Haber / Yedi düvelin varisidir ama Canlar Ülkesi’ne sandık kurdurtmaz!
13:36 25 August 2014

Abhazya’daki seçimler için Türkiye’de de sandık kuruldu. Ancak Gürcistan lobisinin isteği ile İçişleri Bakanlığı devreye girdi. Ama bu durum Dışişleri Bakanlığı’nın hesabına yazılacaktır. Ve, Türk Dışişleri’nin küçük sularda boğulduğuna dair son örnek de değil.

Aslında Ahmet Davutoğlu’nun dış politika notu yerine ‘paralel yapı’ ile mücadelede Başbakan Tayyip Erdoğan’la tutturduğu yüksek senkronizasyondan dolayı başbakanlık koltuğuna terfi etmiş olması nedeniyle dışişlerinin sicilini tartışmak bana çok da anlamlı gelmiyor. Yine de Davutoğlu’nun bağlılığını sunduğu konuşmasında “12 yıl önce ‘hasta adam’ muamelesi gören bir ülke ayakları üzerinde yükselmiştir… Asırların derinliğinden gelen ve kıyamete kadar sürecek olan bir hak mücadelesinin adıdır AK Parti.. Devletimizi bir fetret devrini kapatarak tekrar inşa eden hareketin adı da AK Parti’dir” diyerek çizdiği vizyonun üzerinde yükseldiği enkazı görmemek de sorumlu bir gazetecilik sayılmaz. Ben tam da yıllık iznimin bitiminde Davutoğlu’nun haritada Ankara’ya saplayıp daire çizdiği o meşhur pergelin kapsama alanında son yılların bilançosuna dalacaktım ki telefonlarım çalmaya başladı. Arayan Abhaz dostlarımdı. Dün Abhazya, halkın istifa baskısına boğun eğen Aleksander Ankvab’ın yerine yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandık başındaydı. Türkiye’deki Abhazlar da İstanbul’da sandık kurmuş ama devletin kolluk güçlerince engellenmişti. Çalan telefonlarımın sebebi buydu.

SİYASİ CİNLİĞİN SEVİMSİZ SONU

Bazen Ortadoğu gibi çok faktörlü büyük dosyaları anlamak zordur ama küçük coğrafyaların iki bilinmeyenli denklemlerine bakmak dış politikanın genel ruhunu kavramanızı sağlar. Bu biraz iş tutma biçimiyle, biraz da içini dolduramadıkları ‘bağımsız’ dış politikanın bağımlı yanlarıyla ilgilidir. Kosova’nın bağımsızlığını tanımak için ABD’yi bir soluk geriden izler ama Abhazya’nın bağımsızlığını tanımaya sıra gelince ‘toprak bütünlüğü’ ilkesine sarılır. Kafkasya’yı sahiplenir ama burada Amerikan çizgilerini aşamaz. Seçim zaferini vakti zamanında Osmanlının at koşturduğu yedi düvele armağan eder ama her bakımdan Türkiye’ye mahkum olan Gürcistan gibi küçük bir devletin Karadeniz’in uluslararası sularında Türk gemilerine el koymasını sineye çeker. Buna karşılık Abhaz ve Çerkes diasporasını tamamen küstürmemek için siyasi cinliklere başvurur.

Dün o cinliklerden birinin bu ülkeye hizmetleriyle övünen bir halkı nasıl rencide ettiğini bir kez daha gördük. Abhaz Dernekleri Federasyonu (ABHAZ-FED) Başkanı Cengiz Koç’tan edindiğim bilgilere göre ABHAZ-FED, Türkiye’deki Abhazya pasaportu taşıyan insanların anavatanlarındaki seçim için oy kullanmalarının sağlanması için Dışişleri Bakanlığı’nın Kafkasya Masası’na başvurdu. Yetkililer “Yasal olarak böyle bir müracaatta bulunursanız Türkiye, Abhazya’yı resmen tanımadığı için ret yanıtı vermek zorunda kalırız ama fiilen böyle bir organizasyonda bulunursanız sorun olmaz” diyerek yol gösterdi. Bazı milletvekilleri de Dışişleri ile temasa geçti ve aynı yanıtı aldılar. Sözlü güvenceler üzerine ABHAZ-FED, haziranda Abhazya hükümetine “Vatandaşlığı bulunan Türkiye’deki Abhazlar olarak oy kullanmak istiyoruz. Bunun için yasal düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz” diye başvuruda bulundu. Abhazya Parlamentosu temmuzda gerekli yasal düzenlemeyi yaptı ama Sohum yönetimi Türk Dışişleri’nden de yazılı izin olması gerektiğini bildirdi. ABHAZ-FED “Türkiye, Abhazya’yı tanımadığı için yazılı izin mümkün değil ama sözlü izin üzerinden organizasyon yapılacak” yanıtını verdi. İstişareler neticesinde Abhazya Yüksek Seçim Kurulu Moskova ve Çerkesk dışında yurtdışında 6 nolu sandığın İstanbul’da kurulmasına karar verdi. Kurul İstanbul’a teknik heyet gönderdi ve hazırlıklar başladı. Seçimden iki hafta önce Kadıköy Kaymakamlığı’na yazılı bildirimde bulunuldu. 22 Ağustos Cuma günü saat 21.15’te kaymakamlıkDışişleri’nden izin alınması gerektiğini bildirdi. Dışişleri ile yapılan görüşmelerden çıkan netice kaymakamlıkla paylaşıldı ve bir dizi görüşmeler yapıldı. Ardından Kadıköy Emniyeti’ne çağrılan ABHAZ-FED yetkililerine Dernekler Masası’nın tutanak tutacağı ve kurumun kapatılabileceği uyarısı yapıldı. Abhazlar tutanak tutulmasını ve olası mahkeme sürecini göze alarak Kadıköy’deki Abhazya Temsilciliği’nde sandığı kurdu. Dün saat 08.00’de açılan sandıkta Abhazya pasaportu taşıyan 1800 kişiden henüz 60’ı oy kullanmışken temsilcilik polis baskınına uğradı. Mahkeme kararı ile suç malzemelerine el konulacağı belirtildi.

Hakim kararına göre polis, 23 Ağustos’ta “Şüpheliye ait suç delillerinin elde edilmesi ve şüphelinin yakalanması için arama kararı verilmesi, arama sonucu suç delillerine el konulup kriminal inceleme yapılması için karar verilmesini talep etti. Nöbetçi hakim de suç eşyasına el konulup kriminal inceleme yapılmasına izin verdi. Hafta sonuna sıkıştırılmış bir operasyon! Sakarya Milletvekili Engin Özkoç suç eşyası diye nitelenen oy sandığa sarılarak polise direnirken yüzlerce Abhaz dışarıda toplanarak durumu protesto etti. Özkoç suç eşyasına sarılmış haldeyken telefonda bana tepkisini şöyle dile getirdi: “Bu, Abhazya vatandaşlarının hakkı.

Görüş bildirme hakkını kim gasp edebilir? Sandık ve pusula nasıl suç eşyası sayılabilir? Suç varsa tutanak tutulur ve yasalar karşısında bunun hesabı verilir. Ama bize göre bu suç değil. Biz öncesinde bu konuyu Dışişleri ile görüştük, gerekli bildirimlerde bulunduk ve ona göre hazırlık yaptık.” Sonunda polis 4 saat sonra tutanak tutup içinde kullanılmış oylarla birlikte sandığı alıp gitti. Abhazlar ise yedekteki sandığı çıkartıp oy kullanma işlemini sıfırdan tekrarladı. Gün bitmeden üst mahkemeye yapılan itiraz Abhazlar lehine sonuçlandı ve sandığın iadesine karar verildi. ‘Suç eşyası’ sandık aklanmış oldu ama acul diplomasi bir kez daha kümeye düştü.

GÜRCİSTAN MÜDAHALESİ

Neden Dışişleri’nin sözlü olurundan sonra İçişleri üzerinden taş koyuldu? Abhaz temsilcilerinin bana söylediğine göre Gürcistan, Türk Dışişleri’ne sandığın kurulmaması konusunda nota verdi. Türk Dışişleri de ‘derneklerin bu tür bir çalışma yapmasına anayasal açıdan bir engel olmadığını’ kaydetti. Bunun üzerine geçmişte pek çok olayda olduğu gibi Gürcistan lobisi devreye girdi. Dışişleri’nin İçişleri’nin aldığı önlemler üzerinde nasıl tecelli etti emin değiliz ama çıkan netice Dışişleri’nin hesabına yazılacaktır. Bu, Türk Dışişleri’nin küçük sularda boğulduğuna dair son örnek de değil. 2013’te TRT’nin 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği’ne davet ettiği Abhazyalı çocuklar, Gürcistan’ın tepkisi üzerine alevlenen Dışişleri’nin müdahalesiyle mağdur edilmişti. Diaspora, programdan çıkartılan minik misafirleri onurlandırmak için Akyazı’da alternatif şenlik düzenlemişti. Ankara’nın bunun gibi çok sayıda yaralayıcı tercihleri ve zikzakları oldu.

Mesela 1992’de bağımsızlık ilanının ertesi günü ilk olarak Ankara’nın kapısını çalan Abhazya lideri Vladislav Ardzınba otel odasında bekletildi ve kendisine randevu verilmedi. 2007’de halefi Sergey Bagapş’ın Dışişleri ile istişare edilerek planlanmış Türkiye ziyareti son dakikada iptal ettirildi. Bunların hepsi Türkiye’ye sadakatleriyle onur duyan Abhazlar açısından onur kırıcıydı. Davutoğlu’nun 2010’da Abhazya ile ilgili açılım vaadi de boş çıkmanın ötesinde diplomatik skandala yol açmıştı.

Küçük ülkeye karşı oldubittici ve ikircikli politikaların yol açtığı rezalet belki ‘büyük’ devletin gölgesinde karanlık bir nokta olarak kaybolur ama bunların makromize edilmiş versiyonlarının Ortadoğu sokaklarında görüldüğü üzere bariyerlere toslaması ve ülkeyi rezil etmesi mukadderdir. Küçük suda yüzemeyen adamın okyanus tutkusu böyle bir şey…

Fehim Taştekin

radikal.com.tr

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar