Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti (1908-1923) – I
0:07 4 March 2014

 “Çerkes Teavün Cemiyeti” hakkında akademik çalışmalar oldukça kısıtlı. 2008 yılında Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde kendisi de Çerkes olan Zeynep Aksoy tarafından hazırlanan Yüksek Lisans Tezi bu konudaki istisnalardan. Dosya çalışmamız için titizlikle hazırladığı tezden yola çıkarak bir yazı dizisi hazırladı Zeynep Aksoy. İlk bölümünü yayınladığımız çalışmanın ikinci ve üçüncü bölümlerini de önümüzdeki günlerde ilginize sunacağız. 

 

Yazar: Zeynep Aksoy

Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti (1908-1923) – I

Kuruluşu ve Amaçları…

Büyük acılar yaşayarak kopartıldıkları ülkelerinden, dünyanın dört bir köşesine savrulan Çerkeslerin en büyük durağıydı Osmanlı toprakları… Bir süre sonra fark edeceklerdi ki; durak olduğunu düşündükleri yer, aslında onların yeni vatanlarıydı… İçlerinde besledikleri geri dönme umudunun günden güne azalması ile bu “yabancı” toprakları kendilerine vatan olarak benimseyecek ve böylece bu çok uluslu toplumun bir parçası olacaklardı…

23 Temmuz 1908, Osmanlı İmparatorluğu için siyasi ve fikri bir dönüm noktasıydı. 31 yıl süren istibdad rejimi son bulmuş, Meclis tekrar açılmış, kişisel hak ve özgürlükler güvence altına alınmıştı. II. Meşrutiyet ile insanlar düşüncelerini ifade edebilmeye; kısa bir zaman sonra da duygu ve düşüncelerini daha büyük halk kitlelerine duyurabilmeye başladılar. Bir anda yüzlerce cemiyet kuruldu, onlarca yeni dergi ve gazete yayın hayatına başladı. Hızla örgütlenen Osmanlı toplumunu kontrol altında tutmak isteyen İttihat ve Terakki Cemiyeti, 16 Ağustos 1909 tarihinde “Cemiyetler Kanunu” adında 19 maddeden oluşan bir kanun çıkarttı.

Özgürlüklerin genişlediği, padişah otoritesinin kısıtlandığı bu günlerde; diğer uluslar gibi Çerkesler de örgütlenmek için hemen çalışmalara başladılar. Yıllardır gizlenen ulusal dil, kültür ve benliklerin ortaya çıkış zamanıydı artık!..

1908 yılının Ağustos ayında İmam Şamil’in oğlu Gazi Mehmet Paşa’nın İstanbul Koska’da bulunan konağında bir araya gelen ilk üyeler Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin temelini attılar. Kuruluş günü çekilmiş olan fotoğraf dışında kuruluşuna ait başka bir görsele ulaşamadım.1

Koska’da yapılan ilk toplantıya katılanlara baktığımızda; birçok general ve paşanın yanı sıra dönemin önde gelen aydın ve edebiyatçılarını da görmekteyiz. Ahmet Cavit Therket Paşa, Mareşal Merted Abdullah Paşa, Mareşal Berzeg Zeki Paşa, Gazi Muhammed Fazıl Paşa, General Pooh Nazmi Paşa, General Şhaplı Osman Paşa, Loh Ahmet Hamdi Paşa, Met Çunatuko İzzet Paşa, İsmail Berkok, Ahmet Mithat Efendi ve Prof. Aziz Meker bu isimlerden birkaçıdır.

Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin resmi kuruluş tarihi 4 Kasım 1908’dir. Dernek, Koska’daki binadan sonra Aksaray Sinekli Bakkal Sokağında bulunan bahçe içinde bir yapıya2 taşınmıştır. Burada 1913 – 1917 yılları arasında faaliyet gösteren cemiyet, daha sonra da Fatih ilçesi Sarıgüzel mevkiinde satın alınan binaya geçmiştir. 1918 yılında Fatih’te meydana gelen yangında cemiyet binası da büyük hasar görmüş; eşyalarının ve kitaplarının büyük bir bölümü yok olmuştur. Sarıgüzel’deki binadan sonra cemiyet, Divan Yolu’ndaki bir yapıda faaliyetlerine devam etmiştir. 3

Cemiyetin başkanlığına Ahmet Cavit Therket Paşa seçilmiş ve 1916 yılında ölene kadar bu göreve devam etmiştir. Yukarıda saydığım kurucu üyeler dışında cemiyette aktif bir biçimde görev almış diğer üyeler ise; Mareşal Fuat Thuga (Deli) Paşa, Kurmay Yüzbaşı İsmail Berkok, Yüzbaşı Ahmet Kuşikue, Yüzbaşı Ahmet Hilmi Makaş, Dr. Mehmet Ali Pışıhaluk, Hayriye Melek Hunç, Mehmet Fetgeri Şöenü, Hayrullah Süleyman Yedic, Ajuguykue Mehmet Tevfik, Mustafa Butbay, Seza Pooh, Lami Jankat, Blenav Harun Bateko, Ömer Hilmi Tsey, Ahmet Nuri Tsago, Şemseddin Tleseruk Paşa, Yusuf Suad Neguç, Hüseyin Şemi Tümer, Selahhadin Tamukh, Masvetz Ömer Hikmet, Hit Tevfik Talat, Binbaşı Kudey Berduko Salih, Dr. Mehmed Reşid Şahingiray, Mizancı Murad, Hüseyin Tosun Şhaplı, Lütfullah Şav, İsmail Khasık, Dr. Suat Asyok, Rekinda İsmail Zühtü, Vasfi Güsar, Tahir Hayrettin, Zekeriyya Zihni Baj ve Düzceli İbrahim Hızelt’tir.

Cemiyetin kurucuları ve üyelerinin büyük bir çoğunluğu iyi eğitim almış; asker, bürokrat, doktor, öğretmen, yazar ve hukukçulardan oluşmaktadır. Dönemin önde gelen okullarından mezun olmuş, Çerkesce dışında en az bir yabancı dili iyi şekilde bilen cemiyet üyeleri, Çerkes toplumunun aydın kesimini oluşturmaktaydı. Örneğin, Mehmet Ali Pıçıhaluk, Askeri Tıbbiye, Şemsettin Tleseruk Paşa Galatasaray Lisesi ve Mülkiye, İsmail Berkok ise Harp Akademisi mezunu idi. Aziz Meker Çerkesce ve Abhazca dışında çok iyi derecede Fransızca, Rusça ve İngilizce biliyordu. Aynı şekilde, Met İzzet Paşa’nın da Almanca ve Yunancası kuvvetliydi.

Kurucularının diğer bir ortak özelliği ise hemen hepsinin Osmanlı topraklarında doğmuş olmasıdır. Çerkesceyi ve Osmanlıcayı çok iyi bilen bu kuşak, Osmanlıya vefa, anayurtlarına ise özlem duyarak büyüdüler. Ülkelerinden uzakta doğan bu kuşak, aldıkları eğitim ile Osmanlı, sahip oldukları kültür ile Çerkes idi. Ailelerinin yaşadığı acılar henüz taze, Osmanlı’ya duydukları inanç ise henüz yitirilmemişti.

Çerkes diasporasının entelektüelleri tarafından kurulmuş olan cemiyet; katılımcıların profili açısından homojenlikten oldukça uzaktı. İçlerinde İttihat ve Terakki üyesi olan da vardı; ona karşı olan da… Saray yanlıları, Kafkasya’ya geri dönmek isteyenler ve bu fikri tamamen reddedenler de… Bu duruma bir örnek vermek gerekirse, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından olan Dr. Mehmet Reşid ile 1908 seçimlerinde İstanbul mebusu olan İttihat ve Terakki karşıtı ve aynı zamanda “Şehrah” ve “Tanzimat” gibi gazetelerin yayıncısı Tahir Hayrettin’in aynı cemiyette buluşabilmelerini söyleyebiliriz.4 Üyeler, siyasal fikirlerini cemiyetin kapısının önünde bırakıyor ve düşüncelerinin cemiyetin işlerine engel olmasını önlüyorlardı.

