Haber / AB süreci artık daha zorlu
18:15 Dün

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partilerin güç kazanması gözleri tekrar Avrupa Birliği’ne çevirdi. Türkiye’de sıkça gündem lan  “Avrupa Birliği’nden uzaklaşıyor muyuz” tartışmalarının ışığında AljazeeraTürk için değerlendirmelerde bulunan Sinan Ülgen “AB süreci artık daha zorlu” diyor.

AB süreci artık daha zorlu

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partilerin zaferi Türkiye için kötü haber. Bundan sonra AP içinde Türkiye ile müzakerelere son verilmesi çağrılarını daha sık duyacağız.

Hafta sonu yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, milliyetçi ve aşırı sağ partiler Avrupa sahnesinde bugüne kadarki en ciddi başarılarını sergilediler. Fransa’da Ulusal Cephe yüzde 25 oranını yakaladı, Danimarka’daki Halkın Partisi ise yüzde 26.7 ile birinci parti oldu. Neo-Nazi olarak adlandırılabilecek ırkçı partilerden Jobbik Macaristan’da yüzde 14.7, Altın Şafak ise Yunanistan’da yüzde 9.4 elde etti. Siyaseten bu partilerden daha farklı bir gündeme sahip ancak Avrupa’ya kuşku ile yaklaşan İngiliz Bağımsızlık Partisi-UKIP ise bu ülkede yüzde 27.5’luk oy oranı ile birinci oldu.

Yeni Avrupa Parlamentosu, AB’de bundan sonraki beş yılın gündeminin belirlenmesinde rol oynayacak. Ama bunun, parlamentonun aynı zamanda zaten sıkıntıda olan Türkiye-AB ilişkilerine de etkisi olacak. Öncelikle AP içinde aşırı sağ ve milliyetçi grupların ağırlığının artması Türkiye açısından kötü haber. Aslında normalde böylesi bir gelişmeden katılım müzakerelerinin geleceği açısından öyle o kadar da çok kaygılanmaya gerek olmazdı. Zira AP’deki koltuk dağılımına yönelik ilk tahminler aşırı sağ partilerin 751 koltuktan 108’ini alacaklarına işaret ediyor. Dolayısıyla ilk bakışta aşırı sağ partilerin AP’nin karar süreci üzerindeki etkilerinin nispeten sınırlı olacağı ifade edilebilir.

Ancak son dönemde Türkiye, AP içinde önemli bir zemin kaybına uğradı. Demokrasi alanındaki eksikler, hukukun üstünlüğünün zarar görmesi, AP içinde Türkiye’ye olumsuz bakanların elini güçlendirdi. Hatta geçmişte Türkiye’ye destek olan Liberal Grup bile Türkiye ile müzakerelerin dondurulması çağrısında bulundu. Üstelik seçimler sonrasında AP’deki en büyük grup olma özelliğini koruyan merkez sağ koalisyonu Avrupa Halklar Partisi içinde ağırlık Türkiye’nin üyeliğine karşı çıktıkları bilinen Alman Şansölyesi Angela Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi’nde olacak. Dolayısıyla seçimler sonrasında, AP içinde Türkiye karşıtlığı ile tanınan blokun daha da güçlendiğini söylemek mümkün.

Fransa’daki seçimlerden ilk sırada çıkan Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen’in kampanyasında kullandığı sloganlardan biri “Türkiye’nin tam üyeliğine hayır” idi. Dolayısıyla söz konusu partilerin AP içinde de benzer bir gündemleri olacağını tahmin etmek zor değil. 24 AP üyeliği kazanan Ulusal Cephe’nin de bu kez AP içinde bu kampanyanın öncülüğünü yapmaya devam etmesi beklenebilir.

Neticede bundan sonra AP içinde Türkiye ile müzakerelere son verilmesi çağrılarını daha sık duyuyor olacağız. Müzakerelerin askıya alınması aşamasına gelinmese bile, AP’nin bu şartlar altında Türkiye-AB ilişkilerinin ilerletilmesine katkıda bulunmayacağı gibi sorun yaratacak bir kurum olması sürpriz olmayacak. Örneğin AB’nin Türkiye’ye sağlayacağı mali yardımlar veya Türkiye’ye açılması öngörülen yeni AB programları konusunda yeni AP’nin daha çekingen davranmasını beklemek lazım. Daha genel bir anlatımla, Türkiye-AB ilişkilerinde AP’nin onayının alınmasını gerektirecek her türlü açılım daha zor bir siyasi mücadele gerektirecek.

Üstelik AP içinde Türkiye ile ilgili tartışmalara önderlik edecek bazı siyasi liderler de seçimi kaybetmiş durumdalar. Türkiye’yi yakından tanıyan, destek verse de eleştirse de objektif olmaya gayret eden Liberal Grup’tan Andrew Duff, AP’nin Türkiye raportörü olan Avrupa Halkların Partisi’nden Ria Oomen-Ruijten gibi politikacıların yeni AP’de olmamaları, AP’de Türkiye ile ilgili bir liderlik sorunu yaratabilecek nitelikte.

