Hayalet Hala Dolaşıyor
18:41 12 February 2013
Melgoş Nesren Jake

Ben herkesi rahatlatmak için gelmedim, ben rahatları rahatsız etmek için geldim. –Ali Şeriati-

Bir hayalet hala dolaşıyor. Üstelik bu sefer mekân olarak meclis kürsülerini, dernek binalarını, sendikaları, üniversiteleri tercih ederek… Görenler olmuş hayaleti ve bana 21 Şubat 1848 den bu yana o hayaletin kişiliğinin ileri derecede metamorfoza uğradığı söylendi. Kimdi peki bu hayalet, neydi? Bazıları Napolyon’un hayaleti dedi. Bazıları ise Komünizm. Hatta Marx’ın ergenlik sonrası dönemlerinden kalan şiir sevdasının Gotik bir şekilde dışavurumundan başka bir şey olmadığını dile getirdi. Çokta lazım olduğunu düşünerek(!) bende fikrimi söylemek istiyorum hayalet hakkında. Bence bu hayalet tek bir kişi değil. Çok gizli yerlerde (sular idaresi) muhbir olarak çalışan arkadaşlarım var benim. Onlar söyledi. İktidar siluetiymiş bunlar!1

Geçen gece hastanede ortaokul 7. Sınıfta gördüğüm vatandaşlık dersi geldi aklıma. Bu tarz durumlarda kurulacak hayallerin sınırsızlığını da arkama alarak, biz niye bu ülkenin hep gönüllü vatandaşlarıymışız gibi davranmamız gerektiğini düşündüm. Ahmet dedemin (dedemin dedesi) Manyas’a bağlı Çakırca köyünde yaptığı ilk evi. 30 sene nasıl olup da sazdan yapılmış dışı çamurla sıvanmış bir viranede yaşamayı göze aldığını. 1. Dünya savaşında Osmanlının açtığı muhtelif cephelerde kaybettiği 4 evladını. 1920-1929 yılları arasında aralıksız askerlik yapan(vücudunda 20’ye yakın yara vardı) Cemal dedemi. Babaannemin Çanakkale cephesinde kaybettiği babasını, 3 abisini, 4 dayısını (bu nedendendir ki 10 yaşında sadece annesiyle yapayalnız kalmıştır). Daha sonra köyde kıbleye dönük olmayan tek tük mezarları. Yeterli miydi peki bunlar bu ülkenin vatandaşı olabilmek için? Hala bir şansım olsa, vize ve çalışma izni alabileceğim bir ülkenin vatandaşlığına geçer miydim? Eğer sırf vize ve çalışma izni alamadığımdan dolayı bu ülkenin vatandaşı oluyorsam… Galiba zorunlu vatandaş oluyorum bu durumda. O hayaleti hastanede gördüm. Havada duruyordu. Şahitlerim var!

İktidar ağının her yeri sardığı bir ülkede nasıl olurda gönüllü asimilasyoncu olmadığımı düşündüm. Tüm samimiyetimle, bir topluluğun yaşamını kolaylaştıracak bir eylem olarak gönüllü asimilasyonun en az asimilasyonun bir insanlık suçu olduğu kadar gerçekçi, insani bir hak olduğunu niye sakladım kendimden? Yıllarca herkes niye beni Türk yapmaya çalıştı? Hâlbuki ben Türkiyeli olmaya dünden razıyken.

Meclis kürsüsünden halkım için “bu ülkeyi sahiplenmesinler” salvosunun nedenini düşündüm. Şükür ki o hayalet yine oradaydı. Zaten kendileri birkaç gün sonra yaptığı özür açıklamasında “Balkanlar diyecektim. Ağzımdan yanlışlıkla Kafkaslar çıktı” dediği geldi aklıma. Ciddi anlamda sıvama fiilini gerçekleştirilmişti. Mümkünse şair bundan sonra hiç özür dilemesin. Fanon’u düşündüm. Şimdiki köleler özgür olmak değil, efendi olmak istiyor demişti. Sömürge aydınlarına selamlar olsun…

Acaba tarihin bir döneminde yüzünün rengine bakarak yargıladığımız insanlar mı olmuştu? Derneklerde, sendikalarda yapılan sınıflandırmaları düşündüm. Küçük burjuva milliyetçiliği, sahip olduğum kimliğin tekeli olan oluşumları! Bu hakkı kimler vermişti onlara sahi? Benim Çerkesliğim nasıl oluyor bir STK’nın himayesi altında oluyordu. Bu şekilde insanlar üzerinde bir iktidar kuracaklarını düşünmelerinin talihsizliğini düşündüm. Yemin ederim Foucault’nun hayaletini de görür gibi oldum o gece.

Tüm yaşamı boyunca İtalya’nın birliği ideali için mücadele eden Floransalı düşünür, tenisçi, devlet adamı, askeri stratejist, şair, popçu, yeteneksizsiniz jüri üyesi, oyun yazarı Niccolò Machiavelli geldi sonra aklıma. Hükümdar adlı kitabında bir devlet adamının yoldaki engellere karşı tilki, kurtlara karşıda aslan olması gerektiğini yazmıştı. Sadece aslan olmasının ya da sadece tilki olmasının yeterli olmayacağını söylemişti. Sonra ben düşünmekten vaz geçtim. STK’larımızın inanılmaz faydalı! aktivitelerine katılıp diğer insanlar gibi mutlu mesut yaşamayı düşündüm. Sigaramda bitmişti zaten. Thamatelerimizin moderniteye kafa tutuşlarını alkışlayarak refakatçi olarak görevimi yerine getirmeye, hastane odasına geri döndüm. Ceuglarımız ve kaşenlerimizin zihnimizdeki tüm bu yaralara merhem olması dileğiyle.

Melgoş Nesren Jake

Yorumlar (2)
  1. wunerov on said:

    Çok güzel bir yazı bu. Kıymetini anlarız umarım.

  2. Damla Aksu on said:

    yazı çok zevkli olmuş. gülerek okudum. biraz daha uzun olsaymış keşke.