Haber / Putin’in Kırılgan Demir Perdesi
0:31 20 November 2014

Rusya Devlet başkanı Ukrayna’ya tanklar ve askerler yollasa da, değişmeyen gerçek duvarların er geç yıkıldığıdır.

Bu jeopolitik açıdan paradoksal bir hafta. Vladimir Putin’in şiddet yoluyla daha doğuda yeni bir Demir Perde dikmesini izlerken Berlin Duvarı’nın kan dökülmeden çöküşünün 25. yıldönümünü kutluyoruz. Düzinelerce Rus tankının ve kamyonlar dolusu askerin sınırı geçerek Ukrayna’ya girdiği haberleri zihinlerde karanlık ve eski anıları canlandırıyor. İnsanlar 1956 Macaristan ve Çekoslovakya 1968 kabuslarını hatırlıyor. Üstüne üstlük eski Duma üyesi ve Putin’in müttefiği Sergey Markov’un bir söyleşide Estonya ve Letonya’nın da Moskova’nın kontrolü altına girebileceğini söylediği iddia ediliyor.

Ama dikkat Bay Putin : hala geçerli olan emsal Demir Perde’nin temelli yıkıldığı 1989 yılı. Eski Varşova Paktı ülkelerinin çoğu –en başta Polonya, Baltık cumhuriyetleri ve eski Doğu Almanya- şu anda refah içindeki demokrasiler. İşte 1989 yılından ve onu takip eden çeyrek asırdan çıkarılan dört ders :

—Avrupa Birliği başarılı olabilir : “21. yüzyılın kapitalist demokrasileri nasıl yönetilmemeli ?” sorusu sorulduğunda akıllara Avrupa Birliği geliyor. Ekonomisi durağan, siyasal meşruiyet arayışı içinde, kolektif hareket etme zorunluluğu yüzünde işleyişi yavaşlamış ve hantal bir bürokrasiye sahip. Ama aynı küflü, bürokratik, heyecan vermeyen Avrupa Birliği Marshall Planı’ndan bu yana en başarılı demokratik geçişi sağladı. Avrupa örneği ve onun cömertliği olmadan bu tarihsel dönüşüm mümkün olmazdı : kritik geçiş yıllarında Doğu Avrupa toplumlarını ve siyasal elitini demokratik ve ekonomik reformlara uymaya AB üyeliği ihtimali ikna etti.

Önümüzdeki aylarda ve yıllarda Avrupa’nın hamleleri yine belirleyici olacak. Giderek dövüşken hale gelen Kremlin’i çevrelemek için tek yol Ukrayna’nın güçlü, müreffeh, kendini savunabilen ve AB ile daha da bütünleşmiş bir ülke haline gelmesi. Bu uzun ve zorlu bir süreç olacak. Ama Avrupa’nın doğu kanadında kan dökmeye devam eden Rusya’nın çevrelenmemesinin faturası daha da ağır olacak.

—Tarih kader değil : Almanya ve Fransa’nın barış içinde bir arada yaşaması asırlık düşmanlıkların savaşları kaçınılmaz kılmadığını gösteriyor. Ama IŞİD ve Vladimir Putin çağında tarihin tekerrür etmediği unutulabiliyor. Polonya-Ukrayna ilişkileri mükemmel bir örnek. Ukrayna’nın doğusuyla yoğun etnik, tarihsel ve dilsel bağları yüzünden Rusya’nın geri adım atmasının imkansız olduğunu sıkça duyuyoruz. Rusya gibi Polonya’nın da Ukrayna’nın batısıyla derin bağları var. Ama Polonya bu ülkeden toprak talebinde bulunmuyor. Polonya entelejensiyası henüz muhalefette ve sürgünde olduğu dönemde ülkelerinin ancak Ukrayna üzerinde toprak talebinden vazgeçerse demokrasi olacağı yönünde tarihsel bir karar aldı. Polonya Ukrayna’yı istila etmek yerine onun en yakın müttefiği ve savunucusu oldu. Günün birinde demokratik bir Rusya da komşusuyla iyi ilişkiler geliştirebilir. Nitekim Rusya’nın –on yıllar sürse de- demokrasiye geçişinin önkoşulu Ukrayna’nın bağımsızlığını kabul etmesidir.

—Özelleştirme yetmez: Berlin Duvarı çöktüğünde en önemli mesele komünist otoriterlikten pazar demokrasisine nasıl geçileceğiydi. Özelleştirme geçiş sürecinin vazgeçilmez bir parçası olmakla beraber yeterli olup olmadığı tartışma konusuydu. Rusya’nın yaşadığı sıkıntılara bakarak özelleştirmenin yeterli olmadığını öğrendik.

Rus reformcular 1996 devlet başkanlığı seçimlerini komünistlerin kazanması ihtimali karşısında bir özelleştirme planı hazırladılar. Bu plan yüzyılın en büyük yağmasına dönüştü. Planın iyi niyetli bazı mimarlarına göre özel mülkiyet sayesinde pazar reformundan geri adım atılamayacaktı. Mülk sahipleri mülkiyet hakkını güvence altına alan liberal düzenlemelerin öncülüğünü yapacaklardı. Ama böyle olmadı. Nitekim Vladimir Putin Kremlin’e gelir gelmez liberal demokrasiyi savunan işadamı Mihail Hodorkovski’yi hapse attırdı ve mal varlığına el koydu. Hukukun üstünlüğü, geniş halk desteği ve örgütlü sivil toplum olmadığında özel mülkiyet dağıtıldığı gibi kolayca geri alınabiliyordu.

—Örgütlü sivil toplumun yaşamsal önemi : Son 25 yılda Orta Avrupa ve eski Sovyetler Birliği’nde siyasal tercihler bölgenin kendisi kadar çoğul olmakla birlikte değişmeyen bir şey vardı. Güçlü ve iyi örgütlenmiş sivil toplumun bulunduğu değişime kararlı ülkelerde geçiş başarılı oldu. Polonya başarısını büyük ölçüde Katolik Kilisesi ve Dayanışma sendikasının gücüne borçluydu. Buna karşılık komünizmin çöküşünün ardından Rusya’da atomize olmuş ve güvensiz bir sivil toplum ortaya çıktı. 21. yüzyılın başında bazı gözlemciler bunun önemli olmadığını düşünüyorlardı. Putin Ruslar’ın Pinochet modeli (otoriter siyaset ve pazar reformları) adını verdikleri sistemi uyguluyordu. Sistem bir süre için –en azından bazı ekonomik göstergelere göre- başarılı göründü. Ama Rusya bugün otoriter ve giderek içine kapanan, üstelik savaşsız yaşayamayan bir hısızlar düzenine dönüşmüş durumda.

Rusya’nın geldiği bu nokta Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” -liberal pazar demokrasisinin bilinen en iyi siyasal ve ekonomik sistem olduğu- tezine inananlar için önemli. Ama liberal demokrasiyi kısa sürede kurmanın bilinen bir yolu yok. Yukarıdan veya dışarıdan dayatmak ise neredeyse imkansız. AB gibi dış aktörler önemli bir rol oynayabilirler ve oynadılar. Ama son kertede diktatörler kendi halkları tarafından yenilgiye uğratılıyor ve demokrasinin temelleri içerde atılıyor.

1989 yılı ne kadar da coşkuluydu. Ama şimdi kasvet hakim. Bugün demokratik devrimlerin başarı şansı azalmış gibi : işte Arap Baharı ve Ukrayna’nın Portakal Devrimi. 1989’dan önce 1956, 1968 ve 1981 (Polonya’da “Dayanışma” devrimini bastırmak için sıkıyönetim ilanı) vardı. Berlin Duvarı’nın çöküşünün öğrettiği en önemli ders sonunda başarmak için yıllarca yenilmenin gerektiğiydi. O başarı kalıcı oldu.

Bunun doğruluğundan kuşku duyanlar olabilir. Ama bilin ki Putin buna inanıyor. Saldırganlığı gücüne bakarak gurur duymasından değil, rejiminin ne denli kırılgan olduğunu bilmesinden kaynaklanıyor. Mütevazi silahları ve yara almış ekonomisiyle Ukrayna’nın demokratları gözümüze zayıf görünebilirler. Ama Putin onları Rus demokratlarına ilham veren bir tehdit olarak algılıyor. Putin –Berlin Duvarı gibi- Kremlin duvarlarının da ne kadar kırılgan olduğunu bildiği için yeni bir demir perde örmeye çalışıyor.

Chrystina Freeland

(Kanadalı Siyasetçi)

Çeviri : Dr. Ömer Aytek Kurmel

Cherkessia.net, 19 Kasım 2014

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar