Haber / Gezi’den önce, Gezi’den sonra
15:56 29 May 2014

Gezi Parkı eylemlerinin başlangıç tarihi üzerinden yaklaşık bir sene geçti. Bu süre zarfından konu gündemden hiç düşmedi, neredeyse geziden bahsetmeden cümle kurulamaz bir siyasi, entelektüel atmosferi soluyoruz bir senedir.

Birinci yıl dönümü yaklaşırken Gezi Parkı eylemleri yeniden siyasetin ve medyanın gündeminde.

Türkiye tarihini derinden etkileyeceği hemen herkes tarafından kabul edilen Gezi Parkı eylemleri ile ilgili AljazeeraTürk içerikli bir dosya hazırladı. Farklı kesimlerden akademisyenler ile yapılan söyleşiler ve makalelerin yanında görsel malzeme ile de beslenen dosyayı “Gezi”yi birinci yıl dönümünde yeniden değerlendirmek adına alıntılıyoruz.

Bir yıl önce Türkiye tarihinin en büyük gösterilerinden biri gerçekleşti. İstanbul’daki Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesiyle başlayan protesto gösterileri, kısa sürede hükümet karşıtı eylemlere dönüştü. 80 ilde düzenlenen gösterilerde biri polis 8 kişi hayatını kaybetti. Siyasetin gündemini hâlâ meşgul eden bu eylemler, kimlerine göre “bir devrim”, kimilerine göreyse “darbe girişimi”.

Gezi: Küçük burjuva hoşnutsuzluğu

‘Beyaz Türkler’ muhafazakarlaşıyor diyen Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’e göre Türkiye’de işçi sınıfı bitti. Öğün, 1 Mayıs ve Gezi eylemlerini ‘küçük burjuva hoşnutsuzluğu’ diye tanımlıyor.

Türkiye üzerine yapılan sosyolojik analizlerde karşımıza çıkan önemli aktörlerinden bir tanesi Beyaz Türkler. Özellikle son on yılda sıklıkla kullanılmaya başlanan kavram kimine göre sınıfsal dayanaktan yoksun bir söylem, kimine göreyse Türkiye’yi anlamak için önemli bir kavram.

Peki, kim bu Beyaz Türkler? Türkiye’nin sosyolojik yapısında nerede konumlanıyorlar? Beyaz Müslümanlar ve Kürtler de var mı? Aralarında nasıl bir ilişki var? Maltepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve AB Bölümü Başkanı, siyaset bilimci Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’le “Beyaz Türk”lüğü, toplumun diğer kesimleriyle ilişkilerini, seçim sürecini ve Türkiye’nin politik yapısını konuştuk.

Siz Beyaz Türk’ün bir kavram değil, imge olduğu görüşündesiniz. Kimdir Beyaz Türk?

Beyaz Türk kavramı esasında bir gazetecilik terimi ve çok popüler oldu son zamanlarda. Özünde bir kültürel ayrıma işaret ediyor. Kendisini bir takım toplumsal kirlerden korumaya çalışan ve saflığını muhafaza etmeye çalışan bir kültürel refleks ve ayrımcılığı ifade ediyor. Şimdi artık sınıflar eskisi gibi ekonomik olmaktan çıktı ve kültürelleşti. Dolayısıyla Beyaz Türklere bir tür sınıf diyebiliriz.”

Bunların kökleri tarihsel olarak büyük ölçüde orta sınıflardır. Türkiye’de kent soyluların değil, kentlilerin tarihi içerisinde bir zümrenin bir kültürel sevk-i tabiisi (içgüdü) ve şuuru. Bir de tabii kendilerine göre bir farkındalıkları var. ‘Biz farklıyız’ demekle başlıyorlar. Bunların kökleri büyük ölçüde bürokratik oluşumlarda ve orta sınıf profesyonel ‘network’te. Bunlar köken olarak büyük ölçüde bürokrat ve orta sınıf meslek ehli. Mesela bir zamanların doktor, avukat, öğretmen veya mühendis ailelerinin yeni kuşakları.

Devamı için; http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/gezi-kucuk-burjuva-hosnutsuzlugu

 

‘Gezi’nin ardından ümidimi kestim’

Profesör Murat Belge, Gezi olaylarının ardından AKP’den ümidini kestiğini söylüyor. Sol ve Müslümanlar arasında kan davası olmaması gerektiğine inandığını söyleyen Belge, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumu nedeniyle bu yolun kapandığı görüşünde.

Profesör Murat Belge, 1970’li yıllardan bu yana Türkiye Sol Hareketi için hep önemli bir isim oldu. Türkiye’de 1990’lı yıllarda Siyasal İslam savunucularına kurucusu olduğu Birikim Dergisi’nin sayfalarını açtı. Kendi ifadesi ile Türkiye’de Müslümanlarla, Sol’un kan davası gütmemeleri gerektiğini savundu. AK Parti politikalarına zaman zaman verdiği destekle kendi mahallesinden sert eleştiriler aldı. 2010 referandumunda “Yetmez, ama evet” kampında yer aldı. Kürt Sorunu’nun çözümü için oluşturulan Akil Adamlar heyetinde yer aldı. Ne zaman Gezi Olayları patlak verdi, yine kendi sözleriyle AKP’den desteğini çekti. Akil Adamlar grubundan ayrıldı. Kendisini objektif olmaya meraklı olarak tanımlayan Murat Belge bugün Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP’ye sert eleştiriler yöneltiyor. Soma Madeni faciasının yaşandığı gün yapılan bu mülakat Soma Faciası’na ilişkin hükümet tutumununa ilişkin soruları içermiyor. Murat Belge ile 1996 yılından bu yana ders verdiği Bilgi Üniversitesi’ndeki odasında görüştük. Belge’nin son yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine ve daha da geneli Türkiye siyasetine ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlar.

30 Mart seçimlerinin sonucunu siz nasıl okudunuz? Her seçimden sonra “Seçmen şu mesajı verdi” denir. Sizce seçmen ne mesajı verdi?

Gündeme gelen çeşitli yolsuzluk suçlamaları Türkiye halkını etkilemedi. Suçlamalar var ve bu suçlamalara karşı bir davranış biçimi vardı. Bence iddiaları susturma biçimi suçlamaların kendisinden daha vahimdi. Suçlamalara da baktığımızda dünyada bunların beşte biri, onda biri herhangi bir siyasi için yapılsa o siyasinin siyasi hayatı biter. Demek ki Türkiye’de bitmiyor. Buradan bir mesaj çıkarılabilir. Önemli bir şey de AKP’de en fazla oy aldığı seçime göre bir gerileme var. Oysa seçmen sayısı arttı. Görüyorum Başbakan dövüşüyor, bağırıyor, çağırıyor, sırtı duvara dayalı bir adam görünümü veriyor ama seçim sonuçları AKP açısından bir iniş başladığını gösteriyor. Bu iniş ne kadar sürer bilinmez.

Devamı için: http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/gezinin-ardindan-umidimi-kestim

 

Taraftarın Gezi’si: İstanbul United

Gülengül Altınsay

Gezi vesilesiyle farklı farklı insanlar, farklı farklı bayraklarla ya da bayraksız bir araya geldi. O güne kadar kim inanırdı ki Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Bursalısı omuz omuza verecek, aynı şarkıları söyleyecek?

Her şey o gün başladı. 28 Mayıs’ta doğum günümü kutluyorduk Taksim’e yakın bir yerde. Bir ara Gezi Parkı’nda olayların olduğu haberi geldi. Anlaşılan Taksim Parkı’na AVM yapılmasına karşı eylem yapılıyordu. Tabii polisler de bu eyleme karşıydı.

Doğum günümü gaz yiyerek ve barikatlar arasında dolaşarak bitirmiştim ama hiçbirimiz işlerin bu kadar büyüyeceğini o an öngörememiştik.

Ve Gezi olaylarının başlamasının üzerinden tam bir yıl geçti.

Baskı tepki doğurdu

Kendine göre “Bağzı şeyler”in kendilerinin fikri alınmadan değişmesini (ya da değişmemesini) isteyen herkes Gezi vesilesiyle içini döktü, kendini değerli hissetti. Dahası birlikten kuvvet doğduğunu öğrendi. En önemlisi Gezi vesilesiyle farklı farklı insanlar, farklı farklı bayraklarla ya da bayraksız bir araya geldi, hatta dayanıştı.

O güne kadar kim inanırdı ki Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Bursalısı kaynaşacak, omuz omuza verecek, aynı şarkıları söyleyecek?

Devamı içinhttp://www.aljazeera.com.tr/gorus/taraftarin-gezisi-istanbul-united

 

Yargıda ‘Gezi’

Gezi davalarının sanıkları arasında özellikle öğrenciler var. Olaylar sırasında yaralılara yardım eden doktorlar da yargılananlar arasında. Hayatını kaybeden gençlerin dava ve soruşturmaları devam ediyor.

İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Türkiye genelinde Gezi eylemlerine 2.5 milyon kişi katıldı. Yaklaşık beş bin kişi gözaltına alındı. Yüzlerce kişi hakkında dava açıldı. Hakkında dava açılanların önemli bir bölümü üniversite öğrencisi. Olaylar sırasında yaralılara yardım eden doktorlar da yargılananlar arasında. Kamuoyunun dikkatle takip ettiği davalar ise ölen gençlerin davaları oldu. Bu davaların sanıkları arasında polisler var.

Dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz

Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran’da Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında, bir ara sokakta dövüldü, hastaneden kas gevşetici verilerek gönderildi. Sonrasında geçirdiği iç kanama yüzünden komaya giren Korkmaz 38 gün sonra öldü. Dördü polis sekiz sanık hakkında dava açıldı. Biri polis beş sanık tutuklu yargılanıyor. Saldırının meydana geldiği sokaktaki ve işyerlerindeki kameraların görüntülerine ulaşmak zor oldu. Jandarma kriminalde yapılan incelemede hard diskin, hem polise teslim edilmeden hem de bilirkişideyken format atılarak silindiği tespit edildi. Ancak jandarmanın, fırının güvenlik kamerası görüntülerini kurtarmasıyla Korkmaz’ın dövüldüğü anı gösteren görüntüler ortaya çıktı. Dava güvenlik gerekçesiyle Kayseri’de görülüyor. Son duruşmada görgü tanığı bütün sanıkları teşhis etti.

Devamı için; http://www.aljazeera.com.tr/haber/yargida-gezi

 

Taksim Meydanı’na ne yapılacak?

Eylemlere sahne olan Taksim Meydanı ne olacak? Bu soruya net bir yanıt verilemiyor. Danıştay, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ni mayıs ayında iptal etti. Ama yerine ne yapılacağı henüz bilinmiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin birkaç gün içinde projeyle ilgili açıklama yapması bekleniyor.

Danıştay 6. Dairesi’nin Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ni iptal kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) meydan için yeniden çalışma başlattı. İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın danışmanı Cengiz Öztürk, meydanla ilgili detaylı çalışmaların sürdüğünü, tamamlandığında kamuoyuna açıklanacağını söyledi. Öztürk, “Çalışmaların bitmek üzere olduğunu söyleyebilirim, birkaç gün içinde açıklama yapabiliriz” dedi.

‘Taksim’de çılgın proje olmayacak’

Projenin iptali için davayı Mimarlar Odası açmıştı. “Konu aslında hukuken sona ermiştir. Taksim’de bir çılgın proje, bir ihya olmayacaktır” diyen Genel Sekreter Ali Hacısalihoğlu, alternatif projeler konusunda önyargılı olmadıklarını söyledi. Taksim’in, İstanbul’un ve ülkenin en önemli meydanı olduğunu belirten Hacısalihoğlu, “Orada aydınların, emekçilerin anıları var. Taksim’in özgül ağırlığı buradan geliyor. Taksim’in işte bu özgül ağırlığını bozmayacak, hafızasını silmeyecek her türlü proje bizim kabulümüzdür” dedi.

#kesinbilgi mi #yayalım mı?

Gezi Parkı eylemlerini Türkiye sosyal medyadan takip etti. Beraberinde sosyal medyada kutuplaştı, kavgalar etti, davalık oldu. Gezi sonrasındaki her olay sosyal medyada kaos yarattı. Sosyal Medya Savaşları kitabının yazarı Ümit Sanlav’la bu durumu konuştuk.

Yıldız Teknik Üniversitesi Basın Danışmanı Ümit Sanlav, Sosyal Medya Savaşları kitabında Türkiye’nin son dönemine damgasını vuran Twitter ve Facebook gibi platformların gücünü inceliyor. Sanlav’la Gezi protestolarından sonra Soma’da da tekrar kitleleri etkileme gücünü ortaya koyan sosyal medyanın durumunu konuştuk. Sanlav sahte hesaplarla yaratılan karşılıklı savaşın bir kaos yarattığı görüşünde.

Sosyal medya neden bir savaş alanına dönüştü?

Aslında Türkiye’de demokrasi sadece sandıkla gelmez zihniyeti var. Topyekun bir savaş halindeler şu an. En son İngiltere ve Almanya basınında ortaya çıkan bir gelişme var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı ciddi bir savaş halindeler. ‘Cehenneme git’ demeye varacak kadar cüretkâr olabiliyorlar. Bunlarla aynı kafada bazı insanlar var, özellikle dışarıya karşı ‘Bakın Türkiye’de Amerika, Almanya ve Türkiye’deki işbirlikçileriyle birlikte hareket ediyorlar.’ Ben bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda en büyük gücü sosyal medyadan alıyorlar. Sosyal medyada örgütleniyorlar ve sosyal medyayı bir avantaj olarak kabul ediyorlar.

Devamı için; http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/kesinbilgi-mi-yayalim-mi

 

http://aljazeera.com.tr/

 

 

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar