Çerkesler ve “Gezi Direnişi”
14:50 3 October 2013

Gezi parkı eylemleri başladığı andan itibaren Çerkes diasporası içerisinde sosyal medya başta olmak üzere bir çok web sitesinde çeşitli görüşler dile getirildi. Kurumsal olarak ise Kafkas Dernekleri Federasyonu, Jıneps Gazetesi ve İstanbul Çerkes Derneği  yazılı birer açıklama yaparken Kafkasya Forumu “Gezi Direnişi için Meşenin Gölgesinde Buluşalım” başlığıyla yaptığı çağrının ardından 07 Haziran 2013 tarihinde Galatasaray Lisesi önünden başlayan ve Gezi Parkı içerisinde biten bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşün ardından katılımcılar tarafından dikilen Meşe fidanı başında “Dayatmalara Boyun Eğmeyeceğiz” başlıklı bir basın açıklaması okundu. 

Çerkes diasporası’nın Gezi Parkı eylemleri ile ilgili kurumsal görüşlerini yansıtması açısından yapılan açıklamaları ilginize sunuyoruz.

Kafkas Dernekleri Federasyonu 05 Haziran 2013 Basın açıklaması

Taksim Gezi Parkı’nda yapılacak düzenlemelere karşı çıkan çevrecilere yönelik 28 Mayıs’ta polisin orantısız güç kullanımı ile başlayan eylemler kısa bir sürede tüm Türkiye’yi sarmış ve ülkemizde demokrasinin hala son derece kırılgan olduğunu gösteren bir krize dönüşmüştür. Bir haftadır yaşanan gelişmeler çoğulcu ve katılımcı demokrasinin toplumun çoğunluğu tarafından benimsendiğini göstermektedir. Dün (4 Haziran günü) yapılan açıklamalar ve görüşmeler ile krizin demokratik geleneklere uygun bir şekilde çözülmesine yönelik olumlu beklentiler artmıştır.

Mevcut krizin aşılabilmesi ve Türkiye’nin demokratik yönde gelişiminin sürdürülebilmesi için, her şeyden önce temel demokratik hak ve özgürlükler tanınmalı, çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerine sahip çıkılmalı ve yeni Anayasa ile tüm hak ve özgürlükler bir an önce güvence altına alınmalıdır.

Kafkas Dernekleri Federasyonu  

 

 

 

 İstanbul Çerkes Derneği 11 Haziran 2013 Basın Açıklaması 

İnsan haklarına ve bireysel hak ve özgürlüklere saygılı, halkların dil ve kültür gibi tüm varlıklarının güvence altına alındığı bir anayasa ve çoğulcu bir yönetim anlayışının hakim olduğu ve demokrasinin tam olarak yerleştiği bir ülkede yaşamak hepimizin arzusudur. Bu kavramlar, özellikle, diasporada baskın toplumsal yapılar arasında farklılıklarını ve benliğini koruyarak yaşamak zorunda olan bizler için çok daha hayati bir öneme sahiptir.
İnsanların konuşabilmeleri ve seslerini duyurabilmeleri demokrasinin ön koşuludur. Seslerin duyurulabileceği yerlerden biri de meydanlardır. Dolayısıyla meydanlarda gerçekleştirilen eylemler, aktiviteler, protestolar vs yasal ve demokratik çerçevede kaldığı ve şiddet barındırmadığı sürece demokrasinin bileşenlerindendir.
Ancak; 28 Mayıs 2013 tarihinde başlayan ve hala devam eden ‘Taksim Gezi Parkı’ olayları, bağlamından giderek uzaklaşmakta olup, demokratik çerçeveden taşmaya başlamıştır. Nitekim artık her türlü provokasyona da müsait hale gelen bu olaylarda can kayıplarının da olduğunu üzülerek izlemekteyiz. Bu şekilde devam ettiği takdirde olayların daha vahim sonuçlar doğurabilecek bir krize dönüşmesinden endişe duymaktayız.
Bizlerin beklentisi, mevcut krizin temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınarak çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi kazanımı ile en kısa sürede sona ermesidir. Bu noktada, her kesime öncelikle itidal ve aklıselim olmak üzere kısa ve uzun vadeli sorumluluklar düşmektedir. İstanbul Çerkes Derneği daha demokratik, daha özgür ve daha barışçıl bir ülke ve dünya için elinden geleni her zaman olduğu gibi yapmaya devam edecektir.
İstanbul Çerkes Derneği
Yönetim Kurulu

Herkes için ÖZGÜRLÜK!

Çerkes sorunu, Çerkeslerin yaşadığı her ülkede kimlik yani demokrasi sorunudur. Kimliğin, kültürün ve kültürün taşıyıcısı anadilin yaşatılabilmesi, geleceğe taşınabilmesi için “demokrasi, daha fazla demokrasi” gereklidir.

“Çerkes sorunu vardır ve çözülmelidir” diyen, kimliğine sahip çıkan ve bu anlamda “Çerkeslik yapıyorum” diyen her Çerkesin demokrasi saflarında yer tutması ve Çerkeslerin kendi içlerinde geniş bir demokrasi cephesi oluşturması gerekir. Soykırım yaşamış sürgün bir halk oluşu nedeniyle Çerkeslerin bir de buna uygun bir mücadele yürütmesi gerekir ki o da demokratik mücadele bütünü içindedir.

Kimlik sorunu yaşayan başka halklarla bir arada yaşayan Çerkeslerin, diğer kimliklerle daha geniş bir demokrasi cephesi oluşturması, evrenselleşmiş demokratik yol ve yöntemlerle (bu haliyle elbette ki şiddet karşıtı ve anti-militarist) yol alması gerekir.

İktidar ve muhalefetin kimler olduğundan, anlayışlarından ve yandaşlıklarından bağımsız olarak, evrensel insan hak ve özgürlükleri temelinde her talebin demokratik yol ve yöntemlerle dile getirilmesi, dünya ölçeğinde kabul gören bir prensiptir. Söz konusu hak ve özgürlüklere dair her ileri adım, özelde kimlik sorununa dair ileri adımlar demektir.

Kimlik sorununa sahip çıkan Çerkesler, yaşadıkları ülkelerin demokrasi mücadelesinden muaf değildir. On yıllarca “siyasi paltonuzu dernek kapısında bırakın” diyerek statükoya, mevcut politikanın sürmesine yani yerimizde saymamıza neden olan anlayış, bugün “Çerkeslik” olarak tanımladığı bir anlayışla “demokrasi daha fazla demokrasi” talebinin önüne set çekmeye çalışmaktadır.

Tabi ki öz gücümüze güveneceğiz ama dünyada tek başımıza yaşamadığımızı, sadece Çerkeslere özel bir kurtuluş formülünün olmadığını, önce kendi içimizde sonra benzer sorunu yaşayanlarla en geniş cephe ile birlikte sorunlarımızın üstesinden gelebileceğimizi unutmayacağız.

Gezi özelinde; AKP’li değiliz, CHP’li değiliz, BDP’li değiliz, Çerkes olduğumuz için MHP’li hiç değiliz, Ulusalcı-Ergenekoncu değiliz, faiz lobisi değiliz, dış mihrakların oyununda piyon değiliz, kimsenin askeri değiliz, aynen Gezi’ye damgasını vuran gençler gibi. “Tahrir değiliz, Wall Street değiliz, biz kendimize özgüyüz” demişlerdi, katılıyoruz. Biz, biziz.

Hegemonya alanını daraltmak istediler, özünde “inadına demokrasi” dediler. Komplo teorilerine gülüp geçtiler. Şiddeti önlemek için gövdelerini siper ettiler. Ama şiddete de direndiler. İktidarın ve muhalefetin adının ne olduğu önemli değildi, yaptıkları önemliydi. İktidar yaşamlarının her alanına karışıyor, düzenleme adı altında kendine benzetmeye çalışıyordu. İtiraz ettiler. “Herkes için özgürlük” dediler. Hem kendileri için hem de iktidarı destekleyenler için.Kararlılar, devam ediyorlar!

Jıneps Yayın Kurulu

 

 

Kafkasya Forumu 07 Haziran 2013 Eylem Çağrısı

“Meşe’ nin gölgesinde buluşalım”

Gezi Direnişi’nin 12. Gününde Kafkasya Forumu, verilen onurlu mücadelenin anısını yaşatmak üzere parka bir “Meşe Fidanı” dikecektir. Asırlar boyu Çerkesler’i gölgesinde toplayan meşe ağacı, diyaloğun hakim olduğu bir Türkiye özlemimizin de sembolüdür.

Galatasaray Lisesi önünde saat 19:00’da başlayacak yürüyüş ardından, Gezi parkında dikim ve cansuyu işlemi direnişçilerin katılımıyla tamamlanacaktır.

Tüm Kuzey Kafkasya diasporasını ve özgür bir Türkiye özlemi taşıyan tüm dostlarımızı birlikte yürümeye davet ediyoruz.

 

Basın Açıklaması:

Dayatmalara Boyun Eğmeyeceğiz!

Taksim Dayanışması  tarafından Gezi Parkı’nın AVM’ye dönüştürülmesine karşı oluşturulan kampın polis zoruyla dağıtılmasının ardından yurt çapında oluşan tepki çığ gibi büyüdü. Ekolojik kaygılarla başlayan eylemler, polisin sert müdahalesi sonrasında geniş bir toplumsal kesimi harekete geçiren bir direniş hareketine dönüştü. Siyasi yelpazenin farklı kanatlarından çok sayıda hareketin aynı meydanlarda ses vermesini, Erdoğan iktidarının ülkeyi çoğunluk diktatörlüğüne yaslanan bir anlayışla yönetme çabasının bir sonucu olarak görüyoruz.