Devlet Arşivlerinden bulmuş olduğum bir dosyada İstanbul’da kurulmuş olan cemiyetler hakkında verilmiş bilgilere rastladım. Bu dosyada bilgiler “esâmi-yi cemi‘yât, târîh, merkez-i idâresi, maksad-ı gâyesi, fa‘âliyette olup olmadığı” şeklinde ayrılmış olan beş bölümden oluşmaktadır. Dosyada yer alan cemiyetlerden biri de 103 nolu Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyetiydi. Burada şu bilgiler verilmektedir:

Esâmi-yi cemi‘yât Çerkes Te‘âvün Cem‘iyyeti

Târîhi 10 Temmuz 1324

Merkez-i İdâresi Beşiktâş Akaretlerde Çerkes Kız Numûne mektebi dâhîlindeki dâ’ire 5

Maksad- gâyesi Cem’iyyetin maksadı: Çerkesler arasında vazâ’if-i diniyeyi,

mekârim-i ahlâkî, kavâ‘id-i meşrûti ve medeniyyeyi ta‘lîm ve ta‘mîm etmek6

Cemiyetin nizamnamesi 15 Kanun-u Sânî 1324 tarihinde yayımlanmıştır. Nizamname 36 maddeden oluşmakta ve cemiyetin hem idari hem de mali yapısı hakkına bilgiler vermektedir. Nizamnamenin birinci maddesinde cemiyetin kuruluşundan, ikinci maddesinde ise amacından bahsedilmektedir. Birinci madde bir ayet ile başlamış ve şu şekilde devam etmiştir:

“Merkezi ‘umûmiyesi İstânbul’da bulunmak ve mevâki‘-i münâsebe de şu‘beleri açılmak üzere Çerkes İttihâd ve Te‘âvün Cem‘iyeti teşkil edildi.”7

Cemiyetin nizamnamesinde kuruluş amacı Çerkesler arasında dini, ahlaki ve medeni ilişkilerin temini ve aynı zamanda ticari, sanayi ve zirai ilişkilerin kurularak maddi ve manevi ilerlemenin sağlanması olarak belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Çerkeslerin geçmişini ve bugününü tarih, dil ve gelenekler açısından araştırmak da cemiyetin nizamnamesinin ikinci maddesinde belirtilen amaçlardan biriydi.

Nizamnamenin üçüncü maddesinde her köyde Çerkes çocuklarının eğitim alması için rüşdiye mekteplerinin açılması gerektiği vurgulanmıştır. Bunun için yerel halktan durumu elverişli olanların yardımlarına ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir.8 Nizamnameye, cemiyetin mevcut ve yeni açılacak okullara para ve kitap yardımında bulunacağı da eklenmiştir. Derneğin, İstanbul’da özel bir okul açmak gayesinde olduğu nizamnamede yer bulmuştur. Bunun yanı sıra maddi gücün elverişli olduğu zaman, Çerkeslerin yoğun bir şekilde yaşadığı yerlerde özel bir ortaokul ile tarım ve sanayi okullarının açılacağının altı çizilmiştir. Bu şekilde cemiyet, faaliyet alanı içinde sadece İstanbul’un olmadığını vurgulamıştır. Dördüncü maddede cemiyetin bir gazete çıkaracağı ve bir kütüphane kuracağı belirtilmiştir.

Nizamnamenin devamında cemiyetin teşkilatlanması ve yönetilmesi konularında ayrıntılı bilgiler verilmiştir.

Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti, nizamnamenin yayımlanıp, resmen kuruluşun sağlanmasından sonra hızla çalışmalara başladı. Anavatanlarından sürülüp, Osmanlı topraklarına yerleşmelerinin üzerinden 42 yıl geçmiş olmasına rağmen, hala birçok sorunla karşı karşıya olan Çerkesleri refaha ve medeniyete ulaştırma gayesinde olan cemiyetin sorumluluğu ağır, işi zordu.

Çerkes köleliği henüz yasaklanmamış, iskân problemleri çözülmemiş, Çerkesler arasında birlik ve beraberlik sağlanmamıştı. Çerkeslerin ortak sesi olmayı hedefleyen cemiyet, kendini Çerkeslerin temsilcisi olarak görüyor, Hükümetle ve sarayla ilişkilerini sıkı tutmaya çalışıyor, kurdukları kişisel bağlar ile Çerkeslerin dertlerine derman olmaya çabalıyordu.

Yayımladıkları talimatnameler ve beyannamelerde Çerkeslere sesleniyor, yapacaklarından bahsediyor ve onlara nasıl davranmaları gerektiğini anlatıyorlardı.

Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin yayımlamış olduğu ilk beyannamenin tarihi bilinmemekle beraber, üzerinde Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin 10 Temmuz 1324 tarihli mührü bulunmaktadır. Elimde bulunan iki beyannameden en kısa olanı budur. Geleceğe başarıyla yürümek için geçmişi öğrenmek ve hatalardan ders çıkartmak gerektiğinin önemi vurgulanarak beyannameye başlanmıştır.

Çerkeslerin yaşadığı en büyük felaketin ana yurtlarından sürülmesi olduğu belirtilmiş ve buna sebep olarak da iki neden gösterilmiştir. Bunlardan ilki Kafkasya’da eğitim ve öğretimin yokluğu diğeri ise aşiretler arasındaki birlik ve beraberliğin yetersizliğidir.

Çerkeslerin metânet, salâbet, celâdet ve daha nice nice mekârim-i ahlâk-ı fıtriyelerine rağmen birçok felâketlere ve nihâyet

terk-i dar u diyâr ile perişâniye –i duçâr oluşu esbâbını taharrî edince Kafkasya’da maârifin fıkdânı

ve aşiretler arasındaki ittihâdın noksânı gibi iki hatâ-yı azîmden başka bir sebep görmeyiz.9

Beyannamenin devamında kendilerini eleştirmeye devam etmişlerdir. Kılıç ve kalemin bir arada kullanılması gerektiği belirtilmiş, Çerkeslerin sadece kılıca dayanan bir sistem kurduklarından bahsetmişlerdir. Çerkeslerin ata yurtlarından ayrılması ile güvenli gördükleri Osmanlı’ya sığındıkları ve Osmanlı’da şefkat ve yardım gördüklerini belirtmişlerdir.

Beyannamede, Meşrutiyet’in ilan edilmesi ile geçmişte yapılan hataların düzeltilmesinin vaktinin geldiği açıklanmıştır. Çözüm yolu olarak Şer’i hükümlere ve meşrutiyet kurallarına harfi harfine uymak, kötü ahlaktan korunmak, ticari, endüstriyel ve tarımsal ilişkiler kurarak bunların geliştirilmesini sağlamak gösterilmiştir.

Osmanlı toplulukları ile uyum içinde ilerlemenin doruğuna çıkma hedefini gerçekleştirmek maksadıyla “Çerkes İttihat ve Te‘âvün Cem‘iyyeti”nin kurulduğu belirtilmiştir.

Beyannamenin sonlarına doğru halka seslenmiş ve onlardan derneğe maddi, manevi açıdan desteklemelerini istemişlerdir. Birlik ve beraberliğin önemi vurgulanarak beyannamenin son verilmiştir.

Cemiyetin yayımlamış olduğu ikinci beyanname ise birincinin aksine daha uzun ve ayrıntılıdır. Sorunlar üzerinde durulmuş, çözüm önerilerinde bulunulmuştur. 1908 yılında yayımladıkları beyannameye Osmanlı Devletine duydukları minneti anlatarak başlamış, devamında ise Çerkeslerin yaşadıkları sorunları vurgulamış ve çözüm önerileri sunmuşlardır.

“Cenab-ı Hak İslam Halifeliği ve Osmanlı Saltanatını kapsayan ulu hükümetimize zeval vermesin. Eğer Osmanlılar gibi acıyan, esirgeyen ve sağlam bir İslam hükümetini sığınak edinmemiş olmasaydık, dünya ve ahirette yolumuzu gösteren dinimizi de kaybetmiş olacağımız, kaybetmesek bile ona tam bir serbestlik ile sarılamayacağımız şüphesiz idi” sözleri ile başlamış ve “devletimizi korumak, sadık olmak ve onu yükseltmek hepimiz için farzdır” diyerek devam etmiştir.

Nizamnamenin hemen başında sürgün nedeniyle en çok ulusal giysilerin ve geleneklerin zarar gördüğü vurgulanmıştır. Çerkes milletinin devam etmesi için, tüm dünyanın imrendiği ulusal terbiye ve geleneklerinden kopmamaları gerektiği vurgulanmış, “İslam dinine sıkıca sarılıp, diğer milletlerle kardeşçe yaşayınız” öğütleri verilmiştir.

Eğitimin önemi her fırsatta vurgulanmış, eğitimin birçok sorunun çözümü olduğu belirtilmiştir. Bir milletin varlığını korumasının sadece gelenek ve göreneklerini devam ettirmesi ile olmayacağından bahsedilmiş, ancak eğitim sayesinde bunun başarılabileceğinin altı çizilmiştir.

Beyannamede hem kız hem de erkek çocukların köylerde ve ilçelerde açılacak olan okullara gönderilmeleri konusunda “ciddi” önerilerde bulunulmuş, bunun için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmaması gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Bu nedenle yüksek hükümet tarafından ilçelerinizde, bucaklarınızda ve belli başlı

köylerinizde açılan ve açılacak olan okullara

mutlaka kız ve erkek bütün çocuklarınızı göndererek eğitimin nimetlerinden faydalandırınız!

Ve bu uğurda hiçbir masraftan çekinmeyiniz.10

Halkı bu konuda bilinçlendirmek isteyen cemiyet, birçok açıdan konunun önemine dikkati çekmiştir. Beyannamede Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin ilim ve irfan konularındaki hadislerine yer verilmiştir.

Beyannamenin ilerleyen bölümlerinde halka seslenilmiş ve ana dilde eğitim için çağrıda bulunulmuştur. Nizamnamede belirttikleri hususlara burada da dikkat çekmiş ve şu açıklamayı yapmışlardır:

Açtığınız, açacağınız mektebler için mu‘allim ve ya kitâb

tedâriğindemüşkülâta uğrar

iseniz cem‘iyyetimiz bu bâb dasize her türlü mu‘âveneti îfâ

etmeğe hazır ve mecbûr olduğundan hemen bildiriniz!11

Beyannamede üzerinde durulan diğer bir konu ise “çalışmak”tır. “Sevgili yurttaşlarımız! Sizlere son bir öğüdümüz daha var. O da yaz kış ve hatta gece gündüz çalışarak helâlinden para kazanmanız, servet sahibi olmanızdır.” şeklindeki açıklama ile bu konuya giriş yapmışlardır. Hz. Muhammed’in hadislerine burada da yer verilmiş, namusuyla para kazananlarının Allah’ın sevgili kulu olduğu vurgulanmıştır.

Tembelliğe alışmış milletlerin, yok olmaktan başka bir sonları olmadığı belirtilmiş, bey-köle ayrımı yapmadan herkesin çalışması gerektiğinden bahsedilmiştir.

Evet! Yalnız çalışınız! Çünkü emin olunuz ki içinizde şimdiye kadar yalnız

hidmetkârlarına tevdî‘-i umûr etmiş olanlar zan olunduğu kadar fâ’ide görmemişlerdir.

Ve tecrübe ile sâbit olmuşdur ki ‘amele makamında esir istihdâmı iktisâtça sevâb değildir.

bu sebedir ki beylerin de bizzât sa‘y-ü ‘amelde bulunmalıdır.12

Beyannamenin devamında en önemli geçim kaynağı olarak tarım ve hayvancılık gösterilmiş, bu konuda uygulanması gereken yol ve yöntemler hakkında bilgiler verilmiştir. Tarım ve hayvancılığın servet kazanmak için yeterli olmadığını vurgulamış, her fırsatta çalışmak gerektiğinin altını çizmişlerdir. Sanat ile uğraşmanın öneminden bahsedilmiş, tarım için elverişli olmayan zamanlarda sanatla uğraşılması gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunulmuştur. Kendi ulusal kıyafetlerini kendilerinin dikip, örmesi, ayakkabılarını kendileri yapması ve fazlasının satılması konusunda telkinler verilmiştir.

Beyannamede sadece tarım ve zanaatin ilerleme için kâfi olmadığı belirtilmiş, kesinlikle ticaret ile ilgilenilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna örnek olarak Çerkeslerin aşina olduğu “at ticareti” gösterilmiştir. Halka haralar kurulması ve her cins at yetiştirilmesi konusunda önerilerde bulunulmuştur.

Bu halde atların cinsini hemen ıslah ediniz. Rusya’dan ve özellikle Macaristan’dan

ve Arabistan’dan en cins damızlık aygır ve kısraklar sağlayarak orduya

gerekli olan nitelikte pek çok at yetiştiriniz…

Düzenli haralar ve çiftlikler kurunuz. Bugün elinizde olan bu olağanüstü

önemli ticareti birbirinizi çekememek, uyuşamamak ve geçinememek yüzünden sakın elden kaçırmayınız.13

Beyannamenin sonunda, hem dünya hem de ahirette mutluluğa erişmenin yolu olarak bu bildirge gereğince davranmak gerektiği belirtilmiştir.

Ve ancak bu sâyede milletimiz ‘anâsır-ı ‘Osmâniye meyânında hâ’iz-i mevki‘

ve i‘tibâr ve haysiyet bir ‘unsur olabilir!

Binâen‘aleyh bu beyânnâme hükmü her vakit nazar-ı dikkatte tuttuğunuz ve mûcebince

hareket ettiğiniz ve birbirinize okuyarak, okutarak, anlatarak anlamayanları irşâd ediniz ve dâ’imâ el birliğiyle çalışınız!

Sa‘y ve gayret sizden, tevfik-i cenâb Hakdan’dır!14

Beyannamenin geneline baktığımızda, Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin yaratmak istediği Çerkes milletinin bir panoraması olduğunu görmekteyiz. Geleneklerine bağlı ancak medeniyetin gerekliliklerinden kopmamış, çağdaş, çalışkan, hem sanatta, hem ticarette hem de zanaatta kendini göstermiş, eğitimli, birbirine sıkı sıkıya bağlı, beylik-kölelik gibi sınıfsal farklıkların olmadığı “Geçmişi bir, geleceği ortak” bir Çerkes milletidir yaratılmak istenilen… Birinci beyannamede vurguladıkları hususlara bu beyannamede daha ayrıntılı yer verilmiş; geleneklerine bağlı, eğitimli ve medeni bir Çerkes milleti yaratmak için atılması gerekli olan adımlar sırası ile anlatılmıştır. Gerektiğinde hadisler gerektiğinde ise ananeler kullanılarak halkın ilgisini çekmeye çalışmışlardır.

Birinci beyannamenin tersine, ikinci beyannamede daha sade bir dil kullanılmıştır. Bu zamana kadar cemiyetin yazmış olduğu dilekçe ve yazılarda genellikle ağır ve ağdalı bir dil kullanılırken, yayımladıkları ikinci beyannamede daha anlaşılır bir dil kullandıkları göze çarpmaktadır.. Bu beyannamenin çoğaltılıp, köylere gönderildiğini tahmin etmekteyiz. Ancak bu beyannameler İstanbul’dan ne kadar uzaklaşabildi, halka seslendikleri, cemiyeti tanıttıkları, yapacaklarından bahsettikleri bu beyannameler ile Çerkes halkından istedikleri desteği alabildiler mi bilemiyoruz.

Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin kurulmasından kısa bir süre sonra faaliyetlere başlayan cemiyet üyeleri, Çerkesler arasında birlik ve beraberliği sağlamayı hedeflemiştir. Cemiyet, faaliyet gösterdiği 1908-1923 yılları arasında birçok başarıya imza atmış, Çerkeslerin sesi ve umudu olmayı başarmıştır. Çerkes köle ticaretinin yasaklanması, Çerkes Alfabesi’nin oluşturulması, yeni alfabe ile kitapların basılması, Kafkasya’da okulların açılması, Guaze Dergisi’nin çıkartılması cemiyetin başarılı çalışmalarından birkaçıdır. 

Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin faaliyetlerine genel olarak baktığımızda Cemiyetin, ana yurtlarından uzakta yaşayan Çerkesleri milli benlik ve kültürlerini kaybetmeden medeni milletler seviyesine getirmeyi hedeflemiş, bunun için kültürel açıdan tutucu; politik ve eğitimsel açısından ilerici bir misyon üstlenmiş olduğunu görmekteyiz.

“Geçmişi bir” Çerkes milleti yaratmak için; tarihi çalışmalara yönelmiş, ortak dil ve alfabe çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Cemiyet bu doğrultuda çeşitli alfabe çalışmaları yapmış, kitaplar basmıştır.

“Geleceği ortak” Çerkes milleti yaratmak için eğitimin önemini her fırsatta belirtmiş, kız ve erkek çocukların okula gönderilmesi konusunda halkı bilinçlendirmeye çalışmıştır. Eğitimli, kültürlü, birkaç dil konuşabilen, geleneklerine bağlı bir Çerkes milleti yaratma gayesi güdülmüştür.

Cemiyet, faaliyet gösterdiği yıllar arasında (1908-1923) bu amaç doğrultusunda somut adımlar atmış, Çerkes toplumunun bu coğrafyada “bir arada ve tek vücut” olarak yaşamını sürdürmesi için mücadele etmiştir. Siyasi, toplumsal hatta ekonomik bağları, oldukça etkili biçimde kullanmayı başarıp, sadece faaliyet gösterdiği zaman diliminde değil; diasporada yaşayan Çerkeslerin tarihinde de önemli bir yer edinmeyi başarmışlardır.

1 Dr. Vasfi Güsar. “Çerkes Teâvün Cemiyeti,” Kafkasya Dergisi, Nisan-Mayıs-Haziran 1975, No. 47. s. 29.

2 Aksaray’daki cemiyet binası 1924 yılından itibaren Hastabakıcı ve Hemşirelik Okulu olarak kullanılmış ve 2004 yılına kadarda böyle devam etmiştir. 2004 yılında bina ve bahçesi satışa çıkarılmıştır. Burak Çetintaş. “Üç Dilde Eğitim Yapan Hemşire Okulu”, Hürriyet Tarih, Aralık 2002, s:22.

3 Dr.Vasfi, Güsar. “Çerkes Teavün Cemiyeti”, Kafkasya Dergisi, 1975, yıl:12, no:47, s:29.

4 M.Aydın Turan. “Osmanlı Dönemi Kuzey Kafkasya Diasporası Tarihinden Şimali Kafkas Cemiyeti”, Tarih ve Toplum, no:172, Nisan 1998, s:50.

5 Cemiyetin idari merkezinin Çerkez Kız Numune Okulu olarak belirtilmesi, bu dosyanın cemiyetin kurulmasından nice sonra hazırlandığını göstermektedir. Çerkes Kız Numune Okulu 1920 yılında faaliyete geçmiştir. Dosya’nın üzerinde el yazısı ile 1337 yazmaktadır. Sanıyorum bu tarih dosyanın hazırlandığı tarihi belirtmektedir.

6 BOA, DH.EUM5.ŞB, dosya no:79, gömlek no:30

7 Çerkes İtthâd ve Te‘âvün Cem‘iyyeti Nizâmnâme-i Esâsiyesi, 15 Kanun-u Sânî 1324, madde 1.

8 Çerkes İtthâd ve Te‘âvün Cem‘iyyeti Nizâmnâme-i Esâsiyesi, 15 Kanun-u Sânî 1324, madde 3.

9 Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti Beyannamesi, 10Temmuz 1324.

10 Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti Beyannamesi, 10Temmuz 1324.

11 Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti Beyannamesi, 10Temmuz 1324. s: 7

12 Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti Beyannamesi, 10Temmuz 1324. s: 10

13 Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti Beyannamesi, 10Temmuz 1324. s:22 (Türkçe)

14 Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti Beyannamesi, 10Temmuz 1324.Bey s: 16.

Yorumlar (2)
  1. Enver Yalçın on said:

    Harika bir makale… Elinize, kaleminize sağlık…

  2. Özcan Besleney on said:

    Merhaba, merak ettiğim bu cemiyetin üyeleri Cumhuriyet kurulduktan sonra ne yaptılar?