Kimliğin özgürleşmesi için bir uğraş verilmesinden söz ediliyorsa, bu aynı zamanda ve öncelikle siyasi bir uğraş olmak durumunda.

Yaşar Güven 24 December 2012
Kimlik ve Siyaset – 1

 

 

“Mutedil sosyalizm Çerkesler’e uygundur”

 

Kimliğin özgürleşmesi için bir uğraş verilmesinden söz ediliyorsa, bu aynı zamanda ve öncelikle siyasi bir uğraş olmak durumunda.

 

Kültürel boyutu hiç küçümsemeyen, aksine çeşitliliği tanımlayan renk ve mozaik gibi sözcüklerin içini dolduran bu boyutu baş tacı eden bir uğraş söz konusu olmalı. Kimliğin özgürleşmesi için verilen siyasi uğraşılar – yöntemler yer yer farklı renkler içerse de asıl renk kültürel olandır.

 

Bugünlere taşınabilen hemen her kimlik için ayırt edici olan, tarihsel gelişim içinde kendi iç dinamikleri ile yaşamın her alanına dair biriktirebildikleridir. Farklı kimliklerle ilişkilerde bir zorlama/baskı yok ise karşılıklı etkileşimlerin olduğu ve bunların biriktirilenlere katkısının olduğu, bir zor söz konusu ise bir direncin de olduğu, tek tanrılı dinlerin ve kapitalizmin ayırt edici özellikleri birbirine yakınlaştırdığı söylenebilir.

 

Çerkesler için tarihin kırıldığı dönem, feodal üretim ilişkilerinin yaşandığı dönemdir. Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusyası, Avrupa’da krallıklar, kısaca Kafkasya çevresinin hemen tümünde, bir ve aynı olmasa da egemendir feodalizm. 1789’da bir devrim ile Fransa’nın monarşiden cumhuriyete geçişini ise farklı bir örnek olarak anımsayalım.

 

Adıgeler özelinde, Adıge kabilelerin yaşadığı coğrafyada, muhtemel ki temeli feodal üretim ilişkilerinden önceye dayanan bir toplumsal sistem, Xabze-Khabze söz konusuydu. Ritüeller silsilesi gibi bilinen/sunulan, 148 yıllık sürgün yaşamının sonucunda elde her ne kaldı ise o kadar bilinen, Çerkesya coğrafyasının toplumsal sistemi. Kulaktan-kulağa aktarılanlarla yetinmemeli ve bir şekilde öğrenmeli. Çerkeslerin iç dinamikleri ile oluşturdukları bu sistem, ticari ve askeri ilişkiler nedeniyle farklı kimliklerle etkileşim içindeydi. Çok tanrılı dinlerden başlayarak o dönemin izlerini ve VIII. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın, XV. yüzyıldan itibaren Müslümanlığın etkilerini de üzerinde taşıyan bir sistem. İyi ya da kötü, bunu yapabilmiş Çerkesler.

 

Va savaş. Bir tarafta merkezileşmiş feodal yapısı ile yeni fetihler peşindeki Çarlık, diğer yanda merkezileşmemiş, kabileler halinde yaşayan, her nedense fetih derdi olmayan Çerkesler. Savaş boyunca Xabze’nin ne yaptığını ya da yapmadığını da irdelemeli.

 

On yıllarca süren savaşta soykırıma uğrayan Çerkesler, sürgün sonucu Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dağıtıldı. Çok merak ederim. Kendilerince bir toplumsal sistem kurmuş olan Çerkesler, tarihsel süreçte iç dinamikleri ile gelişmeye kendi vatanlarında devam edebilseler, toplumsal sistemleri ne olurdu? Ticari ilişkilerinden anlıyoruz ki kendilerini dünyanın geri kalanından izole etme anlayışları yoktu. Üretim ilişkileri değişecek, sanayileşme ile farklı bir dünya ile tanışılacaktı. Çerkesler’de değişim nasıl olurdu? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. Yeni bilgi ve belgelerle Xabze’yi daha iyi anlayabilir ve değerlendirebilirsem ancak bir tahmin yürütebilirim diye düşünüyorum.

 

Tarihte Kafkasya kitabı 1958 tarihlidir. 1918 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ne destek için görev de alan General İsmail Berkok’un yazdığı bu kitap (vefatı -1954- sonrası yayımlanmıştır) geniş bir çerçevede inceler Çerkesler’i. Berkok’un muhafazakâr, hatta anti-komünist olduğu söylenir. İlginç olan, 1950’lerde yazdığı kitapta, “Çerkesler’in kendi hallerinde gelişmesi söz konusu olabilse, yönetim tarzları ‘mutedil sosyalizm’ olurdu” yorumunu yapmasıdır. Bunu da bir düşünmeli.

 

*

 

Kimlik ve Siyaset faslında; 1864 Büyük Çerkes Sürgünü ile dönemin Osmanlı topraklarına yerleştirilen Çerkesler’in, Türkiye diasporasındaki kimlik adına yaptıklarını da değerlendirmek, bunun için de derlemek gerek. Objektif bir çalışma ile yapılacak böyle bir derleme ne biriktirdiğimizi ortaya çıkarır. Toplumsal hafızamıza katkı sunar. Bizi tekrarlardan, her seferinde yeniden başlamaktan kurtarır. İleri adımları daha hızlı atmamıza katkı sağlar.

 

Türkiye tek partili dönemi geride bırakıp NATO’ya girerken, her IMF anlaşması ile Türk Lirası biraz daha değersizleştirilirken, 1960’ta askeri darbelerin kapısı aralanırken, 1 Mayıslar ülkenin tarihine kanla yazılırken, Kahramanmaraş, Sivas, Çorum olayları tezgahlanarak hazırlanan zeminde yönetimi ele alan askeri cuntalar bir yandan insanları gözaltılar da kaybedip insanlık onuru ile bağdaşmayan işkenceyi ülke sathına yayarken ve diğer yandan yeni anayasalar oluştururken, yaşanan depremler sonucu binalar binlerce insana mezar olurken, ülkede birbiri ardına ekonomik krizler yaşanır ve adeta bir iç savaş ortamı varken;

 

Dünya’da; iki dev gücün egemenlik yarışında NATO-Varşova Paktı gerilimi ile her an savaş tehlikesi yaşanıyor, Afrika ülkeleri bağımsızlılarını ilan ediyor, uzay yolculuklarında ilk olma yarışları yaşanıyor, bölgesel savaşlar bir şekilde kaçınılmaz hale getiriliyor, Vietnam ve Kore savaşları onbinleri öldürüyor, SSCB yıkılıyor, Yugoslavya parçalanıyor, Almanyalar birleşiyor ve dünya ölçeğinde terör insanlık tarihinde yerini alıyordu.

 

Çerkes Dünyası’nda da değişimler yaşandı. Anavatan Kafkasya ile bağlantılar kurduk, ziyaretler yaptık ve misafirler ağırladık, gazete ve dergiler yayımladık, Dünya ve Türkiye’nin etkilendiği siyasallaşmalardan biz de etkilendik, “kendi kaderimizi tayin hakkı”ndan söz ettik, “dönüş” ve “kalış” olarak ifade edilen tezler etrafında toplandık, SSCB yıkılınca neo-dönüş tezini geliştirdik, 21 Mayısı öğrendik, sürgün ve soykırım yaşamımıza girdi, bir sinema filmini sokaklara dökülüp protesto edebildik, Abhazya savaşının ivmesi ile ilk kez organize bir şekilde açık alana çıkıp mitingler yaptık, dernekler birleşti federasyonlar kurduk, anavatan Kafkasya’daki Özerk Bölgelerimiz Federasyon Cumhuriyetleri oldu, anavatana yerleşen ve vatandaşlık alanlarımız oldu, Kültür Dernekleri dışında örgütlenme biçimleri olan Platformlar ve Sivil İnisiyatiflerle tanıştık, 21 Mayıslar Rusya Federasyonu Konsolosluğu önüne taşındı, 1 Mayıslarda Çerkesler de alanları renklendirdi, kimliğe dair taleplerle mitingler yapıldı…

 

Önümüzde daha uzun yollar olmasına karşın sonuçta daha fazla siyasallaştık diyebilir miyiz?

 

Yaşar Güven, Aralık’12

Comments are closed.