İstanbul Çerkes Derneği: Gökhan Bolat
0:12 1 February 2014

Guşıps: Soçi Olimpiyatları ve Çerkes Soykırımı konusundaki fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?

Gökhan Bolat: ‘Çerkes Soykırımı’ müstakil olarak çok geniş bir konu. Ancak evvela bunun bir ‘soykırım’ olduğu bilinmeli. Sonra dünyanın dört bir tarafında ana vatanlarından uzaklarda özellikle kimliksel açıdan yok olmanın eşiğinde olan Çerkesler’in yaşam koşulları göz önüne bulundurulduğunda bu soykırımın devam etmekte olduğu bilinmeli. Soçi Olimpiyatları da mevcut haliyle soykırımın devam etmekte olduğunun 150 yıl sonraki teyitlerinden biridir. Soçi Çerkesler’in 300 yıllık mücadelelerinin sona erdiği ve soykırıma uğradığı yerdir. Rusya en başından belki bu olimpiyatları tarihi ile yüzleşmek ve Çerkesler için yeni bir sayfa açmak için fırsat olarak kullanabilirdi. Ancak tüm gelişmeler aksi yönde oldu. Bölgenin otonkton halkı olan Çerkesler olimpiyat teamüllerine de aykırı bir tutumla yok sayılmıştır. Sürekli bir sindirme ve baskı politikaları ile pasifize edilmişlerdir. Dahası bir soykırım sembolü ve başkent olan Soçi’nin ezeli bir Rus şehri olduğu tüm dünyaya deklare edilmiştir. Soçi’de yapılacak olimpiyatlar ne tarihsel süreçte yaşananlar açısında ne de günümüz Rusya’sının Çerkes halkına yönelik yok sayma ve sindirme politikaları açısından kabul edilebilir değildir. Dolayısıyla İstanbul Çerkes Derneği daha önce de defalarca deklare ettiği üzere Soçi Olimpiyatları hususunda bilinen mevcut muhalif sloganıyla #NoSochi demektedir.

Guşıps: Olimpiyat adaylığı gündeme geldiği andan itibaren çeşitli Çerkes Kurumları protesto gösterileri ve çeşitli organizasyonlar ile Çerkes Soykırımını ve Olimpiyat muhalefetini gündeme getirmeye çalıştılar. Sizce bu konuda belli bir farkındalık oluşturabildi mi Çerkesler?

Gökhan Bolat: Kısmen. Aslında çok net bir konuda Çerkesler birlikte hareket etme iradesi ortaya koyamadı. Olimpiyatlara muhalefet edenler kadar destekleyenler veya ‘hayır’ demeyenler de oldu. Hepsinin kendilerine göre argümanları vardı vs. Muhalefet edenler de seslerini yeterli düzeyde duyuramadı. Oldukça amatör ve sınırlı kaldı. Etkili bir muhalif örgütlenme gerçekleştiremedi Çerkesler. Toplumsal duyarsızlık da buna eklenince sonuç kendiliğinden ortaya çıktı. Sanırım ancak bu kadar olabildi.

Örgütlenememe ve etkili bir muhalefet oluşturamama ile ilgili asıl sorumlular bana göre toplumu temsil etme inisiyatifini alarak bunu kullanmayan veya yanlış yönde kullanan çatı kurumlardır. Çatı kurumlardan kastım KAFFED ve DÇB’dir. En başında olimpiyatlara muhalif sesler çıkmaya başladığında bu kurumlar Rusya’dan taleplerinin olduğunu ve bunların yerine getirilmesi için çalışacaklarını ifade ettiler. Taleplerin karşılanmış olmasını biz de isterdik. Fakat muhatapları şimdiye kadar neredeyse hiçbir iyi niyet göstergesi olmayan ve uzlaşmak istediğine dair hiçbir ipucu vermeyen bir devletti. Bunca tecrübeye rağmen bu göz ardı edilmemeliydi. Zaten yeterince de beklendi. Bugün olimpiyatlara 1 hafta kalmış olmasına rağmen hangi taleplerinin karşılandığını merak ediyorum. Karşılanmamış olmalı ki 1 Şubat tarihinde basın açıklaması yapacaklarını ilan ettiler. Bu da ironik. Sonuçta bu açıdan olimpiyatların ilk kazananı düzenleyenler oldu. Elinizde bir şey yoksa masaya oturmanızın bir anlamı yok…

Guşıps: Soçi konusunu gündeme getirmek için genelde Sosyal Medya araçlarını kullanarak özellikle de Twitter’da gündem oluşturmaya çalışıyorsunuz. Sosyal medya çalışmalarına ağırlık vermenizin sebebini ve etkisini anlatır mısınız?

Gökhan Bolat: Toplum olarak sürekli tekrarladığımız bir husus var. Bizim en büyük problemlerimizden biri kendi kabuğumuzu bir türlü kıramamamız. Modern dünyanın gördüğü (ya da görmediği) en büyük trajedilerden birini yaşadık ve bundan kimse haberdar değil. Bunca zamandır kendimizi dünyaya yeterince ifade edemedik. Bunda toplumsal karakterlerimiz kadar imkânsızlıklarımız da etkili oldu…