 

AK Parti’nin başlattığı demokratikleşme sürecini yaptığımız çağrılar ve toplantılarla destekledik ve daha iyi bir gelecek için toplumsal dönüşüm umudunun arkasında olduk. Askeri vesayetin sonlandırılması, PKK ile yaşanan savaşın çözüm yoluna girmesi ve kültürel haklar konusunda atılan bazı adımlar da destekçisi olduğumuz bu süreç içinde atıldı. Ancak atılan adımlara sağlam anayasal temeller kazandırılmadığı gibi, ülke her geçen gün daha müdahaleci, kutuplaştırıcı ve otoriter bir anlayışla yönetilmeye başlandı. Zaten askeri vesayete bağımlı olan medya ve iş dünyası, operasyonlarla bu defa Erdoğan iktidarına bağımlı hale getirildi.

 

Bu süreç, siyasi iradenin kendisinin muzdarip olduğu bir diktayı yıkarak, bir yenisini inşa etmek amacıyla demokrasiyi bir araç olarak gördüğünü ortaya koymaktadır. İktidar, oy çoğunluğu ve ekonomik istikrarı bu yönde atılan adımlara meşruiyet zemini olarak sunmaktadır.

 

Sandık hâkimiyetiyle kendisine oy vermeyen kesimlerin duyarlılıklarını yok sayan siyasi irade, her geçen gün dozu artan bir şekilde dayatmacı ve müdahaleci uygulamalara başvurmaktadır. Farklı kültür ve kimliklere saygı göstermeden, kent yaşam alanlarını fetihçi bir yaklaşımla yeniden inşa etme anlayışı yüzünden bugün toplum derin bir çatışma riskiyle karşı karşıya bırakılmıştır.

 

Başta Taksim olmak üzere ülkenin dört bir yanında alanlarda verilen mücadele, farklı siyasi hedef ve kaygıları taşıyan grupları barındırsa da geniş halk kesimlerinin alanda olma sebebi, gelecekleri, yaşam anlayışları ve kültürleri için duydukları kaygıdır. Mücadeleye katılan grupların siyasi hedefleri ne olursa olsun bu direniş, iktidarın zorbaca yöntemlerle bir polis devleti inşa etmesinin önündeki tek engeldir. Bu siyasi gruplar arasında, ülkenin askeri vesayetle yönetildiği, farklı kimliklerin yok sayıldığı günlere dönme arzusu içinde olan grupların da bulunduğunun farkındayız. Bu grupların onlarca yıl yok etmeye, sindirmeye çalıştıkları kimselerle yan yana girdikleri mücadeleden çıkarabilecekleri dersler olduğu düşüncesindeyiz.

 

Yine eylemlerde yaşanan şiddet olaylarının baş sorumlusunun kolluk kuvvetlerinin aşırı ve orantısız güç kullanımı olduğunun canlı tanığıyız. Kendilerini savunma şansı bulunmayan kitlelerin üzerine hayatlarını riske atacak şekilde TOMA sürüldüğüne, gaz kapsülleriyle hedef gözeterek insanların yaralandığına, gözlerini kaybettiğine, çeşitli türlerde kimyasal gazlara maruz bırakıldıklarına, feci şekillerde dövüldüklerine tanık olduk. Uygulanan bu şiddete  karşı savunma reflekslerini aşacak şekilde şiddete başvuran grupların yine direnişçiler tarafından engellediğinin de tanığıyız. Bu iyi niyetli, barışçı mücadele karşısında iktidarın başvurduğu zorbalığın polis devleti inşa edildiğinin bir kanıtı olarak görüyoruz.

 

Bu  mücadelenin kazanılması, Türkiye’de yaşayan biz Kafkasyalıların geleceği açısından da hayati önem arz etmektedir.  Bugüne kadar farklı hükümetler tarafından sergilenegelmiş,  iç ve dış politikada kimlik ve kültür sorunlarımıza yönelik görmezden geliş yaklaşımını Erdoğan iktidarı aynen sürdürmektedir.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşların duyarlılıklarını dikkate alan bir siyasi iradenin hâkim olması için yürütülen mücadele, tüm kimliklerin omuz vermesiyle başarıya ulaşabilir. Bu çerçevede Kafkasya Forumu olarak, Gezi Direnişi’yle başlayan mücadelenin bir parçası olduğumuzu, Taksim Dayanışması’nın aşağıda paylaştığımız taleplerini benimsediğimizi, iktidarın dayatmacı, müdahaleci uygulamalarına boyun eğmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Eylemi şiddet kullanarak bastırmaya çalışan bu tutuma rağmen direnişin demokratik çerçevelerde kalması için verdiğimiz mücadeleyi de sürdüreceğiz. Kafkas Diasporası’nı direnişe katılarak gelecek umutlarını taze tutmaya davet ediyoruz.

 

TAKSİM DAYANIŞMASI TALEPLERİ:

Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,

Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, iki yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,

Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,

1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını TALEP EDİYORUZ.

Comments are closed.