Gezi ruhu dolaşmaya ve iktidarın her biriminin kapısını tıklamaya devam ediyor ya, onların işidir bütün olumsuzluklar.

Yaşar Güven 09 December 2013
Diklenmeden dik durmak bu mudur?

 

2004 yılı MGK kararları ülkenin gündeminde. Balyoz davası ile ilgili bir bavul belge sunarken iktidar tarafından muhtemelen alkışlanan Taraf gazetesi ve muhabiri Mehmet Baransu, şimdi suç duyurusu ile karşı karşıya. Gülen ve Cemaati bitirme planı olarak yorumlanan ve 28 Şubat (1997) kararları ile karşılaştırılan MGK kararları neden imzalandı? “Zor günlerdi, benimsemeseler de Türkiye’yi daha bir demokratikleştirebilmek için sabırlı davrandılar”. Bu mudur? Tabi ki hayır. Nasıl bir şeydir peki? Nasıl açıklanır? “Hele bir güç dengeleri değişsin, o zaman görüşürüz” mü diye düşündüler, “Demokratik ülke nasıl olur, gün gelir size gösteririz” diye mi?

 

Bunu yapan/yapanlar başka şeyleri de yapmaz mı? A gösterip B yapmaz mı? C düşünürken size Z gösteremez mi? ‘Dün dündür, bugün de bugün’ demezler mi? En azından böyle düşünmek ve kaygılanmak için gerekçeler hazırlamış olmazlar mı?

 

Kısa ve öz; iktidar açısından pragmatist bir yaklaşım olduğu açık.

 

CHP ABD’ de ne yapıyor?

 

Açıklama yapıyorlar; AKP’ yi şikayete gitmemişler, kendilerini anlatmaya gitmişler. Kendilerini anlatmak için sırada hangi ülke var peki? Yunanistan’ a da gidecekler mi örneğin, ya da İsveç’ e? CHP ve Kılıçdaroğlu, ABD’ nin politikalarına ters düşmeyeceğine ABD’ yi inandırmaya çalışıyor. Kısaca böyle okuyorum bu ziyareti.

 

Kahvaltı daveti gelince, hazır da ABD’ de iken Gülen Cemaati davetini de kabul etmişler. Yerel seçimler öncesi kartlar tekrar karılıyor ve ittifaklar yeniden düzenleniyor olabilir mi? Genel seçimlere kadar –öne alınmazsa – bir yıldan fazla bir süre var. Birbirlerine parmak sallayan eski müttefikler, AKP ve Cemaat yerel seçimler üzerinden minik bir hesaplaşma içine girip genel seçimler tavrını netleştirmeye mi çalışıyor?

 

İktidar öncesi ABD yolculuklarını AKP’ nin de yaptığını hatırlar mıyız? Birşeylerin yolu oralardan mı geçer? Geçerse nedendir?

 

Şanghay ittifakı ve Erdoğan

 

Erdoğan neden Şanghay ittifakı göndermeleri yapar oldu?

 

12 Eylül cuntacılarının ABD’ nin oluru ile hareket ettiği biliniyor. Zaman içinde ABD’ nin Türkiye’ de askeri cuntaya ihtiyacının kalmadığı da. Deyim yerindeyse generallere dirsek gösterince ABD, o ana kadar NATO ve AB ittifakı dışında memlekette bir alternatif arayışı yokken Ergenekon çetesi Şanghay ittifakını işaret eder olmuştu.. Şimdi de Erdoğan’ ın ağzında. İlahi tesadüf müdür? Dirsek çevirme işaretleri mi alınmıştır? Böyle bir işaret olmadan bir tercih belli ediliyorsa, özgürce hem de, ‘helal’ mi demeli?

 

Diyanet ve “Bilimsellik”

 

Diyanet İşleri Başkanı (DİB) TÜİK (Türkiye İstatistik Enstitüsü) üzerinden yaptırdıkları ankete ilişkin açıklama yapıyor. Başkanlığın “bilimsel verilere dayanarak çalışma yürütmemesinin bir eksiklik” olduğunu söylüyor. Sorulara bakalım ve ekleyelim; bilimsel mi bu sorular, yoksa tek başına anketin bilimselliğe katkısı mı DİB’ e bu lafları söyleten?

 

-Ne zaman dua edersiniz?

-Sizce köpek giren eve melek girer mi?

-Dışarı çıkarken başınızı örter misiniz?

-Sarhoş olmayacak kadar içki içmek günah mıdır?

-Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz?

-Alevi misiniz? Sünni misiniz?

-Misafirlikte kadınlar ve erkekler ayrı mı otursunlar?

 

Bu tür anketlerin bilimsellikle ilgisi yok. Birilerine illa gerekiyorsa (fişlemeyi MİT yapmaz ya sadece) özel kurumlara, üniversitelere pas edilebilirdi. Diyanet adına özellikle TÜİK yapıyor. Bu da bir baskı oluşturma aracı olarak kullanılıyor olmasın. Özel yaşama burun sokmak değil midir bu? Şimdi bilemediğimiz birşeylerin yakın gelecekte önümüze geleceğinin işareti bu desem niyet okumuş olmam diye düşünüyorum, bir hayli deneyim biriktirdik 11 yılda ne de olsa.

 

“Ahlaklı” Tiyatro

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Değerlendirme Komisyonu üzerinden belirlemelerle tiyatrolara maddi destek sağlar. Bakanlık bu yıl tiyatrolara “Özel Tiyatroları Destekleme Yardımları Protokolü” göndermiş. “Genel ahlak kurallarına uygun” oyun sahnelemeyen tiyatrolara verilen yardım 15 gün içinde geri alınacakmış, hem de yasal faizi ile.

 

“Genel ahlak” ve “Kamu düzeni” gibi ifadeler anayasada yer alabiliyor. Kim nasıl isterse oraya çekilebilecek ifadeler. Çok sever iktidarlar böyle yoruma açık yasaklama ya da ceza nedeni olabilen durumları. Bu iktidar da öncekiler de. Egemen oldukları sürece siviller de askerler de.. Sevmemeli ve reddetmeli. Hele söz konusu sanat ise..

 

Hrant Dink

 

Erhan Tuncel ne diyor; “Dink cinayeti Ramazan Akyürek çetesinin işi”. Tuncel’ i polis muhbiri olarak istihdam etmişti Akyürek. Cinayetin planlandığı dönemde Trabzon Emniyet Müdürü olan, 2006 yılında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yapılan şahıs. Tuncel, cinayeti ihbar ettiğini ama dikkate alınmadığını söylüyor. İktidar ödüllendirmeyebilirdi Akyürek’ i, ama..

 

Bir irade gösterilmeyecek mi bu cinayetin araka planının ortaya bütün çıplaklığıyla serilmesi için..

 

Kızlar ve Erkekler, başka okullarda okusun!..

 

TBMM Başkan Vekili, AKP milletvekili söylüyor bunu. Sıradan biri söylemiyor. Cumhurbaşkanının yokluğunda ona vekalet eden TBMM Başkanının yardımcısı, yani olası Cumhurbaşkanı vekili söylüyor. AKP onu oraya getirirken temsiliyet açısından da değerlendirme yapmıştır. Bu vb. şeyler ağızdan kaçan şeyler değildir. Bir merkezden düğmeye basılmış gibi bir durum söz konusudur. Yani genel dünya anlayışının yaşamın hemen her alanına yansımaları aslında bunlar.

 

Eğitimde Dünya ülkelerinin neresindeyiz?

 

Dershaneler konusu bir şakalı oyun gibi. Seviye Belirleme Sınavı; önce tek sınav, sonra 3 sınıfta 3 ayrı sınav, şimdi öğrenim yılı içinde sınavlar. Hepsi AKP döneminin eseri. Sınavsız olmuyor kısaca, böyle bir gerçeklik var. Yani bazı öğrenciler sınav başarısı ile daha iyi okullarda okuyacak. Yani Milli Eğitimin okullarında okuyanlar diye bir genelleme yapmamak gerekiyor bu konuları konuşurken. Önce onu bir itiraf etmeli. Eğitimde fırsat eşitliği kağıt üzerinde kalan bir durum, onu da itiraf etmeli. Ve aslında bu iktidarın da diğerleri – öncekiler – gibi eğitim gibi bir derdinin olmadığını da görmeli.

 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ nün (OECD) 65 ülkede 15 yaşındaki 470 bin öğrenci üzerinde yaptığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) eğitim araştırması açıklandı. Raporda en zayıf ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye, genel sıralamada 44. sırada yer alıyor. 34 OECD ülkesi içinde ise sondan üçüncü. 2012 verileri böyle. Türkiye 2003 yılından beri, 3 yılda bir yapılan bu araştırmanın içinde.

 

Araştırmanın sonuçları kamuoyunca daha bir bilinir olursa, “tanımıyorum bunu” diyecektir başbakan ama bu iktidarın da eğitim gibi bir derdinin olmadığının göstergesidir.

 

Gezi ruhu dolaşmaya ve iktidarın her biriminin kapısını tıklamaya devam ediyor ya, onların işidir bütün olumsuzluklar.

Comments are closed.