Bu dengede Rusya’ya karşı bir bağımsızlık savaşı değil ama, en temel hakları için vereceği bir mücadelede Abhazya’nın başarılı olma şansı yüksekti. Eğer kendisini olduğu gibi görme cesaretine sahip olabilseydi.

Alper Hraça 28 January 2013
Abhazya Nereye Dönsün?

Abhazyalı ve Türkiyeli Abazalar arasındaki en belirgin fark birincisiyle her siyasi meseleyi konuşabilirken, ikincisiyle  hiçbir siyasi meseleyi konuşamamanızdır.  En belirgin ortak noktalarıysa ikisinin de her koşulda ve durumda haklı çıkmalarıdır. Güçlü etnik aidiyet  ve çaresizlik hissinden  kaynaklanan bu eğilim yüzünden hem Abhazya, hem diaspora zor geçen ambargo yıllarının kendisine sunduğu pek çok fırsattan yararlanamadı.

 

Oysa bütün zorluklarına rağmen ambargo dönemi toplumsal özgüvenin hayli yüksek olduğu ve kendi sorunlu yönleriyle yüzleşmesi için Abhazya’ya yeterince zaman tanıyan bir dönemdi. Bir bağımsızlıktan söz edemesek de, en azından içerde bir parça  “kendi halinde” olarak tanımlayabileceğimiz bu dönemde Abhaz aydın ve siyasetçilerinin atacağı kritik bazı adımlar toplumsal bir dönüşüme yol açabilirdi.

 

Zaten, geniş halk kesimleri bağımsızlık hareketlerinin üzerinde yükseldiği fikirleri pek öyle uzun süreler benimsemezler. Her ne sebeple olursa olsun yıkılan yabancı bir iktidar ardından toplumlar, “kendi”kurduğu yeni  iktidardan daha iyi bir yaşam beklentisi içindedir.  Abhazya’da ise, SSCB  mantığını aşamayan sığ zihniyetli yönetici ve aydın profili, maalesef kendisini bekleyen hiç bir soruna el atmadığı gibi, el attığı sorunları da genellikle eline yüzüne bulaştırıp çıkar gruplarının lehine çözümler üretti.

 

Geçtiğimiz hafta, Davos’ta Medyedev’le kısa süreli bir sohbet ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan İvanishvili, bunun bir tanışmadan ibaret olduğunu, Rusya’yla ilişkileri yeniden tesis etmek istediklerini, bir stratejilerinin olduğunu ve bu yolda gereken her adımı atacaklarını belirtmişti. Rusya’nın bu konuda pek de acelesi yok. Gürcü milliyetçiliğinin girdiği yolda atması gereken epey bir adım var ve bu adımları er veya geç atacaklar. Senaryo tamamlanıp, Gürcistan tastamam  Rusya  saflarında yer aldığında Abhazya’da bağımsızlık iradesinin toplum kesimlerince ne denli sahiplenir durumda olduğu ayrı bir önem kazanacak.  Bu konuda iyimser bir tablo oluşturmaksa neredeyse mümkün değil.

 

Yapılan önemli bir hata ülke nüfusunun neredeyse üçte ikisini oluşturan Ermeni, Gürcü ve Rus nüfusunun parlementoda temsiliyet sorunun çözülmemesi oldu.  SSCB’den miras bir millet politikasının arkasına sığınan Abhazya hükümetleri, devleti tüm imkanlarıyla birlikte Abazalar’a teslim ederken ülkenin bağımsızlığının tüm toplum kesimlerini ilgilendiren bir mesele olduğunu hesaba katmadılar.  Kaynak paylaşımından, siyasi temsiliyete dek pek çok alanda yapılan haksız uygulamalar tüm bu halklarda katılım sorunlarının derinleşmesine yol açtı. 1993’de Yurttaş İnisiyatifi’nin yaklaşık on bin kişiyle  gerçekleştirdiği bir kamuoyu yoklamasında, Abhazya’da yaşayan Rus nüfusun  % 21’i, Ermeni nüfusunun % 36’sı, Gürcü nüfusun ise  ancak % 13,5 ü tercihini bağımsızlıktan yana yapıyordu.  Uygulanan yanlış politikalarla bu oranların artmış olmasını ummak fazla iyi niyetli bir beklenti olurdu.

 

Diaspora ve Kuzey Kafkasya’yla kurulan ilişkilerin son derece sınırlı ve göstermelik olması yapılan temel hatalardan bir diğeri oldu.  Vatandaşlık kanunuyla Abaza ve Ubıh olmayan kuzey Kafkasyalılar’ı dışlayan, geri dönüş meselesini hiç bir zaman samimi olarak ele almayan Abhazya, yaşadığı nüfus sorununu çözme fırsatını da tepti. Sistemli bir uygulamayla Türkiye’de son derece zor koşullarda çalışıp yaşayan binlerce Abaza ve Adige gencini yeni bir yaşam kurmak üzere istihdam edebilirdi. Ülkeyi içine saplandığı ranta dayalı ekonomiden kurtarmaya da aday böylesi bir projeyle Abhazya,   eşsiz önemde bir insan kaynağıyla birlikte,  gerek Türkiye’de gerekse Kuzey Kafkasya’da çok daha güçlü bir  desteğe sahip olabilirdi.

 

Rusya  ilişkisinde egemenliğin bir kriter olmaktan çıkarılması bir diğer hataydı. Özellikle Rusya’nın Abhazya’nın bağımsızlığını tanıması ardından:

 

–          Ülkenin tüm sınır güvenliğinin Rusya’ya teslim edilmesi,

–          Yirmi bin’in  üzerinde Rus askerin ülkeye yerleşmesi,

–          Başkentin ortasına FSB karargahı kurulması ,

–          Abhazya vatandaşlarını hedef alan pek çok operasyon düzenlenmesine göz yumulması,

–          Rusya’dan sürekli alınan hibeler,

–          Soykırımı inkar,

 

toplumsal özgüveni zayıflatarak bağımlılık duygusunu güçlendiren davranışlar oldu.

 

Son iki meselede Rusya’ya karşı durmanın imkansız olduğunu düşünmek Abhazya’nın belki de en büyük yanılgısıdır. Muzaffer bir bağımsız ülke olarak iki ülke arasında sıkıştığını düşünmek yerine Abhazya, Rusya’nın elinde Gürcistan’a karşı bir koz olduğunu farketmeliydi. Rusya’nın Abhazya’ya savaş açması Kuzey Kafkasya’yı da tüm dünyayla birlikte karşısında bulması demekti. İstediğini almadan Gürcistan’a hediye etmesiyse tüm Güney Kafkasya’yı kaybetmesi demek olurdu.

 

Bu dengede Rusya’ya karşı bir bağımsızlık savaşı değil ama, en temel hakları için vereceği bir mücadelede Abhazya’nın  başarılı olma şansı yüksekti.  Eğer kendisini olduğu gibi görme cesaretine sahip olabilseydi.

 

Eğer her şeyden önce kendisine dönebilseydi…

Comments are closed.