Türkiye, 1 milyona yakın Ermeni'nin kanı, canı, malı üzerine kurulmuş bir ulus devlet... Bu veballe yüzleşmeden huzur bulması da bunu hak etmesi de güç.

Kuban Kural 21 April 2014
Ermeni Soykırımı “BEN, BİZ, HEPİMİZ”

 

Üniversite, insanın hayatının şekillenmesinde gerçekten önemli bir dönem.

 

Okuduğu bölüm ile çok ilgisi olmayan zoraki bir Maliye öğrencisi olarak, bölümüyle en alakasız tip sıralamasında ülke derecesi alabilirdim.

 

Okula sınav dönemleri dışında, yoklama zorunluluğum olduğunda gider, yoklamadan sonra ilk fırsatta kaçardım. Okul arkadaşım ise neredeyse yok gibiydi. Sanırım bu sebeple 6 yıllık uzatmalı bir öğrenciliğim oldu.

 

Üniversite sebebiyle esas köklü bağım ise Eskişehir ile kuruldu. 6 yıl kaldığım şehirde, Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği’nde geçirdiğim zamanlar hem bana yıllara yayılan dostluklar hem de parayla satın alınamayacak tecrübeler kazandırdı…

 

Siyasi algılarımın şekillenmesinde de Eskişehir’e ve üniversite yıllarıma çok şey borçluyum. Bu anlamda Eskişehir’den bana kalan iki hatıra, Türkiye’ye bakış açımın değişmesinde oldukça değerlidir. Beni insanileştiren, zihnimi özgürleştiren ve devletin yanından uzaklaştıran bu iki anımı hatırlamamın sebebi serbestiyet.com yazarı Ümit Kurt’un geçtiğimiz günlerde yayınladığı “O Hikayedeki ‘Mal’ benim”(1) yazısı oldu. Üniversite mezunu olarak gittiği memleketi Antep’te Ermeni Soykırımı gerçeği ile yüzleşme hikayesini anlatan Ümit Kurt’u okurken kendimi bir anda üniversite 2. sınıfta buldum…

 

Yıl 2004…

 

O güne kadar Tevhidi Tedrisat’ın zihin iğfaline maruz kalmış her birey gibi Ermeni meselesi çok gündemimde değildi. Bu toprakların en acı hikayesini görmemeyi, duymamayı yeğlemiştim sanırım.

 

Bir fotoğrafçıda tesadüfen elime geçen fotoğraf albümü ise bir anda yılların tedrisatına bir sünger çekmeyi başardı ve ciddi bir sorgulamaya yöneltti zihnimi. Albüm, adı eski kendisi yeni görünen bu şehrin, gerçek eskisi ile bugünkü halini karşılaştırıyordu. Eskişehir’e geldiğim günden beri hiç birisine rastlamadığım harika mimariye sahip, estetik açıdan göz kamaştırıcı binaların şimdiki halleri tam bir garabet vesikasıydı. Acaba bu binalardan sağlam olan var mı hala diye yaptığım kısa bir araştırma sonrasında karşılaştım ‘Asri Sineması’(2) ile. Bina eski halinden çok bir şey kaybetmemişti belki ama sağında solunda bulunan film afişleri erotik filmlerin gösterildiği bir sinema olduğunu hemen gözler önüne seriyordu. Eskiden burası ne binasıymış diye bakınınca karşılaştığım manzara ise bu topraklarda gerçek bir SOYKIRIM’ın gerçekleştirildiğinin hatta bu soykırım zihniyetinin halen dimdik ayakta olduğunun kanıtı gibiydi.

 

Evet, eski bir Ermeni(3) Kilisesi, erotik filmlerin gösterildiği bir sinemaya çevrilmişti. Asri Sineması, Orduevi’nin hemen arkası!

 

Bir Müslüman olarak aklıma ilk gelen, bu yapılan bir camiye uygun görüldüğünde vereceğim tepkiydi.

 

O gün, 1915’de Ermenilere yapılanlar, “Ermeni halkı kendisine yapılana ne diyorsa odur” mottosuyla kazındı zihnime. Ardından Ermeniler ve Ermeni Soykırımı’na dair okumalarım gerçeği daha da görünür kıldı zihnimde. En iyimser rakamların bile yüz binler ile ifade ettiği bir tehcir, tehcir esnasında kurulan pusular, katledilen insanlar, gasp edilen “çocuklar”, el koyulan mal, mülk…

 

Hukuk, siyaset, tarih, şu, bu ne derse desin bu yapılanların adını koyma hakkı Ermenilerindir, Soykırım diyorlarsa Soykırımdır. Nokta.

