Haliç Tersanesi konusunda tarih ve atalar hiç gündeme gelmez nedense.

Yaşar Güven 29 July 2013
AKP, Demokrasi ve Sivil Toplum Örgütleri

 

Demokrasilerde sivil toplum örgütlerinin (STÖ) yadsınamaz bir önemi var. Dolayısıyla meslek örgütlerinin de. Meslek örgütleri; meslek alanları ve üyesi meslek mensuplarının sorunları ile ilgili her konuda doğru yaklaşımda bulunabilecek uzmanlık örgütü gibi de değerlendirilebilirler. Sorgulayan ve eleştirel yaklaşımları ile ülke ve kamu yararını gözeten bir pozisyondadırlar. Katılımcı ve çok sesli demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Özellikle de bizim gibi demokrasisi gelişme aşamasında olan ülkelerde.

 

TMMOB* ve bağlısı Odaların da içlerinde olduğu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları Anayasa’ nın 135. maddesinde ifadesini bulmaktadır. Meslek alanlarıyla ilgili olarak ülke gerçeklerini ortaya koyup sorunları tespit etmekte, çözüm önerileri oluşturup yaşama müdahil olmakta, bilimi ve tekniği halkın hizmetine sunmaktadır. Meslek disiplinleri; sanayi, tarım, orman, enerji, ulaşım, maden, doğal kaynak, teknoloji, gıda, çevre ve kentleşme gibi yaşamın hemen her alanıdır. Bütün bu konularda politikaların belirlenmesinde ilgili kurumların ve yasa yapıcının öncelikle başvurması gereken bir yapı söz konusudur. Bilimin ışığında, ülke ve kamu yararı temelinde uygulanacak politikalar için hazır danışma kurumlarıdır.

 

Anayasa, yasalar, ana yönetmelik ve iç yönetmeliklerinde tanımlanan ülke, kamu, meslek ve meslektaş çıkarlarının korunması ve bu kapsamda düzenleme yapmakla yetkili kılınan TMMOB ve Odaları, iktidar partisinden/partilerinden bağımsız olarak muhalif bir konuma sahip olmuş, gerektiğinde yürütme erkine karşı hukuk yoluna da başvurmuştur. Özellikle çevre ve kentsel uygulama alanlarında, kamuyu ve meslek disiplinlerini dikkate almaksızın birer rant alanı haline getiren uygulamalara karşı çıkmıştır. Muhalif olmak için muhalefet yapma gibi bir anlayış söz konusu değildir. Toplumsal çıkarlar doğrultusunda faaliyet yürüttükleri, bilimselliği öne koydukları için, bunları genelde göz ardı eden iktidarların şimşeklerini üzerlerine çekmişlerdir.

 

Özellikle belirtmeli ki; TMMOB bünyesinde 24 Oda bulunuyor ve her biri ayrı tüzel kişiliktir. TMMOB’ye bağlı odalara mühendis, mimar ve şehir plancılarının üyelikleri yasa gereği zorunludur. Dolayısıyla TMMOB üyelerinin siyasal düşüncelerinin homojen olması doğası gereği olanaklı değildir.

 

3194 Sayılı Yasa Değişikliği

 

Özellikle son iki yılda yapılan düzenlemeler; ülkenin ve özelde İstanbul’un buram buram rant kokan politikalarla bir şantiye alanına dönüştürülmesi ile TMMOB ve Odalarının etkisizleştirilmesi çalışmalarının birlikte yürütüldüğünü gösteriyor. Kentlere ve doğaya yönelik düzenlemeler devam ettirilirken, mimar, mühendis ve şehir plancılarını etkisizleştirmeye yönelik düzenlemeler planlanmakta ve yürürlüğe konulmaktadır.

 

İktidarın hemen her alanda uyguladığı politikalardan biri itibarsızlaştırmadır. Odaların hemen her Genel Kurul’unda iktidar yanlılarının seçilebilmesi için yürütülen çalışmalar sonuç vermeyince, Odaları ve TMMOB’yi işlevsizleştirmek isteyen iktidar, itibarsızlaştırma politikasını burada da uyguladı. 2012 yılı ortalarında kampanya halinde bir grup gazeteci TMMOB konusunda yazılar yazdı. Yalana dayalı ve çamur atma hedefli yazıların ardından yasal düzenleme gündeme getirildi. Anayasa ve yasalardan alınan yetkilerin budanması ile meslek örgütlerinin içinin boşaltılması amaçlanmaktadır. Torbadan çıkan 3194 sayılı yasa ile de adım atıldı.

 

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, yasa değişikliğine ilişkin olarak 10 Temmuz 2013 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 

“Taksim Gezi Parkı direnişinin iktidar üzerinde yarattığı sarsıntının faturasını TMMOB‘ye çıkartmak isteyen AKP, bir taraftan Odalarımızın İstanbul şubelerinin yöneticilerini gözaltına almakta diğer yandan da Meclis Genel Kurulu‘nda görüşmeleri devam eden Torba Yasaya bir gece yarısı operasyonu ile eklediği bir madde ile TMMOB‘nin ve Odalarının asli görevi olan mesleki denetimi ortadan kaldırmaktadır.

.. AKP iktidarı, dün gece yarısı yaptığı operasyonla;

-Ülke kaynaklarının talanına karşı çıkan TMMOB‘yi ve bağlı odalarını işlevsizleştirmektedir,

-Kamu kaynaklarının talanını merkezileştirmektedir,

-Yerinden yönetim kuruşları olan belediyeler ve meslek odalarının Anayasa‘ya rağmen hak, yetki ve görevlerini ellerinden almaktadır,

– Mimari projeleri Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamından ve eser olmaktan çıkarmaktadır.”

 

Üçüncü Köprü

 

Gerekçesi; ‘ağır vasıta trafiğini İstanbul içine girmemesi, bu trafiğin kuzeye kaydırılması’ olarak özetlenebilir.

 

Mesleğim nedeniyle iyi biliyorum ki bunun çok daha güzel yöntemi vardır. Bir yarımada olan Türkiye’de ve iki yarımada olan İstanbul’da deniz yolu ulaşımını çok daha yoğun kullanmak, doğru bir ulaşım politikasıdır. Dünya yük taşımacılığının %95’i deniz yolu ile yapılır. İstanbul şehir içi taşımacılığında deniz yolunun payı %5’tir.

 

Eskihisar veya Dilovası/Diliskelesi’nden Ro-Ro gemilerine yüklediğiniz bütün ağır vasıta araçlarını Tekirdağ ya da Trakya’da başka bir limana indirebilirsiniz. Yol hazır, su yolu. Alt yapı istemez, bakım istemez. Çok daha az maliyetle gerçekleştirilecek, çok daha hızlı ve çevreci bir çözüm, daha ekonomik bir ulaşım. İtalya-Türkiye arası taşımacılıkta kullanılan bir örnek. Üstelik Ulaştırma Bakanı Gemi Mühendisi, iyi bilir bu taşımacılığı. Neden uygulamazlar? Neden üçüncü köprüyü seçeneksiz gibi sunarlar. Sihirli sözcük “rant” olabilir mi?

 

Yıllar önce mühendisler İstanbul özelinde söylemişlerdi; “Denizi bir engel gibi görüp üzerine köprüler yapmayın, o sizi istediğiniz yere götürür. Ulaştırma bir bütündür, birbirini tamamlayan yöntemlerle taşımacılık yapmalı. Bunu yapmazsanız bir köprü yetmez ikinciyi, ikinci yetmez üçüncüyü yaparsınız”. İstanbul belediye başkanlığı döneminde “üçüncü köprü intihardır” diyen başbakan şimdi diyor ki; “Köprüye karşıydılar, kullanmasınlar o zaman”. Köprüye karşı değillerdi, ulaştırma politikasının bütününe karşıydılar. Haklıydılar.

 

Haliç Tersanesi

 

Tarihi sahiplenmekten, Osmanlı atalarından söz eder başbakan. Gezi parkı ile öğrendik örneğin Topçu Kışlası’ nı. Eskiyi yaşatmak adına bir girişim, her ne kadar AVM görünümlü bir kışla hayal edilmiş olsa da. Haliç Tersanesi konusunda tarih ve atalar hiç gündeme gelmez nedense. Üstelik yeni bir şey yapmaya gerek yok, hala ayakta duran bir eser söz konusu. Fatih Sultan Mehmet’in kurdurduğu Haliç Tersanesi, dünyanın en eski ikinci tersanesi. 558 yıllık bir tersane, dünya üzerinde başka örneği bulunmayan şekilde ve yaklaşık 6 asırdır gemi yapım işlevini sürdüren tek endüstriyel tesis.

 

Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar!

 

Diyemedi Mimarlar Odası, konuyu hukuk kanalına taşıyacak.

 

*Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) 7303 sayılı Yasa, 66 ve 85 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle değişik 6235 sayılı Yasayla 1954 yılında kurulmuştur. TMMOB tüzel kişiliğe sahip, Anayasanın 135. Maddesinde belirtilen kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Kuruluşunda 10 Odası ve yaklaşık olarak 8.000 üyesi bulunan TMMOB‘nin, 2012 Aralık itibari ile oda sayısı 24, üye sayısı ise 423.360’dir.

http://www.tmmob.org.tr/

Comments are closed.