Mine Bağ ile Söyleşi
Danstan Kopamayanlar
10:06 15 March 2013

Guşıps:  Siz dansetmeye  ne zaman nasıl başladınız?

Mine Bağ: Ben Ankara’da büyüdüm. Babam beni elinden tutup derneğe, daha doğrusu çalışmalara götürdüğünde 13 yaşındaydım. Elbruz hocanın çok güzel 12 çiftlik bir ekibi zaten vardı. Birkaç yıldır çalışıyorlardı. Galiba bir lisenin salonunda çalışmaya başladık. Dernek binası yoktu o zaman.13 yaşında ortaokul öğrencisiyken girdim ilk olarak. O zaman da boyum yaklaşık bu kadardı, ondan sonra da büyümedi.(Gülerek) 6 yıl Elbruz hocanın öğrencisi olarak ekipte oynadım. Çok ayrıcalık olarak görüyorum ben bunu, Elbruz hocanın ekolünden çıkan birçok insan yürütüyor bu çalışmaları. Kültüre emeği çok büyüktür Elbruz Hocanın,saygıyla anıyoruz her daim.

Guşıps: Elbruz Kaytoğlu Kareokgrafiyi ve dansların sahnelenmiş halini ilk uygulayanlardan. Belki siz de ilk dönem öğrencilerindensiniz?

Mine Bağ: Benden birkaç dönem öncesi de vardı Ankara’da.

Guşıps: Elbruz Gaytaoğlu’nun koreografileri üzerine çok bir şey koyulabildiğini düşünebiliyormusunuz bugüne kadar?

Mine Bağ: Anavatanla ilişkiler arttıkça, iş daha bir görselleştikçe, birşeyler değişti, birebir aynı değil. Eskiden, insanların estetik zevkleri daha makul, kültüre yakın şeylerdi ve bunlar beğeniliyordu. El-kol hareketleri, zıplamalar girmeye başladığında koreografiler değişti bir ölçüde, ama çok büyük değişiklikler değil bunlar. Yine de biraz kendi farklılığımızı, çeşitliliğimizi katmaya çalışıyoruz. Mesela Yamçı’da yapmaya çalıştığımız, diğer genç ekiplerinden farklı olarak otantik kalmaya çalışmak. Otantik dansları sanki birçok kişi yapıyormuş gibi sahnede sergilemek. Yoksa, koreografi ağırlıklı olmayı hedeflemiyoruz.

Guşıps: Peki, o dönemden sonra danslarla irtibatınız devam etti mi?

Mine Bağ: 6 yıllık deneyimden sonra, 1973 yılında ailece İstanbul’a taşındık. 1974 yılında da burada Hacı Murat Dağıstanlı ekibi çalıştırıyordu. Ben birkaç kez çalışmalara gidip geldim. Daha sonra  Murat abi, Elbruz Hocanın talebesi olduğumu bildiği için kızlara çok fazla yardımcı olamıyorum gel bize yardım et dedi. 1974’ten 1986’ya kadar 12 yıl birçok arkadaşla birlikte ekip çalıştırdık.Murat abiden sonra sanırım Mecit Cankat geldi, Mecit’le Ankara’dan tanışırdık. Bir süre onla çalıştırdık. Sonra,Cihan Candemir, İstanbul’a geldi. Cihan’la hem yönetim kurulunda ortak çalışmamız vardı, hem ekip çalıştırıyorduk. Ondan sonra 1980 olayları girince çalışmalar bir süre sekteye uğradı. Cihan da İstanbul’dan ayrıldı. Daha sonrasında tekrar toparlanma söz konusu olduğunda, Murat Taymaz ile birlikte çalıştırmaya başladık.

Guşıps: Buradan, yavaş yavaş Yamçı’ya gelelim. Yamçı ne zaman kuruldu?

Mine Bağ: Galiba şimdi 3. yılımızın içerisindeyiz.70’li ve 80’li yıllardan ne kadar atlama var bir düşünün (Gülerek) 40’a yakın. Zaman zaman biraraya geldiğimizde, dansa gönül vermiş insanlar olarak tekrar başlama  hevesimiz ortaya çıkıyordu. Bunu ifade ediyorduk birbirimize. En sonunda Mazenef’i seyrederken, artık başlayalım bir grup kuralım dedik. Bu grup 70’lerin 80’lerin o zamanlar dans etmiş olan,sahneye çıkmış olan elemanlarından oluşsun diye düşündük. O zamanların Bağlarbaşı ruhu olarak, bir ad verdik. Yamçı dedik adına. Ben 80  öncesinde Bağlarbaşı ruhunun kapsayıcı olduğuna inanıyorum. Bağlayıcı ve birbirini destekleyici olduğuna inanıyorum. Folklor sadece dans ve eğlence amaçlı değil. O da var tabi ama kültürün çekim odağı olarak görüyorum ben. Biraz önce de söz etmiştim, Cihan Candemir’le yönetim kurulunda üyeydik. Ekiplerde çalışan arkadaşlarda derneklerde  kalmıştır hep. Sorumluluklar almışlardır. İlk adım oldu bir yerde ekipler bizler için. Herkesin farklı görevleri oldu bildiğim kadarıyla derneklerde. Yamçıda tekrar bir araya geldik ve yaklaşık 3 yıldır faaliz.

Guşıps: Peki kim organize etti Yamçı’yı, çünkü insanlar belli bir yaşa gelmişler, üstelik iş hayatı, onun hengamesi çoluk çocuk, bazılarında torun belki, o keşmekeşin içerisinde birilerinin örgütlemesi lazım onları.

Mine Bağ: Elebaşı olan benim (Gülerek). Tekrar oynama konusunu söyleyen arkadaşlar vardı. Bunların başında Muammer gelir. Muammer Tekin, şimdi grupta oynayan arkadaşlardan .Mazenef’i izlerken  haydi başlayalım diyen ben ve Cihat Bage idik. O da o zaman yönetim kurulunda idi. Kültür-Sanat Komisyonumuz vardı. Ben 4 yıl komisyonda çalıştım.İsim olarak varım ama folklor dışında çok aktif değiliz maalesef. Daha sonra mail grubunda haberleştik. Seda da bizim mail grubumuzdaydı. Haberleşmeyi sağladık,sorun olmadı.

Guşıps: Peki, genelde Yamçı’nın yaş ortalaması kaç? Kaç yaş arası insanlar var?

Mine Bağ: 40 üstü diyoruz daha fazlasını söylemiyoruz (Gülerek). Ama gelip izleyen, az kaldı 40 olacağız diyen, katılmak isteyenler var (Gülerek).

Guşıps:Sınırınız 40 yani daha aşağısını almıyorsunuz.

Mine Bağ: Gençlerle rekabet etmeyelim diyoruz haddimizi bilelim (Gülerek)

Guşıps: Yamçı sahneye de çıktı heralde?

Mine Bağ: 4-5 kez sahneye çıktı.

Guşıps: Daha önceden ekipte oynamış insanların seneler sonra sahneye çıkmasının yadırganma olasılığı da var. Sahneye çıktıklarında insanlar ne hissettiler? Gençlerde, sahne motive edici bir şey. Sahne ambiansı içinde beğenilmeyi de seviyorlar.Yamçı’da da var mı öyle bir şey?

Mine Bağ: İtiraf etmek lazım o genç ruh bütün dansçıların için de devam ediyor. Yadırganma ile ilgili 2 şey var. Yaşar’ın ilginç bir sözü vardı. İlk gösteriye çıktığımızda olağanüstü pozitif tepkiler aldık. Herkes ayakta alkışlıyordu. Hani anne babalar, çocukları sahneye çıktığında gururlanırlar ya, öyle bir şey herhalde çok beğendiklerinden olmasa da incelik gösteriyorlar belkide (gülerek). Öyle bir espri ile yaklaşmıştı. Biz de tepkilerin gerçek olduğuna inanarak sevindik. Bu arada, biz bu anlamda ilk ve tek grup değildik. Ankara’da ‘’İkinci Bahar’’ olarak Elbruz hocanın eski öğrencileri toplanmışlardı. Başka illere de gidip gösteriler yapmışlardı, İstanbul’a da gelmişlerdi.10 sene olmuştur tabi bu olaylar.