 

Doğu Anadolu’da Ermeni çeteleri de Müslüman köylere saldırmış, doğrudur. Ancak Doğu Anadolu’da yaşanan olaylara müdahale edip suçluları cezalandırmakla yükümlü devlet, İstanbul’dan, Eskişehir’e oradan Anakara’ya, Hatay’a, Çorum’a kadar birçok masum Ermeni’ye akla hayale gelmeyecek zulümler yapıp, yerinden yurdundan ediyorsa buradaki hesap başkadır. Evet, açık ve net ortada olan hesap; sermaye’nin zorla el değiştirmesi, Anadolu’nun zorla Türkleştirilmesidir. Ki ardından yapılanlarla birlikte büyük ölçüde başarılı olunmuştur. Kürtler hariç…

 

Suçu devlete yıkıp İttihat Terakki’ye küfretmekle kurtulunabilecek bir günah da değildir işlenen. Soykırım mağduru Ermeni halkının toplumsal hafızasında bu ülkede yaşayan ve zamanında komşuları olan halklarla ilgili hiç hoş şeyler yok bugün. Evet, Çerkesler de dahil olmak üzere birçok gruptan insan bu ‘Soykırım’da adice işler yapmıştır. 1915’de Diyarbakır Valisi olan Dr. Reşit, Çerkesler açısından tek örnek de değildir.

 

“Ermeni Soykırımı’nda Çerkeslerin Rolü” konusunda ciddi çalışmalar yapmalı ve özgüven sahibi toplumlar gibi bu gerçekle yüzleşmeliyiz, gecikmeden…Üstelik ‘Biz onların yetim çocuklarına baktık’ gibi savunma yapmadan gerçekleşmeli bu yüzleşme. Ayrıca meseleye böyle çıkarcı yaklaşanlar zararlı çıkarlar haberleri olsun. Dediklerinin ne anlama geldiğini öğrenmek için, hukuki açıdan soykırım tanımına bakmaları yeterlidir.

 

Ermeni diasporası Türkiye’ye karşı çok net. Tanıyın Ermeni Soykırımı’nı, mağduriyetleri giderin diyor da başka bir şey demiyor. Ha bir de devlet dışında muhatapları var. Onlarda sen, ben, bizim oğlan, yani hepimiz. Yüzleşin bu gerçekle diyorlar.

 

Haksızlar mı sizce? Özellikle Çerkes Soykırımı’nı dilinden düşürmeyen Çerkesler ne cevap vermeli bu soruya? Haksızlar mı, haksız mıyız?

 

Sonuç ve Dua

 

Türkiye, 1 milyona yakın Ermeni’nin kanı, canı, malı üzerine kurulmuş bir ulus devlet… Bu veballe yüzleşmeden huzur bulması da bunu hak etmesi de güç.

 

Allah herkesin önüne benim gibi bir “albüm” çıkarsın ve herkesin zihnini özgürleştirip, devletin yanından uzaklaştırsın.

 

1. http://serbestiyet.com/o-hikayedeki-mal-bendim/

2. Bu eski Ermeni Kilisesi yakın zaman önce Kültür Merkezi’ne çevrilmiştir.

3. 1890’larda yapılan nufus sayımında Eskişehir’de yaşayan 19.000 kişinin yaklaşık 2000’i Ermeni’dir.

 

 

Yorumlar (3)
  1. Özgür Koç on said:

    Ermeni meselesi nedense hep tek taraflı ele alınan bir konu. Bir grup tamamen reddetmekten yanayken, bir grupta olayın katıksız bir soykırım olduğu ve bu konuda söylenecek başka bir şey olmadığı yönünde.
    Osmanlının dağılma döneminde Kafkasyayıda kapsayan bir coğrafyada çeşitli savaşlar oldu. Bu savaşlarda temel motivasyonu -Osmanlının yapısı gereği- dinseldi. Yani çatışmalarda taraflar farklı dinlerden ise şiddet daha da artıyordu.
    Bu süreç Balkanlarda ve Kafkasya’da milyonların sürülmesi ile sonuçlandı.
    Ermeniler 1915 yılına gelene kadar bütün cephelerde Müslümanların karşısında öncü kuvvet olarak durdular. Özellikle Çerkesya’da yapılan katliamlara Ermeniler bireysel olarak değil, toplumsal ittifakla destek olmuşlardır. Çerkes yer isimleri Ermeni “kahramanların” adı ile değiştirilmiştir. Bunlara bir örnek Adığebze adı Psışuape (ПсышIуапэ) olan Şapsığ köyüdür. Psışuape’nin adı, burayı “fetheden” Ermeni komutanın adı ile Lazarevsk olarak değiştirilmiştir. Burada bugün yaşayanlar çoğunlukla Ermenilerdir. Hatta şehrin tren garında Lazarevin büstü vardır. Bu olaylar 1820’li yıllarda oluyor. Yani Ermenilerin başına gelen 1915 olaylarından yaklaşık 100 yıl önce.
    Şimdi bu örneği istisna bir örnek olarak düşünebilirsiniz ama öyle değil. Bugün bütün Karadeniz sahilinde Çerkeslerin eski yurtlarında Ermeniler yaşamakta. Bu toprakların Ermenilere açılmasındaki en büyük etken Kafkas Rus savaşlarında gösterdikleri “kahramanlıklar”.
    Özet olarak Kafkas-Rus savaşlarında gösterdikleri rol benzerini Ermeniler bütün yaşadıkları yerlerde gösterdiler. Ermeniler burada hristiyan fetihçi düşüncenin bedelini ödediler. Kafkasya özelinde başka bir örnek Çeçenlerin 2. Dünya savaşında Sibirya’ya sürüldükten sonra yerlerine yerleştirilen yine Ermenilerdi. Ermeniler haklı olarak 1915 li yıllarda maruz kaldıkları haksızlıkların giderilmesini istiyorlar ama aynı halk, Çeçenlere, Çerkeslere ve başka halklar benzer duruma düşünce ahlaki S-saiklerle değil fırsatı kaçırmayan vurguncu tüccar mantığıyla komşuların mallarına konabiliyor. Bu 1915’den öncede böyleydi 1915’den sonrada böyle.
    2007 yılında Kafkasya küçük bir gezi yapmıştım. Soçi’nin güneyinde Rusların Axun, Vubıhların Axın dedikleri bir seyir tepesi var. Burayı işletenler Ermeni, ben bilet aldım adam Türkçe biliyordu ama benim Türk olduğumu düşünerek neredeyse beni dövecekti. Kendisinin Türklerin maduru olduğu düşünüyor ve bundan 2 nesil sonra doğan çocukları bile sorumlu tutacak bir ruh haline sahip ama gerçek olan kendisi benim 3 nesil önce dedelerimin yaşadığı topraklarda atalarımın mezar taşlarını sökerek yapılan evlerde yollarda yaşıyor. Şimdi hangimiz daha çok öfkelenmeyi hak ediyoruz bilemiyorum.
    Bugün gelinen noktada Ermenistan diye bir ülke var. Ermenistan’ın 3 milyonluk nüfusunun %98’i Ermeni. Böyle bir oran dünyada başka bir devlette görmeniz mümkün değil. Yani Ermeniler kendileri dışındaki toplumlarla birlikte yaşama becerileni yitirmişlerdir. Bence Ermenilerin bu duruma gelmelerini de irdelenmelidir.
    Müslüman her konuda haklıdan yana olmak zorunda. Bu Ermenilerin başına da gelse, Yahudi’nin de başına gelse değişmez. Ermenilere haksızlık yapanlar kimler ise bunlarla yüzleşilmeli. Bugün gelinen noktada Osmanlının dağılma sürecinin en büyük kaybedeni ülkelerini yitiren Müslüman halklardır. Bu büyük resmi göremeden 1915 Ermeni olaylarını da doğru yere oturtamayız.

  2. Cumhur. on said:

    birisi yukarıdaki arkadaşa olayların kafkasya’yla alakalı olmadığını (hadi tümünün olmadığını, konun türkiye siyasetiyle alakalı olduğunu söyleyebilir mi?

  3. Cumhur. on said:

    birisi yukarıdaki arkadaşa olayların kafkasya’yla alakalı olmadığını (hadi tümünün olmadığını), konunun türkiye siyasetiyle alakalı olduğunu söyleyebilir mi? lütfen.