Haber / Slovaj Zizek: WikiLeaks Özgürlük Yanılsamasına Karşı Gözlerimizi Nasıl Açtı?
16:17 20 June 2014

WikiLeaks imkânsız bir rüyanın peşinde mi? Kesinlikle değil ve bunun kanıtı da dünyanın onların ifşalarının ardından zaten değişmiş olduğudur.

Çağımızın önemli olaylarını mimleyen yıldönümlerini hatırlıyoruz: 11 Eylül (yalnızca 2001 İkiz Kuleler saldırısı değil, aynı zamanda Şili’de Allende’ye karşı 1973’teki askeri darbe), Normandiya Çıkarması vs. Belki başka bir tarih de buna eklenmeli: 19 Haziran.

Çoğumuz gün boyu temiz havayı ciğerlerimize çekmek için gezintiye çıkmak isteriz. Bunu yapamayanlar için iyi bir sebep olmalı – belki onlara engel olan bir işleri vardır (madenciler, denizaltı personelleri) ya da maruz kalınmasının ölümcül bir tehlike yarattığı ilginç bir hastalıkları.

Bugün, 19 Haziran, Julian Assange’ın bu haktan mahrum bırakılışının ikinci yılını mimliyor: Assange, temelli olarak Londra’daki Ekvador elçiliği binasına hapsedildi. Apartmandan çıkacak olursa, anında tutuklanacak. Assange bunu hak edecek ne yaptı? Bir bakıma, otoriteler anlaşılabilir: Assange ve ispiyoncu meslektaşları sık sık vatan haini olmakla suçlanırlar, fakat (otoritelerin gözlerinde) bundan daha da kötüsüdürler.

Assange kendine “halkın casusu” adını verdi. “Halk için casusluk” basit bir ihanet değildir (ki bunun dışında düşmana sırlarımızı satan bir çifte ajan anlamına gelir); çok daha radikal bir şeydir bu. Amacı sırları kamuya açmak olduğundan, casusluğun ana ilkesini, gizlilik ilkesinin altını oyar. WikiLeaks’e yardım eden insanlar artık, özel şirketlerin (bankalar, tütün ve benzin şirketleri) illegal eylemlerini kamu otoritelerine ifşa eden ispiyoncular değildir; onlar bu kamu otoritelerinin kendisini daha geniş bir kamuya ifşa ederler.

WikiLeaks’ten gerçekten hiçbir şey öğrenemedik, bunun doğru olacağına ihtimal de vermedik – fakat genelin bilmesiyle ötekinin somut datalar elde etmesi aynı şeydir. Bu biraz birinin cinsel partnerinin oynaştığını bilmek gibidir. Bunun soyut bilgisi kabul edilebilir, fakat biri buğulu detayları öğrendiğine, ne yaptıklarının resmini gördüğünde acı ortaya çıkar.

Bu tür gerçeklerle karşı karşıya kaldığında, her dürüst ABD vatandaşının derin biçimde utanması gerekmez mi? Şimdiye kadar, sadece vatandaşın davranışı ikiyüzlü bir inkâr oldu: gizli failler tarafından yapılan bu kirli işleri görmezden gelmeyi tercih ettik. Bundan böyle, bilmiyormuş gibi yapamayız.

WikiLeaks’i Amerikan karşıtı bir fenomen olarak görmek yeterli değildir. Çin ve Rusya gibi devletler ABD’den çok daha baskıcıdır. Bir Çin mahkemesinde Chelsea Manning gibi birine neler olacağını düşünün. Her hâlükârda hiçbir açık duruşma olmayacaktır; Manning kaybolacaktır.

ABD mahkûmlara vahşice muamele etmez – teknolojik üstünlüğünden ötürü, sadece açıktan vahşi bir yaklaşıma ihtiyacı yoktur (ki bu ihtiyaçtan daha çok uygulanmaya hazırdır). Fakat bu, ABD’nin özgürlüğümüz için Çin’den daha büyük bir tehdit olmasının sebebidir: kontrol araçları böyle idrak edilmez, ancak Çin vahşeti açıkça gösterilir.

Çin gibi bir ülkede özgürlüğün kısıtlanması hiçbir illüzyon olmaksızın herkes için bellidir. Ancak ABD’de, biçimsel özgürlükler garanti altındadır, bu yüzden bireylerin çoğu yaşamlarını özgür yaşarlar ve devlet mekanizmaları tarafından ne ölçüde kontrol edildiklerini bile fark etmezler. İspiyoncular baskıcı rejimleri açıkça ifşa etme yoluyla malumu ortaya koymaktan daha çok önemli bir şey yaparlar: özgür olarak yaşadığımız bir durumun altında yatan özgür olmama halini kamuya sunarlar.

2002 Mayısına dönersek, New York Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının ilkel sinyalleri farenin beynine doğrudan aktarabilen – bilim insanlarının uzaktan kumanda gibi bir direksiyon mekanizması vasıtasıyla farenin hareketlerini kontrol etmesine imkân tanıyan- bir bilgisayar çipini taktıkları haberi olmuştu. İlk kez, yaşayan bir hayvanın özgür arzuları dış bir makine tarafından ele alınmış oldu.

Etkin bir şekilde dışarıdan karar verilen hareketlerini talihsiz fare nasıl deneyimledi? Hareketlerinin yönlendirildiğinin tamamen habersiz miydi? Belki de Çin vatandaşları ile bizim, Batılı, liberal ülkelerin özgür vatandaşlarının arasındaki fark burada yatmaktadır: biz aptal fareler hareketlerimizin nasıl izlendiğinden bihaber etrafta dolanırken, Çinli insan-fareler en azından kontrol edildiğinin farkındalar.

WikiLeaks imkânsız bir rüyanın peşinde mi? Kesinlikle değil ve bunun kanıtı da dünyanın onların ifşalarının ardından zaten değişmiş olduğudur.

ABD’nin ve diğer büyük güçlerin yasadışı etkinlikleri hakkında yalnızca biz çok şey öğrenmedik. WikiLeaks’in ifşaları yalnızca gizli servisleri savunmaya geçirmedi ve onları kontrol etmek için mevzuat hükümleri çıkarmadı. WikiLeaks bundan daha fazlasını başardı: milyonlarca sıradan insan yaşadıkları toplumun farkına varmış oldu. Bundan sonra bizim sessizce sorun olarak görmeden tahammül ettiğimiz şeyler sorun haline geldi.

Bu yüzden Assange çok fazla zarara sebep olmakla suçlandı. Ancak WikiLeaks’in yaptığında hiç şiddet yok. Çizgi filmlerdeki klasik sahneyi hepimiz biliriz: karakter uçuruma varmıştır, fakat ayaklarının altında zemin olmadığını görmezden gelerek koşmaya devam etmektedir; yalnızca aşağı baktıklarında ve uçurumun farkına vardıklarında düşerler. WikiLeaks’in yaptığı da yalnızca iktidardakilere aşağı bakmayı hatırlatmasıdır.

Medya tarafından beyni yıkanan çok sayıdaki insanın WikiLeaks’in ifşalarına yönelik tepkisi Altman’ın filmi Nasville’in sonundaki şarkının hatırda kalan dizeleriyle en iyi biçimde özetlenebilir: Özgür olmadığımı söylüyorsun, ama bu beni tedirgin etmiyor.” WikiLeaks de bizi tedirgin etmiyor. Ve maalesef, birçok insan bundan hoşlanmıyor. (SZ/HK)

 

* Çeviren: Can Semercioğlu

* Kaynak: The Guardian

http://bianet.org/

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar