Faili Malum’un İlanı
13:51 2 September 2013
Abrek Gendargno

Medet Önlü, 22 Mayıs’ta suikaste uğradı.

Vurulduğunda, Çeçen İçkerya Devleti Türkiye Fahri Konsolosu’ydu. Yani, şimdilerde Rusya işgali altında bulunan Çeçenya’nın meşru bir seçimle iktidara gelen ilk ve son hükümetinin Türkiye temsilcisiydi.

Hayatını Çeçenler’e adamıştı. İş ve özel hayatından çok bu konuyla uğraşırdı. Politik olarak Çeçen bağımsızlık hareketini temsil ederken, insani bakımdan ve benimsediği görevi gereği de tüm Çeçenler’e yardım etmeye çalışırdı.

Türkiye Çeçen Diasporası’nda, dahası bu harekete dahil olan tüm çevrelerde çizgisini terketmeyen nadir insanlardandı. Çeçen bağımsızlık mücadelesinin hafızasını canlı tutuyor, bir devre damgasını vuran isimlerin davasını omuzlarında taşıyordu. Esasında epey de yalnız kalmıştı.

Bu yüzden olmalı ki, öldürdüler onu.

***

Onlar öldürdü de, amcam da şükürler olsun yolundan dönmeden şehit oldu, ama…

Hükümet ne yaptı?

3 aydan uzun süre geçti suikastin üzerinden.

Tetikçi belli, Türkiye vatandaşı sabıkalı bir adam. Adı Murat Aluç. Ekipteki diğer kişiler de belli. Örneğin Ömer Peltek, olay günü şoförlüğünü yapmış. Süreç boyunca zaten beraber hareket etmişler. Ablası, kız arkadaşı, başkaları da var. Hepsi biliniyor.

Azmettirici de belli. Rizvan Esbulatov adında Rusya vatandaşı bir Çeçen. Suikastten birkaç ay önce gelip tanışmış Medet Önlü ile. Sonra bir vesile bulup tetikçi ile tanıştırmış. Onun da her şeyi biliniyor; ne zaman gelmiş, ne zaman gitmiş, tetikçi ekiple nasıl iletişim kurmuş, parayı kime nasıl ulaştırmış…

Bu bilgiler suikastten sonraki birkaç hafta içinde tamamen toplanmıştı. Yeni bir bilgi eklenmediği halde rağmen aylardır bekletiliyor. Hukukçulara göre burada ciddi bir tuhaflık var. Her şey bu kadar ortadaysa bu kadar bekletilmezmiş davanın açılması. Yani, normalde…

Bu arada Emniyet katilin ekip arkadaşı Ömer Peltek’i bir kere yakaladı bile. Olaydan 10 gün sonra falan. Sonra da delil yetersizliğinden serbest bıraktılar. Aslında canları istediğinde ellerinde delil olmasa da tutabiliyorlar. Çok örnekleri var bunun. Dün de var, bugün de var…

Soruşturmadaki tuhaflıklar bu kadarla da bitmiyor. Öyle bir skandal daha var ki hayret edersiniz.

Olayın daha ilk günlerinde, Polis’e gelen ihbarlar üzerine tetikçiyi yakalamak için operasyon hazırlıkları yapıldı. Sayısını bilmiyoruz, ama çok sayıda ihbar geldiğini biliyoruz. Bu operasyonlardan en az dört tanesi son anda iptal edildi. Gerekçe belirtilmeden, açıklama yapılmadan, onlarca polisle, belki de tetikçiyi yakalamak üzere yapılacak baskınlar “yukarıdan” gelen talimatlarla yarıda kaldı. Hatta bir tanesinde, araçlarla yola çıkılmışken yoldan dönüldü.

Sağolsun, bize bu bilgiyi ulaştıran vicdan sahibi memur o araçlardan birinin içerisindeydi.

Yeterli değil mi? Şimdi resim biraz daha netleşti değil mi?

Medet Önlü suikasti aydınlatılmayacak. Tetikçisi, azmettiricisi hiçbir zaman bulunmayacak. Tıpkı önceki Çeçen cinayetlerindeki gibi, Hükümet bu olayı da örtbas edecek.

***

Türkiye Hükümeti bu konularda fazlaca ikiyüzlü.

Yukarıda bahsettiğimiz gelişmeler cereyan ederken, bizim aileyi de arada bir “yoklayıp”, akıllarınca kontrol altında tutmayı ihmal etmiyorlar.

Mesela bir bakan müsteşarı arıyor aileyi, “devletin tüm imkanlarının seferber edildiğini” söylüyor.

Bir polis memuru diyor ki aileden başka birine, bu dava onun “namus davası” olmuş, ille de bulacakmış katili. Samimiyetinden şüphemiz yok ama Hükümet seviyesinde böyle bir irade olmadığından ne yazık ki bu sözlerin hiçbir anlamı yok. Ailenin ‘gazını almak’ dışında…

Evet, gaz alıyorlar güya.

Hatta daha ileri gidip, aileyi pasifize etmeye uğraşan uğraşan Emniyet görevlileri bile var.

Bir tanesi diyor ki, “Sağda solda konuşulduğunda; katil elimizden kaçıyor, mesela falanca gazetede filanca gün bir haber çıktı, vallahi tam yakalayacakken adamı elimizden kaçırdık”. Halbuki bahsettikleri haber iddia ettikleri tarihten 4 gün sonra çıktı. Üstelik böyle bir suikasti yapan bir katil gazetede haber çıktı diye saklanmaya karar vermez. Düpedüz yalan bu.

Ağızlarından çıkan yalan. Eğitimini almışlar bu işin: Aileyi durdurursanız herkesi durdurursunuz.

Türkiye gibi Üçüncü Dünya ülkelerinde de güvenlik kurumları, suçluları yakalamaktan çok mağdurları sakinleştirip kontrol altında tutmak konusunda beceri sahibi galiba. Mecburen bu alanda tercübelenmişler belli ki.

***

Buraya kadar tamam da, Türkiye koskoca bir ‘bölgesel güç’ olmadı mı?

Ekonomisiyle, dinamizmiyle dünyayı titretmiyor mu?

Bütün dünya medyasıyla, faiz lobisiyle, bilmem ne lobisiyle Türkiye’yi engellemek için planlar yapmıyor mu?

Başbakan çıkıp da İsrail’e, AB’ye, Amerika’ya posta koymuyor mu?

Neden el kadar Avusturya’nın tek bir Çeçen mülteci için verdiği tepkinin yüzde birini veremedi? Avusturya nere, Çeçenler nere… İngiltere’nin, bırakın bir Çeçen mülteciyi (İngiliz vatandaşını aklımızdan bile geçiremeyiz – Haşa!), eski bir Rus ajanı için bile verdiği tepkinin neden binde birini veremiyor? Bunları da bırakalım, neticede saydıklarımız batılı ülkeler, Katar bile yakaladı yahu! Yandarbiyev’in katillerini Rusya’ya teslim etmeden önce onlar bile hapiste yatırdı.

Bizim başbakanın ağzından tek bir kelime çıkmadı. Tek bir kelime…

Mikrofona geçince, “mazlumun yanındayız”, “zalimin karşısındayız” derler. “Bizim zamanımızda faili meçhuller bitti”, “Ankara’nın derin dehlizlerinde yapılan planlar bitti” gibi cümleler kurarlar.

Hani bitmişti? Mağdurlar yarattınız yüzlerce, binlerce. Faili meçhuller, hatta faili malumlar yarattınız.

Yalanlarınızı kendinize saklayın. Yapacaksanız işinizi yapın, en azından katili yakalayın. Yapamayacaksanız da hiç değilse laf kalabalığı yapmayın.

Ha bir de sizler varsınız; Hükümet’in bu yalanlarını ağzı açık dinleyenler.

Bir yanda ‘Çeçenya’nın kurtarıcısı’ Kadirov’ları; diğer yanda ‘dünya lideri’ Erdoğan’larıyla, güç sevdası içinde hülyalara dalanlar…

Sizin de abiniz gitti, eski dava arkadaşınız, kardeşiniz, akrabanız, hemşeriniz… Faili malum oldu.

Siz de oturup düşünün şimdi, zalimin mi yanındasınız, mazlumun mu?

Comments are closed.