Guşıps: Ankara’da hala devam ediyorlar, Ersin Bey de oynuyor halen Onunla da görüştük dosya kapsamında.

Mine Bağ: Onlar beyaz saçlı adamlar (gülerek) ama benim ekip arkadaşlarım.

Guşıps: Genellikle genç ekipler sahne odaklı oluyor. Sahne endişesi olduğunda,biraz rekabet, biraz da  ego giriyor işin içine .Sizdeki durum nasıl?

 Mine Bağ: Öyle bir şey gözlemlemiyorum. Çokta bir şey yapmıyoruz aslında kişilerin öne çıkacağı. Solo ağırlıklı danslarımız çok az. Kişisel dikkat çekecek şeyleri çok fazla kullanmıyoruz bir, kullandığımızda da o yapsın bu yapsın şeklinde birbirine atıyor insanlar sorumluluğu(gülerek), gençlerden biraz daha olgun davranabiliyoruz o konu da yani.

Guşıps: Bu insanların içinde araya giren senelerde dernekten kopmuş ve tekrar Yamçı ile gelmiş insanlar varmı?

Mine Bağ: Senin de dediğin gibi, bir sürü meşgale, telaşe, çoluk çocuk gibi yada o zaman zarfında başka şehirlere yerleşenler de var. Ama derneğe çok uzun süre gelememiş insanlar geldiler Yamçı ile. Bu da güzel bir şey. Dans etmenin, şevki, zevki, nostaljik duygular bunlar da var ama bunun da ötesinde Yamçı olarak ayağımız biraz daha yere bassın, biraz daha işe yarar birşeyler yapalım daha kültür odaklı şeyler de yapalım istiyoruz. Örneğin, alan çalışmalarıyla,otantik dansları, müzikleri derleyelim diyoruz. Gerçi bu konuda halen düşünce aşamasındayız harekete geçemedik .

Guşıps: Siz, otantik dansların yada artık hiç oynanmayan  dansların tekrar uyarlanabileceğini ve sahneye çıkarılabileceğini düşünüyor musunuz? Böyle bir çalışma gerçekleştirilebilir mi sizce?

Mine Bağ: Kesinlikle gerçekleştirilebilir. Bunlardan birisi Kafe Guanş mesela. Biz bunu Yamçı’da kareografik olarak oynuyoruz. Kaybolmak üzere olan artık çok az yerde oynanan bir oyun bu. Aslında ben, şeşen ve tleperuj’u da yerel danslar kategorisinde değerlendiriyorum.Onları da, çok fazla pürvetler koymadan, köyde oynandığı şekliyle koreografi haline getirip sahnelemeye çalışıyoruz. Bir çok dansta yapılabilir bu. Süslenip,püslenebilir belki  ama biz sade ve doğal kalsın diye sınırlı tutuyoruz o süslemeleri.

Guşıps: Mesela ekiplerde eğitim almış gençler köye gittiklerinde yaşlılardan çok hareketli oynadıkları için tepkiler alıyorlar bu konuda.

Mine Bağ: Tepkilere katılıyorum. O anlamda, aldığımız tepkilerden birisi şuydu. Önceki başkanımız Yaşar Bey’in eşi Svetlana ‘’Oh be, Çerkes dansları gördüm sonunda’’ dedi. Bir süre o gençleri izliyordu. O hareketleri görüyordu, daha eskiye yakın ve daha orijinal şeyler yaptığımız için takdir etmişti bizi herhalde. Çok memnun oldum tabi bende böyle bir şeye vesile olduğumuz için.

Guşıps: Bir de yeni rakibiniz var, sizin alt grup Marje , onlar yeni çıktı sanırım onlar hakkındaki yorumlarınızı da alalım?

Mine Bağ: Bizim gruba giremeyecek kadar küçük oldukları için kendilerine grup yaptılar. (Gülerek) Büyüyünce, Yamçı’ya geleceğiz diye mesajlar gönderiyorlar şimdi. Bekliyoruz onları (Gülerek)

Guşıps: Yamçı’da bazı hassasiyetler  var dediğinize göre, sadece toplanalım ve eylenelim değil yani amaç .Otantik oyunların sahnelenmesi özellikle önem veriyorsunuz, muhtemelen sizi beğenenler daha çok yaşlılardır heralde?

Mine Bağ: Evet genelde.  Klasik danslar vardır, onlarda stilize edilir ve Değişik kitlelere hitap eder. Ama yine de kültürümüzü yansıtmak istiyorsak, dışarıdan gelen biri de ‘’Çerkesler de buymuş’’ desin istiyorsak, bizim yaptıklarımızı göstermek lazım. Kültür böyleydi,değişiyo ama orijinali altyapısı böyleydi, bunu unutmamak lazım.

Guşıps: Ekiplerle ilgili ekiplerin modernizasyonu özellikle kıyafetlerin modernizasyonu Çerkeska ya da başka kıyafetlerle dans edilmesi gibi. Buna siz nasıl yaklaşıyorsunuz Yamçı’dan bağımsız olarak?

Mine Bağ: Hangi gruptu?Abhaz Derneği’nin bir grubu muydu, Showlarını video ile internette paylaşmışlardı. Olağanüstü güzel duruyordu.Çok sempatik duruyordu ama onun da mesajı ve işlevi ayrı bence. Dediğim gibi biz kendi kendimize sunmadan öte biz başkalarına da indiğimiz zaman kostümü ile sunmak gerekiyor. Bu, her kültür için de geçerli. Anadolu folklorunu da sunuyorsan takım elbise ile başka bir şey olur yani (Gülerek). Otantik  kalmak onu yansıtmak daha önemli öyle geliyor bana. Ben biraz tutucu oldum herhalde (gülerek). Kıyafet olarak da, koreografi, figürler olarak da tutucu yaklaşıyorum galiba.

Guşıps: Yamçı grubu olarak biraz önce bahsettiğiniz ve yapmayı düşündüğünüz kültürel faaliyetlerden biraz bahseder misiniz?

Mine Bağ: En azından hangi bölgede hangi danslar var, nasıl oynanıyor bunlar nasıl kayıt altına alınabilir bunlar üzerinden konuşuyoruz. Bu dediklerimi yapanlar olsa, birtakım kayıtlar yapsa, şarkıları derlese, enstrüman çalan varsa, elbisesi vs. kaydetsek gibi eyleme henüz geçememiş isteklerimiz var. Çok da ayrıntılı olamadı bu konuşmalarımız, bir yerde çalışma ritmine giremiyorsunuz. Birşeyler kalıyor.

Guşıps: Peki, gösteri zamanları çok yoğunlaşıyor musunuz? Diğer ekiplerde gösteri maratonu var.3-4 hafta önceden kıyamet kopmaya başlıyor.Siz böyle çok ciddi bir çalışma temposuna giriyor musunuz?

Mine Bağ: Giriyoruz, ama haftada bir iken 1-2 ay kala haftada ikiye çıkarıyoruz.

Guşıps: Gösteriye çıktığınızda oyuncuların cocukları hatta belki torunlarıda gösteriye gelip izliyorlardır. İlginç ve heyecan verici bir şey olsa gerek oyuncular için.

Mine Bağ: Benim yeğenlerimin tepkileri güzel. Sanki rol değişmişiz gibi (gülerek). Benim onları izleyip takdir etmem gerekirken onlar bunu yapıyor. İlginç bir soru bu. Diğer arkadaşlarla da konuşmam lazım bunu. Çocukları doli çalan, başka ekiplerde oynayan arkadaşlarda var. Ama, maalesef çocuklarımızı buraya hiç getiremediğimiz de oluyor.

Guşıps: Folklorün işlevinden bahsedelim biraz da isterseniz?

Mine Bağ: Benim vurgulamak istediğim bir şey var aslında folklörun işleviyle ilgili. Derneklerde,eskiden daha çok folklor odaklıydık.Başka şeyler de yapılamıyordu belki sayılı konferansların dışında. Değişik açılımlar, değişik odaklar çıktıkça bir anlamda doğru yerini alıyor folklor.Ama dediğim gibi bir çekim merkezi halen ekiplerimiz. Bu anlamda folkloru  çok hafife alan insanlara da kırılıyorum, üzülüyorum. Biz 30-40 sene bu dernekte çaldık, oynadık eleştirileri beni zaman zaman ağlatmıştır. Salonda toplantının birinden ağlayarak çıktığımı hatırlarım. Ben sadece çalan oynayan bir ağustos böceği değilim (tebessümle).Elimizden geldiğince katkıda bulunmaya çalışıyoruz.Özellikle de dışarıdan bakıldığında görünen yüzümüz folklör. Bunu yabana atmamak lazım. Başka bir toplumun kültürüne bakmak istediğimizde dansına bakmak gerekir bence, biz de senelerdir bunu yansıtmaya çalışıyoruz.

Guşıps: Eskiden yani özellikle 70’ler ve 80’lerde popüler olmasının sebeplerinden birisi, insanların kendilerini bulabildikleri kimliklerine dokundukları bir alandı  sanırım ekipler.

Mine Bağ: Sözünü ettiğimiz tarihlerde özellikle, büyükşehirlere okumak için gelmiş insanlar için de önemli merkez oluşturuyordu dernekler. Burada da, yapılan buydu. İyi bir çekim merkeziydi. Birbirlerini bulabilmek için, kültürlerini bulabilmek için,arkada bıraktıkları şeyleri tekrar bulabilmek için bunu paylaşıyorlardı derneklerde insanlar. İyi bir işlevdi o zamanlar.

Guşıps: Peki, Kafkasya’da ki ekipleri nasıl buluyorsunuz? Orda,kültürel öğelere dikkat ederek kareografiye aktarıldığını düşünüyor musunuz?

Mine Bağ: Bunu söylersem,belki birilerinin hoşuna gitmeyecek(gülerek) ama oralarda biraz tek düzeyleştiğini düşünüyorum herşeyin. Çok güzel,estetik duruşlar,sıralar santim santim, milim milim, çok güzel ama orada tekrarlar var. Devamlılık olmayacak mı, olacak ama 40 yıldır aynı şeyi  seyrediyorum gibi hissediyorum zaman zaman.

Guşıps: Peki sizce diasporada mevcut standartın dışında birşeyler üretilemezmiydi?

 Mine Bağ: Kafkasyadakiler çok iyi bir dans eğitimi görmüşlerdi ve orda kareografiye aktarıldı danslar .Onlar olmasaydı bu kültür herhalde, kendini ifade edecek bir yol bulacaktı. Belki de, bizim Yamçı’nın yaptığına daha yakın şeyler olacaktı. Kafkasya’dan gelen ekiplerle ilgili başka bir gözlemim, onların biliyrosunuz diaspora dansları vardır. Ben en çok onları severim. Diaspora dansları tabana daha yakın gibi geliyor bana. Koreografileri, müzikleri daha çok heyecanlandırıyor. Belki de Yamçı tarzı ekol yaratırız ve 40 üstüne gelen gençler (gülerek) otantik oyunları oynamaya başlarlar.

Guşıps: Biraz da çalışmalarınızdan bahsedelim. Nasıl öğrencilerinizden memnun musunuz?

Mine Bağ: Çalışmalar için bir şey itiraf ediyim gençlerden biraz daha disiplinliyiz(gülerek). Ama, benim sert, disiplinli bir hoca olmadığımı da söylüyorlar.Biraz daha sert olabilirsin diyorlar. Hatta, kişisel eleştirimi istediklerinde, ben’’şu figürü şöyle yapalım,böyle yapmayalım’’ diye genellemeler yapıyorum.Direkt olarak söyle bize diyor arkadaşlar.Öyle bir olgunlukları var tabi.

