Bilgi ve düşüncelerin paylaşıldığı, tartışmaların yapıldığı, ortaklaşmalar oldukça bir havuzda biriktirilip yeni şeylerin tartışıldığı ve böylece ilerlendiği bir sanal ortam.

Yaşar Güven 10 December 2012
Kimlik sorunumuz ve sanal alem

Akranlarım bilir, gençliğimizde mektup neredeyse tek iletişim organı idi. Kırtasiye ve sokak stantlarında bayram ve yeni yıl kartları seçmek diye bir şey vardı. Sonra telefonla tanıştık. İş yaşamında telex kullanıldı bir süre, sonra fax, halen kullanılır fax. Sonra cep telefonu. Ve artık tam anlamıyla sanal alemdeyiz.

 

Önce bilgisayar girdi yaşamımıza, “küçül de cebime gir” deyimini anımsatırcasına giderek küçülüyor cihazlar, ardından internetle iletişimde çağ atladık. Artık sadece haberleşmek değil bilgiye ulaşmakta parmakların birkaç hareketine bağlı. Abartılı bir şekilde küresel anlamda birçok şey çok kolay artık. Alış-verişler yapılıyor, birçok sektörde işler bilgisayar başında hallediliyor, otomasyon uygulamaları sonucu istihdam, bilgisayarın başındaki insana indirgeniyor. Emek-yoğun işler hala devam ederken diğer yandan farklı bir emek alanı oluşuyor. Farklı bir sermaye-emek teorisi de gelişecektir/gelişiyor kaçınılmaz olarak.

 

Basın-yayın işleri de artık sanalda yapılır hale geldi. Basılı medyanın ek olarak kullanımı yanında sadece sanalda yayınlanan haber-yorum siteleri var. Habere anında ulaşmak, yorum yazmak, düşünceyi binlerle bir anda paylaşmak olası. Diğer yandan Mısır ve Tahrir meydanı gerçeği, sosyal medyanın hafife alınamayacağını gözümüzün içine soktu. Toplumsal olaylarda iç dinamiklerin örgütlenmesinde sanal alemin neler becerebildiğini gördük.

 

Olan-bitenden öte olmayanı oldurmak da olası hale geldi. Gerçek ortaya çıkıncaya kadar bir grubu, bir mahalleyi, bir kenti ayağa dikecek senaryolar hazırlamak olası. Aynı zamanda da iç dinamiklere müdahale etmek, yönlendirmek, kısaca provokasyon ve manipülasyon çok kolay olacak artık. Lafı çok edilen “toplum mühendisleri” gerektiğinde sosyal medyanın nimetlerinden de yararlanacak.

 

Kimlik sorunu olan, hele bir de yaşadıkları ülkelerde ve dünyada dağınık halde yerleşik halklar için, iletişim organlarının her biri önemli. Gazete, dergi, televizyon… Ve tabi ki internet önemli bir olanak.

 

Sanal ortamın kullanılmasında;

Çerkes kimliğinin kendi içinde çözüm arayışları konunun bir bölümü iken; özelde muhatapları, akademisyenler, politikacılar, aydınlar, gazeteciler ve genel kamuoyu ile iletişim konunun diğer ve başat yanlarından biridir. Bir alış-veriş gibi görülebilir bu iletişim. Tarihimiz ve kültürümüzün doğru anlatıldığı, tabi ki belgelendiği ve başvuru kaynağı olacak bir ortam, bilinmeyenlerin öğrenilmesinde, yanlış bilinenlerin düzeltilmesinde çok önemli olsa gerek. Düne dair doğru bilgi temelinde, bugüne ve yarına dair konuşmak daha doğru olacaktır. Uluslararası arenada genelleştirilmesi gereken bu konu, Türkiye ve Rusya özelinde öne çıkarılmalıdır.

 

Diğer yandan; kimlik sorununda benzer sıkıntıları olan halkların, birbirleri hakkında ezberlerini bozacak ve ön yargıları yıkacak bilgi alış-verişine, tanışmaya yönelik iletişim, kimlik adına olması gereken dayanışma için önemli bir adım olacaktır.

 

Ve;

Çerkeslerin kimlik sorununa kendi özellerindeki çözüm arayışlarına yönelik tartışmalara da ev sahipliği yapan, coğrafi sınır engeli tanımayan sanal alemin kullanımında bir takım sıkıntılarımızın olduğu biliniyor. Siper arkasından ateş eder gibi klavye başında iken savrulan ve eleştiri sınırlarını aşan hakaretamiz söylemlerdir sıkıntı.

 

Ortamın kimlik adına daha bir olumlu kullanımı konusunda iradi bir yaklaşım sergilenmesi gerekiyor. Nimetlerinden yararlanmak etik olanı umursamama noktasına taşınmamalı. Kaldı ki biz Çerkesler yazılı olmayan anayasamızla öğünür, etik değerlerin yaşamımızdaki önemine vurgu yapar, bu anlamda bir oto-kontrolümüz olduğunu söyleriz. Bu konunun bir yanı. Diğer önemli yanı da, düşünce farklılıklarını bir zenginlik olarak gören tartışma anlayışı ile sorunun çözümünde ilerlemek olasıdır. Bu anlamda, farklılıklarıyla bir arada olma iradesi gösterenlerin oluşturacağı sanal ortamlar önemlidir. Özellikle kimlik adına katedecekleri yol çok uzun olan bizim gibi halklar için.

 

Gözlerimizin içine bakarak söyleyebileceklerimizi sanalda yazmak ilkelerimizden biri olabilir örneğin. Kişilik haklarına dil uzatmayan, hakaret etmeyen, üstten bakmayan, küçümsemeyen, ötekileştirmeyen, daha baştan reddetmeyen .. gibi çoğaltılabilecek ilkeler. Olması gereken bu ve bütün bunları yazmaya gerek bile yok aslında.

 

Kimlik sorununun çözümüne dair herkesin bir düşüncesi ve hatta düşünce ötesi bir reçetesi olabilir. Düşünceler; başkalarınca da bilinsin, ötesinde kabul edilsin diye söylenir, yazılır. Bu yetmez, farklı düşüncelerin de alt edilmesi için tartışmak gerekir.

 

Düşüncesinden, reçetesinden emin olan tartışmada kendine güvenir, küçümsemeden tartışır, yani eşit gördüğü ile tartışır, deyim yerindeyse rakibine saygı gösterir. Öz güvenine karşın bir şüphe payı da bırakır. Söz konusu olan toplumsal bir olaydır ve sorumluluğu vardır ne de olsa. Kendisi gibi düşünmeyenlere de ihtiyacı vardır ayrıca, çünkü onlarla birlikte –ama eşit- bir kurtuluş arayışı içindedir.

 

1864-2012.

Bir yandan onca yılın biriktirdiği kimlik yabancılaşmasını telafi etmek, kimlik bilincini yükseltmek; diğer yandan kamuoyunda, yetmez uluslararası arenada özne olmak gerek.

 

Kısa vadede gerçekleşebilecek bir çözüm yok. Sabır gerek. Bugünden yarına çözüm olsa, görebilsek mutlu sonu, kim istemez? Ama şairin dediği gibi, o günü görememek, tepemizde bir çınar talebiyle yetinmek var. Göremeyeceğimizi ama bizden sonrakilerin görebileceğini düşünerek, emaneti daha ileriye taşıyıp devretmek boynumuzun borcu olmalı.

 

Söylemek, dilemek yerine yapmak gerek. Bilgi ve düşüncelerin paylaşıldığı, tartışmaların yapıldığı, ortaklaşmalar oldukça bir havuzda biriktirilip yeni şeylerin tartışıldığı ve böylece ilerlendiği bir sanal ortam. Birbirimizi etkilemek ama belki de sessizce bir ışık bekleyenleri, umutlanmak isteyenleri etkilemek, moralleri yükseltmek, kimliğe mesafeli durmak yerine yakınlaşmak giderek kucaklaşmanın önünü açmaya destek için.

Comments are closed.