Kadınlar da soykırım yapar
17:45 23 February 2014

Nazi hareketinin milliyetçi coşkusuna kapılıp soykırıma dahil olan Almanlar, erkeklerden ibaret değildi. Yaklaşık 500 bin kadın kimi zaman bile isteye kimi zaman da dolaylı olarak bu insanlık suçuna bulaşmış.

Kadınların dünya tarihinin seyrini değiştiren büyük savaşlardaki tek dahlinin cephede vuruşan askerleri dünyaya getirmekten ibaret olduğunu düşünüyorsanız, henüz ‘Hitler’in Şirret Kadınları’ adlı kitabını okumamışsınız demektir. Wendy Lower’ın geçtiğimiz yıl çıkan ve Türkçeye yeni çevrilen kitabı, kadınların bile isteyerek dünyayı kana bulayan bir savaşa ve soykırıma nasıl katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor. Lower, kitabında Nazi liderlerinin eşlerinden ziyade hemşirelik, öğretmenlik ve sekreterlik gibi görevlerde bulunan sıradan Alman kadınların nasıl birer ölüm makinesine dönüştüğüne mercek tutuyor. Hitler’in ‘üstün Alman ırkı’ idealine kendini adayarak Alman işgali altındaki Doğu Avrupa ülkelerine tayin edilen bu kadınlar arasında binlerce Yahudi’nin infaz emrinin altına imza atan sekreterler de var, gettolarda yüzlerce Yahudi’nin gözü önünde bir bebeğin kafasını duvara vurarak öldüren görevliler de. Zihinsel ve fiziksel engelli Çingene, Yahudi hatta Alman hastaları ‘işe yaramadıkları’ gerekçesiyle zehirli iğneyle öldüren hemşireler de ‘Hitler’in kadınları’ arasında büyük yer tutuyor. Amerika’daki Claremont McKenna Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Lower aynı zamanda ABD Yahudi Soykırımı Anma Müzesi’ne tarih danışmanlığı yapıyor. 20 yıldan fazla bir süredir Yahudi soykırımı konusunda çalışmalarda bulunan Lower’a soykırımı bir kariyer fırsatı olarak görüp yollara düşen bu kadınları sorduk.

Soykırım suçuna dolaylı ya da doğrudan dahil olan kadınların temel motivasyonu neydi?  

Tek tek kişisel motivasyonlarını tanımlamak çok zor. Kitapta yer verdiğimiz kadınların ortak özelliği ise ilk gençlik yıllarının I. Dünya Savaşı sonrası döneme denk gelmesi ve Nazi rejimi altında sosyalleşip eğitim almış olmaları. Çoğu lise mezunu ve meslek eğitimi sahibi. Geleneksel olarak kadınların söz sahibi olduğu meslek dallarına girmişler ancak bunu ülke Nazi rejimi altındayken yapmışlar. Dolayısıyla Hitler’in üstün ırk idealinin temel tutulduğu bir eğitimden etkilenmişler. Böylece normal zamanlarda sıradan bir kariyer olarak değerlendirilecek meslekleri, Reich’ın işlediği suçlara hizmet eden bir şeye dönüşmüş.

Neler yapmış bu kadınlar?

Ötanazi programı çerçevesinde çocukları ve engellileri öldüren hemşireler bulduk. Yahudi topluluklarının infaz emrini veren sekreterler var. Kadınlar yağmalama konusunda aktif rol oynamışlar. SS subaylarının eşleri ve sevgilileri de soykırım ve savaş suçu işleyen kadınlar arasında büyük yer tutuyor. İnfaz alanlarına gidiyorlar ve hatta bazıları doğrudan Yahudilere ve diğer Nazi mahkumlarına ateş ediyor. Bu olaylarda şiddetin çoğu ortalıkta yaşanıyor. Tek başına suç işledikleri gibi eşlerine yardım ederek de suça dahil olabiliyorlar.

Bu kadınların her şey olup bittikten sonra pişman olduklarını düşünüyor musunuz?

Bilemiyorum. Hiçbiri şu anda yaşamıyor. Çevresindeki insanlarla, aile üyeleri ile ve onları soruşturan mahkeme üyeleri ile görüştüm. Sanıyorum ortada geçmişle ilgili, yenilmiş olmakla ve rejimin çöküşü ile ilgili bir utanç var. Ancak bu utanç, rejim kurbanları ile kurulan empatinin ifade biçimi olmayabilir.

Kitapta özellikle Doğu Avrupa ülkelerine giden kadınlara odaklanmanızın sebebi neydi?

Nazilerin işlediği savaş suçlarının ve soykırımın ana karargahı doğu idi. En korkunç suçlar burada işlendi. Burası aynı zamanda Hitler’in ari ırk idealinin temelini oluşturduğu ütopyasını gerçekleştirmek için dönüştürülmesi planlanan bölge idi.

Kitaba tepkiler nasıl?

Akademisyenlerin yanı sıra sıradan insanlar da büyük ilgi duyuyor. Çünkü kadın ve erkeklerin nasıl olup da birlikte soykırım suçu işleyip daha sonra da bunun kurbanı olabildiklerini merak ediyorlar. Soykırımı inkar eden kişilerden taciz e-postaları da alıyorum. Çok detaylı okumadım ama antisemitizmde ısrar eden kişiler bunlar. Aldığım e-postalardan biri çok değerli. Soykırım kurbanlarından birinin akrabası olduğunu söyleyen bir kişi, kitabımı okurken bahsi geçen kadınlardan birinin kendi akrabasını öldüren kişi olduğunu fark etmiş. Bu tabii ki çok travmatik bir ‘farkına varış’. Ancak aynı zamanda kurbanın ailesinin yıllar sonra ‘hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolan’ akrabalarına ne olduğunu öğrenmesini sağlamış.

Önce karınlarını doyurdu sonra kurşuna dizdi

Üst rütbeli bir SS (Koruma Timi) subayıyla evli olan 23 yaşındaki Erna Petri, alışverişten dönerken birbirlerine sarılmış ve yarı çıplak halde yol kenarındaki bir çalılığın arasına gizlenmiş 6 çocuğa rastlar. Genç kadın, toplama kampından kaçtıkları belli olan çocukları evine götürür. Kendisi de iki çocuk sahibi olan kadın çocukların karnını doyurduktan ve onları giydirdikten sonra ormana götürüp bir çukurun önünde sıraya dizer. Petri, en büyüğü 12 yaşında olan 6 çocuğu, enselerine kurşun sıkarak öldürür ve evine döner.

‘Güçsüzler’ diye çocuk işçileri  öldürme emri vermiş

Josefine Block, bir SS subayının karısı ve yardımcısı olarak acımasız eylemlere imza atmış bir kadın. Elinde tuttuğu kırbacı ile sınır dışı edilmeyi bekleyen mahkumlara vurmasıyla ve çocuklara yaptığı işkencelerle biliniyor. Kendisinden hayatını bağışlamasını isteyen küçük bir kızı, yere düşürüp ölene kadar yüzüne tekme atması Lower’ın kitabına giren ayrıntılardan biri. Block’un ayrıca Ukraynalı askerlere Çingeneleri gece yarısından önce öldürmesi için acele etmeleri talimatı verdiği ve dört Yahudi kız çocuğunu çok zayıf ve güçsüz oldukları gerekçesiyle öldürme emri verdiği biliniyor.

8 bin Yahudi’nin ölüm fermanını imzaladı

Liselotte Meier de doğu cephesinde büyük ihtiyaç duyulan sekreterlik görevini yerine getiren binlerce Alman kadından biri. Lida’daki Fırtına birliklerinden Hermann Hanweg’in de sevgilisi. Hanweg bölgeyi Yahudilerden temizlemekle görevli bir komiser. Getto ziyaretleri ve Yahudi işçilerin verimliliğini denetlemek gibi  görevleri de var. Lower’a göre 8 Mayıs 1942’de Lida sınırları dahilinde kurşuna dizilerek öldürülen 8 binden fazla Yahudi’nin infaz emrini veren ve bütün her şeyi planlayan kişinin ta kendisi.

Günde ortalama 70 hastayı iğneyle öldürmüş

Meslek sahibi kadınlardan soykırıma dolaylı ya da doğrudan katılanlar arasında hemşireler büyük yer tutuyor. Onlar arasında ise bir isim diğerlerinden daha fazla dikkat çekiyor: Pauline Kneissler. Kneissler çalıştığı Grafeneck Castle adlı “ötanazi hastanesinde” günde ortalama 70 fiziksel ya da zihinsel engelli insanı, canının istediği gibi öldürür. Kneissler’in ve daha birçok hemşirenin kurbanları arasında sadece Yahudiler ya da zihinsel engelli insanlar yoktur. Kneissler, mahkemeye verdiği ifadenin aksine bir arkadaşına, savaşta ağır yaralanan ya da bunalıma giren Alman askerlerini öldürdüğünü de itiraf eder.

Bebek katili Bayan Hanna

Johanna Altvater Zelle, Nazi işgali altındaki Ukrayna’ya gönderildiğinde 22 yaşındadır ve Wilhelm Westerheide adlı komiserin sekreterliğine getirilir. Soykırımdan hayatta kalanlar onu, kötülüğüyle nam salmış Fraeulein Hanna olarak hatırlıyor. Altvater, Yahudi gettosunda bir bebeğin kafasını duvara vurması ve hastanede bazı çocukları camdan aşağı atmasıyla da biliniyor. Altvater, Almanya’ya döndükten sonra evlenip sosyal hizmet görevlisi olarak çalışmış ve bir erkek evlat edinmiş.

ZEYNEP KILIÇ

www.zaman.com.tr/pazar

Comments are closed.