Olimpiyatların Soçi’de olacağı açıklandığında Amacımız en başından beri Soçi’nin tarihi önemini ve dolayısıyla özelde ‘Çerkes soykırımını’ genelde ‘Çerkes sorununu’ insanlara duyurmaktı. Sosyal medya kanalları yaygınlaştığından beri bizim açımızdan kitlelere ulaşmanın en zahmetsiz ve etkili yolu bu oldu. Nitekim bizler büyük medya kanallarına veya medya kanallarını kullanabilecek maddi güçlere sahip değiliz. Bununla birlikte Çerkesler sosyal medyayı henüz tam olarak keşfedebilmiş değil. İyi kullanıldığında normal bir günlük gazetedeki küçük bir kesitten veya herhangi bir tv kanalındaki 2 dakikalık bir haberden daha fazla etkiyi oluşturabilirsiniz. Gündem oluşturarak meramınızın yüz binlere ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Normalde görmenizin dahi mümkün olamayacağı insanlara direkt olarak ulaşabiliyorsunuz. Mesela bu gün dünyanın değişik coğrafyalarında meydana gelen halk hareketleri sosyal medya sayesinde oldu. Ancak dediğim gibi Çerkesler henüz sosyal medyanın bu yönlerini yeterince keşfedebilmiş değil. Biz de buna dâhiliz. Yeni yeni keşfediyoruz aslında. Yalnız son olarak şunu söyleyebilirim. Artık İnsanlara kendinizi ifade etmeniz ve onların derdinizi öğrenmiş olmaları yeterli değilmiş. Daha fazlası gerekiyor…

Guşıps: Soçi Olimpiyatları bu kadar yaklaşmışken neler yapılabilir sizce Çerkesleri ve Soçi’nin tarihini gündeme getirebilmek için?

Gökhan Bolat: Maksat insanlara duyurmaksa bununla ilgili kalan kısa zamanda yine sosyal medyanın daha fazla önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Hem mesajı ileten hem de alan açısından en zahmetsiz ve kolay olanı bu. Zira insanlar eğer özel bir ilgileri yoksa uzun uzadıya yazılar okumak ve tv programları seyretmek zahmetine katlanmıyor. Sosyal medyadaki 1-2 cümlelik okumalar onlara yeterli gelebiliyor. Bunun yanında gündem çok yoğun olduğu gibi hızlı da akıyor. Bu gün bile dünyanın birçok yerinde gözler önünde insan kıyımları yaşanırken 150 yıl önceki mevzuyu insanlara anlatmak da ayrıca meşakkatli. Mevcut ortamda duyarlılık oluşturmak çok zor. Tabii bu işin toplumsal yönü. Siyasi yönü toplumsal yönünden çok ayrı olmamakla birlikte daha farklı boyutlar içeriyor…

Bunun yanında geleneksel yazılı ve görsel medya da elden geldiğince kullanılarak problemler gündeme getirilebilir.

Kitlesel gösteriler de bu tip olayların gündeme getirilmesi için en sık kullanılan ve yapılması gereken bir başka seçenek.

Ancak bizim acil olarak başka insanlarla ve toplumlarla paylaşmayı ve dertleşmeyi öğrenmemiz lazım. Amacımız yalnızca Çerkeslerin problemlerini dile getirmek değil benzer derdi olan herkesin dertlerini paylaşmak olmalı. ‘Öteki’ ile kurulacak irtibat işimizi çok daha kolay hale getirecektir. Bu bir çıkar ilişkisi olarak düşünülmemeli. Bunun için de öncelikle ön yargılarımızdan ve bazı komplekslerimizden kurtulmamız lazım…

Guşıps:  DÇB (Dünya Çerkes Birliği) Başkan ve yöneticilerinin çeşitli ortamlarda Soçi Olimpiyatlarını destekler hatta Olimpiyatlara muhalefet eden Çerkesleri eleştiren açıklamaları oldu. Bu açıklamaları konusunda sizin fikirlerinizi alabilir miyiz?

Gökhan Bolat: 2000 yılından beri DÇB’nin bizim açımızdan istenmeyen bir çizgide seyrettiği biliniyor. Bize göre bu açıklamalar sürpriz olmadı. Yukarıda da değindiğimiz gibi Soçi Olimpiyatlarına DÇB ile paralel bakmıyoruz. Bu yönde devam edecekse DÇB’nin ya adını değiştirmesi ya da kendini feshetmesi gerekir. Zira gittiği yönde Çerkes toplumunun menfaatleri bulunmuyor.

Guşıps: Son olarak 2014 yılı aynı zamanda Çerkes Soykırımı’nın 150. yıl dönümü. 150. yılda konuyu gündeme getirmek adına neler yapılabilir? Sizin kurum olarak planlarınız neler.

Gökhan Bolat: Öncelikle bizim yeni bir kurum olduğumuzu ve bir federasyona (Çerkes Dernekleri Federasyonu) bağlı olduğumuzu belirtmemiz gerekir. Yürüteceğimiz projeler bağlı olduğumuz federasyondan da ayrı olmayacaktır.

Ancak şunu söyleyebilirim. Bizim federasyon olarak da dernek olarak da öncelikli hedefimiz Çerkes Soykırımı ve Çerkes Sorunu’nu uluslar arası arenaya taşımak. Çünkü bu yalnızca Çerkeslerin veya yalnızca Rusların sorunu değil. Bu tüm dünyanın sorunu. Uluslar arası kurumların ve uluslar arası anlaşmalara taraf olan tüm ülkelerin sorunu. Sınırlarında Çerkes barındıran her ülkenin direkt sorunu. Ve bu toplumsal olduğu kadar siyasal bir sorun. Böyle bir sorun da ancak ulusal iradenin yanında uluslararası bir irade ile çözülür düşüncesindeyim. Dolayısıyla 150. yıl veya sonrasında bu minvalde çalışmalar yapılması uygun olacaktır.

Guşıps: Sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkür ederiz.

Comments are closed.