Haber / Stephen Blank: Rusya Faşizme Doğru Yalpalıyor
14:02 5 May 2014

Moskova’nın Ukrayna’yı işgalini yalnızca Rusya-Ukrayna ilişkileri bağlamında ele alırsak Rusya politikasının kritik yanlarını gözden kaçırabiliriz. Sovyet çalışmalarının kurucularından Adam Ulam’ın 1965 yılında tesbit ettiği gibi, Rusya tarihinde reformun önündeki en büyük engel imparatorluktu. Bu durum hala geçerli; ayrıca, Kremlin’in Ukrayna’nın bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünü yok etme girişimleri aynı zamanda Putin’e karşı çıkan Rusya muhalefetini hedef almaktadır. Bu yaklaşım geç dönem Çarlık, Stalin ve Brejnev dönemlerinde uygulanmış ve bugün siyasi başkaldırıyı bastırmak için devletin benimsediği din benzeri milliyetçiliği andıran kampanyanın doruk noktasını temsil ediyor.

Moskova’nın Ukrayna operasyonuyla, medya ve iç muhalefetin baskılanması iç içe yürütülüyor. Moskova Ukrayna’ya korku saldıklarını iddia ettiği neo-Nazilere ve anti-Semitlere ateş püskürse de, kendi medyasında Rus muhaliflerin Yahudi kökenli olduğuna dair spekülasyonlar düzenli olarak yayınlanıyor ve Rus yetkililer yabancı mevkidaşları önünde açıkça Yahudi karşıtı yorumlar yapmaktan kaçınmıyorlar. Görünen o ki, Moskova Yahudi karşıtlığını siyasi bir silah olarak kullanma hakkının sadece kendisine ait olduğunu düşünüyor.

Yahudi karşıtlığı, tırmanan iç baskılar ve dinsel-milliyetçi şovenizmle birleştiğinde geç Stalin ve Brejnev dönemlerini çağrıştırıyor. Ama aslında gördüğümüz faşizmin işaretleridir. Kısa süre önce köşe yazarı George Will Putin’i Mussolini’ye benzetti. Benzetme uyuyor; Rus hükümeti bir pederşahi Moskova otokrasisi olsa da, faşizm belirtileri her yerde ve giderek çoğalıyor.

Bugün resmi ideolojinin arkasındaki ana figür olan, kötü şöhret sahibi Alexander Dugin’in benzeri fikirleri savunan proto-faşist grupların, 1917 devrimi öncesinde 20. yüzyılın başına ait bir olgu olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu grupların düşünceleri o zamandan beri Rus tarihinin zigzaglarına rağmen süre geldi.

Diğer faşist rejimlerde olduğu gibi bilinçli yaratılmış bir lider kültüne, başkaldırıya karşı kilise ile ittifaka, ekonomi üzerinde devlet kontrolüne, medyanın tamamen denetlendiğine ve yabancı fikirlerin kuşatıldığına tanık oluyoruz. Tipik olarak, devlet toplumun siyaseten faal olmasını engellemek istiyor. Bunun için, Vichy Fransası gibi çalışma,aile ve yurtseverliğe dayalı bir ideolojiyi yayıyor. Yurtseverlik Rusya’da alışıldık şekilde imparatorluğun yüceltilmesine dönüşüyor. Bugün Marksizm-Leninizm gibi totaliter bir ideoloji olmasa da Musolini İtalyası, Vichy Fransası, Franko İspanyası, Salazar Portekizi ve Albayların Yunanistanı’na benzer biçimde devlet milliyetçiliğine yönelik bir ideolojik kampanya var.

Ama benzerlik bundan ibaret değil. Savaş yoluyla dayatılmış bir Alman uydusu olan Vichy Fransası dışında tüm faşist devletler emperyalist zihniyete sahipti. Dışarıdaki emperyalist savaşların ardından veya bu tür savaşları yürütmek için iktidara gelmişlerdi. Putin’in Rusyası da farklı değil ve diğerleri gibi o da ekonomisini mevcut noktadan öteye modernleştiremiyor. Neticede, denemekten vazgeçti.

Rusya tarihinde devletin verebileceği bir şey olmadığını ve reform yapmayacağını kabul ettiği zaman aralıklarında kilise, devlet ve milliyetçilik bir araya getirildi. Reformun yerini imparatorluk aldı. Ama imparatorluk kaçınılmaz olarak savaş anlamına gelir. Pek çok faşist devlette görüldüğü gibi,Rusya tarihinin bu dönemleri yeni yönetimlerin işbaşına gelmesine,önemli (ama yetersiz) reformların yapılmasına ve sistemin çökmesine neden olan savaşlarla sonlandı ; Rusya bu savaşları hep kaybetti. Putin Ukrayna’da bir kumar oynadı; burada kazanacağı bir zaferin Rusya’ya istikrar getireceğini düşündü.

Ne var ki tersi daha muhtemel. Putin iktidarını ve içerideki popüleritesini güçlendirmek için Ukrayna’yı işgal etmiş olabilir ama aslında sadece siyasal sistemine değil Rusya’nın kendisine de zarar verecek dinamikleri harekete geçirdi. batının beklentisinin aksine, gidişat yavaşlamayacak. Rusya’nın Ukrayna’da attığı adımlar daha çok saldırıya, tehdide ve baskıya yol açacak; bunların sonucuda kriz ve durgunluk olacak.

Putin’in Rusyası bir kere daha faşist öncüllerine benziyor. Putin bu savaşı başlatmakla kendisinin ve Rusya’nın bu rejimlerle aynı kaderi paylaşacağını garantiledi.

 

Stephen Blank, 

Amerikan Dış Politika Konseyi (Washington,DC) kuruluşunda Rusya kıdemli araştırmacısıdır.

Kaynak: http://www.huffingtonpost.com/stephen-blank/russias-lurch-toward-fasc_b_5169230.html

Çeviri: Dr. Ömer Aytek Kurmel

Cherkessia.net, 02 Nisan 2014

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar