Cevdet Said Kitapları
14:10 9 July 2014

Cevdet Said, Türkiye’de özellikle İslamcı çevreler tarafından tanınan bir düşünür. Bu tanınırlıkta Pınar Yayınlarının katkısı büyük. 2000’li yıllardan beri Cevdet Said’in kitaplarını basan yayınevi şu ana kadar 8 kitabı Türkçe’ye kazandırmış durumda. 

Cevdet Said’i tanımak için kitaplarına başvurmak neredeyse şart. İsimleriyle de dikkat çekici olan kitapların kısa tanıtımlarını hazırladık sizler için.

Ademoğlunun İlk Mezhebi 

İslam ve Şiddet Üzerine

Cevdet Said, Müslüman dünyanın karşılaştığı sorunları öncelikle teorik olarak ele alıp irdelemenin gerekli olduğunu düşünmektedir. İslâmî ve insani sorunların çözümü konusunda örnek bir model olması düşüncesi ile altmışlı yılların sonundan bu yana Hz. Adem’in oğlu Habil’in mezhebini kendine araştırma konusu olarak seçen Cevdet Said, onların öykülerinde kendisini çekenin ne olduğunu açıklarken insanlar arası ilişkilerde gözetilmesi gereken sınırların burada olmasını anar öncelikle.

Said’in, 1966’da kaleme aldığı Ademoğlunun İlk Mezhebi kitabı şiddeti anlamaya dönük olarak biri minimalist diğeri de daha geniş ve kapsamlı ihlal ve ihmal olarak şiddet olmak üzere iki anlayışı bir arada sunmaktadır. Bu olguyu gündelik varyantlarıyla birlikte salt toplumsal kökenli ve/veya kişilerarası şiddet biçiminde kavramayıp savaş, silahlı mücadele, terör eylemleri gibi şiddetin siyasî gerekçelerini de tahlillerine dâhil eder. Şiddeti geniş kapsamlı bir tahlile tabi tutan bu yaklaşım tarzı şiddetin bir sarmal gibi yapılandığını görmemizi sağlar. Şiddetin bu iki hâli arasındaki geçişliliğin her zaman Ademoğulları örneği üzerinden ele alınmış olması onun meseleyi kökten kavrama isteğinin göstergesidir.

 

 

 

 

 

 

Ademin Oğlu Habil Gibi Ol

Yeni Bir Kimliğin İnşası

Cevdet Said, Hz. Ademin iki oğlu arasında meydana gelen İnsanlık tarihinin ilk mücadelesinden hareketle Yüce Allahın tasvip ettiği metodu değişik açılardan değerlendirerek, Alemlerin Rabbi tarafından onaylanan bu metodun insanlık için bir meşale olması gerektiğini ısrarla vurguluyor.Bütün hamdler Allah`adır. Selam olsun O`nun seçkin kullarına ve insanları adaletle idare eden insanlara. Bu sayfalar mutlak anlamda `tek insanın problemine`, genel anlamda `tüm insanoğullarının sorunlarına` bir önsöz, bir giriş niteliğindedir.

Nitekim yüce Allah Hz. Adem`in iki çocuğu (Habil ve Kabil) ile ilgili olayı, onlardan her birinin takındığı tavırları, sergiledikleri tutumları, sorunları çözme konusunda kullandıkları yöntemlerinin bize anlatmıştır: Sözgelimi onlardan birisi karşılaştığı sorunu, yakalandığı hastalığı halletme konusunda `öldürme yöntemini` benimserken öteki sorunların çözümlenmesi, hastalıkların tedavisi konusunda bu üsluplardan hiçbirisini kabul etmemiş, problemlerin çözümlenmesi hususunda bu tür yöntemlerin içine girmekten uzak durmuştu.

Kuşkusuz bugün beşeriyet/insanlık, artık Hz. Adem`in oğlunun (Habil) sergilediği bu tutumu anlama ve algılama imkanına yaklaşmıştır. Oysa insanlık asırlar boyu, bu büyük haberden yüzçevirdi, onu kabule yanaşmadı. Bununla da kalmadı. Mesela problemleri çözme konusunda şiddet kullanmaya yanaşmayan, böyle bir oyunun içine girmeyen tutumu delilik ve gericilik/geri kafalılık olarak tanımladılar.

Çünkü onların en hayırlı ve en kalıcı olmakla nitelenen bu antişiddetçi tutumu, henüz idrak edebilecek seviyede değillerdi. Oysa bu yöntem, her bakımdan da ekonomikti; insan öncesi egemen olan `orman kanunu, hukuku` döneminden çıkma ve daha gelişmiş bir hukukun egemen olduğu döneme geçme anlamı taşıyordu.

Kurtulmak isteyenlere, hazır reçeteler yetiştiren bir kalem değil Cevdet Said.

Öncelikle kurtarıcılardan kurtulmayı gerektiren bir yola çağırıyor muhatabını. Dünyanın en problemli coğrafyalarından birinde yaşayan bu düşünür, okurlarını zorbalık yerine rüşt yoluna çağırıyor. Üst üste kim bilir kaç kuşağın tutkuları peşinde paramparça olduğu bu coğrafyaya farklı bir teklif, değişik bir bakış açısı getiriyor. İlk fırsatta zalime dönüşen bir mazlum olmak yerine akleden, bilgiden korkmayan, ikrahtan ve fesattan uzak durmayı seçen Habilin bir portresini örnek gösteriyor. Şiddet ve baskı yöntemleri kullanan kurtarıcıların teklif ettiği parlak reçeteler yerine barış, diyalog, birlikte yaşamak gibi değerleri öne çıkaran bir yazar Cevdet Said. Biz hâlâ, bizden başka kimsenin cennete girmesinin mümkün olmadığını iddia edip durmaktayız. Bize göre bizim dışımızdakiler hiçbir şey/değer üzerinde değildirler.

Böylelikle biz, bizden önce cenneti pazara çıkarıp satanlarla alay etmemize rağmen, kendimiz cenneti satıyoruz ve onu yalnızca kendi yandaşlarımıza dağıtıyoruz. Böyle bir ortamda kim hayır siz de insansınız ifadesinin anlamı hakkında bir yazı yazacaktır? Bu sorunun kendinde bir karşılığı olduğunu düşünenler için Cevdet Saidin kitabı zengin bir fikir ziyafeti sunacak.

 

Din ve Hukuk

Aydın kavramını modern bir kavram olmanın ötesinde toplumları irşad eden önderler anlamında kullanan Cevdet Said, var olan içler acısı durumda aydınların sorumluluklarının siyasilerden daha fazla olduğuna değinirken aydınlara sorumluluklarını da hatırlatır.

Cevdet Said, evrensel siyasetin en üst kurumu makamında bulun Birleşmiş Milletlerde hukukun hükümsüz kılınarak güce ve altın buzağıya yani kapitale tapınıldığını gündeme getirirken aydınların suskunluğunu eleştirir.

Doksanlı yıllarda kaleme almış olduğu yazılardan oluşan Din ve Hukuk kitabında veto hakkı üzerinde yoğun olarak durmuş olması onun güncel siyasal meseleleri kendi kavramlarıyla nasıl yorumladığını göstermektedir. Hakka tanıklık eden aydınların bulunmadığı fetret zamanında peygamberlerin davetini bir defa daha ihya ederek insanlığın karşılaştığı sorunların çözülmesi gerekliliği vardır. Demokrasiyi şiddet dışı siyasal değişimi önermesinden dolayı yücelten Cevdet Said, doksanlı yıllarda Cezayir’de yaşanan olayları eleştirirken, Müslüman dünyada sadece Türkiye’nin demokratik siyasal sitemi kabul etmekle önemli bir rol üstlendiğini söyler. Doksanlı yıllarda ifade edilen bu görüşler temelde demokrasi yüceltisi şeklinde okunmaya müsait olmanın yanında Cevdet Said’in öteden beri savuna geldiği ve ısrarla üzerinde durduğu kavramları yeniden hatırlatması çerçevesinde de anlaşılabilir.

 

 

 

 

Değişim Rüzgarları

Cevdet Said, düşünce düzleminde Müslüman dünyanın büyük bir kriz içinde bulunduğu kanaatini taşımaktadır. Ona göre, var olan sorunların tahlil edilmek bir yana tetkike tabi tutulmasının gerekliliği konusunda tam anlamıyla vurdumduymazlık yaşanmaktadır.

Değişim Rüzgarları, büyük sorunların, geri kalmışlığın sınırlarının, kambur edici geleneklerin etkisinin yoğun olduğu bir zaman diliminden değişim rüzgârlarının Müslüman dünyada esmeye başladığı bir zaman dilimine geçildiğini ve ümmetin uzun zamandır yitirdiği kimliğini yeniden kazanacağına ilişkin umudun dile getirildiği bir kitap olması bakımından kayda değerdir.

Altı dersten oluşan kitap Cevdet Said’in Bir’-i Acem köyünde yapmış olduğu sohbetleri içermektedir. İlk sohbeti 17 Mayıs 1993 tarihli olan kitap genel olarak doksanlı yılların genel iyimserliğini yansıtır. O yıllardaki diyalog, hoşgörü, kanun hâkimiyeti, çoğulculuk, silahlı mücadelenin tenkidi, Batının üstünlüğünün kabulü vb. konular öne çıkar.

Kitap aynı zamanda dünyanın değişmesiyle mücadele araçlarının da değiştiğini fakat Müslüman dünyanın bunun idrakinde olmadığını dile getirmesiyle de farklı bir bakış açısı sunar.

 

 

 

 

 

 

Oku; Kerem Sahibi Yaratan Rabbinin Adıyla

Bilginin Gücü

“Okumak, verginin, her türlü kazancın ve daima en iyiye ulaşmanın kaynağıdır… Bunlarla insan, bilgi hazineleri ve bitmek tükenmek bilmeyen yeni bir hafıza kazanmıştır. “Oku Rabbin en büyük kerem sahibidir…” Oku… Şüphesiz sana okumayı veren, sana hâkimiyet, hizmet ettirme ve emir altına alma gücü vermiştir. Bu, düşünen, ibret alan için ne büyük bir vergidir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güç İrade Eylem

Daha çok fikri mücadele üzerinde duran Cevdet Said’in eylem teorisini ortaya koyduğu ve konuyu bütün boyutlarıyla ele almaya çalıştığı Güç, İrâde ve Eylem adlı eseri onun düşünce dünyasının temellerini anlamak bakımından son derece önemlidir. 1980’de kaleme alınan kitapta Müslüman gençliğin fikri önderlik yerine siyasi önderliği öne çıkaran bir eylem stratejisini benimsiyor oluşu eleştirilirken Malik Bin Nebi’nin meseleyi tahlil edişine yer verilmekte, gençlerin hissi davranışlardan uzak durmaları önerilmektedir.

Said’in eylem anlayışında kudret ve irâdenin birleşimi esastır. Eğer bu ikisinin değeri yüksekse eylemin değeri de yüksek olur. Bunlardan birinin değeri düşük olursa eylemin değeri de düşük olur. Eylem meselesindeki kapalı noktaları çözerek, Müslümanların meseleye bakış açısını değiştirmeye çalışmasının altında yatan temel düşünce İslâmî hareketliliklerin başarısızlıkları karşısında gayet rahat bir tavır takınılmasını sağlayan değerlendirmelerin yanlışlığını ortaya koymaktır.

Öte yandan Müslümanların yanlışlarını sorgulamak bir yana sürekli olarak kendilerini savunmaya çalışmaları; yanlışların kendiliğinden meydana geldiğini dolayısıyla onların oluşumunda hiçbir rollerinin olmadığı şeklindeki kanaatlerini çocukça bulan Cevdet Said, temel olarak Müslüman zihnin arkasına gizlendiği karanlık noktalara ışık tutarak yerleşik eylem telakkisini değiştirmenin gerekli olduğunu ifade etmektedir.

 

 

 

Düşüncede Yenilenme

Cevdet Said’le gerçekleştirilen söyleşiler onun fikri incelikleri, başlangıçları ve tartışmaya açık yönleriyle entelektüel bir bileşendir. Bu haliyle söyleşiler her şeyden önce onun entelektüel yolculuğunu anlamayı mümkün kılan birer işaret taşıdır. Düşüncede yenilenme, çeşitli kaynaklardan toplanarak bir araya getirilen söyleşilerden oluşmaktadır. Bu söyleşileri dört temel izlek çerçevelendirmektedir.

Düşünce dünyasıyla tanışma, kavramlar, Müslüman dünyanın kronik sorunları ve aktüel siyasi gelişmeler. Söyleşiler boyunca, bütün bu izlekler birbirlerine karışmakta ve anlamlı bir bütün oluşturmaktadır. Yine de her söyleşi, söyleşiyi yapanın öncelik verdiği konularla bağlantılı olarak benzersiz, kendine özgü havasını oluşturmakta, okur burada bakış açılarına ve kişisel kabullere ilişkin son son derece büyük bir eleştirelliğin dile geldiğini gözlemleyebilmektedir.

Bu arada herkesin paylaştığı belli bir anlayışı ortaya koyan görüşler de dikkatini çekecektir. Bu derleme aynı zamanda bir bütün olarak, günümüz Müslümanlarının düşünce dünyasını belli başlı tartışma konularına da ışık tutacaktır.

 

 

Comments are closed.