Guşıps: Kaç oyun oynuyorsunuz?

Mine Bağ: Biz, 4 oyun oynuyoruz ama toplamda 45 dakikayı buluyoruz. Belki daha da uzun. Onun için, en son gösterimizde bir potporimsi kolaj dedik, bir de Qafe oynadık, o da 20-25 dk. olmuştu.Onla ilgili ilginç bir şey anlatayım. Yamçı’nın katıldığı ilk gösteride,sanki gösterinin ağırlığı, belkemiği Yamçı oldu. Çünkü, en çok süre biz oynadık. Gençlerimize haksızlık oldu,onlardan şimdiden özür diliyoruz.(Gülerek) Koreografi olarak daha çoktu.O yüzden böyle bir sonuç çıktı. Bu 4 Oyun neler dersen,birisi Qafe,bir Tleperuj koreografimiz var.Bir de söylediğim yerel olarak Kafe Guanş oyunumuz var. Bir de wuig ile çıkıp dans ortamına girip Şeşen ile devam edip tekrar Wuig ile bitirdiğimiz düğüne benzer bir koreografimiz var. Bu dönem yeni bir şey yaptık.Wuig ile çıkışı değiştirip Şımd koyduk.Şımd benim 13 yaşındayken ilk oynadığım figür,ilk oynadığım dans idi. Geçenlerde, bir Oset grubumuz gelmişti. Onların gecesinden sonra, ya biz onları niye oynamıyoruz, ne güzel oynardık diye koyduk Şımd dansını. Şımd ile Wuig zaten birbirlerinin varyasyonudurlar.

Guşıps: Sizdeki avantaj, disiplinli olmanız. Çalışmayı aksatmamanız.Gençlerde en büyük şikayet o.

Mine Bağ: Disiplin olayını çok abartmıyoruz aslında. Çaya, sigaraya çıkanlar oluyor arada. Disiplin derken biraz daha süreklilik var belki ondan olabilir.

Guşıps: Ekibiniz kaç kişi peki.

Mine Bağ: Çalışanlarımız değişiyor.Şu anda 8-9 çiftiz.Solo az. Bir,Qafe’de sembolik bir solomuz var. Şeşen’in içinde tek erkek soloları var. Bu otantik değil laf aramızda(gülerek). Ama, şeşen oynarken arada tek başına bir şey yapar erkekler, onun yorumu gibi diyelim.

Guşıps: Otantikliğe sadık kalmaya çalışıyoruz ama biraz daha sahneyi düşünüyoruz belki.Çok teşekkür ederim.

Mine Bağ: Ben teşekkür ederim.

Kafkasyadakiler çok iyi bir dans eğitimi görmüşlerdi ve orda kareografiye aktarıldı danslar .Onlar olmasaydı bu kültür herhalde, kendini ifade edecek bir yol bulacaktı. Belki de, bizim Yamçı’nın yaptığına daha yakın şeyler olacaktı.

-Mine Bağ
Yorumlar (2)
  1. necla güngör on said:

    mine hanım çok güzel anlatmış anlattıklarına katılmamak mümkün değil ellerine sağlık yamçı uzun süre davam eder umarım..

  2. Mine Bağ on said:

    Sevgili Kuban’a hem söyleşi hem yazıya dökmek için verdiği emek için teşekkür ediyorum. İzniyle iki küçük düzeltme yapmam gerekecek. Birincisi, ben Elbruz Hocanın ekibine katıldığımda zaten 12 çiftten oluşan bir grup vardı. 12 kişi gibi anlaşılmış kayıtta. İkincisi de ekip çalışmalarını yeniden başlatma isteğini dile getiren değerli arkadaşımızın adı Muammer Tekin olacak.

    Bu güzelliklerin dünyada daima var olması dileğiyle.