Jıneps Gazetesi: Yaşar Güven
0:07 1 February 2014

Guşıps: Soçi Olimpiyatları konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Yaşar Güven: Olimpiyatların belirlenmiş bir felsefesi var; “barış içinde yaşayacak ve insan onurunun korunduğu bir toplumun oluşmasını teşvik etmek, insanların uyumlu gelişmelerini sağlamak amacıyla sporu her konuda insanlığın hizmetine sunmak”. “Daha iyi ve barışçı bir dünya için, gençlerin spor yoluyla birbirlerini anlamaları ve dost olmaları olanaklarını yaratmak” gibi bir amacın olduğu bilinir.

Çerkeslerle konunun ilgisine gelince; Çerkeslerin 19 yy.’da yaşadığını soykırım olarak tanımlıyoruz. Soykırımı izleyen sürgünle de, binlerce yıl yaşadıkları ve kültürlerini oluşturdukları kadim topraklarından uzaklaştırıldılar ve yaşadıkları trajedi katlandı. Olimpiyat oyunlarının yapılacağı Soçi merkezli alan ise Çerkeslerin bilinen tarihten bu yana yaşadıkları topraklar. Üstelik Krasnaya Polyana yani Kızıl Çayırlık, Çerkeslerin son direniş noktaları, kadın – çocuk – yaşlı ayrımı yapılmaksızın katledildikleri ve yeşil çimlere akan Çerkes kanı nedeniyle Çarlık Rusyasının yaptığını itiraf edercesine “Kızıl” adını verdiği alan. Ve Soçi Çerkeslerin merkezi feodal bir düzen oluşturup direnmeye çalıştıkları savaşın son evresinde tarihi Çerkesya’nın başkenti.

Olimpiyat ile soykırım – çevre katliamı – bitki ve hayvan türleri ile dünya mirası ilan edilmiş alanın tehdit altında oluşu – insan hakları ihlalleri… gibi konular bir araya gelebilir mi? İnsanlık onyıllar boyunca değer yargıları oluşturmuş olsa da dünyaya hükmetmek isteyen ve kural tanımayanlar herşeye bir kılıf uydurabiliyor. Zaman içinde olimpiyatlar siyasallaştırılıyor, ekonomik gerekçeler öne çıkıyor ve sonuçta biriktirilen değer yargıları ayaklar altına alınabiliyor. Soçi’de olan da budur.

Guşıps: Bu düşünceleriniz yayın politikanıza nasıl yansıyor?

Yaşar Güven: Özelde Çerkeslere yönelik bir yayın organı olduğumuz ve 19. yy.’da yaşadıklarımızı soykırım olarak tanımladığımız için karşı çıkmadık oyunlara. Başat bir nedendi ama tek neden değildi. İlk soruda özetlediğimiz gibi insanlığa kendi oluşturduğu değer yargıları nedeniyle Soçi ve çevresinin oyunlar için uygun olmadığını, Rusya’nın bir başka köşesinde organizasyonun yapılabileceğini anlattık.

“Uluslararası” Olimpiyat Komitesi’nin, bütün bu gerçeklere karşın Soçi seçimi sonrası bunun tekil girişimlerle engellenemeyeceğini tabi ki değerlendirdik. Konu ile ilgili gerçekleri ancak Çerkeslerin ve evrensel değer yargılarının ayaklar altına alınmasına sessiz kalmayacak çevrelerin Türkiye ve Dünya kamuoyuna anlatması gereğinden hareket ettik. “Engellemeyeceğiz, neden karşı çıkalım, lehimize çevirelim” gibi bir yaklaşımımız hiç olmadı. Özellikle 2013 yılında yayın politikamızda Soçi konusunu merkeze aldık. 2014 yılı soykırımın 150. yılı ve Çerkeslerin adalet arayışı yine belirleyici konumuz olacak.

Guşıps: Jıneps 5 yılı aşkın bir süredir yayınlanıyor ve birçok noktaya ulaşıyor. Özellikle diaspora dışında Soçi Olimpiyat muhalefeti ve Çerkes Soykırımının bilinirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaşar Güven: Jıneps’in ilk sayısı 2005 yılı Aralık sayısında yayınlandı. 8 yılı geride bıraktık. Özellikle belirtmeli, gazete Çerkes kamuoyu dışında daha bilinir ve işlevi daha iyi anlaşılır durumda.

Türkiye kamuoyunun hemen her kesiminde, sağından soluna, Çerkeslere dair ezberler hakim. Önemli bir bilgi eksikliğinin sonucu olsa gerek. “Merak edip öğrenseler” den öte bir değerlendirme yapıp çuvaldızı kendimize batırmamız gerek. Özellikle 1992 ve 94 yıllarında yaşanan Abhazya ve Çeçenya savaşları sırasında Türkiye kamuoyunun durumunu hatırlamalı. Bu topraklarda yaşamaya başlamamızın üzerinden 128 ve 130 yıl geçmişti ama Abhaz Türkleri, Şapsug Türkleri ya da Cücen Türkleri olarak konuyu işleyen bir medya ve köşe yazarları, analistler vardı. Kasıtlı yayınlardan bağımsızdır bu durum.

Soçi ve Çerkes soykırımı konusunda özellikle sokağa çıkarak, derneklerin dört duvarının dışında asıl bilmesi gerekenlere konuyu anlatarak, bilgilendirerek önemli bir mesafenin alındığı, en azından demokratik kamuoyunda bir ilgi uyandırıldığı rahatlıkla söylenebilir. Bu ilginin ve yürütülen çalışmaların sonucu, kaçınılmaz olarak daha geniş bir yelpazenin de ilgisinin uyandırıldığı söylemek olası. Yetmez tabi ki, bilinirliğin sınırları çok geniş ve alınacak daha çok yol var.

Guşıps: Soçi Olimpiyatlarına 2006 yılından beri yürütülen kampanyaların birçoğunu desteklediniz. Sizce bu kampanyalar başarılı oldu mu? Yani yeterli bir farkındalık oluşturuldu mu?

Yaşar Güven: Başarılı oldu kampanyalar ancak başarı görece bir kavram. 150 yıldır yeterince ses çıkaramamış Çerkes halkı ölçeği ile değerlendirirseniz önemli idi yapılanlar. Ancak henüz bebek adımları attığımızı kabul etmeli ve soykırımın 150. yılında çok daha fazlasını yapmamız gerektiğinin bilinci ile çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. Ezberleri bozmakla yetinmemeli, etkili bir farkındalık oluşturmak için Meclis’ten sivil toplum kurumlarına, sokaktaki vatandaşa kadar hemen her kesime ve insana ulaşabilecek organizasyonlar içinde olmalıyız.

Guşıps: Olimpiyatlara yaklaşık 1 aydan az bir zaman kaldı. Şimdiden sonra ne tarz çalışmalar yapılabilir sizce farkındalık oluşturabilmek için?

Yaşar Güven:Yanıtların yayınlanacağı zaman daha da az zaman kalmış olacak. İki öneri; açılış gün ve saatinde diasporanın bulunduğu her yerde, zaman farkını dikkate alarak Rusya büyükelçilikleri önünde protesto gösterisi düzenlenmesi ve basın bildirisi okunması, bu bir. Bir de No Sochi inisiyatifinin yürüttüğü çalışmayı daha bir destekler şekilde olimpiyatlara katılacak sporcularla bire-bir görüşmeler yaparak sembolik bir tavır sergilemelerini sağlamak. Özellikle kürsüye çıkacak bir sporcunun tek bir hareketi önemli bir etki yapacaktır.

Guşıps: DÇB Başkan ve Yöneticilerinden geçtiğimiz günlerde Olimpiyatları destekler mahiyette açıklamalar yansıdı basına. Hatta Soçi Muhalifi gruplara yönelik ağır eleştiriler vardı bu açıklamalarda. DÇB’den gelen bu açıklamaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaşar Güven: 1997 yılında DÇB Yönetim Kurulu UNPO başvurusu ile bir karar alınmasını sağladı. Özetle; Çerkeslere soykırım uygulanmıştır, sürgün edilmişlerdir, çifte vatandaşlık ve vatanlarına koşulsuz dönebilme hakları olmalıdır.

“İstediğiniz kadar özgür olabilirsiniz” diyen Yeltsin döneminden “Moskova’nın istediği kadar özgür olabilirsiniz” diyen Putin dönemi ile DÇB’nin kontrol edilir bir hal aldığı ve suya-sabuna dokunmayan bir yapı olmaktan öte gidemediği çok görünür bir durumdur. “1997’nin gerisinde kaldı” gibi bir değerlendirme o dönemin Başkanı Kalmık Yura ve arkadaşlarını incitir; zira gerisinde kaldı demek için kimlik ölçeğinde yaptığı birşeylerin olması gerekir. Kontrol altında sembolik bir yapıdır artık. Rusya demokratikleştikçe, sivil inisiyatifler özgürce örgütlenebilir hale geldikçe ve düşünceler özgürce ifade edilebilir oldukça DÇB gibi bir yapıya anavatan katkısı olabilir. Şimdi olabilecek şey anavatan – diaspora irtibatını sağlayan, Rusya’nın izin verdiği kadar sosyo – kültürel çalışmalar yürüten bir yapıdır. Bu gerçeği kabul edip “örgütlerimize sahip çıkalım” lafını olmayan misyonları yüklemeye çalışarak etmemeli. Diaspora için gerekli olan politik örgütlülük ise anavatan dışında oluşturulmalı.

Guşıps: 2014 yılı aynı zamanda Çerkes Soykırımı’nın 150. yıl dönümü. Çerkes Soykırımı’nın duyurulması konusunda özellikle basın yayın alanında ne tarz çalışmalar yapılabilir sizce?

Yaşar Güven: Sorunumuzu biz – bize anlatmanın ve yazıp – çizmenin belirleyici olduğu dönemleri geride bırakıyoruz. Halen soykırım yerine sürgünü ikame etmek isteyenler, asıl olarak kimlik sorunumuzda patinaj yapmamızı, yerimizde saymamızı sağlamaya çalışanlar olsa da durum böyle.

Sorunu bizim ifade ediyor olmamız yeterli değil. Ülkenin akademisyenleri, bilim insanları, aydınları, görsel ve yazılı medya mensuplarının konuyu gündeme getirmeleri ve gündemde tutmaları önemlidir. Ve muhatap RF. Türkiye – RF ilişkilerine ve hassasiyetlere dikkat edecek çevreler de olacaktır. Türkiye tarafının siyaseten tavrının bu çalışmada etkili olmayacağını söylemek çok zor. Tabi ki Çerkes sorununu bu tavırdan etkilenmeden gündeme getirenler de olacaktır, olmuştur. Ancak burada söz konusu olan artık en geniş kamuoyunda bilinirlik ve duyarlılık oluşturmaktır. Kısaca söylemek gerekirse tek başına bir kulvardan ilerlemeye çalışmak bu anlamda yetersiz kalabiliyor. Milletvekilleri ve/veya doğrudan siyasi partilerle ve de sivil toplum örgütleri ile irtibat önemlidir. Yani geniş bir kulvarda yürütülecek ve birbirini destekleyecek çalışmalarla ileri adımlar atılması mümkün olacaktır.

Böyle bir çalışma ciddi bir dayanışma içinde ve iyi bir işbirliği ile yürütülebilir. Jıneps gazetesinin bu çalışmalar içinde önemli bir işlevi olacaktır. Hazırlanan Çerkes sorunu dosyaları ile medya genel yayın yönetmenleri ve köşe yazarlarının ziyaret edilmesi ve bilgi aktarımından Çerkeslerin ve 21 Mayıs’ın dosya konusu yapılamasına ve daha farklı katkılara kadar.

Guşıps: Sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.

Comments are closed.