Ancak Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından belki de daha belirleyici olabilecek bir dinamik, AP seçim sonuçlarının AB ülkelerinin iç siyasetlerine etkileri üzerinden ortaya çıkacak. Örneğin bu seçimlerde elde etmiş olduğu yüksek oy oranı ile Ulusal Cephe bundan böyle Fransa’nın iç siyasetinde belirleyici bir konuma yükseldi. Keza Danimarka’daki Halkın Partisi için de benzer bir saptamada bulunmak mümkün. Dolayısıyla bu partiler, ulusal düzeyde iktidar veya iktidar ortağı olmasalar bile, siyasetin gündemini etkileme imkânına daha kolaylıkla sahip olacaklar.

Bu ülkelerde bundan böyle aşırı sağın gündemini oluşturmuş olan göç karşıtlığı, genişleme karşıtlığı hatta İslam ve Türkiye karşıtlığı gibi konuların ulusal siyasi gündemin daha kabul edilebilir ve hatta gittikçe popülerleşen unsurları olarak karşımıza çıkma tehlikesi bulunmakta. Bu da önümüzdeki vadede zaten Avrupa halkları nezdinde önemli sayılabilecek bir dirençle karşılaşan Türkiye’nin AB üyeliğinin siyaseten daha da zorlaşması anlamına gelecek.

İngiltere’nin açacağı yol Türkiye’ye örnek olabilir

Türkiye açısından bir diğer ilginç gelişme ise İngiltere ile bağlantılı. Bu ülkede AB karşıtlığı ile tanınan ve İngiltere’nin AB’den çıkmasını isteyen UKIP bir seçim zaferi kazandı. UKIP’in elde ettiği bu destek, İngiltere’nin AB üyeliğine devam etmesini de zora sokan bir nitelikte. Mevcut hükümet, İngiltere’nin AB üyeliğinin ülkeye getirisi ve götürüsünü analiz ettikten sonra, Brüksel ile üyelik şartlarını yeniden müzakere edip, müzakere sonuçlarını da 2017 yılında referanduma götürme taahhüdünde bulundu. Ancak UKIP’in elde ettiği bu sonuç, İngiltere’de AB karşıtlığının gittikçe güçlenmekte olduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla 2017 yılında olması beklenen bu halkoylamasında bir “Hayır” oyu çıkması artık sürpriz olmayacak.

İngiltere’nin AB üyeliğinden ayrılması sonucunu verecek bu referandum neticesinde, bir taraftan AB projesi büyük bir yara alacak. AB başta dış politika ve güvenlik politikası, ticaret politikası ve finansal sistem bakımından en önemli üyelerinden birini kaybetmiş olacak. Ancak diğer yandan, Brüksel’in üyelikten ayrılmaya karar vermiş bu eski ortağı ile yeni bir ilişki modeli kurgulaması gerekecek. Zira İngiltere üyelikten ayrılsa bile, Avrupa Tek Pazarının bir parçası olmaya ve başta dış ticaret olmak üzere birçok AB ortak politikasına taraf olmaya devam etmek isteyeceği muhakkak. Bu yakın ilişkinin korunmasının İngiltere gibi önemli bir ülkeyi tamamen dışlamak istemeyen Brüksel tarafından da arzulanacağı söylenebilir. Bu nedenle İngiltere ile AB arasında 2017 sonrasında adına tam üyelik denmeyen ancak tam üye olmadan en ileri bütünleşme seviyesini yansıtan bir “sanal” üyelik modelinin hayata geçirilmesi beklenebilir.

İngiltere ile AB arasında kurulacak bu yeni ortaklık, kendi üyelik süreci tıkanmış bulunan Türkiye’ye AB ile ilişkilerinde yeni bir fırsat penceresi açma potansiyelini taşıyor. Başka bir deyişle Türkiye de İngiltere için tanınan ve tasarlanan bu yeni ortaklığı kendine hedef seçerek, AB ile ilişkilerine yeni bir perspektif ve yeni bir dinamizm kazandırabilir. AP seçimlerinin Türkiye-AB ilişkileri bakımından getireceği bütün olumsuzlukların yanı sıra belki de ilişkileri bugünkü durgunluğundan kurtarabilecek yeni bir açılımı da teşvik edebilecek olması bu nedenle hatırda tutulmalıdır.

Sinan Ülgen

Sinan Ülgen, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi EDAM’ın başkanıdır. ABD Virginia Üniversitesi’nde ekonomi ve bilgisayar mühendisliği dallarından mezun olan Ülgen, Brugge Avrupa Koleji’nde Avrupa Topluluğu konusunda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1990 yılında girdiği Dışişleri Bakanlığı’nda iki yıl boyunca Ankara’da Birleşmiş Milletler dairesinde çalıştı. 1992-1996 yılları arasında ise Brüksel’de Avrupa Birliği nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği’nde görev yaptı, bu dönemde Gümrük Birliği’yle ilgili müzakerelere fiilen katıldı. Daha sonra Türkiye’nin Trablus Büyükelçiliği’nde görev yapan Ülgen 1996 yılı sonunda Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrıldı. Sinan Ülgen’in yerli-yabancı gazete ve düşünce kuruluşları tarafından yayımlanmış çok sayıda makale ve araştırma yazısı bulunmaktadır.

 http://aljazeera.com.tr/

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar