İşiniz zor, Allah kolaylık versin.

İmdat Kip 22 January 2016
Kriz ve Dönüşçüler

 

Türkiye ile Rusya arasında uçak krizi baş gösterdikten sonra, Türk basınında çıkan analiz ve bilgilendirmeleri Rusya’dan izleyip,  çoğunluğu zayıf ve akıllara ziyan çıkarımları görünce, ben de kendimce bir analiz yazmaya karar verdim. İki ülkenin benzerlikleri ve farklılıklarını, ekonomik yapılarını, yönetimlerini inceleyecek; krizin muhtemel sonuçlarını ve son olarak da Çerkeslere olabilecek etkilerini değerlendirecektim. Yazmaya başladıktan sonra, kafamdaki şablonun ilk kısmı bile benim standartlarımda bir yazının hacmini aşma eğilimi gösterdi. Yazıyı daraltmakta zorlanınca da ara verdim.

 

Birkaç bölüm yazmaya erinip tembelliğime bahane arıyor, “yahu bizi zaten üç beş Çerkes okuyor. Onun da ikisi beğenip, üçü huzursuz oluyor. Üstelik vatana dönmek için yanıp tutuşanların moralini de bozuyoruz; hiç gerek yok” diye düşünüyordum.

 

Bu aralar iyice de işsizim. Dolayısıyla yazmamak için iyi bir bahane de üretemiyorum. Yoksa bu dediklerimi yazmayı aklımdan bile geçiremezdim.

 

Sürekli zarar eden işlerimi son yıllarda zar zor tasfiye ettiğim ve yeni bir iş kurmaya kaşındığım bir dönemde koptu bu kriz.

 

“Vah vah, bu kriz ortamında işsiz güçsüz ne olacak şimdi?” deyip acımayın sakın. Hayatımda açık bir işyerimin olmadığına bu kadar memnun olduğum bir zaman dilimi hiç olmamıştı. İşsizliğin dayanılmaz hafifliğini, mutluluğu ve özgürlüğünü anlatamam.

 

Hiç işçi çalıştırmıyorum, dolayısıyla Türkiye’li işçim yok. Ayrıca firmam da yok, ofisim de. Dolayısıyla “takacakları” yamuk bir evrakım da yok. Vatandaşlığım da var. Tuzum epeyce kuru. Yine de başıma bir çorap örülüp örülmeyeceğinden emin değilim. Düşünsenize, bizim Gâvur Artin’i (çok önemli bir dönüşçü işadamıdır, ileride onun hikâyesini yazıp, tüm zararlarımı kurtarmayı düşünüyorum)  bile itip kakıyorlarmış.

 

Sadede gelirsek…

 

Çerkes dönüşçülere baskılar benim beklentilerimden de hızlı bir seyir almaya başladı. KBC’de bir kısım dönüşçünün ikamet belgelerinin iptal edilip TC’ye geri postalanması gündeme geldi. Bu olaya tepkiler, Kaffed, DÇB, vs…

 

Bu durumda, planladığım analizin son bölümünü öncelikli hale geldi. Ne olacak bu Çerkes dönüşçülerin hali, kriz nasıl etkileyecek, ne kadar sürecek?

 

Şimdilik bu konuları bir ele alalım da krizin asıl analizini belki daha sonra yaparız.

 

Öncelikle, “Çerkes Dönüşçüsü” ne demektir onu açıklayarak başlayalım.

 

Şimdiye kadar Rusça “repatriant” kelimesinin karşılığı olan, diasporadan anavatandaki Çerkes bölgelerine dönmüş, RF vatandaşlığı almış ya da ikamet belgesiyle yaşayan kişi anlamında kullandık. Son zamanlarda basına yansıyan olaylarda da bu anlamda kullanılmıştır.

 

Bu tanımlama çok doğru değil. Çünkü, “dönüşçü” aslında daha SSCB yıkılmamışken Türkiye’de ortaya çıkan ve Çerkeslerin asimilasyondan kurtulup varlıklarını sürdürmelerinin sadece anavatan Kafkasya’ya dönerek mümkün olacağını savunan bir siyasi grubun adıdır. Şu anda ise ikisi birbirine karışmış durumda. Şimdilerde eziyetlere maruz kalan ilk gruba “dönmüşler” ya da “dönmüşçüler” desek belki daha uygun olurdu. Böylece “dönüşçü”nün karizmasını da çizmemiş olurduk ama dönmüşçülerin arasında dönüşçüler de var, dönüşçü olmayıp dönenler ise daha fazla.

 

“Dönmüşçü- dönüşçü=x” diye bir denklem kurarak başlasam diyorum da, son yıllarda Çerkes=Adige, Adige=Ubih, Abaza=Abhaz, Abhaz+Abaza=zaten Abhaz, Karaçay+Balkar=Alan, yok külliyen yalan asıl Asetin=Alan gibi fomüllerin karşısında o kadar güvendiğim matematiğim zorlanıyor ve matematiği zayıf olanlara eziyet etmemek için bundan vazgeçiyorum.

 

Kısaca, niyeti olmadığı halde dönenler, niyeti olduğu halde dönemeyenlerden fazladır diyeyim de anlayan anlar.

 

Abartmaya gerek yok, dönmüşlerin tümünü toplasanız bir kaç yüz kişidir.  Benim için önemli olan “dönüşçüler” olduğuna göre onlardan bahsedelim.

 

“Dönüşçüler” ilk zamanlarda aynı görüş ve ideallere sahip homojen bir grup iken zamanla dallanıp budaklanmış, çeşitlenmiştir. Her an yeni türleri de çıkmaktadır. Dönüşçüler kaça ayrılır derseniz, size cevabım ‘çoook’ olur. Bunca yıllık onu ben de bilemem; dönen dönüşçüler, dönmeyen dönüşçüler, dönmeyip döndürenler, dönüp mutlu olanlar, mutlu olamayanlar, dönüp dönemeyenler, dönüp dönüp duranlar… saymakla bitmez.

 

En önemli ve kalabalık grup bence dönmeyen dönüşçülerdir. Onların inanç ve kararlılıkları asla sarsılmaz. Onlara göre, Çerkesleri soykırım ve sürgünle mahveden Çarlık Rusyası da başımıza gelen felaketlerin sadece beşte birinden sorumludur;  kalanı imamların, feodallerin, İngilizlerin ve Osmanlının aptal atalarımızı kandırması nedeniyledir.

 

SSCB gelmiş vaziyeti düzeltmiştir ve tarih de orada donup kalmıştır. Vatan kolları açık onları beklemektedir. “Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli; elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak” dizeleri sanki bunlar için yazılmıştır. Şartlar şimdilik el vermese de bir gün elbet döneceklerdir.

 

Bu grubun son olaylarda bir sıkıntısı da yoktur. Çünkü dönmemiş dönüşçüyü kimse itip kakamaz. Dönmediğiniz yerden kimse sizi atamaz.

 

Kendilerini çok seviyor, buradan selamlarımı gönderiyorum.

 

Dönmüş dönüşçülerde ise çeşitlilik ziyadesiyle fazladır. Bunların arasındaki en önemli grup, adeta bir istikrar abidesi olan duayen dönüşçülerdir. Bunların sayıları çok azdır ama nitelikleri yüksektir. Tek üyeli birkaç grupturlar. Otuz yıl önce ne demişlerse doğrudur, bugün de aynı yerdedirler. Nasrettin Hoca’ya yaşını sormuşlar kırk demiş. On yıl sonra sormuşlar tekrar kırk demiş. İçlerinden biri ‘yahu hoca, on sene evvel de kırk diyordun’ deyince, ‘er kişi sözünden dönmez’ demiş. Aynen öyle. Sovyetler çökmüş, Yeltsin ölmüş, ülkenin üzerinden birkaç buldozer geçmiş, şimdilerde monarşi ve oligarşi arasında oturmuş, eski çarlık rejimine göz kırpan özgün bir Putin rejimi var ama onlar hala ‘bana mısın’ demiyor. Otuz senede otuz defa değişen ben, bu gruptaki istikrara gıpta ediyor, şapka çıkarıyorum.

 

Dönmemiş dönüşçülerdeki görüşler bunlarda da var. Aralarındaki fark, dönmemişler uzağı; bunlar ise yakını göremezler. Göz doktorlarını da sevmezler.

 

Bir diğer özellikleri ise otoriterlikleri ve tekelcilikleridir. Vatan hakkında konuşulacak her şeye bunlar ayar vermelidir. Vatanın düşmanını dahi eleştirseniz vatan eleştirisi sayarlar ve dönüşçülüğe zarar verdiğiniz için sansürlemek isterler. Bu nedenle böyle zamanlarda pek konuşmazlar, son olaylar onların ilgi sahasına girmez.

 

Bu grupta bir kategori daha vardır, pek derinlikleri yoktur, rüzgara kapılmış, dönüşçü olmuşlar ve dönmüşlerdir. Durumu da çok sahiplenmişlerdir.

 

Bunlar sonradan görme şaşkın dönüşçülerdir. Kendilerinin ne kadar Rusya yanlısı olduğunu göstermeye, iyi çocuk olduklarını kanıtlamaya sürekli çalışırlar. Sahipleri için diğer dönüşçüleri bile ısırmaya her an hazırdırlar.

 

Fakat, sahip bunu bilmez, anlamaz. Bu zevatın diğerlerinden farkını ayıracak kalitede devlet görevlisi istihdam edilmediğinden hakkettikleri ayrıcalıklı muameleyi göremezler.

 

Bir kısmı Putin’in  partisine girmişlerdi. Törende gaza gelip, Çerkeslerin geleceğini güçlü Rusya’da, Rusya’nın geleceğini de partide gördüklerini beyan edenler olmuştu. Mutluluğu amcalarının kıllı kollarında arayan bu grup, sonradan sadece partiye giriş töreninde konu mankeni olarak kullanıldıklarını bile anlayamadılar.

 

Bir kısmı da son uçak meselesinde Türkiye’ye kızıp TC vatandaşlığından çıkacaklarını açıklamışlardı.

 

Be değerli elemanların acıklı durumu beni de üzmektedir. DÇB bu işe el atmalı, hiç değilse bu grubun kadir ve kıymetinin bilinmesi sağlanmalıdır.

Dönüşçülerin diğer çeşitlerinden de bahsedersem işin içinden çıkamayız.

 

Dağıtmadan konumuza dönelim.

 

Şu anda Rusya’nın Çerkeslere ya da Çerkes dönüşçülere mahsus uyguladığı herhangi bir eziyet, ya da çıkardığı bir sorun yoktur. Rusya’nın uygulamaları TC vatandaşlarına yöneliktir. Rusya’nın gözünde biz Çerkes değiliz. Rusya’dan ikamet veya vatandaşlık isteyen Türk vatandaşlarıyız. Hukuki statümüz budur. RF bizi inceliyor, deniyor, beğenirse veriyor, beğenmeze vermiyor ya da verdiğini de geri alıyor. Sorun da buradan kaynaklanıyor.

 

Çoğu insan, ‘Çerkeslerin, Rusya’nın dışarıdaki soydaşları konumunda olduğunu’ iddia etse de, bizi RF böyle bir statü ile kabul etmemektedir.

 

Biz, iddia ettiğimiz gibi, sürgün ve soykırım sonucu koparıldığımız vatanımıza kabul edilmiş olsak, itilip kakılmak, geri sınır dışı edilmek bir yana, devlet bize pozitif ayrımcılık uygulamak, zararlarımızı tazmin etmek, korumak, rehabilite etmekle yükümlü olurdu. Kimse bize ‘kayıdın-kuyudun bozuk seni gönderiyoruz’diyemez, kayıdımızı-kuyudumuzu doğru yapmaktan da kendisi sorumlu olur du.

 

Hadi bunları duymak istemiyor; RF’nin kendi yasalarına göre, herhangi bir nedenle vatanından ayrılmış, dışarıda yaşayan soydaşların geri dönme hakkına dayalı olarak kabul edilmiş olsak, yine bize bu muameleler yapılamazdı. Hepsi bir yana, dışarıya göndermeyi asla düşünemezdi.

 

Çok açıktır ki biz Türk kabul ediliyoruz ve uçak krizi nedeniyle Türkiye’ye uygulanan yaptırımlara tabi tutuluyoruz.

 

90’lı yıllarda buradaki Çerkes STK’ları daha aktif idi.  Bunun yasal temellerini oluşturmak için inisiyatif kullandılar, yerel Cumhuriyetleri zorladılar ve Adigey, Kabardey Balkar, Karaçay Çerkes ve Abhazya’da sürgün ve soykırım yoluyla vatandan koparılmış soydaşlar için yasal düzenlemeler yapıldı, geriye dönüş (repatriyatsiya) yasaları çıkarıldı. Atılan bu adımların arkası getirilmeden, maalesef Putin iktidarı ile birlikte bu kazanımlar yok edildi. Bunlar için mücadele eden örgütler de devlet tarafından  işgal edilerek tasfiye edildi.  Devam eden süreçte ise diaspora için çalışmalar bir yana, anavatandaki cumhuriyetlerin statü ve imkanları da budanarak ciddi tehdit altına sokuldu.

 

Bu uçak krizinin faydalarından birisi de belki bu acı gerçekleri tüm çıplaklığı ile gözümüze sokmasıdır. Artık sorunları halının altına süpürme imkanı da yoktur. Yirmi küsur yıllık dönüş hikayeleri bireysel masallardan ibarettir.

Şu anda yaşanan sıkıntılar Çerkes dönüşçülerin sorunları değildir; Rusya’da yaşamak isteyen Çerkes kökenli Türk vatandaşlarının bireysel sorunlarıdır. Ve çözümler de bireysel olacaktır. Çözülemez mi? Çözülebilirler. Rüşvetle, kişisel ilişkilerle, özel davetiyelerle, DÇB, Kaffed yardımıyla vs. Ama Çerkeslerin herhangi bir sorunu çözülmüş olmayacak. DÇB ve Kaffed Çerkeslere menfaat değil, bazı kişilere şefaat (torpil) olabilirler. O da sorun çıkaran kurumlar nezdindeki güç ve itibarlarındandır.

 

Olsunlar da, Erkan’ın deyimiyle, mala davara bir zararı yok.

 

DÇB 2000 yılı kongresinde devlet tarafından işgal edilmesinden itibaren, Çerkeslerin hak hukukunu savunan bir örgüt olmaktan çıkmış, Çerkeslerin hak hukuk taleplerini engellemekle görevli bir örgüt haline dönüşmüştür. Görevini de layıkıyla yerine getirmiş, getirmeye de devam etmektedir.

 

Geçen yıl devletten (RF) ödenek istemişti; istesin hakkıdır. Bence madalyayı bile hak ediyor. Ben asla görevini yapmıyor diye eleştirmedim DÇB’yi; benim işime gelmeyen, yerine getirdiği görevin bizzat kendisidir. Bu zor dönemde de görevine devam edecek elbette. Kimin geleceğini, kimin gelmeyeceğini, kime kişisel yardım yapılacağını v.s. o planlayacaktır.

 

Kaffed’e gelince…

 

Benim kalp ağrımdır Kaffed. Çoğu eski dostlarım, arkadaşlarım. Duyarlılıklarından da şüphem yok. Hani “ben ne yaptığımı biliyor muyum abi” diye bir fıkra var ya, burada anlatılmaz.

 

Hep topu taca atarak devam etmesi zor.

 

Evet, Çerkes ve Çerkesyayla ilkesel bazda bir ilgilenme konsolosluktaki beş çaylarını riske sokabilir ama şu çetrefilli dönemi Abhazya ve Güney Osetya’yla geçirmek de zor olacaktır. Zaten kendi örgütlenmelerini kurmuş ve sizi “zorla maydanoz” pozisyonuna sokmuşlardır.

 

Zor, Allah kolaylık versin.

 

Krizin kendisine dönecek olursak…

 

Ben bunun bir kaza olmadığını, kısa zamanda da bitmeyeceğini düşünenlerdenim. Dolayısıyla Rusya ile bağlantılı TC vatandaşları ciddi etkilenecek. Bahsettiğimiz nedenlerden dolayı Çerkesler de aynı şekilde etkilenecek. Rusya’ya yapılacak seyahatler daha maliyetli, zor, yıldırıcı, bazen de imkansız olacaktır. İş yapanların işleri bozulacak, ciddi zararlar edilecek, büyük bölümü bitecektir. İkamet, hareket imkânları zorlaşacaktır. Çerkeslerin ana vatana dönme, yerleşme faaliyetleri iyice duracaktır.

 

Şu anda RF’de ekonomik kriz şiddetini gittikçe arttırmaktadır. Geri dönenlerden TC bağlantılı iş yapanlar çok hasar alacak, bir bölümü RF’nin kovmasına bile gerek kalmadan muhtemelen kendileri ülkeyi terk edecektir.

 

Rusya ekonomisi beklentilerin de ötesinde bir hızla çökmektedir. Hayat şartları halk için gittikçe ağırlaşmaktadır.

 

Rusya’nın sorunu aslında küresel güçlerledir. Türkiye ile olan kriz çok küçük bir bölümüdür. Ve algı yönetiminde kullanılmaktadır. Şimdiye kadar bu başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Öyle ki, “dünyayı karıştıran, oğlu İŞİD’in petrolünü alan kötü Erdoğan’ın yakında yönetimden ayrılıp ayrılmayacağı” yakın akrabalarımın da en sık sorduğu sorudur.

 

Diğer taraftan, dolar artık 80 rubleyi aşmış, petrol fiyatları yerlerde sürünüyor.

 

Bir büyüğümüzün emekli maaşını gördüm geçenlerde, 5 bin 556 ruble. Bir arkadaşımın hemşire eşi 20 bin ruble maaş alıyordu eskiden, şimdi 10 bine düşürülmüş.

 

İşsizlik hızla artıyor. Tabiri caizse yerliler gidecek yer ararken, yeni dönüşçülerden bahsetmek bu durumda çok hamasi kaçar gerçekten.

 

Türkiye’ye uygulanan yaptırımların çoğu mantıksız ve Rusya’ya daha büyük zarar verir tarzda. Putin TC vatandaşlarıyla bir sorun olmadığını, sorunun TC yönetimi ile olduğunu söylemişti ama gerçek tam tersi. Yaptırımlar ve eziyetler, ikamet eden veya herhangi bir şekilde RF’yle bağlantılı olan TC vatandaşlarına yöneliktir. Bu fevri ve kısa zamanda geçer gibi de gözükmüyor.

 

Bana göre uçak krizi bir kaza değil, planlanmış bir krizdir. Planlayıcısı da TC değildir. Çünkü, sonuçlarına hazır değildir, edilgendir, zorla itildiği bu durumu tamir etmek istemektedir. Durumu daha da kötüleştirmemeye itina göstermektedir.

 

RF ise olay sonrası yapacağı operasyonlara hazırdır, hemen de yürürlüğe koymuştur, yaptırımlar olayın hacmiyle hiç orantılı değildir, durumu kararlı bir şekilde kötüleştirmekte ve tamir etmek de istememektedir.

 

Hesabın derinliklerini biz bilemeyiz tabii ama, RF yönetiminin doğru hesap yapmadığı kanaatini  ben de taşıyorum.  Amaçları ve politikaları ekonomik gücü ile hiç orantılı değil. Batı RF ile çatışmak yerine, ekonomik kuşatma ile dizginlemeye karar vermiş ve bunu da çok etkili şekilde de uyguluyor.

 

Yaşanan ve yaşanacak olan bu sıkıntılı dönemin -şayet kullanılabilirse- Çerkesler açısından iki olumlu sonucu olabilir:

 

Birincisi, en güçlü olduğu dönemlerde de Çerkesya’da elimizde kalan statü ve kazanımlarımızı sürekli kırpan ve adeta varlığımızı tehlike altına sokan Putin rejiminin tehdidi ertelenebilir ve RF belki sürecin sonunda daha demokratik bir sisteme yönelmek zorunda kalabilir.

 

İkincisi ise, bahsettiğimiz dönüşçülük meselesinde, şu ana kadar yaşananların ‘sıfıra sıfır elde var sıfır’ olduğunu anlayıp, örgütlülüğümüzü gözden geçirmemiz ve bu işi muhatabın kaprislerine endeksli bir bavul turizmi çerçevesinden çıkarıp daha ilkesel bir yaklaşım geliştirmemizdir.

Buna zamanımız olacaktır.

 

Nalçik, 22 Ocak 2016

 

 

 

Comments are closed.