya çalıştılar beni. Aznavur’un Ahmet’ e hain denmesi yüzünden birçok insanın başına da benzer şeyler geldi bizim oralarda.

 

Fevzi Durmuş (Cihadiye)
Ahmet Anzavur ile aynı yerde öldürülen Selim Efendi’nin torunu.

Dedem Selim Efendi Anzavur Ahmet’in silah arkadaşıymış nerdeyse hiç ayrılmamış yanından her savaşta beraberlermiş. Hatta öldürüldüğü olayda da, onlar bizim köyde iken Atatürk geldi sizle görüşmek istiyor diye davet ediyorlar Karabiga’ya. Hatta anlatıldığına göre, Dedem Selim Efendi oraya giderken atını damdan çok zor çıkarabilmiş hani atın sezgi gücü diyorlar ya öyle bir şey herhalde . Ama sonunda Atatürk ile görüşeceğiz diye gittikleri  Karabiga’da pusu kurup öldürdüler üçünü de . Hatta rivayete göre benim dedem istese bu olayda kurtulabilirmiş. Önce bir kolunu kaybetmiş kaçabilirmiş ama diğer iki arkadaşının yani Anzavur ile Şevki Bey’in öldürüldüğünü görünce oda sonuna kadar mücadele etmiş ve öldürülmüş. Aslında Anzavur bu köyden değil şu karşı köyden İpkaye’den. Ama oraya defnedilmesini istememişler. Oraya istemeyinceler üçünü de bizim köye yan yana gömmüşler. Ama mezarlığında en ucuna hiç görülmeyecek  bir yere gömülmesine izin vermişler. Yine rivayete göre Aznavur’un kafasını kesip Atatürk’e götürdükleri söyleniyor. Daha sonra getirdiler mi bilmiyorum tabi. Mesela rahmetli annemle babam anlatıyordu. Cenazesinde mezara Anzavur’u yerleştirirlerken kafasını görmüşler ama tabi bunu tam olarak bilemiyoruz. Babam, babası Selim Bey,öldürüldüğünde daha 7 yaşındaymış. Öldürülen 3 kişiye mezarlık yaptırmıyorlardı Menderes dönemine kadar. Köylüler mezarı ne zaman kendi imkanlarıyla yapsalar Jandarma gelip yıkıyormuş mezarları. Yerleri şurası diye belirtilmesine müsaade etmiyorlar yani. Bunlar hep İnönü zamanında oldu tabi. En sonunda bu Seyfi Bey vardı Allah rahmet eylesin Anzavur’un oğluydu. Geldi buraya, ben o zamanlar  10-15 yaşlarındaydım herhalde, bir kurban bayramıydı hatta 3 tane kurban kestirdi ölenlerin ruhuna.56 model bir şavrole araba ile geldi o zamanlar yol yok iz yok doğru düzgün buralarda.Kurbanları da caminin arkasında kestirdi Seyfi Bey. Sonrada mezarlıklarını yaptırdı bir daha da yıkılmadı mezarlar. Galiba 50-55 sene oldu bu olay olalı. Daha sonra Seyfi Bey de yani Anzavur’un mezarını yaptıran oğlu da buraya getirilip gömüldü öyle vasiyet etmiş kendisi, ama şimdi onun mezarını bilen eden pek yok. Bilmiyorum ne kadar doğru tabi ama Seyfi Bey gitmiş Atatürk’ün huzuruna o zamana kadar Anzavur’un oğlu diye hiç iş vermiyorlarmış ona “arkadaş demiş ya beni öldür ya da bir iş imkanı ver” işte o zaman Atatürk Benzin istasyonu vermiş buna garajlı.   Tam Kadıköy meydanda iskelenin ordaydı. Hatta bizim amcaoğlu rahmetli Şerafettin abi senelerce onun yanında çalıştı benzinlikte.

Ethem’ de gelmiş buralara ama Ethem Anzavur’dan farklı o Atatürk’ü tutuyordu. Mesela bu civarda ne kadar çekindiği Çerkes varsa hepsini temizlemiş yani öldürmüş. Kendisi gibi düşünmeyen ne kadar insan varsa hepsinin kellesini götürmüş. Zaten Ethem Atatürkçüydü Anzavur Padişahçıydı, hem Anzavur daha dindardı.

Sait Ne’ oldu (90) Dereköy

Ben kendim görmedim Anzavur’u ama bu Akköprü diyorlar Karabiga tarafında orda öldürdüklerini söylediler. Birde bu Anzavur tepesi var Cihadiye tarafında karargahıda ordaymış Anzavur’un. Bu olaylar bizden çok önce olduğu için ben bilmiyorum. Ama bizim köyde onla beraber savaşan pek olmadı heralde daha çok Cihadiye’deydi onlar. Aslında sen iki sene önce geleydin hatırlardım bir şeyler ama artık unutuyorum her şeyi. Yaşlandım. Buraya geldi mi Anzavur hiç bilmiyorum hiç duymadım zaten ben bilmesem de bilecek kalmadı köyde.

Yalnız bak bana onu keseni gösterdiler yani kafasını kesen adamı gördüm ben. Yeniçiftlik köyündenmiş. Biga’da gösterdiler bana, 50 yıl kadar oldu Aznavur’un kafasını kesen bu adam diye. Ben gençtim o zamanlar ama o adam yaşlıydı.  Bana söylediklerine göre çingeneler öldürmüş Anzavur’u  ama kafasını kesen Yeniçiftlikliymiş;  o adam işte. Ben araba koşuyordum o zamanlar, araba yoktu taksi yoktu. Gönen’den Manyas’tan heryeri bilirim Balıkesir’e kadar. Araba koştuğum zamanlarda Biga da bir hana gittim kalmak için, orda uzaktan gösterdiler şu adam Anzavur’ un kafasını kesen diye. İri yarı ama tipsiz bir adamdı.

Ben askerdeyken bak şu Anzavurcuya diyorlardı Çerkes olduğumu öğrenince. Okula gitmedim ben eski yazı okutmuyorlardı bize yeni yazı için öğretmen gelince de gevur olursunuz dıye okutmadı bizim büyükler. Cahil kaldık bizde.

Ne oldu hikayesi

Şimdi ben ufaktım Gelibolu’da yol yapılıyordu. Arabacılık da yapıyorum ya, hiç olmasa adamlara su getiriyim de para kazanayım dedim. Biga’ya gittim nüfus kağıdı istiyorlar nüfusçuya gittim  ben de. Dedim ben çalışmaya gidecem nüfus kağıdı lazım bana. Bir saat sonra gel dedi. Ufaktım o zaman ilk defa  Biga’ya gitmişim yol bilmiyorum iz bilmiyorum. Bir saat zaman geçirdim tekrar gittim bana gene bir saat sonra gel dedi. Şerefsiz yav adam. Ben de geç kalmaktan korkuyorum ufağım o zamanlar gece olursa nasıl eve döneceğimi bilmiyorum. İkinciye tekrar gittim “sen den başka işim mi yok benim?” dedi beni kovdu. Türkçe de bilmiyorum o zaman yani az biliyorum bir Çerkes arıyorum yok bana yardımcı olacak. Bunlar paydos ettiler öğlende, öğleden sonra gireyim de işimi göreyim dedim ama yine çıkıştı bana. Tam onun odasının karşısında Kaymakamın odası var. Biga Kaymakam’ın elinde diyorlar o zaman her yerde. Buna bir söyleyeyim de yardımcı olsun bana dedim, girdim yanına ama ben yaptığımın şikayet olduğunu bilmiyorum o zaman. Anlattım durumu sabahtan beri nüfusçu kimlik vermiyor bana dedim. Eski yazı bir şeyler yazdı bir kâğıda nüfusçuya ver dedi bunu. Verdim kâğıdı nüfusçuya ama bir bağırmaya başladı bana, nerdeyse dövecek şikâyet ettim diye. Sonra bana kızarak git beş kuruşluk pul al dedi. Çıktım ama ne pul biliyorum nede alınacak yeri. Orayı burayı gezdim dolaştım yok. Pul her yerde satılmaz zaten dükkânlar satar mı hiç pul. Sonra Hükümetin yanında bir ihtiyar satıyormuş gittim onu buldum aldım pulu. Neyse gittim nüfusa yapıştırdı pulu verdi bana kimliği, bende bakmadan aldım cebime koydum zaten baksam da bir şey anlamıycam. Türkçe çünkü, bilmiyorum ki okuma yazma. O işi yapmaktan da vazgeçtim geldim geri köye. İki sene geçti aradan bizde Savaştepe’den yetim bir çocuk vardı babam bakıyordu ona okuma yazması var. Bir baktı kimliğe abi senin babanın soyadı Uzun senin soyadın “Neoldu” , niye böyle deyince anladım. O şerefsiz nüfusçu yapmış soyadımı “Neoldu” diye. “Neoldu” yapmış yav şerefsiz şimdi kimlik nerde onu da bilmiyorum valla. Askerde de dalga geçti Kurmay Üsteğmen benle hep “Neoldu” diye.


Yaşar Şahin  İdriskoru

Ben lisede İnkılap Tarihi hocasından Anzavur ve Ethem’ e hain denmesi yüzünden dayak yedim. Hatta hocanın ismini de hiç unutmam Kevser hoca. Haftada bir gün İnkılap Tarihi dersi görüyoruz. Sayfa 57’de konu Çerkes Ethem. Hoca konuyu anlatırken gözümün içine baka baka hain Çerkes Ethem diye anlatıyor ama devamlıda bana bakıyor. Hocayla ideolojik olarak da uyuşmuyoruz pek zaten. O öyle yapınca bende araştırma gereği duydum. Yalan söyleyen tarih utansın diye bir kitap buldum kaynak olarak. O kitapta Çerkes Ethem’ in hain olmadığı bir vatan kahramanı olduğu yazıyordu. Kitabı alıp derse öyle gittim ve ders kitabının dışında Çerkes Ethem’ in hain olduğunu yazan bir kitap var mı diye sordum. Başka bir kaynak gösteremeyince bana okkalı bir tokat attı. Ben de sınıftakilerden yaşça büyüğüm iki sene okula ara verdiğim için yani hocayla da fazla bir yaş farkım yok. Aslında belki yapmamam gerekiyordu ama bende ona bir tokat patlattım. Bu olaydan dolayı okuldan uzaklaştırma aldım. Bu tip olaylardan dolayı bizim içimizde yaradır bu Anzavur ve Ethem olayı bir çok arkadaşım okulda Çerkes olduğunu saklama gereği bile duyuyorlardı.

Birde İstanbul’da garip bir olay yaşadım. Kuvvetle muhtemel 1986 veya 1987 yılıydı. Bakırköyspor Çanakkalespor maçıydı, ikinci lig maçı. Bakırköyspor stadına gittim, Çanakkale’nin maça geldiğini duyunca. İşin komiği Çanakkale’nin seyircisi de yok bende Bakırköy seyircisinin içinde oturuyorum.  Bakırköyspor taraftarları Çanakkaleli sporculara  Anzavur’un torunları diye kötü tezahürat yapıyorlardı. Bununla rencide edecekler yani insanları, biz bunları yaşadık gördük. Biz yine de Çerkes olduğumuzu saklamadık o dönemlerde, ama toplumun geneli Çerkeslik’ini söylemekten çekindi bu bölgede.

Aydın Kara… Dereköy

Anzavur Padişah taraflısı,  Ethem de Anakara taraftarı yani Atatürkçü. Anzavur’un bizim buralardaki derelerin çayların denize döküldüğü yerden yani Karabiga’dan başlayıp İpkaye’ye kadar derelerin içinden adamlarıyla birlikte silah cephane taşıdığı anlatılırdı. Karargah olarak da Anzavur Tepesi diyorlar orasını kullanmışlar Anzavur ve ekibi. Derelerin içinden çıkamamışlar silahları taşırken, çünkü çıksalar fark edilecekler ondan korkuyorlar. Çok zahmetler çekmişler tabi o günlerde.

Esad Amca… (70) Cihadiye

Anzavur’un oğlu Seyfi Bey’in İstanbul Kadıköy’de bir benzin istasyonu işlettiğini söylüyorlardı. Bizim köyden rahmetli Şerafettin zamanında onun yanında benzin istasyonunda çalışmıştı. Benzin istasyonunun sahibi Seyfi Bey burada köyümüzde yatıyor şu anda.  Buraya getirdiler 1970’li yıllarda, ölünce  yaz günüydü iyi hatırlıyorum cenazesini, babası Anzavur’un yanına gömüldü. Öyle vasiyet etmiş dediklerine göre. 3 tane mezar var orda; Anzavur Ahmet, yakın silah arkadaşı bizim köylümüz Selim Bey, ve Şevki Bey. Şevki Bey de Gönenli’ymiş. Büyüklerimizden duyduğumuza göre üçü birlikte öldürülmüşler. O üç mezarın hemen yanına defnedildi Seyfi Bey de. Cenazesinde ben Cihadiye’de değil, İpkaye’deydim ordan cenazesine geldim katıldım. Seyfi Bey ölmeden önce de birkaç defa gelmiş köye. Babası Anzavur’un yıkılan mezarını yaptırmış. Bir de Anzavur’un torunu vardı adını şimdi hatırlamıyorum ama buraya gelmişti, iki sene kaldı burada. Avcılıkla falan zaman geçirdi bir iş yapmadı burada. Necdet Hoca’nın evini kiralamış onun evinde kalmıştı. Anzavur’a bu bölge Çerkesler’i saygı duyar,  sever. Anzavur aslen İpkayeli hemen aşağıdaki köy. Ama mezarı burada yani Cihadiye’de, yakın silah arkadaşı Selim Efendi buralı onun için buraya gömülmüş olabilir. Anzavur’un mezarı birkaç defa jandarma tarafından vatan haini denilerek yıkıldı. Bize söylenen Menderes döneminden sonra oğlu Seyfi tarafından yapıldı ve bir daha da yıkılmadı. Yani 1959 yılında yapılan haliyle duruyor şimdi. Seyfi Bey, zamanında İstanbul’da çok sıkıntılar çekmiş daha sonra Menderes’e gitmiş ve “benim babam Anzavur Ahmet’ti o yüzden ben bu ülkede açım işsizim “ diye söylemiş ve yardım istemiş. O benzin istasyonunu ona vermişler, bizim duyduğumuz bu. Atatürk verdi de diyorlar ama esas veren Menderes. Anzavur’un Bigalı olması yüzünden biz değil de bizim babalarımız çok çekmiş, sindirmişler insanları hain Anzavur’un torunları diye. Onun için Biga’nın Çerkesler’i kadar Türkiye’de pasif kalan Çerkes yok. Anzavur Padişah taraftarı olduğu için Cumhuriyet rejiminde bu bölge Çerkesler’i sindirilmiş, yani düşünün bu bölge Çerkesleri’nin silah taşıması bile yasaktı bizim küçüklüğümüzde. CHP döneminde yani Demokrat Parti dönemine kadar bu sıkıntıları hep çekmişler. Bizim nesille birlikte biraz daha rahatladı tabi bu durum.

 

Yorumlar (2)
  1. Halit ERSÖZ on said:

    Çok faydalı bir yazı.Sözlü tarih için çok önemli tebrik ediyorum.

  2. Sevgi Ersen on said:

    Balıkesir Bandırma’lıyım. Bandırma’da Erdek’te yaşayan çerkesler bu kadar sıkıntı çekmemişler. Çerkes olduklarınıda hala gururla söylerler.